temel haklarımız - hürriyetimiz - hakkın unsurları - hakkın varlığı - insan hakları
Hak kelimesi hem günlük dilde hem felsefi-ahlaki söylemde hem de hukuk terminolojisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Konuşma dilinde "hak"tan söz ettiğimiz zaman, bilerek veya bilmeyerek, hak sahibi olduğu varsayılan kişinin bir şeye yetkili olduğunu veya onun bir şeyi meşru olarak talep edebileceğini anlatmak isteriz. Bir şeye hakkımız olduğunu söylediğimizde, o şeye yönelik iddiamızın tartışılmazlığını ve herkesçe tanınması gerektiğini kastederiz. Aslında "hak" kelimesinin bu şekilde kullanılması içinde ahlaki meşruluk düşüncesini barındırmaktadır. Yani, günlük dildeki hak kelimesinin arkasında bir "ahlakilik" düşüncesi, ahlaki bir haklılık doğruluk iddiası saklıdır.
Hakkın, varlığı tartışılmaması gereken meşru bir yetki veya talep olarak anlaşılması bunu açıkça göstermektedir. Bu tür bir hak iddiası, aynı zamanda, hakkın sonucu olan negatif veya pozitif taleplerin gerektiğinde zora başvurmayı meşru kıldığı anlamını da taşımaktadır. Bunu şöyle de ifade edebiliriz: Her "hak" iddiası, belli bir somut durumda başkasının özgürlüğüne müdahale edebilmek için ahlaken yetkili olunduğunun kısaltılmış bir formülüdür.
Hukuk dilindeki hak kavramı da özünde böyle bir yetki veya meşru talebin hukuki biçimde ifade edilmesinden başka bir şey değildir. Yalnız burada, iddianın, talebin veya müdahale yetkisinin arka planında ahlaki meşruluk anlayışı bulunsa da, bunların doğrudan veya görünüşteki kaynağı hukuktur.
Hukuk bilimi bakımından hakkın önemli bir özelliği, onun hak sahibi yönünden bir izin durumunu ifade etmesidir.
Hakkın unsurları
Hakla ilgili bu açıklamaları hakkın unsurlarına ilişkin bir formülasyonla bitirebiliriz. Sonuç olarak hakkın varlığından anlamlı olarak söz edebilmek için, şu unsurların bulunması gerekir:
Yetki:
Hakkınözü bir şeyi yapabilme yetkisidir; o şeyi yapıp yapmamak konusunda hak sahibi serbesttir. Kişi hakkını kullanmaya zorlanamaz.
Talep:
Her hak, sahibine olumlu veya olumsuz bir talepte bulunma yetkisi verir. Daha açık bir ifadeyle, bir hak başkalarına sırf bir kaçınma yükümlülüğü yükleyebileceği gibi, bir edim veya yerine getirme yükümlülüğü de yükleyebilir. Hukuki haklar hem negatif hem de pozitif taleplere dayanak oluşturabilirler. Genellikle "özgürlük hakkı" ve özgürlükten türeyen haklar negatif taleplerin kaynağıdır.
Saygı gösterilme zorunluluğu:
Bir hak iddiası, hakkın konusundan yararlanma yetkisinin genel olarak veya bir ilişkiye bağlı (özel) olarak tanınmasını istemek, ona saygı gösterilmesini meşru olarak beklemek demektir. Sırf ahlaki haklarda bu unsur sadece talebin ahlaken meşru olduğuna ilişkin inanç şeklinde ortaya çıkarken, hukuki haklar söz konusu olduğunda bu "zorla yerine getirme"yi gerektirir. Yani, hak sahibi hakkını tanımayan veya ihlal edenlere karşı hakkına saygı gösterilmesini veya hakkın konusundan yararlanmasını ; hukuki yaptırım yoluyla sağlatabilir. Sırf bir ahlaki hak durumunda ise hakkı ihlal edilen kişi buna ancak ahlaki iddiayla karşı koyabilir.