Meme kanserinde estetik çözüm...

Son güncelleme: 04.11.2022 16:33
  • Meme kanseri her 8 kadından birinin korkulu rüyası. Tıptaki ilerlemelerle her ne kadar hastalığı erken evrede yakalamak ve tedavi etmek mümkünse de, bu organın alınması gerektiği durumlarda çoğu kadın kendini eksik ya da çirkin hissediyor.

    Ülkemizde de son 10 yıldır başarıyla uygulanan meme rekonstrüksiyonuyla kanser nedeni ile kaybedilen memenin yerine yenisini oluşturmak mümkün!

    Meme kanseri dünyada kadınlar arasında en sık görülen kanser tipi. Araştırmalara göre, her 8-9 kadından biri meme kanserine yakalanıyor. Hastalık genç yaştaki kadınları da etkisi altına alabiliyor. Günümüzde ilerleyen teşhis yöntemleri sayesinde artık bu kanser türünü çok erken dönemde yakalamak ve tedavi etmek mümkün. Ancak yine de meme kanseri, kadının hayatı boyunca yaşayabileceği en büyük travmalardan biri. Çünkü meme kadınlık simgesi olduğu için bu organın alınması, çoğu kadının psikolojisinde derin yaralar açıyor. Kimileri kendini kadın olarak eksik, kimileri çirkin, kimileri ise hayat boyunca hastalıklı olarak hissediyor. Ülkemizde 10 yıldır başarıyla uygulanan “meme rekonstrüksiyonu” (yeniden yapma ve yerine koyma) kaybedilen memenin yerine yenisini oluşturarak kadının bu kaygılarının ortadan kalkmasını sağlıyor.

    AMELİYAT SIRASINDA
    Meme rekonstrüksiyonu, kanser gibi hastalıklarda kaybedilen memenin yerine yenisinin oluşturulması olarak tanımlanıyor. Bu yöntem “anında” (primer) ya da “sekonder” olmak üzere iki farklı zamanda gerçekleştirilebiliyor. “Anında” uygulanan yöntemde rekonstrüksiyon, ameliyatla eş zamanlı olarak yapılıyor.

    Nasıl yapıldığına gelince... Erken evrede teşhis ve tedavi edilebilen kanserin tedavisi için bazen sadece cerrahi yöntem yeterli olabiliyor. Ameliyatla eşzamanlı yapılan rekonstrüksiyonda, kanserli doku alındıktan hemen sonra plastik cerrahi ekibi devreye girerek kaybedilen memenin yerine yenisi oluşturuluyor. Bu operasyonun avantajı, kadının ikinci kez ameliyat olmaktan kurtulması ve en önemlisi de kaybedilen memenin hemen yerine konması sonucu, kadının psikolojik darbeye daha az maruz kalması.
    Acıbadem Hastanesi Estetik ve Rekonstruktif Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Gürünlüoğlu’na göre meme kanserine yakalanıp memesi alınan kadınlar aynaya baktıklarında kendilerini eksik ya da çirkin hissediyorlar. Dolayısıyla meme rekonstrüksiyonu ameliyatla aynı seansta gerçekleştirildiğinde hastalar bu görüntüye maruz kalmaktan kurtulmuş oluyor. Bu da kadının psikolojik sağlığı üzerinde son derece önemli rol oynuyor.

    TEDAVİ SÜRÜYORSA
    Meme onarımında ikinci seçenek “sekonder rekonstrüksiyon.” Meme alındıktan sonra radyoterapi ya da kemoterapi gibi ek tedaviye gerek duyuluyorsa rekonstrüksiyon hemen gerçekleştirilemiyor. Bu durumda kaybedilen memenin yerine yenisinin oluşturulabilmesi için kanserli bölgenin kontrol altına alınması ya da ek tedavinin tamamlanması bekleniyor.
    Aksi takdirde bu tedavi yöntemlerinin tüm dokulara olduğu gibi ameliyat bölgesinin dokularına da zarar verebiliyor. “Sekonder rekonstrüksiyon” olarak ifade edilen bu meme onarımı işleminde genel cerrahın kadının meme kanserinden tamamen kurtulduğundan veya hastalığın bir daha tekrarlamayacağından emin olması gerekiyor. Çünkü rekonstrüksiyon yanlışlıkla kanserli bir noktada yapıldığında kanserli doku gömülüyor ve bunun sonucunda tekrarlayan hastalığı teşhis etmek mümkün olmuyor. Bu riskler ortadan kalktığında devreye estetik ve plastik cerrahi uzmanları giriyor ve kaybedilen memenin yerine yenisi oluşturuluyor.

    SİLİKON PROTEZ
    Peki “anında” ya da “sekonder” rekonstrüksiyonda hangi yöntemlerden yararlanılıyor? Rekonstrüksiyon ister ameliyatla eş zamanlı yapılsın, isterse belli bir süre sonra, her iki durumda da aynı yöntemler uygulanabiliyor. Meme rekonstrüksyonu ya silikon protez gibi yabancı materyal kullanılarak ya da hastanın kendi dokusundan yararlanılarak gerçekleştiriliyor.
    Memedeki tümör çıkarıldığında o bölgede yeteri kadar doku mevcutsa, bir başka deyişle sadece kanserli bölgenin çıkarılması söz konusu ise kas altına protez yerleştirmek yeterli oluyor. Ameliyat sırasında kimi vakalarda 300-500 cc’lik hazır protezler, kimilerinde ise meme altında yerleştirildikten sonra içine serum fizyolojik verilerek hacminin büyütülmesi sağlanan protezler kullanılıyor.
    Doç. Dr. Gürünlüoğlu hangi protezden ne zaman yararlanıldığını şöyle anlatıyor: “Protez seçimi, sağlam memenin büyüklüğüne göre değişiyor. Hazır protezler çok küçük memesi olan ve bu sayede hacmi ayarlayabilen hastalarda kullanılabiliyor. Bunun aksine hastanın memesi büyükse ya da sarkıksa ve sağlam memeye de dikleştirme, küçültme gibi herhangi bir cerrahi müdahale istenmiyorsa, şişirilerek hacmi büyültülen protezler tercih ediliyor ki ileride göğüsler arasında simetri sağlanabilsin. Zaman içerisinde ameliyatın etkileri iyileşme sürecine giriyor.”
    Önceden tahmin edilen bir meme ölçüsünde protez konulduğunda genellikle asimetrik bir görünüm ortaya çıkıyor. Bu tip protezler, belli bir volüm verilerek meme altına yerleştiriliyor, sonra yaklaşık 4-5 aylık süre içerisinde, yeni oluşturulan memenin büyüklüğüne kavuşuncaya dek şişiriliyor. İki göğüste simetrik bir sonuç elde edildiğinde serum proteze serum fizyolojik aktarma işlemi sona erdiriliyor.

    KENDİ DOKUSUNDAN YARARLANILIYOR
    Meme onarımı, protezin yanı sıra hastanın kendi dokusundan yararlanılarak da gerçekleştiriliyor. Bu yöntemin avantajı, enfeksiyon oluşumu ya da vücudun yabancı maddeyi kabullenememesi gibi riskleri ortadan kaldırması. En sık uygulanan yöntem ise, karın bölgesindeki deri ve deri altı dokusundan yararlanmak. Bu yöntemin özellikle karın bölgesinde, doğumlara veya kiloya bağlı sarkma oluşan hastalarda uygulanıyor. Bu yöntemde aynı zamanla düzgün ve gergin bir karna da sahip olmak mümkün oluyor. Peki ya karın bölgesinde yeterli deri ve deri altı dokusu mevcut değilse? Bu durumda, daha önceki ameliyatlardan dolayı karın bölgesi kullanılamayan veya yeteri kadar doku bulunmayan hastalarda meme rekonstrüksiyonu ya hastanın kalçasından ya da sırtından alınan dokularla uygulanıyor.

    MİKROCERRAHİ YÖNTEMİ
    Çoğunlukla karın alt bölgesinde deri altındaki kas, üzerinde takla attırılarak meme şekline dönüştürülebiliyor. Ancak aynı ameliyat, karındaki ya da kalçadaki bir deri parçasının damarlarıyla birlikte alınıp memeye dönüştürülmesi şeklinde de gerçekleştirilebiliyor.
    Bu noktada mikrocerrahi teknikler kullanılıyor. Amaç, karın bölgesinden ya da kalçadan alınan bu dokularla, memeye daha rahat şekil verilmesini sağlamak. Bu işlem de beraberinde sıkıntılar getirebiliyor: Örneğin yüz hastanın 5’inde bu damarların birleştirildiği noktada pıhtılaşma söz konusu olabiliyor. Diyabetik hastalarda ya da sigara kullanıcılarında bu risk daha da artabiliyor. Ameliyat sonrasında herhangi bir sorunla karşılaşmamak için hekimin hastaya bu riski net bir şekilde ifade etmesi gerekiyor.

    HANGİ HASTAYA, HANGİ YÖNTEM?
    Kime hangi yöntemin daha uygun olacağı hasta ile görüşmenin sonucunda belli oluyor.
    Burada belirleyici olan faktörler başta hastanın genel sağlık durumu olmak üzere, vücut yapısı ve memenin büyüklüğü.
    Meme küçükse sırttan alınan bir kas göğsün ön duvarına döndürülüyor ve altına bir protez yerleştiriliyor.
    Büyük memeye sahip olanlarda sırt bölgesindeki dokular yeterli gelmediği için karnın alt bölgesinden yararlanmak gerekebiliyor.
    Hastalığa erken tanı konuluyorsa veya ameliyat meme kanserinden korunmak amacıyla yapılıyorsa göğüs ucu ve çevresi korunabiliyor. Aksi vakalarda ise bu bölgenin alınması gerekiyor.
    Meme ucu ve çevresini kaplayan bölüm ameliyat sırasında alınmışsa önce hastanın meme hacmi sağlanıyor.
    Altı ay sonra ikinci bir ameliyatla meme ucu ve areola (meme ucu çevresindeki kahverengi alan) rekonstrüksiyonu yapılıyor.
    Eğer göğüs çevresi yeterli dokuya sahip değilse “flep” adı verilen teknikle, yani hastanın bacağının iç tarafı ya da genital bölgesi gibi farklı noktalarından alınan yamalarla göğüs ucu ve çevresi yeniden oluşturuluyor.
    Bir başka teknik de, “tatuaj” yani dövme yöntemi. Bu teknikte, meme ucu ve areola gerçek rengini alıncaya dek, özel boyalarla ayda bir ya da iki ayda bir boyanıyor.
#29.07.2004 09:15 1 0 0
  • abi bu meme kanseri erkeklerdede oluyomu ?

    kimse gülmesin haaa valla bilmiyom onun icin soruyom
#29.07.2004 09:22 0 0 0
#29.07.2004 10:06 0 0 0
  • maalik bu güne kadar öyle birşey duymadım dostum.Olsa bile çok az sanırım ki duyulmamış birşey...Tabiki konuyu işin bir erbabına sormak gerekir...Dr.nezii olabilir belki...Branşını bilmiyorum ama bizi aydınlatırsa sevinirim...
#29.07.2004 11:36 0 0 0
  • Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yıldız Pekşen, Karadeniz Bölgesi'nde yaşayan kadınlarda meme kanseri hastalığına daha sık rastlandığını bildirdi.
    Prof. Dr. Yıldız Pekşen, son yıllarda büyük artış gösteren meme kanseri konusunda kadınların daha çok bilgilendirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Pekşen, meme kanserinin daha sık görülmesine karşın, kadınların bilgilendirilmesi sonucu erken teşhisin sağlanabileceğini söyledi. Kadınların düzenli olarak kontrollerde bulunmasının yanı sıra kendilerinin de çok basit birkaç alışkanlıkla hastalığı başlangıcında belirleyip doktora başvurabileceğini hatırlatan Pekşen, "Bu basit kontroller daha sonra yaşanacak uzun tedavi dönemini ortadan kaldıracaktır. Artık tedavisi büyük oranda gerçekleştirilen bu hastalıktan daha başlangıcında kurtulmak mümkündür" dedi.
    Prof. Dr. Pekşen, başta Samsun olmak üzere Karadeniz Bölgesi'nde meme kanseri konusunda kadınları bilgilendirici çalışmalar başlatacaklarına da işaret etti.
#31.07.2004 08:51 0 0 0
  • Bİlgi İçin Te$ekkürler.......
#06.12.2004 17:39 0 0 0
  • EMEKLERİNE SAĞLIK PAYLAŞIM İÇİN TEŞEKKÜRLER
    HERKESE SAĞLIKLI GÜNLER DİLERİM
    :cubuk:
#27.12.2005 23:07 0 0 0
  • Paylaşım için Teşekkürler Ellerine Emeğine Sağlık
#04.11.2022 16:33 0 0 0