Kuran-ı Kerim'e göre teknoloji

Son güncelleme: 14.09.2010 20:10


  • LAZER TEKNOLOJİSİ Bakara 55-56 : "Bunun üzerine derhal sizi yıldırım çarpti, siz de bakakaldınız56 - Siz bir müddet ölü vaziyette kaldıktan sonra, şükredesiniz diye sizi dirilttikBurada lazer ışınına maruz kalıp bir süre ölü durumunda kalan canlı belli bir zaman sonra hayata dönmektedir

    Bir başka anlam olarak sağlık teknolojisinin ilerlemesiyle şimdi ölü sayılan canlıların yaşama yeniden döndürülebileceği anlatılmaktadır.

    Burada lazerin ölümcül bir silah olarak kullanılabileceği gibi yararlı bir biçimde insan yararına kullanılabileceği de açıktır.

    SU SONDAJI:

    Bakara-60 "Bir zaman da Mûsa, kavmi için su arayıp Allah'a yalvarmıştı. Biz de: "Asanı taşa vur!" demiştik. Bunun üzerine o taştan on iki pınar fışkırmış, her bölük kendine mahsus pınarı bilmişti"

    Suyun yeryüzündeki taş tabakaları arasında toplandığı ve sondaj aletleriyle bu tabakalardaki suyun çikarilmasi Musa dönemindekilere mucize olarak algılanmasına rağmen artık olağan hale gelmiştir.
    Bu sondajı yalnızca su olarak sınırlandırmamak gerekir. Sondaj yoluyla yeryüzüne çikartilan tüm sıvı ve gazları içermektedir.

    Burada vurgulanan başka bir yön: her türlü bilimsel ve teknolojik ilerlemenin öncüsü Peygamberlerdir. Kutsal kitapların bu anlamda analiz edilmesiyle insanoğlunun ufku sonsuz bir biçimde açılacaktır.

    AHİT SANDIĞI - POTANSİYEL OLAĞANÜSTÜ ENERJİ AYGITI

    Bakara-248 :"Onun egemenliğinin belirtisi, size içinde Rabbinizden bir sekîne-güven ve huzur ile Mûsâ ve Harun'un mirasından bir kalıntının bulunduğu ve meleklerce taşinan bir ahit sandığı-tabutun gelmesidir. Eğer inanıyorsanız bunda sizin için -Tâlût'un hükümdarlığına- kesin bir belirti vardır."

    Musa ve Harun'dan sonra İsrail oğullarının vaad edilmiş toprakları ele geçirmek üzere tanrıdan kendilerine bir önder istemeleri üzerine kendilerine içlerinden Talut'un önder seçildiği Peygamberleri aracılığıyla bildiriliyor. Ancak Talut'un üst sınıftan biri olmaması üzerine Yahudi eliti Talutu önder olarak kabullenmek istemez. Bunun üzerine Tanrı içinde ilahi mesajın ve sekine denilen olağanüstü potansiyel bir enerji taşiyan bu nedenle İsrail oğullarına güven ve huzur veren meleklerin taşidığı bir ahit sandığı gönderiyor.

    Ahit sandığının niteliği; ilahi mesajın içinde bulunmasının yanı sıra, peygamberlerin mirasına özellikle manevi mirası olan dinin gerçek uygulanış yöntemine sahip çikmanin toplumlara olağanüstü güç, huzur, güven ve moral kazandırdığı vurgulanıyor. Bu güç ve moral ile toplumlar bütün zorlukları aşabilir ve amaçladıkları tüm hedeflere ulaşabilirler.

    Diğer yandan sekine kavramı bize içinde olağanüstü bir potansiyel enerji barındıran bir aygıtı çagristirmaktadir. Bu gücü elinde bulunduran bir toplum güven içindedir.
    Bu "sekine" yani potansiyel enerji sandığının çagimizdaki örnegi bence atom bombası ve diğer silahlardır. Tevrattaki sekine sandığının atom bombası olduğunu kesinlikle iddia etmiyorum. Çagimizdaki iz düşümüne bir örnek olarak öne sürüyorum. İçinde potansiyel halde olağanüstü enerjiler saklayan her türlü aygıt ayetin bu kelimesinin işari anlam kapsamı içine dahil edilebilir.

    Ben kutsal kitabın açık manasının yorumunu yapan bir tefsirci değilim. Kuran ayetlerinin anlam tabakalarından "işari mana" denilen kısmından o anlamın kapsamı içindeki olası bir anlamı vurguluyorum.

    ALLAH KATINDAN GELEN YİYECEKLER: IŞINLANMA

    Al-i İmran : 37 "Rabbi Meryemi güzellikle kabul buyurdu ve pek güzel bir çiçek gibi yetiştirdi. Onu Zekeriyya'nın eğitim ve bakımına verdi. Zekeriyya onun yanına Mâbede ne zaman girse beraberinde yiyecekler bulurdu. "Meryem! Bu yiyecekleri nereden buluyorsun?" deyince de o: "Bunlar Allah tarafından gönderiliyor. Muhakkak ki Allah dilediğine sayısız rızıklar verir." derdi.

    Burada Meryem'in sahip olduğu masumiyetin kerameti belirtilmiştir. Masumiyet içindeki ibadetin, kendini temiz bir gönülle tanrıya adamış olanın erişmiş olduğu ruhsal evrimin olağanüstü sonuçları anlatılmaktadır.

    Meryem kapalı bir ibadet mekanında bulunduğu halde kendisine Allah tarafından bir yerden yiyecekler ve meyveler gönderilmektedir. Bir tanrı elçisi olan Zekeriya'nın bile bu niteliğe sahip olmadığı sormasından anlaşilıyor.

    "Allah katından" olarak belirtilen mekan neresidir, burada açıklanmamıştır. Gayb alemi dediğimiz görünmeyen alemden, cennet aleminden hatta dünyanın başka bir yerinden olabilir. Önemli olan burada bir varlık veya cisim bir mekandan başka bir mekana taşinmakta yada sebepler perdesi olmadan yaratılmaktadır.

    Aslında Tanrının yaratmak için sebeplere ihtiyacı yoktur. Ama dünya üzerindeki her şey bir sebep perdesi ile Allah ile doğrudan ilişkisi örtülmüstür. Böylece sınav şartları sağlanmış olur.

    İnsan ister sebeplere bakarak sudan, topraktan oluyor desin. İsterse su ve toprak bir yaratılış perdesidir desin. Gerçekte ise sebepler Tanrının hikmetiyle yaratılışa birer perde olarak konulmuştur. Her şey sebep perdesi altında doğrudan doğruya Onun tarafından yaratılmaktadır

    Burada sebeplere bağlı olmadan bir anda yaratılış örnegi yada bir cismin bir mekandan başka bir mekana taşinması örnegini görüyoruz.

    Kutsal kitap geleceğimizde ileri bir teknolojik düzeye ulaşacak olan insanların gerçekleştireceği ışınlanmanın bir örnegini bize gösteriyor.
    Talak Suresi Ayet !2

    (Allahülleziyn haleka seba Semavatin ve minel ardı MİSLEHÜNNE....)

    Mana Meal Olarak Alınacak Olursa Allah Diyor ki Ben Öyle Bir Allahım Ki Yedi Semavatı yarattım Arz Üzerinde Yarattığımın Bir Mislini de O sema da Yarattım
    Bizim Bildiğimiz Sema Henüz Dünyanın Seması
    Yani Bugün Fennin Bocaladığı Dünyanın Seması

    Allah Ben Size Dünyanın Semasını Tezyin ettim Der Dünyanın Seması
    Tabiiii Bilmediğimiz Namütenahi Yarattım Diyor

    şimdi Soruyorlar Hazreti Aliye Bu ne demek

    -Açık diyor bu
    bunun Ne demeği var mı ? Muhkem Ayet Bunun Tevili Filan İşaretleri Yok Apaşikare

    -Yine anlamadım diyor
    -Bu gün diyor o alemde benim gibi bir Aliyebni Ebu Talib Senin Gibi de Bir İbni Abbas Yaşıyor


    Yaaaa Şimdi Bu günkü Fen Orada Hayat Var mı Yok mu
    daha buralarda dolaşıyorlar

    hem sonra (acaba zannıma göre dikkat acaba diyorum Hazreti İsa Aleyhisselam orada mı)

    Bu din derki oralara çıkılır seyahat edilir fakat onlar iş değil

    Oralara çıkılır Fakat Hüner Gönül Aleminde Seyahat yapmaktır Kalb Aleminde
    Bunu Arayan Bir Kaşif Çıkmıyor

    Hazreti İnsanın Kalbindeki Sokaklarda Varidatta Ne Var Onu Arayacak Bir Kimse Çıkmıyor



    evet azizim Kuranı Mübin öyle bir Kitaptır ki manasını tefsirini şahıslar kalemler kağıtlar değil zamanlar yapar zamanlar

    mesela şu nazmı kerimin huzurunda huşu ile duralım

    Şura ayet 29
    Ve min ayatihi halkussemavati vel'ardı ve ma besse fiyhima min dabbetin ve hüve ala cem'ıhim iza yeşaü kadıyrün


    Ayette resmen sema aleminde içinde oturulan bir yer olduğu bildiriliyor
    Sonra sema sakinleri ile arz sakinleri cem (toplanıp) ve ihtilatı karşılaşıp görüşmeleri, beyan ediliyor

    Bu günkü yükselen bilimde bunun pek yaklaştığını söyleyip üzerinde durmuyor mu ?

    Ayetin manası :

    O Semaların ve Arzın yaradılışı ve onlarda canlı hareketli her dabbenin üredilişi de onun ayatındandır kudreti süphanisini beyan eden alametlerindendir
    Hem O dilediği zaman onları toplamağa kaadirdir
#14.09.2010 20:10 0 0 0