Hemoroit Sebepleri

Son güncelleme: 20.10.2010 22:33
  • hemoroit nedir - basur nedir - hemoroit neden olur - hemoroitten korunmak - hemoroit tedavisiHemoroit hastalığı makatın çevresindeki damarların genişleyerek keseler haline gelmesidir. Halk arasında basur ve makatta meme isimleriyle de tanınan hemoroitler iç ve dış olarak iki guruba ayrılmaktadırlar. İç hemoroitler makatın içinde kalın bağırsağın son kısmında yerleşip, nadiren ağrıya neden olmakta ve sıklıkla kanama ve kaşıntı ile kendilerini belli etmektedirler. İç hemoroitler yeterince büyüdükleri zaman ıkınmayla ve hatta ıkınmaksızın makattan dışarıya sarkmaktadırlar. Dış hemoroitler ise makatın hemen dışında-çevresinde yerleşmekte, nadiren kanamaya neden olmakta ve içerdikleri kanın pıhtılaşması şiddetli ağrılara sebep olabilmektedirler.


    Hemoroitin sebebi genellikle makatın basıncının artışıdır ve bu çoğunlukla kabızlıkta ve bazen de kabızlık olmaksızın uzun süreler için tuvalette oturma alışkanlığı olan insanlarda, hatta bazen ishal durumunda gözlenir. Hamilelikte ve doğum sonrası erken dönemde de hemoroitlere sıkça rastlanır. Makatın çevresindeki iltihabi hastalıklar ve yetersiz hijyen de zemin hazırlayıcı faktörlerdendir. Uzun süreli ayakta durmak veya oturmak ve tuvalet ihtiyacını sıklıkla ertelemek de hemoroitlerin oluşmasında rol oynar. Ayrıca kötü ve düzensiz beslenme programları, sağlıksız diyetler ve tuvalet ihtiyacını ötelemek de hemoroitin oluşması için zemin hazırlayıcı faktörlerdir. Genetik faktörler ve ailesel yatkınlığında hemoroit hastalığına yakalanmaktaki rolü kesin bir gerçektir.


    Hemoroit hastalığına yakalanmamak için alınabilecek en etkili önlem yüksek lifli gıdalar tüketerek kabızlığı önlemektir. Ayrıca çalışma ve yaşam şartlarını uzun süreli sabit oturma ve sabit durmaktan uzaklaştırmak, ılımlı egzersiz programları ve bol miktarda sıvı tüketmek de önemlidir.


    Hemoroitin bulguları arasında sıklıkla makattan kan gelmesi (özellikle büyük abdestten sonra kan gelmesi), dışkının içinde kan bulunması, ağrılı büyük abdest yapmak ve makat çevresinde kaşınma, yanma ve acıma hissi sayılabilmektedir.


    Hemoroitin tanısını koymak için genellikle makat bölgesinin muayenesi yeterli olmaktadır. Ancak bazen dışkı testleri, anoskopi ve rektoskopi (özel kamera sistemleriyle makattan içeriye bakma) gibi testlere de ihtiyaç duyulabilmektedir.


    Hemoroitler, büyüklükleri ve makatın dışına sarkma dereceleri üzerine dört değişik evreye ayrılırlar. Birinci evre hemoroit kendini kanlı dışkılama ile gösterip sadece anoskopi (makattan içeriye kamera ile bakma) ile görülürken dördüncü evreye gelindiğinde büyük hemoroit keseleri artık sürekli makatın dışındadır. Sadece gecikmiş olgular veya ilaç tedavisine yanıt vermeyen şiddetli atak geçiren hemoroit hastaları tek çare olarak cerrahi tedavi yöntemlerini seçmeye mecbur kalırlar.


    Günümüzde hemoroitlerin modern tedavisi çerçevesinde çok etkili olan diyet ve buna ilaveten beslenme destekleriyle dışkıyı kıvamlandırmakla beraber ağızdan alınacak ilaçlar ve bölgesel olarak kullanılan merhemler yardımıyla ciddi ağrı ve kanama sorunlarıyla başvuran hemoroit hastalarının bile büyük bir kısmında tatmin edici sonuçlar elde edilebilmektedir. İlaç tedavisinin tek başına yeterli olmadığı durumlarda ise genel anestezi uygulamalarına gerek duymayan ve ayaktan yapılabilen lastik bant ligasyonu, lazer veya kızılötesi ışınlarını kullanan değişik cihazlar ve skleroterapi denilen özel bazı kimyasal maddelerin bölgesel enjeksiyonları gibi yöntemlerle etkili tedaviyi sağlamak mümkün olabilmektedir. Doppler ultrasonografi cihazı eşliğinde makatın içinde hemoroit pakelerine giden damarların yerini tespit ederek bu damarların dikişlerle bağlanması da etkili ve ağrısız başka bir tedavi seçeneğidir. Bu tekniklerin bir veya birkaç tanesinin beraber kullanıldığı durumlarda hastalar yine de diyet ve medikal tedavi desteğine ihtiyaç duyabilirler.


    Yukarıda bahsedilen tedavi yöntemleri yetersiz olduğunda veya daha ilk başvuru muayenesi sırasında hastalığın ileri evrede olup bu tekniklerden fayda görmeyeceği kararı verildiğinde ise cerrahi tedavi gündeme gelmektedir. Lokal anestezi, belden yapılan iğneler ile bölgesel ve ayrıca genel anestezi eşliğinde bu operasyonlar gerçekleştirilebilmektedir. Genellikle operasyonda hemoroitlere giden ana damarlar bağlanır, şişlikler mümkün olduğunca çıkarılır ve sağlam olan makat ve barsak döşemelerinin devamlılığı dikişlerle sağlanmaktadır. Elektrik akımı ve ses dalgalarını kullanarak dokuların kanamasız bir şekilde kesilmesine olanak sağlayan bazı cihazların yardımıyla hem ameliyatın süresi kısaltılmakta, hem de operasyondan sonraki dönemde ağrı ve rahatsızlıkları minimuma indirilmektedir. Yine makatın dışına sarkacak derecede büyümüş hemoroitleri olan hastalar için Longo tekniği ile anılan ve makatın iç tarafından özel bir cihazla yapılan asılma işlemi seçilmiş uygun hastalarda ağrısız ve çok hızlı iyileşme olanağı sağlayabilmektedir. Böylece hastanede kalma süresi ve ameliyat sonrası istirahat dönemi kısaltılabilmekte, işe ve aktif hayata geri dönüş süreci hızlandırılmaktadır.


    Hemoroit hastalığının tedavisinde hangi yöntem seçilmiş olursa olsun iyileştikten sonra uygunsuz beslenme ve kabızlık/ishal gibi bağırsak hareket bozukluklarının devam etmesiyle hastalığın tekrarlama riskinin hemen her zaman mevcut olduğunu unutmamak gerekir.


    Hemoroit hastalığı konusunda en sık sorulan soru bu hastalığın kanserle ilişkisinin olup olmadığı veya kanser için zemin hazırlayıp hazırlamadığı sorusudur. Hemoroitler ve benzeri hastalıklar kesinlikle kanserleşmezler ancak kalın bağırsak kanserini maskeleyebilirler. Kalın bağırsak kanserinin erken tanısını koymanın tek yolu dışkılamayla makattan kan gelmesi durumunda hemen doktora başvurmaktır. Böylece yapılan muayene ve tetkikler sonucunda çok tehlikeli olup erken döneminde yakalandığı takdirde tedavisi mümkün olan kalın barsak kanserinin tanısını koymak mümkün olabilmektedir. Tedavi edilmemiş hemoroit hastalığı olan ve günlük kanamalara alışmış bir kişide ayrıca kanser geliştiğinde bu hastalığa bağlı oluşan kanamalar hasta tarafından önemsenmemekte, bu erken tanı ve uygun tedavi ile olası hastalıktan kurtulma şansını kaybedebilmektedir.


    Sonuç olarak makattan kanama veya dışkıda kanın görülmesi durumunda ağrı olsun veya olmasın mutlaka doktora başvurmanın gerekli ve bazen hayat kurtarıcı olduğunu bilmek önemlidir. Ayrıca hemoroitin tanısını aldıktan sonra diyet, ilaç tedavisi, bant ligasyonu, skleroterapi ve lazer gibi yöntemlerle bu hastalıkların %90'ına yakın bir bölümünün ağrısız ve ayaktan tedavi edildiğini bilmek önemlidir. Operasyon gerektiren olgularda ise yeni tekniklerle ağrı ve işe dönüş süresinin minimuma indiğini akılda tutmak gerekir.


    alıntı
#20.10.2010 22:33 0 0 0