Troçkizm

Son güncelleme: 29.09.2022 21:21
  • Troçkizm Nedir - Troçkizm Tanımı - Troçkizm Hakkında -Troçkizm Gelişimi

    Troçkizm, Lev Troçki tarafından geliştirilen Marksist kuram. Troçki, öncü partinin gerekliliğini savunuyordu. Stalin'den ayrılan başlıca özelliği,ancak dünya çapında bir devrimin başarılı olabileceğini savunmasıydı.Troçki tek ülkede sosyalizmin başlayabileceğini ancak başarıya ulaşamayacağını savunuyordu.

    İdeoloji

    Klasik Marksist teoriye göre, sosyalist toplum, tarihin belli bir aşamasında, burjuva devriminden ve sanayi toplumunun olgunlaşmasından sonra gerçekleşecekti. Ancak Bolşevik Devrimi yapıldığı sırada Rusya henüz burjuva devrimi gerçekleşmemiş, görece sanayileşmemiş bir ülkeydi. Troçki'ye göre burjuva devriminin gerçekleşmediği ülkelerde, örneğin 1917 öncesi Rusya'da, işçi sınıfı (proletarya), kendi devrimini yapmakla kalmayıp, burjuva devriminin gereklerini de yerine getirmek zorundaydı. Çünkü Rusya'da burjuvazi devrimci niteliğini kaybetmişti. Proletaryanın bir çırpıda, toplumu bu denli dönüştürmesi mümkün olmadığından, Troçki, başarı sağlanana dek sürecek bir "sürekli devrim"in gerekli olduğunu söylüyordu.

    Troçki'ye göre, bir sosyalist devlet tek başına kapitalist güçlerin baskısına direnemezdi. Ayrıca, ekonominin sosyalizasyonu, ancak uluslararası alanda gerçekleştirilebilirdi. Bu nedenle Troçki, tıpkı Lenin gibi, gelişmiş kapitalist ülkelerde de sosyalist devrimlerin gerçekleşmesini, en öncelikli sorun olarak görmüştür. Dünya devriminin gerekliliği görüşü, sosyalizmin tek başına SSCB'de kurulabileceğini savunan Stalinist görüşle, yani "tek ülkede sosyalizm" görüşüyle uzlaşmaz. Troçki'nin tersine Stalin, Bolşevik Devrimi'nden sonra Sovyetler'in önceliğinin, kapitalist bir dünyada tek başına var olmak olduğunu söyler.

    SSCB'nin kapitalist ülkelerle bir arada yetmiş yıldan uzun süre yaşayabilmesi gerçeği karşısında bir kısım Troçkist, bu ülkenin "bürokratik yozlaşmaya uğramış bir işçi devleti" olduğunu, gerçek bir sosyalist devlet olmadığı yorumunu yapmıştır. Bu teoriye göre SSCB, kapitalist bir ülke olmasa da, işçilerin çıkarlarından farklı çıkarlara sahip, bürokratik bir zümre tarafından yönetilmektedir.

    Troçkistler büyük bir çoğunluğu, Stalin'i Lenin'in ölümünden sonra palazlanmaya başlayan bürokratik kliğin siyasi temsilcisi olarak görür. Stalinist yönetimin, Çin ve İspanya'da sembolleşen karşı-devrimci politikasını da bu bağlamda yorumlarlar.

    Troçkizmin kökleri ortodoks marksizmdir. Troçkistler, SSCB'de kısıtlanan siyasal ve demokratik hakların geri verilmesi için mücadele etmiş, SSCB'nin kapitalist devletlerle anlaşmasına karşı çıkmış, rus devrimini diğer ülkelere yaymaya çalışmıştır.

    Tarih

    Sovyetler'deki "sol muhalefet", Troçki önderliğinde 1920'li yıllar boyunca güç kazandı. 1928'de Stalin bu gelişmeye son vermek için Troçki'yi önce SSCB içinde sürgüne gönderdi, ve yandaşlarını hapsettirdi. Buna rağmen sol muhalefetin faaliyetlerini gizlice sürdürmesi üzerine Troçki yurtdışına, sırasıyla Türkiye, Norveç ve Meksika'ya sürgüne gönderildi. Stalin, gücünün yettiğince, tüm dünyadaki komünist partilerden Troçkistlerin tasfiye edilmesini sağladı.

    Troçki, bu şekilde gücünü pekiştiren Sovyet bürokrasisinin er ya da geç konumunu kalıcı hale getirmek için kapitalizme yöneleceğini iddia etmiştir. 1936 yılında Troçki'nin yazdıklarına göre çevresi kapitalist ülkelerle çevrili olan Sovyetler Birliği'ndeki dengesizlikler gittikçe artacak ve Sovyet bürokrasisi kapitalizme yöneltmek zorunda kalacaktı. Troçkistler, SSCB'deki Glasnost ve Perestroyka hareketlerini, Troçki'nin bu kehanetinin gerçekleşmesi olarak yorumlamıştır.

    Troçki, yozlaşmasına rağmen SSCB'nin varlığının yine de işçilerin çıkarına olduğunu ve kapitalist ülkelerin saldırılarına, karşı devrim girişimlerine karşı savunulması gerektiğini düşünüyordu. SSCB'de sosyalist demokrasinin yeniden kurulması için bir "siyasi devrim" çağrısında bulundu. Günümüzde bu çağrıya karşı çıkan Troçkistler de vardır.

    Stalin, Troçki'yi SSCB rejimi için büyük tehlike olarak görüyordu ve onu etkisiz hale getirmek için çeşitli yöntemler denedi. Troçki, Stalin'in emri ile Meksikalı bir Stalinist olan Ramon Mercader tarafından 1940'ta katledildi.

    Suikastten önce, 1938'de Troçki ve yandaşları, hareketlerini kurumsallaştırmak için Dördüncü Enternasyonal'i örgütleyebilmişti. Troçki, Dördüncü Enternasyonal'in devrimi gerçekleştirebilecek tek güç olduğunu ve gerek kapitalizme gerekse Stalinizme karşı mücadele edeceğini söylüyordu. Bu yıllarda Troçkizm Vietnam'da, Sri Lanka'da ve daha sonra Bolivya'da bir kitle hareketi hüviyeti kazandı. Çin'de de önemli Troçkist hareket mevcuttu. Ancak Stalinistler, güç kazandıkları her yerde Troçkistleri başlıca düşmanları olarak gördüler ve yok etmek için özel bir çaba gösterdiler.

    II. Dünya Savaşı yıllarında Dördüncü Enternasyonal'den kopmalar yaşandı. Bazı Troçkistler, SSCB'nin artık "yozlaşmış bir işçi devleti" sayılamayacağını söyleyerek Dördüncü Enternasyonal'den çekildiler. Bunlara göre, SSCB gibi bürokratik-totaliter bir rejimi savunmak işçi sınıfı için bir hataydı. Öte yandan, baskı altında kalan Troçkist gruplar Vietnam'daki ve diğer ülkelerdeki kitle desteğini kaybettiler.

    Dördüncü Enternasyonal Uluslararası Sekreteryası, II. Dünya Savaşı sonrası siyasi durumu ve Doğu Avrupa'daki yeni sosyalist devletleri değerlendirmek amacıyla 1946, 1948 ve 1951 yıllarında bir dizi uluslararası kongre topladı. 1951 kongresi, Doğu Avrupa devletlerini "deforme işçi devletleri" olarak tanımladı. Aynı kongre, Michael Pablo'nun, Troçkistleri stalinist komünist partilerin içinde daha etkin olmaya çağıran görüşlerini de benimsedi. Pablo'ya göre stalinist komünist partiler, gerçek bir işçi hareketine dayanmaları halinde Stalin'in etkisinden kurtulabilirdi. Pablo'ya göre, Yugoslavya'nın kendi yolunu seçmesi, bunun olabilirliğini göstermişti. 1951 kongresinde Troçkistlerin stalinist komünist partiler içinde faaliyet göstermesi yönünde karar alındı. Bu hatalı karar sonucunda yülerce troçkist militan stalinist komünist partilerin içinde tasfiye oldu.

    1951 kongresinin karşı karşıya geldiği bir başka sorun, Doğu Avrupa'daki yeni "sosyalist" rejimler oldu. Troçkist görüşe göre SSCB, kendi varlığı için tehdit olmadığı sürece kapitalizmle uyum içinde yaşayacak, devrimi yaymaya çalışmayacaktı. Doğu Avrupa ülkelerindeki durum bu tezle çelişiyor gibiydi. Tartışmalar sonucunda Kongre; SSCB yönetiminin hâlâ karşı-devrimci olduğunu, Doğu Avrupa'daki yeni rejimlerin II. Dünya Savaşı'nın askeri ve siyasi bir sonucu olduğunu, SSCB'nin rejimini bu ülkelere yaymasının devrimcilikten değil, varlığını koruma güdüsünden kaynaklandığını açıkladı.

    Günümüzde, dünya üzerinde Dördüncü Enternasyonal'in devamı olduğunu iddiasını taşıyan bir çok troçkist grup vardır.

    Günümüzde Troçkizm

    Troçkizm bugün dünyanın 7 kıtasında da mücadele veren bir siyasi akımdır. Latin Amerika ve Avrupa'da yoğun olmak üzere, Sri Lanka ve Arjantin gibi ülkelerde en güçlü sol akım olarak varlığını sürdürmektedir. Bazı ülkelere göre, Troçkist hareketlerin değerlendirmesini şöyle yapabiliriz:

    ABD: ABD'de troçkizm en başından beri var oldu. Uluslararası Sol Muhalefetin bu ülkede bir seksiyonu vardı. Dördüncü Enternasyonal'in kuruluşunda bu seksiyon önemli bir rol oynadı, aynı zamanda Sosyalist İşçi Partisi kuruldu. Özellikle II. Dünya Savaşı döneminde, enternasyonalin öncülüğünü bu parti yaptı. 1953 yılında Canon'un mektubuyla bu parti DE'den ayrıldı ve kendisini takip eden diğer seksiyonlarla Dördüncü Enternasyonal'in Uluslararası Komitesi'ni(DEUK) kurdu. Daha sonra bu parti bölündü ve DE'ye geri dönerek BirSek'i kurdu. Günümüzde bu parti bütünüyle Troçkizmi terketmiş durumdadır. Pablo çizgisinde olan bir grup Troçkist ise Neo-conların içinde erimiştir. Ayrıca DEUK'un bir seksiyonu olan SEP, ABD'de faaliyetlerini sürdürmektedir.

    Kanada: DEUK'un bu ülkede bir seksiyonu bulunmaktadır, BirSek'in bir seksiyonu mevcuttur, diğer Troçkist hareketlerle ilgili bilgiler sınırlıdır.

    Meksika: Bu ülkede Troçkist hareketin tarihi Sol Muhalefete kadar uzanır. Troçki'nin Meksika'da bulunduğu dönemlerde bazı önemli çalışmaları olmuştur. CRFI'in bu ülkede bir seksiyonu vardır.

    Arjantin: Arjantin'de güçlü bir troçkist hareket mevcuttur. LIT-CI ve BirSek'in birer seksiyonları bu ülkede mevcuttur. Ayrıca troçkist Partido Obrero (İşçi Partisi) CRFI'nın kuruluşunda önemli bir rol oynamıştır. Bunların dışında pek çok Troçkist grup mevcuttur.

    Bolivya: Bolivya'da gelişmiş bir troçkist hareket mevcuttur. Özellikle de maden işçileri arasında Troçkizm güçlüdür. MAS'ın Pablo çizgisinde pek çok üyesi vardır. Bu ülkede, Birsek, LIT-CI birer seksiyonları vardır. Diğer Troçkist hareketler dağınıktır.

    Brezilya: Pablo çizgisindeki İşçi Partisi burjuva hükümetlere katışmıştır. LIT-CI'nın bir seksiyonu bulunmaktadır. CRFI ve BirSek'in birer seksiyonu vardır. Diğer hareketler dağınıktır.

    Kolombiya: LIT-CI'nın bir seksiyonu mevcuttur.

    Venezuella: Ülkede birkaç dağınık Troçkist grup bulunmaktadır. Birsek, LIT-CI ve CRFI'in birer seksiyonu mevcuttur.

    İngiltere: İngiltere'de güçlü bir troçkist hareket mevcuttur. SWP, IST'nin liderliğini yapmaktadır. DEUK'un bir seksiyonu olan SEP faaliyet göstermektedir. IMT'nin İngiltere seksiyonu İşçi Partisi'ne süresiz entrizm yapmaktadır. Bu ülkede, hemen hemen bütün Uluslararası sektlerin bir seksiyonu bulunmaktadır. Diğer troçkist hareketler dağınık durumdadır.

    Fransa: Fransa'da troçkist hareket önemli bir güç kazanmıştır. Troçkistler seçimlerde 3 milyondan fazla oy almaktadır. Eski Fransa Başbakanı Lionel Jospin Uluslarrası Komunist Akım'dan ayrılmıştır. 2002 Fransa seçimlerinde troçkist gruplar tüm oynalrın %11'ini aldılar. 2006'da %6'ya gerilediler. LO, LCR ve PT en güçlü Troçkist çevrelerdir. Son seçimlerdeki yaklaşık oy miktarları; LO: 1.600.000 LCR: 1.200.000 PT: 130.000 [1]

    Almanya: DEUK'un bir seksiyonu olan SEP henüz kuruluş aşamasındayken 15.000 oy almayı başarmış bir partidir. Diğer troçkist hareketlerin hepsi Die Linke(Sol Parti) içinde yer almaktadır.

    İspanya: Dördüncü Enternasyonal'in kuruluş belgelerinden edindiğimiz bilgiye göre henüz sol muhalefet döneminde İspanya Troçkist Hareketi ikiye bölünmüştür. İspanya İç Savaşı döneminde POUM(DE'den koptu) varlığını sürdürmüştür. LIT-CI ve Birsek'in birer seksiyonu bulunmaktadır.

    İtalya: LIT-CI'nın bir seksiyonu olan Alternatif Komunist Parti bu ülkede faaliyet göstermektedir. Birsek'in bir seksiyonu vardır. CRFI'nın seksiyonu vardır. Diğer troçkist hareketler dağınıktır.

    Yunanistan: Sol Muhalefetin en güçlü seksiyonu Yunanistan'daydı. İlerleyen dönemlerde Troçkist hareket görece zayıfladı. CRFI'nın Yunan seksiyonu olan EKK, aynı zamanda CRM üyesidir. Birsek'in bir seksiyonu mevcuttur.

    Avustralya: DEUK'un bir seksiyonu olan SEP bu ülkede faaliyet göstermektedir. Birsek'in bir seksiyonu mevcuttur.

    Sri Lanka: Sri Lanka'da güçlü bir troçkist hareket mevcuttur. Eski troçkist LSSP faaliyetlerini sürdürmektedir. DEUK'un bir seksiyonu SEP faaliyetlerini sürdürmektedir.

    Paraguay:LIT-CI'nın ve Birsek'in birer seksiyonları mevcut.

    Şili: LIT-CI, CRFI, ve Birsek'in birer seksiyonları mevcut.

    Kamerun: BirSek'in bir seksiyonu mevcut.

    Japonya: BirSek'in bir seksiyonu mevcuttur.

    Türkiye: IST geleneğinden gelen DSİP, CRFI'in Türkiye Seksiyonu DİP Girişimi Troçkist partilerdir. Birsek'in Türkiye Seksiyonu Yeni Yol ÖDP içindedir. Antikapitalist(IST geleneğinden), Sürekli Devrim Hareketi - Marksist Bakış (www.bolsevik.org), Sınıf Mücadelesi, SSS-Sosyalizm, İşçi Cephesi, diğer Troçkist yayın çevreleridir.

    Diğer Ülkeler: Bazı ülkelerde hiçbir troçkist hareket bulunmazken bazı ülkelerde çok zayıf Troçkist hareketler vardır. Sırbistan, Hırvatistan, Macaristan, Romanya, Rusya, Irak, İsveç, Norveç, Finlandiya, Hindistan, Çin, Portekiz, Peru, Nijerya, Suriye, İsviçre, Mısır, Pakistan, Lübnan, Çek Cumhuriyeti, Lüksemburg, Endonezya, Ukrayna, Güney Afrika, Avusturya, Güney Kore, Cezayir, Belçika, Slovakya, Polonya, Kamerun, Ürdün, Kıbrıs, Hollanda, Danimarka, Ekvador, Kolombiya, Suudi Arabistan, El Mondo, İrlanda, Fas, Guatemala, Arnavutluk, Tayland, Filipinler, Bulgaristan ve birkaç ülkede daha Troçkist gruplar güç kazanmaya çalışmaktadır.

    Stalinizmin Yükselişi

    Troçkistlerin Doğu Bloku'na bakışını incelemeden önce, Stalinizmin Yükselişine bakışlarını incelemek gerekir. Troçkistlerin ortak noktası SSCB ve benzeri rejimlerin gerçek anlamda işçi devletleri veya sosyalizm olmadığı görüşüdür. Troçkist görüş:

    1917 Rus Devriminden itibaren devrimin yayılamaması ve görece sanayileşmemiş bir ülkede gerçekleşmesi(hatta bu ülkede bir burjuva devrimi de yaşanmamıştı) genç işçi iktidarını hem yalıtık hem de çok güçsüz bıraktı. Buna bir de 2 yıllık iç savaş eklenince ülke ekonomisi tamamen çöktü. Bu dönemde işçi sınıfı son derece güçsüz düştü, kırlara göç başladı. Örneğin ülkenin en gelişmiş sanayi merkezi Petersburg'un nüfusu 2.000.000'dan 500.000'e kadar düştü. Köylere göçen işçi sınıfı köylülüğe veya kır proleterlerine katılırken şehirlerde de küçük-burjuvanın güçlenmesine olanak sağladı. Bu yüzden, şehirlerdeki pek çok sovyet hızla atomize oldu.

    Durumu düzeltmek isteyen Bolşevikler, ilk önce ticareti canlandırmak için NEP'i(New Economic Policy- Yeni Ekonomik Politika) devreye soktular. Bu politika kapitalizme sınırlı da olsa izin veriyordu. Böylece köylünün elindeki tahılı satmasını ve kıtlığın yok edileceğini umuluyordu. Kırlarda hızla güç kazanan kulak adını verdiğimiz sınıf, bu şartlar altında doğdu. İç savaşın başarıya ulaşabilmesi için halka çağrı yapıldı ama sadece 100.000 gönüllü toplandı ama yetersiz olduğu için zorunlu seferberlik ilan edildi. Öte yandan savaşın kazanılması için bu gerekliydi. Ne var ki savaş bittikten sonra, sürekli ordu ortadan kaldırılmadı, çünkü bürokrasi hızla yükselmişti ve sürekli orduyu dağıtmamakta sakınca görmüyordu.

    İşçi iktidarı hızla atomize olma sürecine uğrarken, işçi sınıfının yeniden güçlendirilmesi ve ülkenin sanayileşmesi ihtiyacı gündeme geldi. Fakat proje başarısızlığa uğradı, çünkü ülke yalıtık kalmıştı. Dışarıdan yardım alamıyordu.

    Almanya devrimi geri çekiliyordu. Macaristan devrimi açıkça yenilgiye uğramıştı, ilerleyen dönemlerde İngiltere ve Fransa'da yükselen işçi hareketleri de geri çekilecekti. İran'ın kuzey bölgesindeki sovyet yönetimi ortadan kalkmıştı. Türkiye'de Marksist ve diğer sol hareketler savaş sırasında TBMM'yi desteklemişlerdi ve zafer ihtimali arttıkça burjuva hükümet daha da sağa kayıyor ve sol hareketleri tasfiye ediyordu. Emperyalizme karşı bu hükümetin desteklenmesi açıkca sınıf savaşımını engellemişti(ayrıca bu hükümet SSCB'den de destek almıştı). Dünyanın hiçbir yerinde başarılı bir devrim olmuyordu. Bu şartlar altında savaşın sonlandırılması için Bolşevikler, İngiltere ile masaya oturmak zorunda kaldılar. İngiliz-Rus anlaşmasına göre İngiltere, SSCB'yi yıkmaya çalışmayacaktı. Bolşevikler ise İngiliz sömürgelerinde devrimlere kalkışmayacaktı. Bu politika sonucunda Bolşeviklerin eli kolu bağlandığı gibi sömürge ülkelerdeki devrimci hareketler yalnızlaştı.

    Bu şartlar altında bolşevik partisinde sağ eğilimler güçlendi. Daha sonra, bu sağ eğilimler parti yönetimini hızla ele geçirmeye başladılar. Böylece Stalin etrafında kenetlenen bir bürokrasi ortaya çıktı.

    Doğu Bloku'nun Sınıf Karakteri

    Troçkistler çeşitli konularda farklı tavırlar almışlardır. Bunlardan en önemlisi SSCB, Doğu Avrupa, Küba, Çin, Kuzey Kore ve benzer rejimlerin değerlendirilmesidir. Troçkistler Doğu Bloku ülkelerini sosyalist olarak görmezler. Troçkistler bu konuda üçe ayrılırlar:

    1) Bozulmuş İşçi İktidarları: Troçki'nin kendisi de bizzat bu fikri savunmuştur.(fakat o dönemde sadece SSCB vardı) Bu görüşü savunanlara göre bu ülkelerde işçi iktidarı mevcuttur ama bürokrasi de bulunmaktadır. Bürokrasinin varlığı bu ülkelerde işçi iktidarı olduğu gerçeğini değiştirmez, ama bu onun bozulmuş niteliğini gösterir. Bürokrasi mülkiyet ilişkilerine bakılırsa hiçbir mülkiyete sahip değildir, yine işçi sınıfı içinden çıkan sağ bir eğilimdir. Bürokrasi işçi sınıfı içinden çıkıyor, özel bir mülkiyete sahip olmuyor, ama politik iktidara sahip oluyordu. Doğrudan sömürmüyor, çalıyordu. Troçki bu görüşü ömrünün sonlarına doğru terk etmeye başlasa da genel olarak bu fikri savundu. Ardılları ise farklı fikirler önerdiler. Türkiye'de bu görüşü paylaşanlar: DİP Girişimi, Sınıf Mücadelesi, Yeni Yol, Sosyalist Alternatif, DMK, İşçi Cephesi, Marksist İşçi, DS-İÖ...

    2) Devlet Kapitalizmi: Troçki'nin eşi N.S.Troçki Dördüncü Enternasyonal'e verdiği istifa mektubunda SSCB'nin işçi iktidarı olmaktan çıktığını, bürokrasinin karşı-devrimini tamamlandığını belirtiyor ve bu ülkenin hala bozulmuş işçi iktidarı olduğunu savunanların Troçki'nin bir hatasını savunduklarını, hem de dogmatik bir biçimde savunduklarını ve bunun Troçkizm ruhuna aykırı olduğunu savunuyordu. Bazı troçkistler de Troçki'nin bu hatasını aşacağız diyerek farklı bir açıklama getirmek istediler. Aslında Devlet Kapitalizmi teorisi Troçkistlerden önce Buharin tarafından dile getirilmişti. Troçkist saflarda ise bu konuyu ilk dillendiren Tony Cliff oldu. Cliff'e göre bürokrasi, işçi iktidarını karşı-devrimle yıkmıştı ve kendini egemen sınıf olarak örgütleyerek kapitalizmi restore etmişti. Bunun için devleti yıkması gerekmemişti sadece devlet kontrolünde kapitalizmi yaratmıştı. Bu ülkelerdeki kapitalizm diğerlerindeki gibi özel mülkiyetçi değildi, devlet mülkiyetindeydi. Cliff'e göre bürokrasi işi artı-değer sömürüsüne vardırarak kendisini bir çeşit burjuvaya dönüştürmüştü. Türkiye'de bu görüşü paylaşanlar: DSİP, Antikapitalist, İşçi Demokrasisi, Marksist Bakış.

    3) Bürokratik-Diktatörlükler: Bir kısım troçkistlere göre ise iki görüş de yanlıştır. İşçi sovyetleri ve komiteleri bu ülkelerde ya yoktu ya da işlevsizdi. Tüm iktidar devletin elinde toplanmıştı. Öte yandan birden fazla sermayenin rekabet halinde olmayışı, bürokrasinin doğrudan karı ele almayıp devlet yoluyla kullanması her iki teoriyi de geçersiz kılıyordu. 1941'e gelindiğinde Marx'ın ekonomi-politik üzerine yazdığı Grundrisse adlı eser yayınlandı. Buradan anlaşıldığı kadarıyla, köleci ve feodal toplum biçimleri, istisnalar hariç Asya'da yaşanmamıştı. Burada, asyatik adı verilen farklı bir üreim düzen mevcuttu. Ve bu doğu despotizminde, sovyetlerde olduğu gibi egemen sınıf bürokrasinin kendisiydi, ayrıca özel mülkiyet de yoktu. Böylece bürokrasinin de bağımsız bir sınıf olabileceği düşüncesi güçlenmiş oldu. Bu görüşün Türkiye'deki temsilcileri: Marksist Tutum.

    Sürekli Devrim

    Sürekli devrim, Troçki'nin Marksizme yaptığı en önemli katkılardan biridir. Söz konusu teorinin gelişimi, Troçki'nin hayatının önemli bir bölümünü kapsar. Troçki sürekli devrim düşüncesini ilk önce Sonuçlar ve Olasılıklar broşüründe dile getirmiştir. Ekim Devriminin öncesinde ve sonrasında Troçki pek çok eserinde bu teoriyi tekrar tekrar şekillendirmiş, İstanbul'da kaldığı dönemlerde "Sürekli Devrim" adlı kitabını yazmıştır. İlerleyen dönemlerde özellikle de Çin üzerine yazdığı yazılarda teoriye son halini vermiştir.

    Sürekli Devrim düşüncesine göre geri kalmış ülkelerde bile devrimin öncüsü işçi sınıfı olmalıdır. Burjuva devriminin gerekleri bile ancak ve ancak işçi sınıfı tarafından yerine getirilebilir. Burjuva sınıfı gericileşmiş olduğu için bu görevleri yerine getirmekte ayak direyecektir. Önce bir burjuva devrimi yapmaya gerek yoktur.

    Elbette burada bahsi geçen fikir doğrudan sosyalizme geçiş değildir. Sürekli devrimle birlikte aşamalar birbirine geçer. Teorinin en önemli noktalarından biri; ister ileri bir kapitalist ülkede olsun, isterse gelişmemiş bir ülkede olsun, öncülük görevi sadece işçi sınıfınındır.

    Fakat işçi sınıfı iktidarı ele alıp, bu gereklilikleri yerine getirmekle yetinemez. Devrim bu noktada tamamlanmaz, aksine yeni başlar. Devrim ulusal sınırlar içinde başlayacaktır ama ulusal sınırlar içine hapsolamaz, devrimin ayakata kalabilmesi için Dünyaya yayılması gerekmektedir. Kapitalizm tek tek ülkelerde değil bütün dümya ölçeğinde devrilebilir.

    Bu fikirler Sürekli Devrim Teorisinin özünü oluşturur.

    Troçkist Akımlar

    Mandelcilik: İkinci Dünya Savaşından sonra yeniden toparlanan Dördüncü Enternasyonal içerisinde Michel Pablo ve Ernest Mandel'in başını çektiği bir akım ortaya çıktı. Onlara göre, stalinist partilerin içinde "devrimci unsurlar" bulunmaktaydı, hatta bazı stalinist örgütler gerçekten de devrimciydi. Bu nedenle Troçkistler, Stalinist KP'lere "derin giriş"(sui generis entrizm) yapmalıydılar ve onların içinde çalışma yürütmeliydiler. Yine aynı çizgi o dönemde yeni ortaya çıkan Yugoslavya devletinin bürokratik olmadığını ve gerçek bir işçi devleti olduğunu söyleyebiliyordu(zaten bu nedenle Dördüncü Enternasyonal pek çok militanını Yugoslavya'ya yollamıştı) Böylece Dördüncü Enternasyonalin "her koşul altında işçi sınıfının partisinin bağımsızlığı" ve "stalinist, merkezci, sendikalist, ulusalcı ve benzeri akımlarla kesin olarak ayrılarak uzlaşmacılığı reddetme" ilkelerinden vazgeçilmiş oluyordu. Aynı zaman da SSCB ve benzeri bürokratik rejimlerin kapitalizm ile sosyalizm arasındaki bir "geçiş aşaması" olduğunu iddia ediliyordu. Bunun dışında Pablo-Mandel akımı işçi sınıfı dışında devrim için yeni öncüler aramaya başlamışlardı ve ilk olarak ulusal kurtuluş hareketlerini buldular. ilk olarak ise Cezayir Ulusal Kurtuluş Hareketine koşulsuz destek verildi, hatta Cezayir'in bir "yarı işçi devleti" olduğu iddia edildi. Bunun yanlışlığı ise daha sonra kabul edilecekti. Daha sonra Küba'nın da bir işçi devleti olduğu ileri sürülecekti. En sonunda "bürokratik bir işçi devletinin, gerçek bir işçi devleti ile aynı işlevi görebileceği" iddiasında bulundular. Yeni kitle öncüleri düşüncesiyle gerillacılığa, ulusal kurtuluş hareketlerine, stalinist ver merkezci partilere, eşcinsel ve feminist harektlerine destek verildi. DE-BirSek'in Bolivya seksiyonu ülkede hızla yükselen işçi hareketini görmezden gelip gerilla mücadelesine koşulsuz bir biçimde katıldı ve Che'ye koşulsuz destek verdi. Che'nin öldürülmesinden sonra ise gerillalarla birlikte bütün Bolivya seksiyonu yok edilecekti. Yıllar sonra ise BirSek gerillacılığın yanlış olduğunu kabul edicek ama onun yerine anayasalcılığı benimseyecekti. BirSek içindeki bütün seksiyonlar ise kendi bölgelerinde ve iç işlerinde tamamen serbest bırakılacaktı, böylece Dördüncü Enternasyonalin tüzüğündeki "demokratik merkeziyetçilik" ilkesi fiilen terk edilmiş olacaktı. 1985 yılından itibaren SSCB'de başlayan Glastnost ve Perestroyka hareketleri ise Sovyetler Birliği'nin "bürokrasiden kurtarılması" ve "gerçek bir işçi iktidarına dönüşmesi" olarak kabul ediliyor, bu hareketlerin en sonunda yaşanan dağılma ise bir "işçi devrimi" olarak tanımlanıyordu. Hatta Mandel bizzat SSCB'ye seyahat edip Gorbaçov'u kutluyordu. Bu rejimlerinin çöküşünden sonra büyük darbe yiyen stalinist hareketlerden umut kesilecekti ve sosyal-demokrat hareketlerle işbirliğine girişilecekti. Zaten bundan yıllar önce Sri Lanka'da bir sosyal-demokrat parti olan NSSP seksiyonluğa kabul edilmişti. Pablo-Mandel çizgisinin ortaya çıkışından sonra James P. Cannon tarafından yazılan "Dünyanın Dört Bir Yanındaki Troçkistlere Açık Mektup" ile buna tepki gösteren bazı bileşenler ayrılıp Dördüncü Enternasyonal'in uluslararası Komitesi(DEUK)ni kurdu. Daha sonra Cannon'un başını çektiği ABD seksiyonu Dördüncü Enternasyonal Uluslararası Sekreterliği(DEUS) ile tekrar birleşecek ve Dördüncü Enternasyonal Birleşik Sekreterliği(Birsek)ni kuracaktı. Türkiye'deki temsilcileri: Yeni Yol, Sosyalist Alternatif, Devrimci Marksist Kollektif İşçi Mücadelesi-Devrimci İşçi Partisi-Girişimi

    Morenoculuk:Bu akım, ismini Nahuel Moreno'dan alır. 1940'lı yıllarda Arjantin'de Moreno'nun başını çektiği bir grup Marksist İşçiler Grubu'nu kuracaktı Peronculuğu gerici ve sağcı bir akım olarak değerlendirmekle kalmayacak onu faşist olarak da tanımlayacaktı. Peronculuğa uzlaşmaz bir tutum izleyen Moreno aynı zamanda onu destekleyen CGT adlı sendika konfederasyonunun kapatılmasını istemek ve yükselen işçi hareketi CGT ve Peron'un kuyruğunda olduğu için polis hareketi olarak tanımlamak ve karşısında olmak gibi sekter bir davranış için de bulunuyordu(günümüzde LIT-CI da bu çizginin sekter olduğunu kabul ediyor. Fakat çok geçmeden birkaç yıl içinde aynı Moreno Peronculuğun en ateşli destekçisi olacaktı ve onun "sol kanadı" olarak tanımlayacaktı kendisini. 1958 yılında işçi hareketinin desteğini hızla yitiren Peron, sağcı Frondizi ile işbirliğine girişti. Bu durum, işçi hareketinin, sendika bürokrasisinin, sol grupların ve hatta Peroncuların büyük tepkisini çekerken sadece Moreno onu destekledi. 1958 seçimleri ise Peron açısından büyük bir yenilgiyle sonuçlandı. Pabloculuğa sert eleştiler getiren Moreno aslında onlardan farklı yönelişlere girmedi. Küba Devrimi'ne kadar gerillacılığa karşı çıkan ve Kastro'yu "goril" olarak tanımlayan Moreno daha sonra Kastroculuğun savunuculuğunu yapacak ve gerillacılığa destek verecekti. 1969 yılında ise gerillacılığa tekrar karşı çıkmaya başladı. Burjuva anayasalcılığı destekleyen Moreno 19.yüzyıldaki Arjantin anayasasını savunmaya başladı. Bir halk cephesi kurulması fikrini savunarak Troçki'nin bu konuda yazdığı her şeyi pratikte reddetti. 70'lerde tekrar kurulan askeri diktatörlüğü "en demokratik askeri hükümet" olarak tanımladı. Bu askeri hükümetin İngiltere ile yaptığı savaştan yenilgiyle çıkmasından sonra büyüyen işçi hareketine katılmadı. Daha önce Deuk ve Birsek içinde faaliyet göstermiş olan Moreno, kendi enternasyonali olan Uluslarası İşçiler Birliği-Dördüncü Enternasyonal(LIT-CI)i kurdu. LIT-CI 1987'de Moreno'nun ölümünden sonra büyük bir krize girdi. Moreno, SSCB ve benzeri rejimlerin çöküşünü işçi devrimi olarak selamladı. Büyük bir krize giren LIT-CI pek çok parçaya bölündü. Türkiye'deki temsilcisi: İşçi Cephesi [1] gazetesi ve RED dergisi çevresidir.

    Lambertcilik:Bu akım ismini Pierre Lambert'ten almıştır. Lambert Troçki'nin yaşadığı yıllarda Dördüncü Enternasyonal'e katılmış daha sonra DEUK saflarında bulunmuştur. DEUK'dan ayrılan Enternasyonalist Komünist Örgüt, 68 Fransa'sındaki olaylarda Kızıl Üniversite gibi sol sekter sloganları savunarak kendisini gençlik hareketine uyarladı. Bir dönem Moreno ile birlikte Enternasyonal kurma çabasına giren örgüt bu anlaşmayı gerçekleştiremedi ve Moreno, kendi enternasyonalini kurdu. Türkiye'deki temsilcisi: PGB Sosyalizm grubudur.PGB sosyalizm grubuTürkiye Birleşik İşçi Partisi içinde başka işçi eğilimleri ile birlikte kitlesel bir işçi partisi oluşturmak için mücadele yürütmektedir.

    Uluslararası Sosyalist Akım:Bu akım Tony Cliff'in teorilerini kabul etmektedir. Uluslararası Sosyalist Akım'ın diğer troçkist akımlardan ayrıldığı en önemli nokta SSCB'nin sınıfsal analizidir. Akım dünya devriminin yenilmesi ve Rusya'daki iç savaş nedeniyle işçi sınıfının deklase olduğunu vurgulayarak, bu sayede bürokrasinin iktidara geldiğini savunur. SSCB'de iktidar işçi sınıfında değil, bürokrasidedir. Bu yüzden SSCB devlet kapitalistidir. Bu görüş ilk defa Cliff'in Rusya'da Devlet Kapitalizmi adlı kitabında dile getirmişlerdir. Akım'ın bu teorisi SSCB ve doğu bloğu rejimlerinin sınıfı niteliğini açıklarken, sürekli silahlanma ekonomisi ve aksayan sürekli devrim'de akımın Marksizme yaptığı önemli katkılardandır. Akım'a üye örgütler 1999 Seattle gösterilerinden sonra tüm dünyada antikapitalist hareketin inşaasına önemli katkılarda bulunmuşlardır. Türkiye'deki temsilcileri: Devrimci Sosyalist İşçi Partisi, Antikapitalist, İşçi Demokrasisi ( Sürekli Devrim Hareketi - Marksist Bakış ise yukarıda savunulan pozisyonları reddetmekle beraber SSCB ve benzeri rejimlerin devlet kapitalisti olduğu görüşünü savunmaktadır.)

    Ortodoks Troçkizm: Aslında yukarıdaki akımların hepsi kendisini "Ortodoks Troçkist" olarak görmektedir ama bunların dışında doğrudan bu ismi kullanan bir başka akım vardır. Bu akım yukarıdaki akımların hepsini pabloculuğun farklı fraksiyonları olarak değerlendirmektedir. İşçi sınıfının partisinin bağımsızlığını savunarak reforminist olarak tanımladıkları pablocu, stalinist, merkezci, reformcu, gerillacı, sendikacı, ulusal kurtuluşçu hareketlerin hiçbiri ile ittifaka yanaşmaz, onların devrimcileşebileceğini düşünmez (aşağıda değineceğiz nedenine) bu nedenle onlarla ittifaka yanaşmaz, işçi sınıfının marksist bir parti altındaki birleşik cephesini savunur. Yukarıda sayılan akımların hepsinin devrimcileştirilememesinin nedeninin ise onların sınıfsal, örgütsel yapılanmasında olduğunu ve kapitalizmin günümüzdeki durumunun bir sonucu olduğunu düşünür. Bu akım, diğer akımlardan farklı olarak küreselleşmeyi reddetmez, küreselleşme ile küreselleşmecelik ideolojisini birbirlerinden ayırır. Küreselleşmenin insanlığıa barış, huzur ve refah getirecek bir olgu olduğu iddiasına karşı çıkar. Küreselleşme dünya ekonomisinin hızla uluslararasılaşması, üretimin dünya çapında yeni teknolojilerle planlanması olgusudur, bu nedenlerle küçük burjuva sınıfının hızla mülksüzleşmesine ve işçi konumuna gelmesine neden olmaktadır. Bu durum kendisine küçük burjuva ve ulusal burjuva gibi sınıflara dayandıran ya da -bilerek veya bilmeyerek- küçük burjuva perspektife sahip olan pablocu, stalinist, merkezci, ulusal kurtuluşçu akımların hızla gerilemesine neden olmuştur. Ulusal kurtuluş hareketleri ve gerillacı hareketlerin emperyalizmle uzlaşmasına neden olmuştur. Dünya ekonomisinin uluslararasılaşmasına paralel olarak ulusal sınırlar içindeki direnişler, grevler, devrimler başarısızlığa uğramıştır. Bu durum sendika bürokrasisinin gücünü pekiştirmesine ve işçi sınıfının haklarının ve ücretlerinin gaspedilmesinde kullanılan örgütler olarak sendikaların benimsenmesine neden olmuştur. İşçi sınıfı sendika bürokrasisine karşı geçiş talepleri doğrultusunda karşı çıkmalıdır. Sendikaların devrimci dönüşümü imkânsızdır. Zaten sendikalar kapitalizm içindeki sömürü üzerine pazarlık örgütleri olarak var olurlar sosyalizm gibi bir perspektifleri yoktur. Fakat en geniş işçi örgütleri olduğu için Marksistler bu örgütlerde propaganda ve işçi kazanma faaliyetleri içine girmelidir. Küreselleşmenin bir başka yönü ise üretimin dünya çapında örgütlenmesine giden yolu döşeyerek, üretimde yeni teknolojileri devreye sokarak,, işçi sınıfını olağanüstü büyüterek ve birleştirerek sosyalist bir dünyanın alt yapısını hazırlamasıdır. Bu akım, mem bunlara dayanarak hem de ulusal sınırlar içinde yapılan direnişlerin hızla erimesine pararlel olarak dünya devrimi için bir enternasyonal görüşünü benimser. Fakat Enternasyonali (Örneğin Bir-Sek) gibi) farkl- ülkelerdeki devrimci partilerin birliği değil, demokratik merkeziyetçi bir dünya partisi olarak ele alırlar.

    Kitlesel işçi partisi yerine partinin programını ve tüzüğünü kabul eden ve bu amaç doğrultusunda eylem yapmaya hazır olan herkesin partiye girmesini-üye olmasını, yani profesyonel devrimci kadrolardan oluşan devrimci partiyi savunurlar. KİP'leri tasfiyecilik olarak görürler.

    Gerillacılığın, işçi sınıfından uzaklaşmak olduğu, kapitalist toplumun merkezinin şehirler olduğu ve işçi sınıfı içinde örgütlenmek gerektiği gerekçeleriyle bu tür bir "silahlı propaganda" biçimini reddelerler ve devrimci kadroların tasfiyesi olarak görürler.

    Entrizmi redederler, çünkü hem stalinist ve diğer hareketlerin devrimci olmadıkları düşüncesindedirler hem de bunun marksist kadrolarıın tasfiyesinden başka bir şey olmadığı düşüncesindedirler.

    Türkiye'deki temsilcisi: SSS-Sosyalizm dir.
#11.11.2010 13:16 1 0 0
  • Troçki neden sevilmez
    Troçkizm ve Stalinizm arasındaki fark
    türkiye'de troçkist partiler
    Troçkist partiler
    Troçkizm Nedir
    Sergei Sedov
    Troçki Suikasti
    Lenin Troçki ilişkisi
#16.12.2021 19:32 1 0 0
  • Paylaşım için Teşekkürler
#29.09.2022 21:21 0 0 0