kıyam/et ruhum gözlerimden bir hayat dökülüyor
düşüyor nisan çiçekleri ellerimden
...susuyorum o kocaman konuşanlara inat kapının ardına ve kendime
aynalarda görünmüyor omuzlarımdaki yük
en sağlam umutlarım aynı yerinden kırılıyor yine
keşke diyorum keşke
ve bir keşke daha asıyorum göğsümün en sığ yerine
uzatsam ellerim kırılacak biliyorum
tüm kuşlar aniden kalkacak bir çığlık gibi göğe
ve en izlek yerinden yaralanacak ruhum en keskin acıyla
çağlar aşmış hikayeler ve hamsenin hüznünde
içimde savaşırken sesler es ile
bir küfür gibi ıssızlık düştü sehere/söyle
anıların çarmıhında ve geçmişinde terazinin
şimdi nazenin gülün kırılma anını resmediyor yine o meczup
vazgeçmiyor kapanan kapıya vurmaktan ve kilitlere öykünmekten
ellerim /ah!/
ah ömrüm ah
nasıl da suskun biteviye nasıl da ölmüş
beyhude birkaç kelam dilimde
doğanın en ölü yanına üflüyorum ruhumdan bir parçayı
gümrah sular dökülüyor ırmağın kayıp yanına
görmüyor kırlangıcın hasretini mahlasız şiirlerin acıtan yanları
aynaların kırılışını dahası altını çizdiğimiz her satırı
hatırla ve eğil bir kez daha ruhuna
çıkıyorsun en umarsız takvimlerin günlerine
kayıpsız ıraklardan diz(e)lerin çaresizliğinden
ne koparmışlardı ki senden
neden hicran muhasara eder durur geceyi/söyle
ey nazenin ey!
koş hiç durmadan düşene dek
sık ağaçlara sesin hükmünü yitirdiği sunak ritüellerine.
adını kurtarmaya