Ama bazen susmak gerekir Birsum.Hani birşeyler söyleyemeyeceğinden değilde söylenenlere hak vermek için susmak gerekir!Aslında susmakta güzeldir bazen!Çünkü söylemek istediklerini anlayan birilerinin olduğunu ve seni anladığını hatırlatır sana...
Bazen bazı insanların gıcıklıkları da iyi gelir insana!Gerçi bu biraz da insanın gıcıklık göreceği şeylere bakış açısıyla ilgilidirya neyse!Sen gıcıklık diyorsan öyle olsun Birsum
Bir insanın kendi içine hapsolması kadar kendine verebileceği bir ceza var mıdır bu hayatta?
Sağında sen,solunda sen...Elini uzatsan bir yerlere tutunmak isteyen elin diğer eline çarpar ve yaşadığın kimsesizlikte canın yanar!
Gözlerin bakar kör,aklın hayal dünyandaki mutlulukla birleşmiş ve ağır bir ihanet içerisinde sana
Malûm ikisi birden firarda!
Kim anlayabilirki seni?
Kim tutabilirki acıyan ellerini?
Küçük bir hayat (ç)alıntısı var bu yazdıklarımın içinde...Aslında küçük dediğime bakmayın,içinde koca bir ömür var ama küçücük hayallerin nasılda tükendiğini anlatan hislerin sessiz yaşanmışlığı o kadar küçük olmuyor!!!
Depremler oluyor içinde ve yıkılıp yıkılıp yeniden ayağa kalkıyorsun ve her kalkışında bir nefes daha susuyorsun...Susmak,hayatta durmayı zorlaştırıyorda yanında bir de ayakta durmayı zorlaştırıyor...
defalarca yorum yazıp yazıp sildim sanırım şu an çok doluyum yada canım çok yanıyo yada kendi ç dünyamdan dışarı çıkamayışımdır ... ne bileyim yazdıklarını üzerime alındım bi an çıkamadım kelimelerin keskiin çarkları arasın dan . ha (ç)alıntı yada alıntı hayat var demişsin de '' kimin hayatı kime ait ki kendimizin sanıyoruz ama başkaları hükmediyor her kes başka alıntı hayatları yaşıyo... sevgili oparatör inan çok doldum içimden ne geldiyse değil sadece dilimn ucundakileri yazdım içimden geleni yazamadım emeklerine sağlık her zamanki gibi hüznü giyen şair süperdin...
Çiçeklerin akşamlarını Akşamların çiçekleri Aydınlatır..
Biri alır bir güneşi Öbürüne yıldız sunar,
Biri öbürünü yağmurlandırır...
Bir düğünü aklandırır biri,
Biri bir yalanı silerken Biri bir ölümü anılandırır.
Biri şarkılarla gözleri besler,
Yeşillikleri ve sevgilileri Umudlandırır.
Biri vazolandırır kendini salonlarda,
Biri kurur bir kitabın içinde,
Biri de kafes arkasında saksılandırır.
Çiçekler bir şölen yaşamda,
Renklerin en büyük orkestrası..
Dursuz-duraksız çalar her insanda
Sevinci, aldanıyı, ölümü ve yası...
Yokluğun ahhh yoklugun cigerime batan pasli hançer
Nefessiz kalıyorum,bedenim dar geliyor ruhuma
Bir ofla can çıkacak sanki
Ahh sevdiğim sensizlik ölüme eş
Gel gelde al şu seni benden al yüregimi sök yerinden
Yoruldum tükendim bilinmezlige yürümekten
Gel ruhumu kurtar sana olan esaretinden
Bir tekmelik işi var
Aşkının daragacindayım sevdan boynumda yaglı ilmek
Elif
Büreyde,kelimeler o kadar güçlü bir silahtır ki onun dokunduğu yerden kan değil can akar!Aslında yazılacak çok şey var ama benim canım da bu kadarına dayanabildi diyelim!Seninde söylediğin gibi;insan içindekileri değil diline dokunanları söyleyebiliyor çoğu zaman...Bunun kime yazıldığının bir önemi yok,önemli olan bunu yazmamı sağlayan duygunun gerçek anlamıyla algılanabilmesi!Birileri yalnızlığı tek başına yaşadığını düşünürken aslında bilmediği şey onun tek başına yaşadığı yalnızlığın başka biryerlerde kalabalıklaştığıdır...Değerli yorumun için teşekkür ederim...
Evet Birsum haklısın;yalnızlık kalpte açan bir çiçektir ve kokusu olmayan bir çiçeğin dikeni sürekli hayallerine batar insanın ve düşleri kanarken kimsesizliğe bilinmezki kimsesiz olunmadığı...
Arada bir geliyorsun ve içinde büyüttüğün gülleri etrafına serpip hemencik kaçıyorsun be Elif!İnşallah seni buralarda daha çok görürüz!O güzel kalbine sağlık Elif...
Başını hafifçe kaldırdı ve;''beni seviyor musun?'' diye sordu.Adam hiç beklemiyordu bu soruyu!Bir an için tereddüt etti çünkü biliyordu ki onun duymak istediği sadece seni seviyorum kelimesi değildi!Herkes seni seviyorum diyebilirdi ama o bundan fazlasıydı!
Fazlasını hakediyordu!Adam onu tanıdığından beri hiçbirşey eskisi gibi değildi.Hatta kendiside!
Adam gözlerini kapattı ve konuşmaya başladı:
Şuan derin bir karanlıktayım.Ucu bucağı olmayan,hiçbir ışığın içeri girmeye cesaret edemediği asi ve yıkıcı bir karanlığın ortasındayım ve orada sadece sen varsın...
Adam gözlerini açtı ve kadına baktı sözlerine devam etti:
Biraz önce karanlığın ortasındaydım ve hiç oradan çıkamayacağımı sandım ama şimdi ne Ay ne de Güneş'in dengi dahi olamayacağı bir ışığın aydınlattığı dünyadayım...Ama ilginç olan bir durum var;karanlıkta yanımdaydın ama yine de korkuyordum ''ya karanlığa karışıp beni bırakıp gidersen'' diye...Gözlerimi açtım ve kendimi eşsiz bir ışığın aydınlattığı dünyanın sahibi gibi gördüm ve yine korktum!Senden değil ama korkularımdan korktum!En büyük korkum ne biliyormusun;ya bir gün kalbinde olmazsam,ışığım kararır ve karanlığın ortasında sensiz kalırsam?
Sen benim karanlığımsın,gözlerimi kör edip kuytularına daldığım,beni kaybedip seni bulduğum...
Sen benim ışığımsın,günden güne dünyamı aydınlatan,yarınımı hesapsız teslim alan...
Varlığında dahi yokluğunu yaşarken yokluğunda varlığın büyüyor bende.Sence sana ''Seni Seviyorum'' demem sana olan sevdamı anlatabilir mi?
Sen benim karanlığımsın,gözlerimi kör edip kuytularına daldığım,beni kaybedip seni bulduğum...
Sen benim ışığımsın,günden güne dünyamı aydınlatan,yarınımı hesapsız teslim alan..
Seni seviyorum sevdamızı anlatmaya yetmez , Ömürüne katıp sevmek gerek
Çok güzel anlatmışsın abi
Bu yazdıklarını şimdi '' aşk '' diye yaşayan yok
Herkes gördüğünü sever olmuş ...
Emeğine duygularına sağlık abi
Değerli yorumun için teşekkür ederim Ezgi.Haklısın;insan sevdiği kadar sevilir ve her sevda aşk değildir.Aslında aşkın belli bir tanımıda yoktur!Aşkı belli bir kalıba sığdırmak insan kalbinin küçülmesine neden olur!Aşk öyle bir yokoluşturki bulamadığın tek şey kendindir.Aslında aşkta en önemsiz şey insanın kendisidir!Yani demem o ki;aşk bir kayboluştur arayış değil...
Seni seviyorum demek sadece insanın yaşadığı sevdanın ufacık bir bölümünü anlatır.Oysa seni seviyorum kelimesini kullanmadan sana bu sevdayı yaşatan insanı anlatmak sevda kelimelerinin daha bir üstünde değil midir Birsum?
Ey anılar, benim anılarım
Ne çıkar azıcık yaklaşsam size
Bir deniz kıyısını, bahçeli
Küçük bir evi ya da
Söz gelimi bir yaz tatilini
Şöyle bir yedeğime alıp da
Yaklaşsam yanınıza
Ey bir kır yolu, pembe bir bulut
Bir yağmur sonrası, bir gün batımı
Geri vermez misiniz bana
Bir yüzün her şeyden önce belli belirsizliğini
Sonra da belki daha yakından
Bir duruşu, bir durgunluğu ve
Ne bileyim işte kısa bir dalgınlığı
Ardından
Sessizlikle kuşatılmış o tanıdık sözleri
Ve hatta bir sarılışı
O içten öpüşleri
Bilmem ki
Geri vermez misiniz bana ?
İnsan kalbinde açılan yaraya hiçbirşeyin merhem olamayacağını anlayınca onunla yaşamaya alışır!Geçmiş diye birşey yoktur ve gelecekle ilgili hayaller de kurulamaz!Artık;olan,biten ve kalan vardır ve en çok kalandır yaralanan!
Yaralayan geçmişin yaralanan geleceğin esiridir...Çünkü yaralayan yaralanan için geçmişte kalırken yaralanan geleceğini kaybetmiştir...Yani senin anlayacağın geleceği geçmişe esir eden şey;sahip olamamak değil sahipsiz kalmaktır!