-1-
O, bütün dünyayı sırtlayacağına inanmıştı...
Ülkeleri ve şehirleri hallaç pamuğu gibi atmış, gitmedik yer bırakmamıştı...
Uçuyordu...
Başarısı, bir gölge gibi onu takip ediyor; bazen ona yetişemiyordu bile...
Herkes ondan bahsediyor, kimi gıpta ediyor, kimi kıskanıyordu...
Büyük adamdı vesselâm...
Kendisi de bunun farkındaydı...
Beynine bir vursa dünyanın, pekmez gibi akıtırdı safrasını...
Gözlerinden okunuyordu bu inanç...
Fısıldasa dünya duyuyordu...
***
-2-
O, akşam eve dönüş sancıları içindeydi...
Yazlık sinemada seyrettiği filmlerin fakir jönü gibi, herkes ondan alacaklıydı...
Hayat bile...
Kaçacak yeri yoktu...
Halini kendisi bile anlamıyordu.
Ki başkasının anlamasını zaten beklemiyordu...
Bir gün daha, dün gibi bitiyordu...
Aynı şekilde bitiyordu...
Dünyanın altında ezilmişti sanki...
Çığlıklarını kendisi bile duymuyordu...
***
-3-
O, herhangi biriydi...
Herkes gibi...
Aslında herkes, herhangi biriydi...
Devlet başkanı da olsa, sıradan bir memur da olsa...
Patron da olsa, işçi de olsa...
Herkes herhangi biri...
***
Ne hissederseniz hissedin...
Belki karşı konulamaz bir aşkın pençesinde demleniyorsunuz...
Belki ayrılıklara yazıldınız...
Belki zenginsiniz...
Belki fakir...
Ne fark eder...
Çünkü...