Bizler sevginin anlamını keşfetmeli, bir çiçeğin güzellik içinde yaşadığı gibi, sevgiyi yaşamayı öğrenmeliyiz.
Hayatın ve kâinatın manasını anladığımız gün, bütün varlık pırıl pırıl aydınlanmış bir mabed haline gelecektir. Dostluk mutluluğun temelidir. Kimse tek başına, ne hakikatı bulabilir, ne de mutlu olabilir. Bugün psikologlar, diyalog ve dostluğu bir tedavi metodu olarak kullanıyorlar.
Yunus bir şiirinde, Bunca varlık var iken, gitmez gönül darlığı der. Maddî kâinattaki hiç bir şey insanın içindeki büyük boşluğu, sonsuz özlemi doyurmuyor. İnsan kendi içinde bir âlemdir. Onda hiç bir varlıkta olmayan bir gönül âlemi vardır. Kâinatın sırrı, belki de insanoğlunun içinde gizlidir. Koca Yunus şiirleriyle işte bunu ortaya koyuyor.
Büyük Yunus, Yaradılanı hoş gör, yaradandan ötürü diyor. Hoşgörü öyle bir haslettir ki, ona sahip olamadıkça, ne kendimizi, ne başkalarını anlayabilir, ne de mutlu olabiliriz. Ancak hoşgörü ile, çevremize ve insanlara baktığımız takdirde, onlardaki değerleri, güzellikleri ve meziyetleri görebiliriz. Ve böylece onlara sevgi ve saygı duyabiliriz. Ve böylece adına hayat dediğimiz, o muhteşem senfoninin sesleri kulağımıza gelmeğe başlar.
Güzel, çok güzel, inanılmayacak kadar güzel bir dünyada yaşıyoruz. Çevremiz, insan güzellikleri, sanat ve tabiat güzellikleri ile dopdolu. Nice sanat eserleri, bize el sallıyorlar, bizi okuyun, görün, işitin diye. Varoluşunuzun bilincine varın diye. Ancak güzellik âlemi ile temasa gelmeğe başladıktan sonra, hayatımıza renk, ışık, mutluluk ve ahenk gelir. Sanat ve doğa güzellikleri bizi bize yaklaştırır. Bizi bize dost eder. İçimiz düşüncenin ve güzelliğin sıcaklığı, ateşi ile dolar. Doyumsuz zevkler, bütün benliğimizi kuşatır ve Yunus gibi aşkla, mutlulukla, heyecanla, Sevdiğimi demez isem, sevgi derdi boğar beni diye haykırmak isteriz. İşte o zaman, İnsan âlemde insanları sevdiği müddetçe yaşar der, sevmenin, sevilmenin doruğuna varırız. Ve o ruh hali içinde, Büyük Yunus gibi, Ben gelmedim dava için, benim işim sevi işi, dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim deriz.
Kâinatı nasıl ısıtan, ışıtan, aydınlatan bir güneş varsa, insanın içinde de, yüreği sımsıcak kavrayan bir sevgi vardır ve sevgi insanın ve kâinatın özüdür. Sevgi her şeydir. Her zaman ve her yerde sevgi, herkese ve herşeye karşı sevgi. Mevlâna, Sevgiden bakır altınlaşır diyor. Yunus, Sevdiğimi demez isem, sevgi derdi boğar beni diyor. Unutmayalım ki, bu dünya darılma pazarı değil, dayanma pazarıdır ve zafer sabredenlerindir.
Sonsuz bir değişimin içindeyiz. Yaşamın ve varoluşun bütün cıvıltısı, rengi, ışığı, müziği, harikuladelikleri önümüzde sergileniyor. Her an kâinat yeniden var oluyor. Var oluştaki o çıldırtıcı şiiriyeti duyabilmek, özümleyebilmek ve hayatımızı ona göre kurabilmek ne muhteşem bir olaydır. İşte o zaman insan mesut, bahtiyar ve diğer insanlar için faydalı olur. Bu eşsiz hayat senfonisini bize sunan yüce yaratanımıza karşı her an şükür duygusu içinde oluruz. Sabır, şükür, edeb ve tevazu duyguları bize huzurun, mutluluğun, başarının kapılarını açan, kâinatın altın anahtarlarıdır.