İbrahim Havas Hazretleri,gönül dünyamızı aydınlatan altın silsilenin önemli bir halkasıdır. Hazret,bir sene hacca gitmek niyetiyle yola çıkar. Yol boyunca kulağına "İbrahim Havas" diye gaipten
bir kadın sesi gelir ve gayri ihtiyari olarak Mekke tarafına değil de İstanbul'a doğru gider. Şehre girer ve orada kapısının önünde insanların toplandığı yüksek bir köşk görür. Daha sonra oradakilerden Rum Kayseri'nin kızının delirmiş olduğunu ve çaresi için doktorlarını topladığını öğrenir.
Aslında,Kayser'in kızı bir vesileyle Barnaba İncil'ini okumuş ve orada Efendimiz'le alakalı hakikatleri öğrenerek ihtida etmiş;papazlar ise "ruhuna şeytan girdi ve delirdi" gibi düşüncelerle onun yakılmasına karar vermişlerdir.
İbrahim Havas Hazretleri,"Ben prensesi tedavi edebilirim" diyerek onun yanına yaklaşır ve daha sonra aralarında şöyle bir konuşma geçer:
-Ey İbrahim Havas! hoş geldiniz!
-(İbrahim Havas Hazretleri,hayret dolu ifadelerle) Beni nereden tanıyorsunuz?
-Canımı,canana teslim etmek istedim ve Hak Teala'dan sevdiği bir kulunu yanıma göndermesini niyaz ettim. "Üzülme,yarın sana İbrahim Havas dostum gönderilir" buyuruldu.
-Hastalığınız nedir?
-Gerçeği buldum ve ihtida ettim. Bu sebeple halime delilik,ban da deli dediler.
-Bizim diyara gelmek ister misiniz?
-Sizin diyar neresidir?
-Mekke,Medine ve Kabe gibi mukaddes beldeler
-Sağ tarafına bak!
Sağ tarafına bakan İbrahim Havvas Hazretleri,bir düzlükte Mekke,Medine ve Beytü'l-makdisi karşısında görür. Az sonra prenses,"Vakit yaklaştı,istek ve arzu haddi aştı" deyip,kelime-i şehadet getirerek ruhunu Rahman'a teslim eder.
Kayser'in kızı,bütün debdebe ve ihtişamın yaşandığı bir saray ikliminde yetişmiştir. Onun bunları elinin tersiyle itip terk etmesi,kanatlanıp uçmasına yetmiştir.
---------------------------------------------------------------------------------
OTUZ SENEDE NELER ÖĞRENDİN?
"Şakîk-ı Belhî hazretleri talebesi Hatim-i Esam'a sordu: Otuz senedir benden ilim tahsil ediyorsun? Neler öğrendin?
" Sekiz şey öğrendim efendim.
" Neymiş bu sekiz şey?
" Birincisi, halka baktım,herkes kendine bir arkadaş, birdost seçmiş. Herkesin dostu,kabre kadar arkadaş oluyor. Definden sonra çekip geliyor. Dü
şündüm, ben öyle bir dost bulmaluyım ki, devamlı arkadaşım olsun, kabirde de beni yalnız bırakmasın. Böyle bir arkadaş ise ancak sâlih amel olurdu. Ben de onu seçtim.
"Güzel seçmişsin. Diğerleri ne?
"İkincisi, halka baktım, çoğu nefsine esir olmuş. Hâlbuki Kur'ân-ı kerîmde, nefsine hâkim olan kimsenin yerinin Cennet olduğu bildirilmektedir. Kur'ân-ıkerîmin hak olduğunu bildiğim için nefsime esir olmadım, onunla mücâdele edip Hakkın emrine boyun eğmek mecburiyetinde bıraktım.
"Allah seni mübarek etsin!..
Üçüncüsü, halka baktım, dünyanın fâidesiz meşgalesi içine boğulmuş didinip duruyorlar. Bir şey kazandık zannederek onunla seviniyorlar. Hâlbuki Kur'ân-ı kerîmde, insanların kazandıkları ne kadar çok olursa olsun tükeneceği, fakat Allah'ın indindeki-lerin ise bakî olduğu bildirilmektedir. Senelerdir kazandıklarımın tükenmemesi için, âhıret azığı olarak hep bakî kalmak üzere Allah'ın indine emânet ettim. Ya'nî dine hizmet eden müesseselere ve diğer hayır hasenata verdim.
" Çok güzel etmişsin.
"Dördüncüsü, halka baktım, kimisi şerefi akrabasının çokluğunda görüyor, kimisi kibirlenmekle şeref sahibi olacağını zannediyor, kimisi sülâlesi ile iftihar ediyor. Hâlbuki Kurân-ı kerîmdeen şereflilerin takva sahihleri olduğu bildirilmektedir. Ya'nî bütün haramlardan kaçarak Allahemrine uymaktır. Ben de takvasahibi olmayı seçtim.
"Çok güzel...
" Beşincisi, halka baktım, bazısı mal ve makam sevgisi yüzünden birbirine haset ve buğz ediyorlar. Hâlbuki taksimatın ezelde sabit olduğunu ve bunu kimsenin değiştirmeğe gücünün yetmiyeceğini bildiğim için hiç kimseye haset etmedim. Hak Teâlâ-nın taksimatına razı oldum. Kimseye buğz etmeden helâlinden kazanmağa çalışdım.
" Ne iyi yapmışsın ve ne iyi söylüyorsun.
" Altıncısı, halka baktım,bazılan nefsânî garaz ve şeytanî vesveseler yüzünden birbirine düşmanlık ediyor. Hâlbuki Allahü Teâlâ, "Şeytan sizin düşmanınızdır." buyuruyor. Şeytanı kendime düşman bildim. Onun hilesine düşmemeğe çalıştım. Alla-hın emrine uyarak doğru yolda yürümeğe gayret ettim.
" Güzel etmişsin ey Hatim.
" Yedincisi, halka baktım.
Bazısı dünyalık ihtiyâçlarını kazanmak için nefsine esir düşerek haram ve şüpheli şeylerden kaçamıyorlar. Halbuki Kur'ân-ı kerîmde her canlınınrızkının Allahü teâlâya ait olduğu bildirilmektedir. Ben de yeryüzündeki canlılardan birisiyim. Allahın benim de rızkımı tekeffül ettiğinibildim. Bu bakımdan harama el uzatmadım. Rızkımın helâl yoldan gelmesine çalıştım.
" Güzel etmişsin.
" Sekizincisi, halka baktım.Kimi malına mülküne, kimi mesleğine, kimi sanatına, kimi bileğine güveniyor. Kimi diplomasına, kimi oğluna kızına, kimi
kendine bırakılan mirasa güveniyor. Hâlbuki herkesin güvendiği bir şey vardır. Hâlbuki Kur'ân-ı kerîmde, tam bir tevekkül ile Allah'a güvenip dayanan kimseye Rabbimizin kâfi geleceği bildirilmektedir. Sebeplere sarılaraktam bir tevekkül ile AJlah'a itimat edip O'na güvendim.
"En güzelini yapmışsın ey Hatim. Allah seni muvaffak etsin. Hakîkaten dört kitapta mevcut olan ilim ve ma'rifetin bu sekiz temel üzerinde bulunduğunu gördüm. Bu sekiz usûl ile ameleden kimse dünya ve âhıret saadetini kazanmış olur.