Sen, beni asla hayal kırıklığına uğratmadın hiçbir zaman. Ne zaman başım sıkışsa, ne zaman dar'a düşsem hep yanımda oldun. Gözlerine baktığımda hep sevgiyi gördüm. Bırakıp gidebilirdin beni bir başıma "Ne halin varsa, gör !" diyebilirdin. Yüreğin o kadar büyüktü ki hatalarımla, sorunlarımla ve sevinçlerimle sığabilirdim o yüreğe
Biz, küçükken de beraberdik seninle, aynı mahallenin iki haşarı çocuğuyduk. Kaç cam kırıklarına şahit oldu, oyun sokağımız bizim yüzümüzden, kaç süt güğümlerini boşalttık yaramazlığımızla
Bir fark vardı arada yalnızca; biz iki kız çocuğuyduk. Erkek çocuklarını aratmayan tipten
Bir sığınağımız vardı, bizi kovalayanlardan kaçıp, korunduğumuz. Kırık bir tahta kapısına isimlerimiz kazılıydı. İlk bakışta bir çöplüğü andırıyordu derme çatma barınağımız. Ayşe teyzenin mandal sepeti, İsmail amcanın bahçe tırmığı, Balıkçı Hasan'ın balık kokan kasaları biz kadar küçük, kulübemizdeydi.
Bizim evin bahçesinde, bir kiraz ağacının altında buluşup;
İlk evciliğimizi, ilk âşık oluşumuzu anlatırdık saatlerce. Hayat ne kadar güzeldi o zamanlar, ne kadar tatlıydı, biz küçükken. Acı ve hüzün yıldızlar kadar uzaktı bize
Birden, büyüdük bir sabah. Nakış kutularını verdiler elimize "Çeyiz işleyecekmişiz !". Dışarıda olabildiğine güzel bir güneş varken, izinler alındı bizden.
Ben her daim seni düşünürdüm, sıkılınca. Hemen koşar bakardım penceremden neredesin diye. Annen bazen çamaşır astırırdı, ben gülmekten ölürdüm saatlerce. Kol bir tarafta, yaka bir tarafta, eciş bücüştü tüm astığın çamaşırlar. Ben gülerken sen kızardın bazen bana "Ya bakma ya da gülme" derdin her defasında.
Benim sana güldüğümün iki katı sen bana gülerdin bazen de. Çeşmeye su taşımaya giderken tıklatırdım pencereni her defasında "bekliyorum gelişini annen kızarken bu defa gülme sırası bende" derdin işaret parmağını, bir ileri bir geri sallarken
Yine akşam oldu yine sabah oldu, çok kereler
Bir sabah uyandığımızda kapın çalınmıştı senin "Hayırlarla istenmiştin" babandan
Olacağını biliyorduk nasılsa ama yüreğime kor ateşler düşmüştü o vakit. Sen benim tek arkadaşımdın anlaştığım. İşlerden kaçıp buluştuğumuz zamanlar olmayacaktı artık, anlatamayacaktım sana, akşam izlediğim eski Türkanları, İzzetleri, Filizleri
Gülemeyecektik artık birbirimize, kusurlarımızdan dolayı
Yeni bir şarkı duyduğumda" Bak bugün ne duydum?" diye mırıldanamayacaktım nağmeleri...
Rüzgâr yaprakları sürükleyip götürdüğü gibi, bir sabah seni de aldı götürdü benden. Gözlerimiz kızardı ağlamaktan, ben hiçbir şey için böyle ağlamazken, yokluğun inanılmaz bir acıyla sarstı beni
Yine sabah oldu, yine güneş doğdu üstümüze. Ben kahvaltı sofrasını hazırlarken kapıyı çaldın sen, kucağında sen kadar güzel bir bebekle
Uçurumlardan akan bir şelale gibi, çağladı yüreğim. Senden izler taşıyan yavruna bakıp, sarıldım doyası "Hoş geldin Arkadaşım, en güzel Sevgi Masalım" diyerek