Kadın bencilce savurdu saçlarını, ne kadar da kendinden emindi ve çokbilmiş bir edayla devam etti:
'Ben senden izin almadan seni içimde öyle bir büyüttüm ki artık o gerçekten sen misin, ben bile emin değilim.
İstediğim hiç sen olmadın, seni değil ötende olanı istiyorum ya da aynadaki yansımanı ver bana.
Ayna yok mu, nasıl olur, görmüyor musun bendeki seni?
Ben senin aynanım ve sen bende yansıyorsun, senin bile hiç bilmediğin özelliklerinle.
İşte ben, bu bendeki seni en çok bu:
Doğru söz kadar yalın, yağmur suyu kadar berrak halinle seviyorum.
Gel diyorum usulca, sesim kırık, tedirgin.
Ya gelirsen diye de ödüm patlıyor.
Bir zamansız zaman seçip gelirsen ve ben hiç hazır değilsem.
Değilim, hiç hazır olmayacağım.
Hem gel diyorum en deli cesaretimle hem ölesiye korkuyorum.
Ben içimdeki seni öyle çok sevdim, öyle çok korudum, öyle çok yeşerttim ki.
Karşılaştığımızda; ya sen, o değilsen...
Gelme yıkma içimde yüreğimde çoğalttığım seni.
Sanırım buna en çok senin hakkın yok.
Mutlaka gafildim ki yollarına döktüğüm güller benden değildi.
Sana rastlamak ve seninle cebelleşmek -evet en doğru kelime bu sanırım 'cebelleşmek'- niyetinde değildim.
Ben tesadüf diyeceğim sen illa ki aksilik edecek hemen düzelteceksin içinden, hayır, tevafuk diyeceksin.
Tamam, tevafuk olsun, bir kelime için seni mi kıracağım.
Umut... Belki... Telaşla asileşen kaygılar
Bir deniz kokusu var senden gelen bir yosun kokusu
Başımı hafifçe kaldırıyorum gülümseyerek sanki seni görecekmiş gibi.
Ne var ki beni karşılayan koskocaman bir boşluk flu bir gerçek.
Asma suratını, gözlerim doluyor, yüzümde hâlâ deniz kokulu esinti, ısrarla ve yavaşça gözyaşlarımı dağıtıyor.
Ne kötü, kalsaydı keşke.
Bilge bir düşü konuşturmadık, erken susturduk.
Kendimizce kaygılarımız vardı.
Dilimizin ucuna gelen onca sözcük, cümle olmayı beklerken sapır sapır düştü, canları çok yandı ve sessiz sedasız geldikleri yere döndüler muzdarip.
Korktuk mu ?
Kim bilir?
Sanırım çok korktuk hem de çok. Bütün sözcükler dönüp dolaşıp aynı yere kalbimize çarparken ve derdimizi anlatamazken en çok da kendi kalbimizi ne çok hırpalıyoruz değil mi ?
Nasıl engel olunabilirdi ki?
Ya da olabilir miydik?
Mıknatısı ve çekim gücünü biliriz, bakma öyle sağ kaşını kaldırıp mıknatısa benziyoruz. Doğal bir durum yani ya da mıknatısı bile anlamak istemiyoruz birbirini çektiği için.
Çok mu kızdın şimdi?
Kızma... Yaaa, gül istedim.
Hiç, sevgilin olmadım.
Olmak istemedim ki hiç.
Ne olmak istemiyorsun diye soruyorsun, eminim; gülümseyerek, çok hainsin.
Ne çok gülümsüyorsun ve söylediklerimin altında ne çok anlam arıyorsun. Bu konuda mecaz yapmanın sırası mı?
Her şey içbükeyken.
Sırıtma ve anlamı ne, deme sakın.
Sokak şarkıları söyleniyor mudur bir yerlerde, mesela senin yaşadığın şehirde yağmurlar bildiğimiz şekilde mi yağıyor, deli deli?
Buralarda hep ahmakıslatan.
Ve ben de mütemadiyen ıslanan.
Okul çıkışı denk geliyor ya, mevsimi de değil ki kırk ikindilerin.
Sırf meraktan soruyorum istersen cevap verme.
Sizin oralarda meridyen var mı ya da enlem boylam... Kışın üşür yazın bunalır mısın, sahi oralarda kış ve yaz var mı?
Foklar da ölüyor biliyorsun, acımasız bir şekilde öldürülüyor, nesilleri tükeniyor. Buna karşın penguenlerin sayısı artıyormuş biliyor musun?
Ne güzel onlar bari mutlu olsun.
Bak şimdi; ne dedim ki düşürdün yüzünü gene sıkıldı canın, bunu anlayabiliyorum artık kullandığın kelimelerden.
Sahi, sen beni hiç rüyanda gördün mü?
Bak şimdi şöyle bir rüya olsun: Ben beyazlar giyinmişim bir deniz fenerinin en üstünde olayım sen aşağıdan bak bana gülümse ama yanıma gelebilecek bir kapı olmasın.
Sonra sen öylece git, aklımda bu gidişin kalsın.
Sahi sen gerçek misin?
Değilsin, düşsün.
Şimdi kimsesiz şehirleri seçiyorum gitmek için... Keşif derdindeyim. Kâşif yanım depreşti. Bak işte böyle bir yanım olduğunu da şimdi keşfettim iyi mi?
Albenisi olmasın gidilecek yerin yahut uzakta çok uzakta bir yer olsun.
Vardır ya terk edilmiş bir uzak şehir, küçük mutedil bir kasaba, ya da yemyeşil bir dağ köyü...
Yok, yok, köy olmasın, oralarda yabancılar dikkat çeker.
Tekin olmasın gideceğim yer -uğursuz demeyeceğim- sevmediğim kelimedir, uğursuz.
Bazı kelimeleri sevmiyorum ve kullanmıyorum, kendimce kendime sansür uyguluyorum.
Şimdi sen bu kelimeye de takılırsın biliyorum.
Eminim belleğinde uygun bir söz vardır bunun yerini tutacak.
Suyun kıyısına vururken sükûn
Sözlerimizde aşk /
ruhumuz sürgün
Beni düşün bir kez
Sonra gül, son gülüşün kalsın aklımda.
O, yeter bana.