"Bütün okullar İmam Hatip yapılacak" (17.9.1994 Cumhuriyet)
"Sarık operasyonu çok komik" (15.5.1995 Sabah)
"Yeşil (kaldırım rengi) medeniyettir" (25.6.1994)
"Sadece imamlar resmi nikah kıysın" (9.5.1995 Milliyet)
"Ben Millet Meclisi'nin de dua ile açılmasından yanayım" (8.1.1996 Milliyet) (Belediye Başkanlığı döneminde Belediye meclisinin her açılışı İstiklal Marşı yerine Kuran okunarak yapılmıştır. Yine böyle bir dualı açılıştan sonra bunu söylüyor.)
"Türkiye kendine din olarak Kemalizm'i almış ve başka hiçbir dine hayat hakkı tanımayarak kitlelere zorla dikte ettirmiştir..."
"Türkiye'nin yarınında artık Kemalizm'e ve Kemalizm benzeri rejimlere, sistemlere yer yoktur. Kemalizm'in yeniden kendini üretmesi söz konusu değildir. Bizim için en üst belirleyici, İslam'ın etkileridir. Her şey ona göre belirlenir."
"Demokrasi bizim için bir amaç değil, araçtır. Amacımıza ulaşana kadar demokrasiye bağlıyız."
"Demokrasi bizim için bir tramvaydır. İstediğimiz durağa gelince ineriz."
Dinci bir miting sırasında halka sesleniyor: "Yolumuzun ortasında inek oturmuş, yolumuzu kapatıyor, menzile ulaşmamızı engelliyor. İneği yolumuzdan önce lafla, usul usul, sonra evvelallah sizlerin yardımıyla, artık nasıl olursa, nasıl denk gelirse kaldıracağız." (İnek olarak Laik Cumhuriyeti ve Atatürk devrimlerini kastediyor.)
O dönem yanında olduğu Erbakan hocasının "kanlı mı olacak, kansız mı" söylemini bir başka şekilde
seslendiriyor. "Türkiye'yi eyaletlere bölmek lazım. Merkezi yönetimin bir takım yetkileri bunlara verilmelidir.
Belediye Başkanları da bu konuda en yetkili olmalıdırlar. O bölgelerdeki her türlü eğitimde bunlara bırakılmalıdır." (PKK gibi bölücülerle aynı söylem)
"Hem laik, hem müslüman olunmaz. Ya müslüman olacaksın, ya laik. İkisi birarada olunca ters mıknatıslanma yapar. Mümkün değil, ikisi bir arada olamaz."
"Referansımız islamdır. Tek hedefimiz islam devletidir."
"Sen "Ne mutlu Türküm diyene" dersen, onun da "Ne mutlu Kürdüm" deme hakkı vardır."
Oğlunun nikah davetiyesindeki tarih:
"29 Zilkade 1421" (Nikah tarihi olarak Arap takvimindeki tarihi kullanıyor)
"1.5 milyarlık islam alemi, müslüman milletimizin ayağa kalkmasını sabırsızlıkla bekliyor. Kalkacağız, bu ayaklanma başlayacak."
"Kadın nereye isterse oturur, Sana ne yaa! Ayıp yaa!" (Kars'ta AKP toplantısında kadınlarla erkeklerin ayrı yerlerde oturtulmasını eleştiren gazeteciye)
"Bana verilen maaş çok düşük, yetmiyor. Sen ne kadar maaş alıyorsun?" (Almanya Başbakanı'na)
"Türkiye'de kürt sorunu vardır. Bunu Türkiyelilik kavramıyla çözmeliyiz. Türkiyeli kimliği her vatandaşın üst kimliği olmalı, Türk kavramı da alt kimlik olarak değerlendirilmelidir. İsteyen isterse yine ben Türküm derse desin." (Diyarbakır'da halka yaptığı konuşmada alt üst kimlik tartışmasıyla Türk kimliğini de Ermeni, Rum, Kürt gibi alt kimlik olarak gösteriyor.) PKK ile aynı söyleme giriyor.
"PKK'nın cenaze töreninde bayrağını açması da, F-16'ların alçaktan uçuş yapması da yanlış. İki tarafında yaptığı yanlış" (PKK terör örgütü ile Türk Silahlı Kuvvetleri'ni aynı kefeye koyuyor, kendince her iki tarafa da eşit yaklaşıyor.)
"Suriye'yi Lübnan'dan çıkardıkları gibi, bizi de Kıbrıs'tan çıkartırlar. Birileri bize çık der, kuzu kuzu çıkarız."
"Ben müslümanım diyenin aynı zamanda laikim demesi mümkün değil"
"Fazla içmedin değil mi? Ağzın içki kokuyor." (Avusturya'nın Ankara Büyükelçisi'ne)
"Dur dinle be!.. Dur dinle!.. 9 ay 10 gün be!.." (Seçim konuşmaları sırasında vatandaşa)
"Yahu, bu millet yatıp kalkıp size mi çalışacak." (Erzurum'da çiftçilere sesleniyor)
"Sana mı kaldı türban konusunda karar vermek, bu ulemanın işidir. Ulema ne diyorsa o olur." (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne)
(Danıştay'ın türban kararı konusunda) "Efendi sen kim oluyorsun, buna mecelle (şeriat hukuku) karar verir" (Bir kaç hafta sonra işareti alan şeriatçı bir terörist Danıştay'ı bastı ve türban kararı veren Danıştay üyelerini silahla taradı, Danıştay üyesi bir hakimi öldürdü.)
"Sallamaa.., elini kolunu sallamaa.., her yerin oynuyor be!" (Muhalefet milletvekiline)
"ABD'de özgürlük anlayışı var ama benim ülkemde yok" (Benim ülkem özgür değil diye, ABD gezisinde ülkesini Amerikalılara şikayet ediyor.)
"Ulan terbiyesizlik yapma! Artistlik yapma ulan! Hadi ananı da al git burdan" (Mersin'de bir vatandaşa hitabediyor)
Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmayan yüzlerce atamanın vekaletlerle yürütülmesi konusunda: "Biz hukuka aykırı bir şey yapmıyoruz. Mecelle'de (şeriat hukuku) böyle bir kaide var."
"Askerlik yan gelip yatma yeri değil" ( Şehit yakınlarına)
"Ne konuşacam ben o kadınla yahu!" (Şehit annesine)
"Söyleyin şu sahtekâra ne istiyormuş" (Almanya'da bir gurbetçi için söylüyor)
Bu lafı söylediği toplantıda salondaki vatandaşlara Türkiye Cumhuriyeti'nin Büyükelçisi'ni yuhalatıyor.
"Burası (kafasını göstererek) basmıyor. Hayatında iki koyun gütmediği için bunu kavrayamıyor." (YÖK Başkanı Prof.Dr. Erdoğan Teziç'e)
"Kendisine kefilim, babam gibi güvenirim, Ona kendime inandığım gibi inanıyorum." (Birleşmiş Milletler tarafından tüm dünyada terörist ilan edilen ve aranan El Kadı hakkında)
"Onları hoplatacağım." (Terörist El Kadı'yı eleştiren muhalefet üyeleri ve gazetecilere)
PKK ateşkes kararı verince: "Biz de durduk yerde onlara operasyon yapmayız" (PKK'yı muhatap alıyor ve ateşkes kararlarına jest yaparak karşılık veriyor.)
"Neyseki, yaşına başına saygı duyuyorum. Ağzı olan konuşuyor be!" (Kıbrıs davasının 50 yıllık lideri Rauf Denktaş'a)
"Ulusalmış, milliyetçiymiş, Ne milliyetçisi yahu, Bunlardan olsa olsa saman milliyetçisi olur."
"Sanki maçta gibi bağırıp çağırıyorlar, (Türkiye laiktir, laik kalacak) diye, bunlar hoş şeyler değil." (AKP Genel Kongresinde)
AKP'nin Teslimiyetçi Politikalarının Sonucu
Artık AKP Hükümetinin teslimiyetçi, ver-kurtulcu politikaları resmen iflas etti. Tayip Erdoğan'ın ABD gezisi üzerine birçok yorum yapıldı. Bir kısım medya sanki bayram havasıyla ve her şey yoluna girmiş gibi verdi geziyi. Ama ciddi gazeteciler durumun hala karamsar olduğunun ve ilişkilerde henüz bir düzelme sağlanamadığının altını kalın çizgilerle çizdiler.
Yani, AKP'nin takiyyeci politikaları artık ABD'lileri de bezdirmiş durumda. Aslında ABD tarafı da yanlış anlamalardan kaynaklanan haksız bir tavır içinde Türkiye'ye karşı. Erdoğan'ın ABD tarafını seçim öncesi ve sonrasında her istediklerini yapacağı yolunda taahhütlerle aşırı beklentiye sokması, sonra da bu beklentinin başta 1 Mart Tezkeresi olmak üzere, Suriye ve İran gibi konularda boşa çıkması bugünkü gerilimin arkasında yatan gerçek nedendir.
Sonuç olarak Erdoğan'ın ABD ziyareti fiyaskoyla sonuçlandı. Çünkü;
- Kıbrıs'ta göstermelik ziyaretin dışında somut bir taahhüt alınamadı. PKK konusunda ABD bizim istediğimiz anlamda işbirliğine yanaşmıyor ve sadece terörist örgütler listesine alıyor.
- Erdoğan "stratejik ortaklık" derken, ABD tarafı özellikle "stratejik ilişki" diyor.
- Suriye konusunda ABD'yi kayıtsız şartsız desteklememiz isteniyor.
- Sadece Erdoğan taahhütte bulunuyor: Genişletilmiş Ortadoğu Projesini destekliyoruz!
Erdoğan'ın Gafları
Bir zamanlar Turgut Özal'ın ardından başbakan olan Yıldırım Akbulut'un ve daha sonra da Demirel'in ardından başbakan olan Tansu Çiller'in gafları üzerine çok konuşuldu. Bugün Tayip Erdoğan'ın söylediklerini okuyunca ve dinleyince, inanın bu eski iki başbakana çok haksızlık yaptığımızı düşündüm. Çünkü onların yaptığı gafların çoğu masumdu ve büyük bir kısmı dil sürçmesinden kaynaklanıyordu. Erdoğan'ın gafları ise hem Türkiye Cumhuriyeti devletini hem de Türk milletini töhmet altında bırakan gaflar
Önce isterseniz Tufan Türenç'in 6 Haziran 2005 tarihinde Hürriyet gazetesindeki köşesi,ne taşıdığı büyük gafla başlayalım
"Rum'a koz veren büyük Kıbrıs gafı ve dahası..."
Bu ara başlık Türenç'in kendi başlığı. Türenç aynı gafı iki üç ay önce bir toplantıda Dışişleri Bakanı Gül'ün de yaptığını ve Kıbrıs sorununu anlatırken, 'Eğer o politikaları uygulamasaydık bizi de Suriye'yi Lübnan'dan çıkardıkları gibi Kıbrıs'tan çıkarırlardı' dediğini ve kendisinin 'Siz Suriye'nin Lübnan'daki konumu ile Türkiye'nin Kıbrıs'taki konumunu aynı kefeye koydunuz. Oysa Suriye Lübnan'da işgalcidir. Türkiye ise uluslararası antlaşmaların kendisine tanıdığı garantörlük hakkını kullanarak Kıbrıs'tadır. Bu söyleminiz Türkiye'yi dünyaya işgalci olarak tanıtmak için büyük çaba harcayan Rum ve Yunanlıların savlarına yardımcı olmuyor mu?' sorusu üzerine Dışişleri Bakanının yaptığı gafı anladığını ve sözlerini düzeltmeye çalıştığını, ama pek de başarılı olamadığını yazıyor.
Şimdi aynen Türenç'in orijinal yazısıyla devam edelim:
"Gariptir, aynı gafı önceki gün Başbakan da yaptı. Aynen şöyle dedi: 'Mevcut politikaları sürdürseydik, Lübnan'la Suriye gibi olurduk. Birileri bize 'Çık' derdi. Kuzu kuzu çıkardık.' Aynı gafın iki veya üç ay sonra Başbakan tarafından da yapılmasından hükümetin içinde ciddi bir kopukluk olduğu, dış politikanın el yordamıyla yürütüldüğü anlaşılıyor. Belli ki Dışişleri Bakanlığı devre dışı bırakılmış."
Bakın bu durum kayıtdışı siyaset anlayışının örneğidir. Bir önceki yazımızda AKP'nin kayıtdışı siyaset anlayışından bahsetmiş ve bunun Türkiye'yi felakete sürüklediğini söylemiştik. Kapalı kapılar ardında danışmanlar eliyle yürütülen kayıtdışı siyasetin sonucu budur. Türkiye Cumhuriyeti devletinin yetişmiş elemanlarını devre dışı bırakarak kendi vehimlerinizle ve siyasi ve ekonomik çıkarlarınıza uygun politika izlerseniz, Türkiye'yi ve Türk milletini zor durumda bırakırsınız.
Daha önce Rauf Denktaş ve M. Ali Talat ile ve Kıbrıs ile ilgili açıklamalarda yaptığı gibi, AKP hükümeti, daha doğrusu Erdoğan ve Gül bu gafla da Kıbrıs'ta Türkiye'yi işgalci gibi gösterenlere koz vermektedir.
Bu bölümü yine Türenç'in yorumuyla bitirelim ve diğer gaflara geçelim
Dış politikada olsun, iç politikada olsun gelişmelerden, devlet ilke, kural ve stratejilerinden bu iktidarın fazla haberi yok. Tufan Türenç doğru söylüyor ama eksik söylüyor: AKP iktidarının bu konulardan haberi olması için gayreti de yok, tam tersine kimse karışmasın biz her şeyi biliriz, her şeyi yaparız mantığıyla hareket ediyorlar.
Valla Ben Yapmadım, Baykal Yaptı!
Başbakan Erdoğan kendisinden Türkiye'deki anti-amerikancılık eğiliminin artmasını engellemesini isteyen ve bu konuda kendisini sıkıştıran ABD'ye yaranmak için CHP'yi ve marjinal kesimleri suçlamasına Baykal anında tepki gösterdi. CHP lideri Deniz Baykal, Erdoğan'ın "Ben Türkiye'yi satmaya hazırım ama CHP bırakmıyor." demek istediğini savundu. Baykal, Başbakan'ın 'yaramaz çocuklar gibi' suçluluğunu başkalarının üzerine atmaya çalıştığını ileri sürdü.
Yani anti-amerikancılığın toplumsal bir tepki olduğunu ve bunda Türk milletinin haklı olduğunu ve dolayısıyla da hatayı ABD tarafının kendisinde aramasını söyleyecek değildi herhalde!
Tabii ki, suçu birinin üzerine yıkıp kurtulacaktı
Zalim (ya da Despot!) Türkiye! Mazlum Başbakan!
Başlığa bakınca lütfen şaşırmayın! Çünkü Başbakanın diğer bir gafından çıkan sonuç maalesef bu!
Başbakan Erdoğan, CNN International televizyonuna verdiği röportajda türbanla ilgili soruya cevap verirken şöyle diyor: "Toplumsal gerilim olmasın diye sabırlı davranıyoruz. Bakın benim kızlarım başları kapalı olduğu için ABD'de okuyor. Burada bu özgürlük anlayışı var, ama ülkemde yok."
Yani bir ülkenin başbakanı çıkıp benim ülkem özgür değil diyor ve bir nevi Türkiye'yi şikayet ediyor. Sabrediyormuş! Neye ve kime sabrediyorsun?
Değerli okurlar! Anayasayı bile değiştirecek çoğunluğa sahip bir iktidar, aynen ABD'lilere verdiği sözler gibi, muhafazakar kesime de seçim öncesinde bol keseden verdiği ve tutmadığı sözler karşısında sıkışmış ve ne yapacağını bilemez durumdadır.
Yine Tufan Türenç ile bitirelim
Türenç yukarıda bahsettiğim yazısını şöyle bitiriyor:
"Bu iktidar lafla çağın yakalanamayacağını anlayabilecek mi bilmiyorum. Bazılarımız iyi niyetle hala umutlu, ama ben değilim."
akpli değilim ama bunlari okuyunca bu insanın nasıl tek başina iktidar olduğunu daha iyi anladim helal olsun diyorum burda yazdiklarinin coğuna katılıyorum böyle düşünen liderler herzaman halk tarafından kazanacaktir,imam hatipli diye dişlayan zihniyet geleceğine başörtü düşmanlari,ALLAH a inaniyoruz bizde müslümanız deyipte,aslinda müslüman olmayan masonlar, islam düşmanlari,ve elinde kadeh olanlar bizi yöneteceğine böyleleri yönetsin bin kat daha iyi..
Ya bende müslüman olarak bir kaç kelimesine eyvallah diyebilirim ama genel olarak ama söylemlerinin yüzde sekseni zavallıca ve cahilce yapılan şeylerdir. Müslümanlık elden mi gidiyor yoksa diyerek bütün müslümanların aradığı yol Tayyip değildir. İki faktör ön plandadır arkadaşlar birinci faktör özgürlüklerin ön planda olduğu faktör ikincisi ise islamiyetin ön planda olduğu faktör. Özgürlük ve demokrasi diye bağırıyorsak isteyen istediği gibi inancında olmalı ama inanmayanlara veya farklı dinlere mensup insanlara da yok efendim sen şeriat a uyacaksın demek çok saçma sapan olmaktadır. Dini bir rejim özgürlüğü yıkmaktadır, kimseyi zorla namaz kıldırıp, oruç tutturamazsınız ve haşa kimsenin sırtına kırbaç dayayıp kelime-i şahadet getirtemezsiniz. Bu dinen de yasaktır...
Dipnot: Kendi inanışınızı yaymak müslümanlığın temel vazifelerindendir ama zorla değil hoşgörü ile yapmanız gerekmektedir. Müslüman yaşam biçimi her müslümanın hayalidir belki ama bunun yolu şeriat yada tayyip değildir... Saygılar...
valla sallayan iyi sallamış. Kaynak gösterilen gazeteler hepsi taraflı gazeteler ve bu yalan haberlerinden dolayı defalarca ceza aldılar kanuni yoldan.
Söyledikleri yazılan satrırların yarıdan çoğu başka partilerin telaffuzu. burda bu kadar reklam yapılacağına gerçekten güzel bir araştırma yapılsa çoook daha güzel olurdu. Yalan haberlerle güneşimi sıvayacaksınız. Beğenmediğiniz insanın yerine kim gelecek.? Kim gelse daha iyi olur sizce?
Aklı fikri devlete ,millete hizmet etmenin haricinde herşeye çalışan cehapeee mi mehapeemi? Kimseler kusura bakmasın.bunlar ancak züğürt tesellisidir.
Milletin kime oy verip kimi kendine lider seçeceğini kimse bilemez.Seçilene de saygı duymak lazım. bu arada bu satırlar böyle yazılır ,ordan oraya kopyalanır gider. Sonuçta değişen birşey olmaz. Millet püskevit yiyerek çığırtkan zihniyetiyle utanmadan suçunu kapamaya çalışanları çoooook iyi biliyor.Kimse merak etmesin. Allah ne yapacağını çok iyi biliyor.13 haziran sabahı görüşmek üzere
Bu arada birşey daha söyleyeyim. bu söylediklerim Allah'ı bilenler için.
Beni ahirette, hesap gününde ne fransızlardan alınma laiklik kurtaracak, nede başka biri. Alalhın huzurunda pişmanlık dize geldiği zaman " Ama ben laiktiiimm" diyebilecek olan var mı? Önce laikliğin ne olduğunu sonrada kaynağını araştırın. Amac laiklik değil.Laiklik kisvesi altında islamı yoketmektir. Ama buna kimsenin gücü yetmez ki Allaha savaş açacak kadar cesaretli olanlar bugün ingilterede müzede sergileniyor.
Fransızlardan alınmış bir düşünce. İşte fransa ,işte inançları ve işte durumları. Türklere düşman bir medeniyet.Medeniyet bile değil ama neyse...
bu arada laik geçinenler , daha 90 yıl öncesine kadar bu memlekette böyle birşey yoktu. İnsan icadı olan birşeyle Allaha karşımı geliyorsunuz.Gerçekten çok cesaretisiniz.Sizleri tebrik etmek lazım.
savunduğunuz insanların geçmişi de maşallah şereflerle ve bu ülkeye üstün hizmetleriyle (!) dolu. Şu an olduğu gibi.....
Herkes kendi fikrini doğru sanıyor değil mi ?
Saygı duyuyorum ve bu yazımın altında değişik insanların fikirlerine yer vermeyi uygun görüyorum.
Bir arkadasımız şöyle bi tespit yapmış
-çok dobra konuşmayı seven, kendisine aynı dobralık ile hitap edilince ise kızgınlığını gizleyemeyen bir insandır.
Başka bir arkadaşımız
-kendisi özgürlük düşmanıdır, özel hayat nedir bilmez, interneti kısıtlar, içki içene kızar, sigara içenin paketini elinden alır, inançlara "sapkınlık" der, öğrenci dövdürür, işçi dövdürür, emekçi dövdürür
Saygı duymak lazım degil mi
-dünyanın en zengin 8. başbakanı olduğu söyleniyor. helal olsun adama. nasılda tutumluymuş. bi başbakan maaşı ile..
-halktan tamamen kopmuş olduğu da yaptığı açıklamalardaki türkiye ile gerçek türkiye arasındaki uçurumlardan anlaşılabiliyor.
-kontrolu kaybetmis bi' sekilde irrasyonel davranislar sergiliyor.
hadi kendisinin gozu egodan hirstan kor olmus onu anladik, ve fakat tonla para odedigi danismanlari da mi uyarmiyor kendisini?
halka yaklastigini sanarken halktan gitgide uzaklastiginin farkinda mi cok merak etmekteyim...
-post-modern diktatördür
Hangisi yanlış ?
Şimdi şunu merak ediyorum lehine bi haber yapıldıgı zaman Gerçek aleyhine haber yapıldıgı zaman yanlı mı olunuyor.?
Benim için kişilerin önemi yok.
Tek merak ettiğim şey Biz türkiyeye Farklı pencereden mi bakıyoruz acaba ?
, kimseyi zorla namaz kıldırıp, oruç tutturamazsınız ve haşa kimsenin sırtına kırbaç dayayıp kelime-i şahadet getirtemezsiniz. Bu dinen de yasaktır...
evet ufuk burda haklısın bak ne güzel söylüyorsun,ama kimseyede zorla başini açtiramassin,imam hatip mevzunu diye dişlayamaz,dergaha gitti diye,yılbaşina karşiyim dedi diye ve egemenlik ALLAH ındir dedi diye vs vs bu insanı kötü göstermek yanlıştır,bu insan gibi düşünen insanların coğunlukta olduğunu bu ülkenin gerceğinin dininin islam olduğunu ve bu dinin gereği neyse insanlarin bunu savunduğunun ispatıdır..
"Bütün okullar İmam Hatip yapılacak" (17.9.1994 Cumhuriyet)
"Sarık operasyonu çok komik" (15.5.1995 Sabah)
"Yeşil (kaldırım rengi) medeniyettir" (25.6.1994)
"Sadece imamlar resmi nikah kıysın" (9.5.1995 Milliyet)
"Ben Millet Meclisi'nin de dua ile açılmasından yanayım" (8.1.1996 Milliyet) (Belediye Başkanlığı döneminde Belediye meclisinin her açılışı İstiklal Marşı yerine Kuran okunarak yapılmıştır. Yine böyle bir dualı açılıştan sonra bunu söylüyor.)
"Türkiye kendine din olarak Kemalizm'i almış ve başka hiçbir dine hayat hakkı tanımayarak kitlelere zorla dikte ettirmiştir..."
"Türkiye'nin yarınında artık Kemalizm'e ve Kemalizm benzeri rejimlere, sistemlere yer yoktur. Kemalizm'in yeniden kendini üretmesi söz konusu değildir. Bizim için en üst belirleyici, İslam'ın etkileridir. Her şey ona göre belirlenir."
Ya arkadas kime sacını ac dedik biz, tayyip istese türban yasağını kaldıramayacakmıydı kaldıracaktı kaldırsın zaten ama bundan rant sağlayıp madur rolü üstlenerek türkiyenin en büyük sorununun başörtüsü olduğunu düşünen adamlar çıktı piyasaya ya böyle saçmalık varmı. Millet amerikan avrupa şirketlerinin köpeği olmuş 700 lira maaşla çalışıyor ki kayıt dışı olarak çalışan insanlar 500 liraya çalışıyor bana başörtüsü deme arkadaş, bana dindende bahsetme tayyipten inançtan hiç bahsetme...
1950 yılında tek partili dönem yok CHP yok öyle yok böyle ya bırakın böyle şeylere sığınmayın ya bırakın bu işleri. Dünya değişir fikirlerde değişir hatta inançlar bile değişir kimse AKP propagandası yapacağım diye durmadan yaygara. Bu gune kadar nerdeydiniz konuyu açan şahsiyet...
(Danıştay'ın türban kararı konusunda) "Efendi sen kim oluyorsun, buna mecelle (şeriat hukuku) karar verir" (Bir kaç hafta sonra işareti alan şeriatçı bir terörist Danıştay'ı bastı ve türban kararı veren Danıştay üyelerini silahla taradı, Danıştay üyesi bir hakimi öldürdü.)
Sen buna haber paylaşımımı diyorsun
Sen adminsin değilmi!!Bende dağdaki çobanım..Neden beni yanlış bilgilendiriyorsun
"Arslan'ın saldırı öncesi Ergenekon davası sanıklarından Muzaffer Tekin ve Ertuğrul Yılmaz ile yoğun telefon trafiği ve irtibatı belirlenmiştir.[1] Bunun üzerine yargılanmasına İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde birinci Ergenekon davası ve Cumhuriyet Gazetesine yönelik saldırı davaları ile birlikte devam edilmektedir."
__
"Arslan'ın saldırı sırasında tekbir getirdiği de ileri sürüldüyse de, bu iddia bizzat saldırıya uğrayan üyeler tarafından yalanlanmıştır."
Ayrıca
____________
Ben Millet Meclisi'nin de dua ile açılmasından yanayım" (8.1.1996 Milliyet)
Arkadaşım..Bi zahmet ;TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ nin ilk açılışı(23 NİSAN 1920) ile igili bilgilerini bizlerle payaşabilirmisin?
Hatta o güne ait bir kaç fotograf ilede bu bigilerini süslersen çok daha aydınlanmış oluruz
İnternetten kopyala yapıştır metodu ile değil bizzat elimdeki kitapdan bir kaç kesit yazarak isteğini yerine getirmeye çalışacagım.
BÜYÜK MİLET MECLİSİNİN ACILMASINA DAİR
ATATÜRK ARŞİVİ
Arşiv:1/105
Dolap:5
Göz:1
Klasör:257
Dosya:8
1. Ulu Tanrı'nın yardımı ile nisan'ın yirmi içincü cuma günü cuma namazından sonra ankarada Büyük Millet Meclisi Acılacaktır
2.Vatanın bağımsızlıgı hilafet ve saltanat makamından kurtarılması gibi en önemli ve hayati görevleri yapacak olan Büyük Millet Meclisinin acılıs günü cumaya rastlanmakla bu günün kutsallıgından yararlanmak ve açılıştan önce büyün sayın milletvekilleri ile Hacıbayram -ı Veli camii'nde cuma namazı kılınarak Kur'an ve duaların nurundan yararlanılmış olunacaktır.
..
Diğer maddeleride ögrenmek ister misin arkadasım
Şimdi konuya devam edelim
“Bütün okullar İmam Hatip yapılacak” (17.9.1994 Cumhuriyet)
“Sarık operasyonu çok komik” (15.5.1995 Sabah)
“Yeşil (kaldırım rengi) medeniyettir” (25.6.1994)
“Sadece imamlar resmi nikah kıysın” (9.5.1995 Milliyet)
“Ben Millet Meclisi’nin de dua ile açılmasından yanayım” (8.1.1996 Milliyet) (Belediye Başkanlığı döneminde Belediye meclisinin her açılışı İstiklal Marşı yerine Kuran okunarak yapılmıştır. Yine böyle bir dualı açılıştan sonra bunu söylüyor.)
Bu cümleler bu ülkede sadece belli bir kesimi rahatsız eder.... onu da burda söylemek istemyorum.. Olay farklı yerlere sapmasın
Zaten 20 lerde anca geziyorlar...
Tayyip Erdoğan gerçekleriymiş....Oy veren insanlar bunları bilerek ona oy veriyor zaten.. Siz milleti ne sanıyorsunuz.. Halktan ne kadar uzak olduğunuz burdan belli....
ufuk sana türban demeyim onu demeyim bunu demeyim akp 700 liraya çaliştirior diorsun sanki ondan öncekiler 2000tl maaş veriodu hepsi aynıdı değişen ne türkiyede madem türban sorun değil madem sen ve senin partin türbana karşi değil bak bu secimlerden sonra göreceğiz gene türban konusu gündeme gelecek gene chpli bir isim anayasa mahkemesine giderse bakalım ozaman bukadar sesin cıkacakmı???
o gazetelerde başlık dediklerini önce bize kanıtla. hepsini teker teker bul getir seninle öyle tartışalım iki gözüm (: ben kuru lafla siyaset yapmam, kanıt her şeyden önce gelir (:
1- 'Eğer o politikaları uygulamasaydık bizi de Suriye'yi Lübnan'dan çıkardıkları gibi Kıbrıs'tan çıkarırlardı' dediğini ve kendisinin 'Siz Suriye'nin Lübnan'daki konumu ile Türkiye'nin Kıbrıs'taki konumunu aynı kefeye koydunuz.
Her ülke sahip olduğu bir kısım toprağa kendisinin gözüyle bakar; AMAAAA altını çizerek söylüyorum O topraklarda yaşayanlar hiç bir zaman kendilerini o ülkeye ait görmezler sen kıbrıstaki insanlar bize çok mu bağlı sanıyorsun (: kıbrıs halkı elinden gelse bizi bir kaşık suda boğar. evet biz o topraklar için savaştık onlar için kan döktük ama onlar bunun farkında değiller. TIPKI SİZİN GİBİ
2-Valla Ben Yapmadım, Baykal Yaptı!
bunda Gaf falan yokki. saçma sapan bişey yazıp saçma sapan yorumlarda bulunmuşsunuz.
3-Zalim (ya da Despot!) Türkiye! Mazlum Başbakan!
Bu gaf değil ki, bu bir gerçek. sizin varlığından utandığınız ama arsız bir şekilde arkasında durduğunuz bir gerçek. Eğer bir ülkenin başbakanının kızı başındaki örtü yüzünden kendi ülkesinde okutulmuyorsa bunun adı zalimlik, despotluk, zorbalık değil de nedir? sorarım size ey blmiş elit kesim (:
4-"Bu iktidar lafla çağın yakalanamayacağını anlayabilecek mi bilmiyorum. Bazılarımız iyi niyetle hala umutlu, ama ben değilim."
laf değil icraat bunlar, gözleriniz kör olmuş, göremiyorsunuz. Eğer göremiyorsanız size görmeniz için bi kıyakta bulunayım. Hemen evinize en yakın Ak Parti seçim bürosuna gidin. Korkmayın bu arada bizimkiler molotof kokteyli yumurta kfür ve benzeri saldırılarda bulunmuyor, gelen küfür etmeye gelmişse bile hoş geldin diyor (: neyse; seçim bürosuna gittikten sonra AK MASA'ya yönelin ve ordaki görevli arkadaşa Alnımızın Ak'ıyla 8,5 yıl kitapçığından birtane alabilirmiyim diyin o çıkartıp bir koli verecektir size çevrenize de dağıtmanız için. ben size gözünüzün açılması için fırsat verdim; ama biliyorum ki yapmayacaksınız. seçim bürosuna gitseniz dahi şu olacak
Kitapçığı alacaksınız, birkez kapağına bakacaksınız kapağına gerçekten yapmış olduğu 8 şeyin resmi var. o resmi gördükten sonra korkacaksınız. çünkü sadece 8 şey yapmadığını, sayfalara sığmayacak kadar iş yaptığının farkındasınız.
*Avci* isimli üyeden alıntı :İnternetten kopyala yapıştır metodu ile değil bizzat elimdeki kitapdan bir kaç kesit yazarak isteğini yerine getirmeye çalışacagım.
BÜYÜK MİLET MECLİSİNİN ACILMASINA DAİR
ATATÜRK ARŞİVİ
Arşiv:1/105
Dolap:5
Göz:1
Klasör:257
Dosya:8
1. Ulu Tanrı'nın yardımı ile nisan'ın yirmi içincü cuma günü cuma namazından sonra ankarada Büyük Millet Meclisi Acılacaktır
2.Vatanın bağımsızlıgı hilafet ve saltanat makamından kurtarılması gibi en önemli ve hayati görevleri yapacak olan Büyük Millet Meclisinin acılıs günü cumaya rastlanmakla bu günün kutsallıgından yararlanmak ve açılıştan önce büyün sayın milletvekilleri ile Hacıbayram -ı Veli camii'nde cuma namazı kılınarak Kur'an ve duaların nurundan yararlanılmış olunacaktır.
..
Diğer maddeleride ögrenmek ister misin arkadasım
Şimdi konuya devam edelim
Bunun yazıda olması gerçek olduğunun kanıtı olabilir mi kardeş? Bunları söyleyen bir insan Kur'ân-ı Kerim için " Gökten indirildiği sanılan...." ifadesini kullanabilir mi acaba? Ne demek gökten indirildiği sanılan.Sahte kitaplardan değil birebir kendisinden dinleyelim. Bundan büyük kanıtın varsa görelim. http://www.youtube.com/watch?v=3ZhYJ73uGkE
EVET , İNANILMASA DA KUR'AN-I KERİM ,ALLAHIN KELAMIDIR VE ARŞ'TAN İNDİRİLMİŞTİR.
Bunun aksini kim ,nasıl söyleyebilir ?
Bu linki tıklamanı öneririm. Tanrının izniyle..... Tanrı nedir acaba? Biz tanrıya inanmıyoruz.Allah'ın 99 ism'i celili var. Bu isimler arasında Tanrı diye birşey yok. NEden tanrı demeye şartlanıyoruz.
Şu bir gerçekki saldıracak birşey bulamayınca insanları katıyoruz. Şu an insanlar 700 tl ye çalışıyorsa enflasyon yok . Şuna emin olun AKP haricinde bir parti olsa 700 Tlye geçinen biri 1700 e geçinemezdi.Neden kabul etmiyorsunuz bunu? Hayatın kolaylaştığını neden kabul etmiyorsunuz? Yapılanlara ve değişenleri neden kabul edemiyoruz ? Chp işte ortada ,Mhp ortada ,daha ne söylenebilir. Ufacık bir kurumu zarara uğratan bir müdür koca ülkeyimi yönetecek , Ağzı küfürden başka bir şey üretmeyen biri koca ülkeyi mi yönetecek. Acaba Chp veya diğer kazansa seçimleri , ve ülke bugünleri arar durumda olsa siz çıkıp ne dersiniz merak ediyorum? O zamanda böyle savunur muydunuz?
Chp değil mi , yapılan bir çok güzelliği anayasa mahkenmesine taşıyan?
Türban sorununu istese akp çözer diyorsunuzda , atılan ilk adımda anayasa mahkemesine koşuyorsunuz ? Bu ülkedeki hayatın olumsuz yönlerinin güzelleştirilmesinde bir engel varsa oda chp'dir.bunu sende ,bende ,,,kabul etmesede herkes te biliyor.
uzun lafın kısası ,sözüm direk sana değil kardeş. Bizler gene kardeşiz. Hep öyle kalacağız . Kardeşliğimizi bozmadan muhabbet ediyoruz.
Biz kime saçını aç dedik ,, ? diye bir ifade var. Sence...................?
Laf uzayıp gider. Söylenebilecek en güzel şey ,ALLAH bu ülkeyi dinsizlerden korusun.
bu linki de izleyin derim. Canlı canlı örneğidir gerçeklerin.Heralde bazı sözlerin de sonu gelmiştir böylece,
*****************************************************
Dev projeler karşısında solun tavrı geleneksel! Tarih, CHP liderlerinin büyük projeleri küçümseyen sözleriyle dolu
Dev projeler karşısında solun tavrı geleneksel! Tarih, CHP liderlerinin büyük projeleri küçümseyen sözleriyle dolu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'nın açıkladığı Kanal İstanbul projesi ve inşa edilecek iki şehir projesi bütün dünyada yankı buldu. Yurt içinde ve dışında çok sayıda bilim adamı ve uzman projeyi muhteşem olarak değerlendirdi. Ancak, muhalefet partileri koro halinde projeye karşı tepkilerini ortaya koydu. Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) eleştirilerde sınır tanımadı.
İktidarda bulunduğu uzun dönemlerde hiçbir proje ve yatırım üretmeyen Halk Partisi, geçmişte de sağ iktidarların ortaya koyduğu barajlardan boğaz köprülerine, yatırım projelerinden özelleştirmelere kadar bütün projelere sonuna kadar karşı çıkmıştı. Bir de Osmanlı'dan beri 5 asırdır planlanan Marmara Denizi'ni Karadeniz'e bağlama projesinin CHP'nin eski lideri Bülent Ecevit'in olduğunun iddia edilmesi işin daha dramatik yönünü oluşturdu.
Önceki hafta tarihçi Yılmaz Öztuna, 'Ecevit'in de İnönü gibi Türkiye'ye bir çivi bile çakmadığını' veciz bir şekilde ifade etmişti. CHP'li siyasiler ile bu partinin yandaşı yazarlar ile bazı sivil toplum kuruşlarının temsilcileri, Türkiye'yi ayağa kaldıracak dev projelere bugün olduğu gibi geçmişte trajikomik sözlerle tepkiler göstermişlerdi.
KURBAĞALAR İÇİN GÖL!
Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük projesi Güney Doğu Anadolu Projesi'nin (GAP) gündeme geldiği dönemlerde Bülent Ecevit, bil hassa Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgesi seyahatlerinde, "Sizin hakkınızı buralara harcıyorlar. Hakkınızı yiyorlar" sözünü sık sık kullanmıştır. Stratejik Boyut isimli sitede yer alan mülakata göre yazar Avni Özgürel, Adnan Menderes"in şu an GAP olarak bilinen Güneydoğu Anadolu Projesi sebebiyle idam edildiğini söylüyor. CHP lideri Bülent Ecevit'in Ankara mitinginde Keban Barajı için "kurbağalara göl yapıyorsunuz" dediği biliniyor. Ancak barajın inşaatının tamamlanması Ecevit'in Başbakanlığı dönemine rastladı. CHP sözcüleri özellikle "Bu kadar enerjiyi toprağa mı vereceksiniz" sözünü uzun süre dillendir-mişlerdi. Keban Barajı'nı, 1975'in Eylül ayında törenle hizmete açan Ecevit, 18 Eylül'de de görevinden istifa etti.
İsmet İnönü: Köprüyü yıkarız
İstanbul'un iki yakasını asmalı bir köprüyle birleştirmesi ilk defa 2. Abdülhamid Han tarafından düşünüldü ve planlanması yapmış ancak tahtan indirilmesiyle yarım kalmıştı. Boğaz Köprüsü, daha sonra Demokrat Parti döneminde üzerinde çalışılmasına rağmen 27 Mayıs darbesi ile yarım kaldı. Adalet Partisi'nin iktidara gelmesiyle 1. Boğaz Köprüsü'ne başlandı ve 30 Ekim 1973'te hizmete açılmıştır. Rahmetli Başbakan Adnan Menderes, Boğaz Köprüsü'nü yapmak için çalışmaya başladığında, zamanın CHP lideri İsmet İnönü 'yıkılır' diyerek karşı çıktı. CHP liderliğini devralan Bülent Ecevit de, köprüye karşı çıktı ve değişik mitinglerde, "Hiç gereği yokken İstanbul'a asma köprü yapıyorlar. Bu köprüden mutlu azınlık, zenginler geçecektir" ifadelerini kullanmıştı. Ancak köprünün tamamlanması ve hizmete açılması kendi Başbakanlığı dönemine rastlayan Ecevit, köprüden ilk geçen kişi olmuş ve, "Büyük eser" ifadesini kullanmıştı. Rahmetli Başbakan Adnan Menderes, 1957 seçimlerinden sonra İstanbul'da imar çalışmalarına ağırlık verdi ve Barbaros Bulvarı, Büyükdere Caddesi, Vatan Caddesi, Millet Caddesi ve Edirne Asfaltı (şimdiki E-5 otoyolu) yollarını açtı. İsmet İnönü'nün başını çektiği CHP'liler İstanbul'da Vatan Caddesi yapılırken, 'Vatan Caddesi'ne uçak mı indireceksiniz' diyerek bu çalışmalara karşı çıkmıştı.
İlk uçak fabrikasını kapattı, demir yolu yapımını durdurdu
İş adamı Nuri Demirağ'ın 1936 yılında kurduğu Türkiye'nin ilk uçak fabrikası Cumhurbaşkan İnönü'nün Demirağ'ı siyasi rakip görmesi sebebiyle kapatılmıştır. 1856 yılından beri süren demir yolu yapımı ise İnönü'nün tek parti iktidarının hüküm sürdüğü 1940'dan sonra bir daha başlamamak üzere durmuştur.
UNUTULMAZ İTHAMLAR
> Mimarlar Odası: Boğaziçi köprüsü, Türkiye ve İstanbul'un başına gelen en büyük felakettir.
> Prof.Dr.Besim Üstünel (CHP Milletvekili): Köprü akıl ve hesap işi değildir.
> İlhan Selçuk (Yazar): Bu köprüyle ne biz övünebiliriz, ne çocuklarımız. Boğazın iki yakasında evleri olan zenginlere tüketim malları taşıyan kamyonlara yol açmak için çare: Boğaz köprüsü.
> Prof.Dr.Gülten Kazgan: Köprü yapacağımıza birkaç araba vapuru daha inşa edelim. Üretken olmayan yatırımlar, Türk ekonomisi için büyük bir sarsıntı teşkil edecektir.
> Hasan Pulur (Yazar): Hökümet Estanbole asma korpi yapıyor...N'olacak yani? Yapıyor işte! Va mı itirazınız?
> Nadir Nadi (Gazeteci): Bu köprü sağcıların köprüsüdür. Boğaziçi köprüsü kel başa şimşir tarak.
CHP Konya Senatörü Fakih Özlen: Boğaz Köprüsü konusu, hissi, fevri, politik ve en başta teknik kusur ve noksanlarla maluldür.
*********************************
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, SSK Genel Müdürü olduğu dönemde usulsüzlük yaptığı iddiaları eski gazete kupürlerinde...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun SSK Genel Müdürü olduğu dönemlerde usulsüzlük yaptığı iddiaları miting meydanlarında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gündem konusu olurken, Yeni Akit gazetesi Erdoğan'ın iddialarını doğrulatacak gazete kupürlerini deşifre etti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, SSK Genel Müdürü olduğu dönemde kaynakları kuruttuğu ve kurumu iflasın eşiğine getirdiği iddialarını doğrulayan gazete arşivlerinde işte şunlar yer aldı;
- CHP'li Mustafa Kul'un, III. Çiller Hükümeti'nde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve Erzincan Milletvekili iken, SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu'nu savunanlara karşı, "Başarılı olmak bir kurumu batırmak mıdır?" şeklinde açıklama yaptığı da gazetelere yansımış.
- Kemal Kılıçdaroğlu döneminde SSK'lıların ve emeklilerin hastane kuyruklarında olduğu, maaşların ödenemeyecek duruma geldiği arşivlerde yer almış.
- Arşivlerde, Kemal Kılıçdaroğlu'nun, genel müdürlük görevinden ayrılıp Kocaeli milletvekilliği için DSP'den aday adayı olduğu, ancak DSP'nin, Kılıçdaroğlu'nu listeye bile almadığına dikkat çekiliyor. Kılıçdaroğlu, aday yapılmamasını, "Partinin takdiridir, saygıyla karşılıyorum" şeklinde değerlendirmiş.
İşte o kupürler:
"İŞÇİ EMEKLİSİNİN MAAŞ KUYRUĞU SORUNU ÇÖZÜLÜYOR"
Tarih: 4 Eylül 1992: İşçi emeklisinin "kaynak çilesini" sona erdirmek için değişik formüller üzerinde duruluyor. İşçi emeklilerine çek karnesi ya da banka kartı verilmesi gündeme geldi.
"BİZİM KAYNAK SORUNUMUZ YOK"
Tarih: 20 Mart 1994: SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu, SSK emekli maaşlarının gününde ödenmesi konusunda, "Bizim kaynak sorunumuz yok. Sorun Ziraat Bankası ile Hazine arasında" dedi.
"BAŞARILI OLMAK BİR KURUMU BATIRMAK MIDIR?"
Tarih: 16 Şubat 1996: Çalışma Bakanı Mustafa Kul, SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu'nu savunanlara karşı, "Başarılı olmak bir kurumu batırmak mıdır?" cevabını verdi. Kul, SSK yönetiminde yaptığı girişimler ve Kılıçdaroğlu'na karşı açtığı soruşturma için de, "Bir bildiğimiz var ki soruşturma açtık" dedi.
"İFLASIN SORUMLUSU DEVLET"
Tarih: 9 Kasım 1993:
Çiller'e son uyarı: 'Şubat'ta emekliye maaş ödenmeyecek'
SSK, 1994 Şubat ayı ve sonrasında 'maaş ödemeyeceğini' hükümete bildirdi. 'İvedi-Önemli-Gizli' raporda, 26 trilyon liralık kaynak sağlanamadığı takdirde, emekli aylıklarının ödenemeyeceği, kurumun iflasının ilan edileceği vurgulandı.
(...) Başbakan Çiller'e, bakanlara ve Hazine Müsteşarlığı'na verilen raporda, 'Kurum'un gelirlerinin yaklaşık 64 trilyon, emekli aylıkları ve diğer ödemelerin ise 90 trilyon olduğu belirtildi.
(...) Aradaki farkı oluşturan 26 trilyon liralık kaynağın bulunmaması halinde, sayıları 1.5 milyonu bulan emekli, dul ve yetimlerin 1994 Şubat ayı ve sonrası aylarda maaşları ödenmeyecekti.
(...) SSK'nın gizli raporunda, şu ifadeler de yer aldı:
"Emeklinin ay başında maaşımı alabilecek miyim noktasına gelmesi, devletin sosyal alandaki görevini yapmadığının somut bir kanıtıdır. Kaldı ki devlet, genel bütçeden ödenmesi gereken sosyal yardım zammını kurumun omuzlarına yıkarak, SSK'yı iflas noktasına getirmiştir"
ARTIK BU KUYRUKLAR BİLE OLMAYACAK
Sayıları 1.5 milyona yaklaşan emekli, dul ve yetimler kendilerini kıt kanaat geçindiren maaşları alabilmek için banka önlerindeki kuyruklarda çile çekiyordu. 26 trilyon lira bulunmazsa, Şubat 1994'ten sonra banka önündeki bu izdihamlar bile yaşanmayacak.
"DSP, KILIÇDAROĞLU'NU LİSTEYE BİLE ALMADI"
Tarih: 8 Mart 1999: SSK eski Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu, genel müdürlük görevinden ayrılıp Kocaeli milletvekilliği için DSP den aday adayı olmuştu. Ancak DSP, Kılıçdaroğlu'nu listeye bile almadı. (...) Kemal Kılıçdaroğlu, "Partinin takdiridir, saygıyla karşılıyorum" dedi.
GELİRLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ BAĞKUR VE SSK'DA GÖREV YAPTI
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; 1983 yılında Gelirler Genel Müdürlüğü'ne Daire Başkanı olarak atandı. Daha sonra aynı Genel Müdürlükte, Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı.
1991 yılında, Bağ-Kur, 1992 yılında da SSK Genel Müdürlüğü'ne atandı. Kısa bir süre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda müsteşar yardımcılığı da yapan Kılıçdaroğlu, Ocak 1999'da kendi isteği ile SSK Genel Müdürlüğü'nden emekli oldu.
Halk gerekeni yapacak vs.vs. saçmalıklarını nasıl bir cehaletle yazıyorsunuz merak ediyorum Ak partiye oy veren halk gerisi nedir ? azınlık mı ?
Yada şunu sorayım niye ak partiye oy vermeyene müslüman değilmiş gibi bir yaklasımınız var
Rasulullah (s.a.v.): "Herhangi bir kimse, din kardeşine "Ey kafir!" derse, bu tekfir sebebiyle ikisinden biri muhakkak küfre döner. Eğer o kimse dediği gibi ise ne ala. Aksi takdirde sözü kendi aleyhine döner." buyurdular. (Müslim 1/319)
"Mü'mine lanet etmek onu öldürmek gibidir. Bir mü'mini küfr ile itham eden onu öldürmüş gibi olur." (Sahih-i Buhari (İmam Buhari) C: 7, Sh: 233, İST/ 1315)
Atatürkün İslam Dinine Bakışı
Atatürk hakkında en çok tartışılan konulardan biri onun din anlayışıdır. Bazı çevreler, Atatürk'ü her zaman 'din aleyhtarı' gibi göstermeye çalışmışlardır. Mustafa Kemal'in sözlerini, izlediği yolu ve politikalarını gözden geçirdiğimizde gerçeğin hiç de bu çevrelerin iddia ettiği gibi olmadığını, aksine Atatürk'ün dinine bağlı bir insan olduğunu görürüz. Atatürk'ün dindarlığını onun en yakınlarında öğrenmek gerekir.
Atatürk'ün Dindarlığı Hakkında Ne Dediler?
Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen Mustafa Kemal şöyle anlatıyor:
"Ata'nın elini öpmek üzere yanına girdim. İşleri ile meşguldü. Bir süre ayakta bekledim. Birden derin bir iç geçirdi. Ve "Allah" dedi. O bunu sık sık tekrarladı. Atatürk hakkında evvelce çok şeyler duymuştum. Bu tesirle olacak bir hayli şaşırdım. Onun ağzından Allah kelimesini duymak beni bir hayli şaşırtmış ve heyecanlandırmıştı. Atanın yüzüne şaşkınca bakmış olacağım ki,
-"Sen dindar mısın" diye sordu?
-"Evet dindarım" dedim. Ve bu cevabımı nasıl karşılayacağını anlamak için ürkek ürkek yüzüne baktım. Cevabım hoşuna gitmişti.
"Çok iyi, Allah, büyük bir kuvvettir. Ona inanmak lazımdır" dedi. Ve bu konuda uzun uzun izahat verdi. Ben de o zaman anladım ki, Atatürk hakkında söylenenlerin aslı yoktur. Ve Ata, bütün söylenenlerin hilafında dindar bir insandı.
Atatürk'ün diğer manevi kızı Ülkü Şüküllüoğlu anlatıyor:
"Annemi Zübeyde Hanım büyütmüştür. Onun anneme anlattığı bir anıyı aktarayım. Atatürk, 25 Ağustos'ta Kocatepe'ye çıktığı zaman orada şöyle dua ediyor: "Allah'ım senin bana verdiğin fikir ve zeka ile ben bütün planlarımı gerçekleştirdim. Bundan sonrası artık senin mukadderatın " O, Allah'ına inanan bir insandı. Paşa, Ramazan'da Dolmabahçe'de veya Çankaya'da olduğunda anneme "Vasfiye oruç tutuyor musun?" diye sorarmış, annem "tutuyorum" dediğinde çok memnun kalırmış. Bana hastalandığımda dua ettirirdi, kendi de ederdi. Çok iyi hatırlıyorum, tifo geçiriyordum çok üzülmüş beni kurtarması için Allah'a dua etmiş. Annesi Zübeyde hanım da çok dindarmış. Anneme daha 7 yaşındayken Kuran dersi aldırmaya başlamış. Kız kardeşi Makbule hanımın da devamlı namaz kıldığını biliyorum."
Safiye Ayla anlatıyor:
"Annesi Zübeyde hanım da ablası Makbule hanım da çok dindar insanlardı. Namaz kılarlardı. Tam dindar bir aile ortamında yetişti. Atatürk de dindar bir insandı. Çok beğendiği Hafız Yaşar vardı. O Kuran okunurken gözlerinden yaşlar okunurdu. Hatta bütün hocaları toplayıp ayetleri okuyup izah ederek incelemeler yapardı. Bana "Allah'ın sana verdiği lütfu unutma ve bununla şımarma, mütevazi ol, daima Allah'a şükret" derdi. Kendisine "Paşam şunu yaptın, bunu yaptın" diyenlere "Bana Allah yardım etti, ben talihli bir insanım derdi."
Mustafa Kemal Atatürk, İslam inancının tekkelerden, zaviyelerden, tarikatlardan, mahalle imamlarından koparılması, sağlam ve kültür düzeyi çağdaş bir kurum tarafından düzenlenmesi bu işlev için cumhuriyetin kuruluşu üzerinden 1 yıl bile geçmeden Diyanet İşleri Başkanlığı' nı kurmuştur. Dini kullananlara karşı dinin temizliğini ve saygınlığını korumayı amaçlamıştır.
Anlayarak, bilinçli ibadet de Atatürk' ün İslam a yaklaşımının özüdür.
Kuran-ı Kerim'in Türkçe mealini İslam a ilk kazandıran da Atatürk' tür.
Ancak Tercüme, kuru bir bilimsel ifade tarzıdır.
Beyinleri aydınlatır ama yüreği ısıtmaz.
Oysa ibadet, yürekten olmalıdır.
İşte o nedenle 'Türkçe ibadet' için Behçet Kemal Cağlar' a Kuran-ı Kerim'in Türkçe mealinin nazım diliyle yazılması görevini verdi.
Çağlar' ın çalışmalarıyla bal damlaları gibi lezzetli, yürekleri sımsıcak yapan sureler kazanıldı.
Bazılarını sunuyorum
İHLÂS Suresi:
Söyle ki gündüz gece
Tanrı tek Tanrı yüce
O doğmaz ve doğurmaz
Kimse O'na denk olamaz
ALAK Suresi:
Candan seslen, Rabbin yanında hazır
Temiz tut gönlünü koy secdeye baş.
MAUN Suresi:
Yazık gösteriş için namaz kılana
Yoksula yardımdan uzak kalana
Öksüzü hor görüp azarlayana
Ödünç vermeyi de ayıp sayana
Onun nasibi yok imandan yana.
LEYL Suresi:
Bir kul ki yardım sever, bir kul ki hakkı tanır,
Yüreği bu sayede arınır, aydınlanır.
Karşılık beklemeden iyilik yapar her sabah.
İste böyle kulundan razıdır elbet Allah.
FATİHA Suresi:
Hamd, evrenler sahibi yüce Allah içindir.
Allah ki acıyandır, koruyandır, sevendir
Günü gelince ancak
O'dur hesap soracak.
Tek sana tapar, senden medet umanlarız biz
Beyni aydınlatan, kalbi ısıtan, Allah'a daha da yakınlaştıran bu 'Türkçe ibadet' çalışması, Atatürk'ün ölümü nedeniyle yarım kaldı ama bazı kesimler tarafından onu İslam a karşıymış gibi göstermek tezgâhlarını çökertiyor.
Sayfalar yetmez onu anlatmaya
• Kur'an'ı, ilk kez olarak Türkçe'ye çevirttirerek ücretsiz dağıttırmış ve milletimizin Müslüman kesiminin inandığı dini gerçek kaynağından öğrenmesini
sağlamıştır.. (1927 - İsmail Hakkı İzmirli'nin çevirisi).
• Kur'an'ın bilimsel tefsirini yaptırarak ücretsiz dağıtmıştır.. (Hak Dini Kur'an Dili" ismi ile 1936'da - Elmalılı Hamdi Yazır)
• Sağlam hadislerin çevirisini yaptırmış ve ücretsiz olarak halka ulaşmasını
sağlamıştır.. (1932 - Ahmet Nazım, Kamil Miras).
• Daha önce Arapça okunan Hutbeyi Türkçe'ye dönüştürerek dinleyenin anlamasını sağlamıştır. (1932)
• Ehliyetli din görevlisi ihtiyacını karşılamak için İmam-Hatip okullarını açmıştır..
Din düşmanı olan bir kişi bu hizmetleri gerçekleştirir mi ?
Sözü uzatmaya gerek yok bu konuda Atatürk'ün kendi sözlerine kulak verelim ;
"... Bugünkü idaremiz (cumhuriyet rejimi) asıl dinin ruhundan alınmıştır ve gerçek İslamiyet bize asıl bugünkü şekli emreder." (10)
"Tanrı,Peygamberimiz aracılığıyla en son dini ve uygar gerçekleri verdikten sonra artık insanlıkla aracı ile temasta bulunmaya gerek görmemiştir. İnsanlığın kavrayış derecesi, aydınlanma ve olgunlaşması sayesinde her kulun doğrudan doğruya, tanrısal düşüncelerle temas kabiliyetine eriştiğini kabul buyurmuştur ve bu sebepledir ki, Peygamber, Peygamberlerin sonuncusu olmuştur ve kitabı, en eksiksiz kitaptır." (11)
"Bizim dinimiz en makul ve en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, bilime ve mantığa uygun düşmesi gerekir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur." (12)