Kavgalı bir dünya diyorlar, adım başı sıkıntı, gerginlik...
Bir de "Stres" modası var, biliyorsunuz. Herkesin ağzında bir "Stres"dir gidiyor.
Ruhsal gerilimlerden bu kadar çok söz etmek de bir ruhsal gerilim değil mi? Duyuları bastırmak ne kadar yanlışsa, dertleri, sıkıntıları bu denli vurgulamak da yanlış. Kocaman bir ömür var önümüzde. Yaşamak ve mutlu olmak hem hakkımız, hem görevimiz.
Umutsuz bir insan düşünebilirmisiniz? Herkes birşeyler düşler, birşeyler umut eder. Geleceğe uzanan en ışıklı köprü "Umut"tur.
Hasta, iyileşmeyi; fakir, zenginleşmeyi; tutuklu, özgürlüğü düşler.
Bitkinizin çiçek vereceğinden umut kesseydiniz, onu sularmıydınız? Sevginin de paylaşabileceğine inanmasanız, sever ya da sevilirmiydiniz? Yarınları düşlemeseniz, bunca yorgunluğa, bunca derde katlanabilir miydiniz?
"Hasırcıoğlu", bu konuyu dizeler halinde şöyle işlemiş:
Elbet siyah olacak rengi gecenin
Gri bulutlarda gözyaşı, hüzün
Ve tadı olmayacak gündüzün. . .
Neyse ki sen varsın.
Burukluğu çözemediğim bilmecenin
Kıyıda soğuk, köpüklü dalgalar
Ve ince kırbacıyla amansız rüzgar. .
Neyse ki sen varsın. .
Ne büyük mutluluktur, "Neyse ki sen varsın" diyebilmek.
Çocuk için anne, anne için çocuk. Bir dost, sırasında. Sevdiğinizi, sevildiğinizi; düşündüğünüzü ve düşünüldüğünüzü bilseniz, ılık bir güvence dolar içinize. Karlar, soğuklar, fırtınalar dışarıda kalır. . .
Gözünüzü yummasanız da, içinizde, ta içinizde bulursunuz onu.
Ve fısıldarsınız kendi kendinize: "Çok şükür, sen varsın. . . "
Yitirilen anneler, uzaktaki çocuklar, her an görülemeyen, konuşulamayan dostlar olabilir. Yine de sıcak bir güvence oluşturmuşlardır içinizde.
Elinizi uzatsanız, dokunacaksınızdır sanki. Sevilen uzakta da olsa, sevgi yüreğinizdedir. Can evinizde, sizde, sizinledir. Yalnız değilsiniz artık; tüm çabanızda desteğinizdir. Yaşamanızı, gülmenizi ve sevmenizi ister.
Özlemle, sevgiyle, belki de umutla fısıldarsınız, haykırırsınız belki de: "Neyse ki sen varsın"