Bazı patronlar çalışanlarını korkutarak iş yaptırmayı tercih eder. Ancak, sesi çok çıkan bir grup çalışan her zaman kazanır. Peki, siz?
Patron Korkusu
Siz nasıl bir çalışansınız? Sürekli kaşlarını çatık gezen patronundan korkan biri mi yoksa onu her gördüğünde ruh haline ya da durumuna aldırmadan yüzüne karşı gülümseyerek nasıl olduğunu sorabilecek ya da sadece günaydın diyebilecek biri mi? Çok yakın bir arkadaşımın bu konuyla alâkalı yaşadığı büyük bir problemi vardı. İşinde oldukça başarılı, hatta çalıştığı bölümde ondan daha iyisi yoktu. Ama aldığı maaş altındaki çalışanlar kadardı ve işten atılacağından o kadar çok korkuyordu ki bunu patronuyla konuşamıyordu. Üstelik ortada hiçbir sebep yokken. Sebep aslında gün gibi ortada: Patronundan çok korkuyordu! Sizde de bu korkunun olması gayet normal. Dediğim gibi çoğu patron çalışanları üzerinde baskı kurmak için bu korku öğesini kullanmaya özen gösterir. Önemli olan, sizin bu korkunun kurbanı olup olmayacağınız. Patronunuz ne kadar insandan başka her şeye benzese de aslında onun da sizden korkuyor olduğunu unutmayın.
İçinde bulunduğunuz bu 'Titrek' durum daha ne kadar devam edecek? Ne zaman 'Atılgan'a dönüşecek ve dilediğiniz gibi kükreyeceksiniz? Belki cesaretiniz, belki de sizde öyle bir potansiyel yok. Tabii ki her yiğidin gönlünde bir aslan yattığını da unutmamak gerek. Şimdi öncelikle sorunun kaynağına inelim:
Neden patronunuzdan korkuyorsunuz?
• Patronunuz çok sert bir adam.
• Sizden nefret ediyor.
• Çok titiz ve iş konusunda müsamaha göstermiyor.
• Siz zaten eşinizden de korkan bir adamsınız.
• Korku işyerinde olmazsa olmazdır.
Yukarıdakilerden biri ya da birkaçı geçerliyse oturup çaresizliğinize yanacağınıza durumu lehinize çevirmeye çalışın. Ne demiştik? Korkuyu olumlu yönde kullanmamız gerekiyor. Bakın nasıl... Siz çalıştığınız iş yeri için ne anlama geliyorsunuz ? 'Sürekli çay ve sigara içen alelade bir çalışan mı?', 'Çalışmaktan ölmek üzere olan bir mesai canavarı mı?', 'Yükselme arzusuyla yanıp tutuşan ama elinde hiçbir yeteneği olmayan bir kendini bilmez mi?', 'Bütün gün oturup ekrana bakan ve internetin nimetlerini iş dışında her şey için kullanan bir budala mı?', 'Yoksa, iş yapmanın ve çalışmanın ne demek olduğundan bihaber bir mesai faresi mi?'. Bu soruları kendi kendinize sorun. Daha sonra neden vazgeçilmezsiniz onu düşünün. Sizin yerinize kim alınabilir, atanabilir? Sizin yaptığınız işi başka kimler yapabilir? Eğer bu soruların cevapları arasında, sizin yerinize altı yaşında bir çocuk da alabilecek olmaları varsa, korkmakta haklısınız.
Patronunuz sizin üzerinizde her zaman baskı kurar. Bu her şirkette böyledir. Hatta kurumsal olmayan yerlerde bu durumun daha fazla görüldüğü de aşikârdır. Size ve diğer çalışanlara kötü mü davranıyor? Karakterinizi ezecek ya da sizi küçük düşürecek şeyler mi söylüyor? Size en fazla ne yapabilir? Tamam, kovabilir. Ancak, siz en başta kendi kendinize kovulma ihtimalinizde neler olabileceğini de sormuş ve cevapları sıralamıştınız. Korkmakta haklıysanız kovulmaktan endişe duymanız yersiz değil. Ama unutmayın ki bu da dünyanın sonu değil.