Kızıla çalıyor evin sessiz duvarları
Kırık aynaların esmer şarkılarında dururken laf-söz
Sokakların ayrılıyor girdiğin her yerin dibinden
Çekiliyor deliklerin aşkımın içinden
Karanlığı hükmeden azrailin kucaklarında
Ve siyah odanın çıkmazlarında savruluyor gökten
/Dillerimde ki bağıran dış perdeleri, hüküm sürmüş nehrin ifadesi/
Sabahın ilk ışığı olan toz pembe rüyalardan uyanıyorum
Yüreğin sesi kısık, sadece mantık çalışıyor ölene dek
Kırmızı zaman damlıyor gözlerimden renklenene dek
Merak etme ağlamıyorum ben
Bu hüzün kendiliğimden, sen dönene dek
Kıyılara sürülen dallarımın yaprakları
Kirpiklerimden akan söz dolaşımlarıyla süzerken geleceğe
Kuşların sesi yankılanıyor düşlerime
İnsanlığın adına, sahip çıkıyorum düşüncelerine
Suyun temizleme görevinden yararlanıyorum
Aklıyorum s/usumu
Aklıyorum duruşunu
Yeniden doğuyorsun ve uçmaz oluyor martılar
Gündüzümde bile sevaplar yoklar, üzülüyorum
Hor bir denizin mavi kaldırımlarında
Mora salınıyor uçan deniz kızları
Renk ustası zaman
Vuruyor beni de en alacalısından
Ahmak gizin peşinden çatılara çıkan yıldırım külleri
Gri mektupların içkili kelimelerinde buluyorlar hazı
Elinden doğmuyor yarını
Avuçlarında tutamıyor vuslatı
Ayrılığın kara mahzenlerinde bırakıyor bu yazı
Unutup gidiyor aklındaki sızıyı
Unutmanın avunuş usuyla gidiyorum ben de
Yakarak yağmurlarımı
Islandığım aşklarını
Asıyorum dalgaların bize sunduğu tutsaklıkla gözlerimi
Haylaz hevesler peşinde dolaşan yedi düvel hislerimi
Uzak bir denizin, yeşil gökle yansıyan perdelerinde
Sarıya salınıyor sandallarımın gizleri
Nida tövbelisi zaman
Susturuyor beni de susamadıklarımdan...