Reflü'nün geri akım ya da geri kaçmak olduğunu söyleyen Matur, Normalde sindirim sistemimizde aldığımız tüm gıdalar ileri gider. Fakat yemek borusu ve mide arasında bu akım geriye doğru olursa, burada reflü hastalığından bahsediyoruz.
Operatör Dr. Sn. Rıfat Matur, konuk olduğu bir radyo programında Reflü hastalığı hakkında açıklamalarda bulundu. İstanbul un Sesi Radyosuna konuk olan Matur, Reflü'nün ilk olarak 1930 arda tanımlanmış olan hastalığın son günlerde stresli yaşam ve sağlıksız beslenme nedeniyle arttığını belirterek Beslenme alışkanlığı ve stresli yaşam reflü hastalığının sebeplerinden bir tanesi. Ancak yemek borusu ve mide arasında mekanik bir engel var. Yediğimiz besinler mideye geçmekte ama mide asidi ve safra yemek borusuna geri kaçmamakta. Bu mekanizmadaki herhangi bir bozukluk ve halk arasında mide fıtığı dediğimiz, yemek borusu ve mide arasındaki bu kıskaç sisteminin genişlemesi daha sık görülüyor.
Sigara, alkol, aşırı yağlı gıda tüketimi, kafeinli gıdaların tüketiminin bu hastalığın görülme riskini arttırdığını da söyleyen doktor, hastalığın belirtilerini şu şekilde belirtti: Göğüs kafesinde ağrı hissetmesi, geceleri ağza acı su gelmesi hatta üst solunum yolu enfeksiyonları geçirmeye neden oluyor. Hıçkırık, öksürük, boğaz ağrıları, kronik farenjit dediğimiz uzun süreli boğaz enfeksiyonları şeklinde şikâyetler oluyor. Hastalar kalp rahatsızlığı ya da akciğer rahatsızlığından şüphelenip hekim hekim dolaşıyorlar.
MODERN YÖNTEMLERLE TEDAVİ MÜMKÜN
Reflü tanısı için öncelikle hastayla konuşulması gerekiyor, hastanın şikâyetleri reflü hastalığına ait şikâyetler midir, ayrıntılı hasta hikâyesiyle muayene ediliyor. Ama daha sonra daha modern yöntemler var. Endoskopi en yaygın olan ve en doğru sonuç veren yöntemlerden bir tanesidir ve herhangi bir sorunla karşılaştığımızda, oradan biyopsi dediğimiz parça almak ve kesin teşhis koymak konusunda çok etkin bir yöntem. diyen Matur, Bunun dışında ileri tetkiklerde var. Yemek borusunun asilitesini ölçen yöntemler, yemek borusunun altındaki kıskacın gevşek olup olmadığını gösteren basınc ölçme yöntemleri. Daha ileri devrede karın ultrasonu kullanılabiliyor. şeklinde devam etti.
AMELİYATTAN KAÇMAMAK GEREKİYOR
Eğer hastanın şikayetleri kronik değilse hastanın beslenme alışkanlığını yaşam tarzını değiştirdiklerini dile getiren Matur, '' Az ve sık yemek, yağlı gıdalardan, kafeinli gıdalardan uzak durmak, akşam yemeğini asla geç saatte yememek, mümkünse yüksek yastıkla yatmak, kilo vermek stresten uzak durmak gibi tedavi yöntemleri var. Tabi ki bunun yanında ilaç tedavisi, mide asidini azaltıcı tedavi de oluyor. Yemek borusundaki bariyer sistemini güçlendirici ilaçlar verilebilir. Asıl sorun reflü tanısı konulduktan sonra ilaç tedavisinin ya da cerrahi tedavinin maliyet zarar yarar oranı tartışılmış, genç hastalarda, uzun süreli ilaç tedavisinin maliyeti yüksek olduğu ortaya çıkmış. Cerrahi tedavi çok daha ekonomik ve etkin olduğu ispatlanmış. Burada önemli olan reflü tanısı koyduğumuz hastada o andaki reflünün hastaya verdiği zarar ve hastanın yaşam konforu. Bazı hastalarımız uzun süre ilaç kullanmış ancak yaşamında sürekli reflünün şikâyetleri nedeniyle canından bezmiş. Bunun için ameliyattan kaçmamak gerekiyor. diyen Matur son olarak, Ameliyatta karnı açmadan 3 delik ile ameliyatı yapmak mümkün, ameliyat sonrasında hasta 3 gün hastanede kalıyor ve bu ameliyatın başarı oranı % 90 ve % 95 arasında. diyerek sözlerini bitirdi.