Ölüme meydan okunmaz bilirim
Ve iyi bilirim aşık olan sevdiğini tek satırla bitirmez
Bitiremez sevdiğim...
Yandıkça bu sızının ağulu nefesinde
Tenimde kayıp bir mevsim büyüdü
Gün görmüyor şafak bildiğim vakitler
Tükenmiyor gece
Ve yıldızlar doğmuyor kimsesizliğime
Yetim miyim ey yâr?
Sadakadan örülmüş satırlar d/okunuyor gözlerime
Öksüz kuşluklar tekil seslerinden yağıyor beni
Zaruri rüzgârları esiyorum nefeslerime
Ve sesim göçebe bir cümlede soluklanıyor
Sen niyetine...
-İçinde susan öfkelerine mi eğdin başımı
Dudaklarını işgal eden sözcükler gibiyim artık
Gölgesini yitirmiş...
Hatırla !
Avuçlarında sürgünlerine küskün bir çocuktun
Ben sana gece yarısı zifirimden sıyrılarak gelmiştim
Gözlerini görmeden daha
Ve daha dokunmadan ruhunun sus yaralarına
Sesine itimat etmiştim
Hatırla !
Avuçlarımın yumruklarında can çekişen bir zamandı yaşım...
Geç kalmaktan korkmuştum...
Karanlık bastırmadan
Sevmiştim seni
Seni gün gibi sevmekten bahseden ben'dim
Hatırla...
Geceleri sesinle örselenen ruhuma
Gözlerinin adını vermiştim
Hüznüme tanık olan mevsim gibi
Sessiz'dim
Çorak düşlerime sen ikliminden bir yağmur bırakıp
Tenine dokunmuş dudaklarımdan yeni bir yaşamı söylüyordum
Gürül gürül akıyordu adın ağzımdan sen susuyordun...
Hatırla !
Ölüm dediğin yere gel'dim
Şubat gecesini terleten bu yangın
Bu ayrılığın tek gerçeği / ben yalandım...
(Kınında durmuyor bu vakt-i hüzzam / hani nerde ruhum,hangi ara yıkandı meftam)