Osmanlı İmparatorluğunun duraklama dönemi başlamış.
Bunu Anadolu da yaşayan halk ta yüreğinde hissetmektedir.
Geniş ve mümbit ovaların bulunduğu atılan bir tohumun
bire on verdiği Anadolu kasabasında yaşlı, yorgun
aynı zamanda görmüş geçirmiş, bilge bir ihtiyarın birbiriyle anlaşamayan üç oğlu vardı.
Yaşlı adam son günlerine varmadan önce bu oğullarını
nasıl bir birleri ile dost edeceğini düşünüyor.
Sonunda bir plan kuruyor kendince.
Çağırıyor oğullarını. Önce en küçük oğluna;
-"Evladım falanca diyarda bir ağaç vardır.
Bu sonbaharda git o ağacı ziyaret et."der
oğul gidip ağacı bulur eve döndüğünde babası
ve kardeşleri onu çevrelemiştir.
Başlar anlatmaya:
-"Babacığım söylediğin ağacı gidip gördüm yaprakları
sararmış,
dökülmüş gariban bir ağaçtı." der
Aradan zaman geçer. Mevsim kış olur.
Baba ortanca oğlunu çağırır yanına.
-"Oğul sıra sende git ve ağacı ziyaret et."der
oğul gider koyu bir kış günü ağacı görür. Ve geri döner.
Başına toplanır ev halkı:
-"Babacığım görmemi dilediğin ağacı gördüm.
Kupkuru, nerede ise ölmüş, işe yaramaz bir ağaçtı ."der.
Yine zaman hızla ilerler ve mevsim yaz olur.
Baba büyük oğlunu çağırır ve yola çıkmasını diler.
Oğul gider ağacın bulunduğu diyara,
görür ve döner evine büyük hayranlıkla.
-"Babacığım o ne muazzam bir ağaçtı öyle.
Kocaman bir gövdesi yemyeşil yaprakları,
bütün meyvelerden leziz meyvesi var.
Hayran oldum babacım."der
Görmüş geçirmiş bilge baba amacına ulaşmıştır.
Anlayan insan için gönüllere şayan bir nasihat verdi oğullarına;
-"Oğullarım dünyadaki herkes Allah 'ın insanlara en âdilce
dağıttığı nimet akıldır derler: çünkü hiç kimse akıl payından
şikayetçi değildir. Üçkardeş ayrı ayrı gidip aynı ağacı gördünüz.
Ama hepiniz de farklı yorumlar getirdiniz. Çünkü her biriniz ağacı farklı anlarında gördünüz. İşte çocuklarım insanlarda aynı böyledir. Bir anları başka bir anlarına uymayabilir. Bu yüzden insanları ilk sözleri ile yargılamayın onlara şans verin."der