Sarı kantaronla görme kaybına çare !
Hastalığın ilerlemesi büyük oranda durduruldu...
'Sarı nokta' olarak bilinen göz hastalığının ilerlemesi, sarı kantaron bitkisinin kullanıldığı tedavi yöntemiyle büyük oranda durduruldu.
Gülhane Askeri Tıp Fakültesi GATA Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalından Prof. Dr. Tabip Albay Güngör Sobacı'nın geliştirdiği yöntemle, ağızdan tedavi gören vakaların yüzde 64'ünde, damardan tedavi görenlerin ise yüzde 87'sinde körlük engellenebildi.
2000 yılından bu yana yürüttüğü çalışmasında hastalara bu bitkinin ağız ya da damar yoluyla verildiğini kaydeden Sobacı, bu tedavinin klasik yönteme göre zaman ve maliyet avantajı olduğunu belirtti.
1-2 yıl süren klasik tedavide yılda 4-6 seans uygulanmasının gerekli olduğuna dikkat çeken Sobacı, geliştirdiği yöntemde ise toplam 3 seansın yeterli olduğunu söyledi.
İlacın verilmesinden 6 saat sonra hastanın gözündeki sarı noktada oluşan damarların lazerle kurutulduğunu anlatan Sobacı, 3 ayda bir kontrol edilen hastanın bu süre içinde günde 3 kez ilacı almaya devam ettiğini kaydetti.
Sobacı, bunun hem yeni damarların oluşmasını engellediğini, hem de hastanın psikolojik açıdan rahatlamasını sağladığını bildirdi.
Klasik tedavi yönteminin seansının maliyetinin en az 2 bin YTL, bu yöntemin seansının maliyetinin ise 30 YTL olduğunu kaydeden Sobacı, yöntemin yan etkilerinin diğer yönteme göre 'yok denecek kadar az' olduğunu anlattı.
'Sarı nokta' nedir?
Gülhane Askeri Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Tabip Tümgeneral M. Zeki Bayraktar, ortalama ömrün uzamasına bağlı olarak göz dibindeki 'sarı nokta' adı verilen bölgedeki rahatsızlıklardan kaynaklanan görme kayıplarında büyük artış olduğunu söyledi.
Küre şeklindeki gözün arkasında ve merkezinde, karşıdan gelen ışığın üstüne düştüğü noktanın 'sarı nokta' olarak adlandırıldığını anlatan Bayraktar, 400-500 mikron çapındaki bu alanın görmenin en değerli kısmı olduğunu söyledi.
Bayraktar, bunun etrafındaki 3 milimetrelik bir alanın ise gözün arka kısmındaki kenar kısımlara göre daha yüksek görme gücüne sahip bir bölge olduğunu belirtti.
Bayraktar, bu bölgelerde herhangi bir rahatsızlık ortaya çıkması halinde görmede ileri derecede kayıp meydana gelebildiğini açıkladı.
Sigara, hipertansiyon, damar sertliği
Bayraktar, hastalığın ortaya çıkmasında genetik faktörlerin yanı sıra sigara, hipertansiyon, damar sertliği, açık renkli göz ve güneşe fazla maruz kalmanın da etkili olduğunu söyledi.
75 yaş üstünde her üç kişiden birinde
Bayraktar, hastalığın 50-55 yaş arasında yüzde 5-10 oranında, 75 yaş üstünde ise her üç kişiden birinde görüldüğünü anlattı.
Bu hastalığın yüzde 90'ının 'kuru tip' adı verilen tarzda ortaya çıktığını belirten Bayraktar, hastalığın bu türünde tam görme noktasındaki hücrelerde harabiyetin söz konusu olduğunu belirtti.
Bayraktar, geriye kalan yüzde 10'luk dilimi oluşturan 'yaş tip' yaşa bağlı sarı nokta harabiyetinde ise hastalığın çok hızlı bir şekilde ilerleyerek görme kaybına yol açtığını söyledi.
Şikayetlerin hastalığın türüne bağlı olarak ortaya çıktığını belirten Bayraktar, kuru tipte belirtilerin, bakılan noktanın görülememesi ya da bu alanın ortasında bir leke görülmesi şeklinde yavaş yavaş geliştiğini söyledi.
Bayraktar, görme noktasındaki çok hızlı bir harabiyetin söz konusu olduğu 'yaş tip'te ise şekillerin çarpık ya da düz ve uzun nesnelerin eğri göründüğünü belirtti.
GATA Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalından Doç. Tabip Yarbay Hakan Durukan da son yıllarda en fazla başvurulan en klasik tedavi yöntemlerinden birinin 'fotodinamik' tedavi olduğunu söyledi.
Durukan, bu tedavi yöntemiyle özel bir boyanın enjekte edildiği sarı noktanın altında gelişen anormal damarların tıkanarak küçültüldüğünü ve böylelikle hastanın görme duyusunun korunduğunu anlattı.
Bu tedavide tek seansta sonuç alınmasının mümkün olmadığına değinen Durukan, 1-2 yıl devam eden tedavi sürecinde yılda ortalama 4-6 kez enjeksiyon yapılmasının zorunlu olduğunu belirtti.
Sarı kantaron
Sarı kantaron, halk arasında 'kanom[/swf2][swf3]kılıç otu[/swf2][swf3]mayasıl otu[/swf2][swf3]yara otu' gibi adlarla biliniyor.
Dümdüz ayakta duran ve 90 santimetreye kadar yükselebilen bitkinin sarı çiçekleri, ezildiğinde kırmızı bir sıvı salgılıyor.
Sarı kantaron, 2 bin 200 metreye kadar yüksekliğe sahip çayırlıklarda, orman ve tarla kıyılarında yetişiyor.
Bitki, çay olarak sinirsel rahatsızlıklara, histeriye ve düzensiz adet kanamalarına karşı kullanılabiliyor.
Kantaron yağı ise dıştan kullanımda yaralara, çatlaklara, lumbago ağrılarına ve güneş yanığına karşı çok etkili.