Allah'ı zikretmenin faziletleri çok büyüktür. Zikrin faziletleri hadis-i şeriflerde şöyle anlatılmıştır:
Kim bir yere oturur ve orada Allah’ı zikretmez (ve hiç zikretmeden kalkar) ise Allah’tan ona bir noksanlık vardır. Kim bir yere yatar, orada Allah’ı zikretmezse, ona Allah’tan bir noksanlık vardır. Kim bir müddet yürür ve bu esnâda Allah’ı zikretmezse, Allah’tan ona bir noksanlık vardır. (Ebû Dâvud, Edeb 31, 107, hadis no: 4856, 5059; Tirmizî, Deavât 8, hadis no:3377). Hadis, Tirmizî’de şu şekilde gelmiştir: Bir cemaat bir yerde oturur ve fakat orada Allah’ı zikretmez ve peygamberlere salât okumazlarsa, üzerlerine bir ceza vardır. (Allah) Dilerse onlara azab eder; dilerse mağfiret eder. (Tirmizî, Deavât 8, hadis no: 3377)
Her şeyin bir cilâsı vardır; kalplerin cilâsı da Allah'ı zikretmektir. İnsanı Allah'ın azâbından en çok koruyacak şey, ancak zikrullahtır. 'Allah yolunda cihad da mı (zikirden hayırlı) değil?' dediler. "Hayır, kesilinceye kadar vuruşsa dahi" dedi. (Buhârî, Deavât 5)
Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: ‘Ben kulumun Beni sandığı gibiyim ve Bana dua ettiği, Beni zikrettiği zaman onunla beraberim. Kim Beni kendi nefsinde zikrederse (içinden geçirirse), Ben de onu kendi nefsimde zikrederim (içimden geçiririm). Kim Beni kalabalıkta, bir cemaat içinde zikrederse, Ben de onu, ondan daha hayırlı bir cemaat içinde zikrederim. O, Bana bir karış yaklaşırsa Ben ona bir arşın (adım) yaklaşırım. O Bana bir arşın yaklaşırsa, Ben ona bir kulaç yaklaşırım. O Bana yürüyerek gelirse Ben ona koşarak giderim. Kim Bana şirk koşmaksızın bir arz dolusu günahla gelse, Ben de onu bir o kadar mağfiretle karşılarım.” (Buhârî, Tevhid 15, 35, 50; Müslim, Zikir 2, hadis no: 2675, 4/2061, Tevbe 1; Tirmizî, Deavât 142, hadis no: 3598)
Allah’ı zikredenle zikretmeyen, diri ile ölü gibidirler. (Buhârî, Deavât 67)
İçerisinde Allah zikredilen evlerin misali ile içerisinde Allah zikredilmeyen evlerin misali, diri ile ölünün misali gibidir. (Buhârî, Deavât 66; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn 211, hadis no: 779)
Allah'ı unutarak lüzumsuz konuşmalara dalmayın. Çünkü Allah hatırlanıp zikredilmeden yapılan uzunca konuşmalar, kalbi katılaştırır. Allah'tan en uzak olan kimse, kalbi katı olandır. (Tirmizî, Zühd, 62)
Kim akşamdan temizlik üzere (abdestli olarak) zikredip uyursa (uyku bastırıncaya kadar Allah’ı zikrederse) ve geceleyin de uyanıp Allah’tan dünya veya âhiret hayırlarından bir şey isterse, Allah Teâlâ, istediğini mutlaka ona verir. (Ebû Dâvud, Edeb 105, hadis no: 5042; Tirmizî, Deavât 100, hadis no: 3525)
Allah’ın, yollarda dolaşıp zikredenleri araştıran melekleri vardır. Allah Teâlâ’yı zikreden bir cemaate rastlarlarsa, birbirlerini 'aradığınıza gelin' diye çağırırlar. (Hepsi gelip) onları kanatlarıyla kuşatarak dünya semâsına kadar arayı doldururlar. Allah, -onları en iyi bilen olduğu halde- meleklere sorar: ‘Kullarım ne diyorlar?’ ‘Seni tesbih ediyorlar, Sana tekbir okuyorlar, Sana tahmîd (el-hamdü lillâh) okuyorlar. Sana ta’zim (temcid) ediyorlar’ derler. Rab Teâlâ sormaya devam eder: ‘Onlar Beni gördüler mi?’ ‘Hayır!’ derler. ‘Ya görselerdi ne yaparlardı?’ ‘Eğer Seni görselerdi ibâdette çok daha ileri giderler; çok daha fazla ta’zim, çok daha fazla tesbihde bulunurlardı’ derler. Allah tekrar sorar: ‘Onlar ne istiyorlar?’ ‘Senden cennet istiyorlar.’ ‘Cenneti gördüler mi?’ der. ‘Hayır Ey Rabbimiz!’ derler. ‘Ya görselerdi ne yaparlardı?’ der. ‘Eğer görselerdi, derler, ‘cennet için daha çok hırs gösterirler, onu daha ısrarla isterler, ona daha çok rağbet gösterirlerdi.’ Allah Teâlâ sormaya devam eder: ‘Neden istiâze ediyorlar (sığınıyorlar)?’ ‘Cehennemden istiâze ediyorlar’ derler. ‘Onu gördüler mi?’ der. ‘Hayır Rabbimiz, görmediler!’ derler. ‘Ya görselerdi ne yaparlardı?’ der. ‘Eğer cehennemi görselerdi ondan daha şiddetli kaçarlar, daha şiddetli korkarlardı’ derler. Bunun üzerine Rab Teâlâ şunu söyler: ‘Sizi şâhid kılıyorum, onları affettim!” Rasûlullah (s.a.s.) sözüne devamla şunu anlattı: Onlardan bir melek der ki: ‘Bunların arasında falanca günahkâr kul da var. Bu onlardan değil. O başka bir maksatla uğramıştı, oturuverdi. Allah Teâlâ; ‘Onu da affettim, onlar öyle bir cemaat ki, onlarla oturanlar da onlar sâyesinde bedbaht olmazlar’ buyurur.” (Buhârî, Deavât 66; Müslim, Zikr 25, hadis no: 2689; Tirmizî, Deavât 140, hadis no: 3595)
Namaz, oruç ve zikir; Allah yolunda infak (harcama) üzerine yedi yüz misli katlanır. (Ebû Dâvud, Cihad 14, hadis no: 2498) (Bu hadisin izahı sadedinde İbn Kayyim, zikir ile cihad ilişkisi konusunda üç mertebe olduğunu ifade ederek, hem zikir ve hem cihadın birlikte yapılmasının en üst mertebe olduğunu belirtir. Âyetten delil getirir: Ey iman edenler, düşman bir grupla karşılaştınızmı sebat edin ve Allah’ı çok zikredin ki başarıya erişesiniz.” (8/Enfâl, 45) “İkinci mertebe, cihad etmeksizin zikretmek. Bu, önceki mertebeden düşüktür. Üçüncü mertebe ise, zikretmeden cihad etmek; Bu her ikisinden de düşüktür. Çünkü cihad, zikir sebebiyle konulmuştur. Cihaddan maksat, Allah’ın zikri ve ibâdetin sadece O’na yapılması, O’nun bir bilinmesi, O’nun zikri, sadece O’nun ma’bud kılınmasıdır. Zikir, mahlûkatın yaratıldığı gâyeyi teşkil etmektedir” der. (K. Sitte, 13/251)
Yedi sınıf insan vardır ki Allah onları kendi (arş'ının) gölgesinden başka hiçbir gölge bulunmayan (kıyâmet) gün(ün)de (arş'ının) gölgesinde gölgelendirecektir. (Bunlar) Âdil imam (yönetici), Allah'a ibâdet ede ede yetişen genç, kalbi mescidlere bağlı olan kimse, Allah için sevişen, O'nun için bir yere gelen; O'nun için birbirinden ayrılan iki kimse, kendisini mevkî sahibi ve güzel bir kadın (fenâlığa) dâvet ettiği halde: 'Ben Allah'tan korkarım' diyen adam, sol elinin verdiğini sağ eli duymayacak derecede gizli sadaka veren kimse ve tenha bir yerde Allah'ı zikrederek gözleri boşanan kimsedir. (Müslim, Zekât 91, hadis no: 1031)
Size amellerinizin en iyisini, Rabbinizin huzurunda en temizini ve derecelerinizde en yükseğini, altın ve gümüş infak etmekten daha hayırlısını, düşmanla karşı karşıya gelip siz onların, onlar sizin boyunlarınızı vurmaktan daha iyisini söyleyeyim mi? buyurdu. 'Evet' dediler. ''Allah'ı zikir" dedi. (Tirmizî, Deavât 6)