Fransız Devrimi öncesi 1760’lı yıllarda baskılara dayanamayan kral 16.Louis, Kurucu Meclis’i Versailles Sarayı’nda toplamak zorunda kalmış ve bu toplantıda; Kral 16.Louis’in veto hakkını savunan soylular ve ruhban sınıfı oturum başkanı Mounier’in sağ yanında, kralın böyle bir ayrıcalığı olmasını reddeden, yönetimde hak talep eden, bunun için köylü sınıfının yanında yer alan burjuva temsilcilerinin de sol yanında yer alması ile sağ ve sol kavramları siyasal literatüre girmiştir.
Sol olmadan sağ, sağ olmadan sol olamaz. Bütün varlıkların bir yanı sağ ise öteki yanı mutlaka soldur. İster bu anlamda kullanılsın ister politik anlamda kullanılsın sağ ve sol kavramları sonsuza değin var olacaklardır. İnsanlık var olduğu ilk günden beri sürekli daha iyi yaşamanın koşullarını yaratma mücadelesi içinde olmuştur. Doğa devingen bir yapıda olup sürekli değişmekte ve gelişmektedir. Bu nedenle düşünce, fikir ve görüşlerimiz, doğaya ve hayata ilişkin bilgilerimiz de sürekli değişmekte ve gelişmektedir.
Fransız Devrimi öncesi, monarşiyi ve aristokratlara ayrıcalıkları savunan kişilerin sağ yanda olmalarından hareketle, muhafazakar, değişime açık olmayan, toplumun üst kaymak tabakasının görüş ve çıkarlarını savunan kişi ve görüşler sağcı, hak talep eden, köylülerin yanında yer alan ve o günkü toplum düzeninin ilerci unsurları olan burjuvazi temsilcilerinin sol yanda olmalarıyla da her türlü ilerici, dönüştürücü, yenilikçi, kalıpları yıkıcı fikir, görüş ve kişiler de solcu olarak kabul edilmektedir. Her toplum düzeninin kendine özgü koşulları, solculuk ve sağcılık kavramlarının anlam ve içeriklerini de değiştirmiştir. Feodal toplum düzeninin ilerici unsuru olan burjuva sınıfı, bir sonraki toplum düzeninde statükoyu koruma mücadelesi içinde olmuş ve emekçi sınıflar karşısında sağcı konumuna düşmüştür.
Günümüzde sağcılık denildiğinde daha çok milliyetçilik ( ulusalcılık), gelenekçilik, dincilik, kapitalizmi ve serbest piyasa ekonamisini savunanlar ile yerleşik düzeni, gelenekleri, adetleri, alışkanlıkarı korumaya yönelik muhafazakar ( tutucu) hareketler anlaşılmaktadır . Sol denilince de toplumcu, işçi ve köylüden yana, emekten, emekçiden yana, ilerici, toplumu değiştirici, dönüştürücü, hak ve özgürlüklerden yana olan kişi, kurum ve görüşler anlaşılmaktadır .
Sağ ve sol kavramları da göreceli kavramlardır. Kişiden kişiye, toplumdan topluma, zaman ve mekana bağlı olarak değişebilmekted irler. Bir toplumda sağcı olan bir başka toplumda solcu, bu çağda solcu olan bir başkasında sağcı konumunda kalabilmektedir . Bugün ABD’de demokrat liberaller sol, cumhuriyetçi muhafazakarlar sağ olarak görülmektedir. Ancak bu iki görüşü de ülkemizdeki ya da İngiltere’deki sağ ve sol görüşlerle kıyasladığımızd a oldukça sağda kalmaktadırlar.
Her toplumun, her çağın, her bireyin sağı ve solu farkıdır. Sağ ve sol olarak nitelendirilen görüş, fikir ve düşünceler birbirinin içerisine geçebilmekte, birbirinden etkilenmektedir ler. Sanayileşmiş ülkelerde milliyetçilik sağcılık olarak tanımlanırken, sömürgeciliğe karşı mücadele eden üçüncü dünya ülkelerinde solculuk olarak kabul edilmektedir. Ne kapitalizmin kalesi sayılan ABD, ne de sosyalist ÇİN uyguladıkları sistemlere katı biçimde bağlı kalmamışlardır. Özelleştirmenin , liberal politikaların üssü sayılan İngiltere yaşanmakta olan ekonomik krizi aşabilmek için, dünyada en çok devletleştirme yapan ülkelerin başında gelmiştir.
Atatürk, dünya üzerindeki başlıca ekonomik sistemler olan kapitalizm ve sosyalizmden farklı olarak, ulusal bünyemize daha uygun olduğuna inandığı Devletçilik denilen Karma Ekonomik Sistemi uygulamaya sokarak, o günlerin çok güç koşullarında ülkemize sayısız tesisler kazandırılmasın ı sağlamıştır. O politikalar sürdürülebilsey di eğer kriz işte o zaman gerçekten bizi teğet geçebilirdi, ülkemizde dengeli ve planlı bir kalkınma gerçekleştirebi lir ve bugün açılım saçılım saçmalıklarıyla düştüğümüz durumlara düşmeyebilirdik .
Hiçbir şey için geç kalmış sayılmayız. Sağcısı ve solcusu ile Türkiye, bugünlerdeki zorluk ve sıkıntılarını halkımızın sağduyusu, inancı ve kararlılığı ile aşacaktır mutlaka.