Fütüvvet ve Ahilik Nedir?
Fütüvvet kelimesi Arapça köklere sahiptir. Temel anlamı “gençlik, delikanlılık” olup; delikanlı, genç adam manasına gelen “feta” kökünden türemiştir. Buradan hareketle bu kelimeye yüklenen anlam , “feta” dan beklenen cömertlik, asalet,yiğitlik gibi erdemlerdir. Fütüvvet Teşkilatları ise, ilk olarak Arabistan’da, bu erdemleri yerine getirmeyi vazife edinmiş genç adamlar birliği olarak örgütlenmiş organizasyonlar şeklinde ortaya çıkmıştır. 1
Ahilik kelimesinin kökü “ahi” kelimesi olup, kaynağına ilişkin iki temel görüş hakimdir. Bunlardan birincisi Arapça “kardeşim” anlamına gelen “ahi” kelimesi, diğeri ise, “eli açık, cömert” anlamlarına gelen Türkçe “akı” kelimesidir. Türkçe’deki “akı” kelimesi bir k-h değişimi ile dilimize ahi olarak geçmiştir. 2
Her iki Kelimeden de doğan kültür ise, karşılıksız paylaşmayı ve dayanışmayı esas alan bir sosyoloji üretmiş ve Anadolu’da örgütlenen Ahilik Teşkilatları ile “ahilik ve fütüvvet kültürü” aşağıdaki “aşkın” manaları ulaşmıştır. Öyle ki bu felsefe ve bu kültür:
kendinden vazgeçebilme kültürüdür; yiğitlik, yani kendi malını, mülkünü, canını, hayatını bir başkası veya bir “insanlık erdemi” için hiç bir karşılık beklemeksizin tehlikeye – riske ve hatta “yok” olmaya atabilme kültürüdür.
yani, kendinden, kendi mal, mülk, can, hayat vevaktinden… Bütün bunlardan vazgeçebilme feragat edebilme kültürüdür.
insani “erdemlere” ve “faziletlere” karşı borçlu bir “borçlu olma” kültürüdür. Bu erdemlerin daima yüceltilmesi konusunda herkesten daha fazla “sorumluluk” sahibi olabilme kültürüdür.
Hülasa, Ahilik ve Fütüvvet bir felsefe ve kültür olarak kendinde bir fazilet ve hak görmemektir 3 .
1 Ahmet KALA, İstanbul Esnaf Birlikleri ve Nizamları 1, İstanbul Esnaf Tarihi Tahlilleri, İstanbul Külliyatı VII, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı İstanbul Araştırmaları Merkezi Yayınları No:15, İstanbul, 1998, S.17.
2 Fatih KÖKSAL, Ahi Evran ve AHİLİK, Kırşehir Valiliği Kültür Hizmeti Yayın No:5, Kırşehir, 2006, s. 49.
3 Cemal ANADOL, Türk İslam Medeniyetinde Ahilik Kültürü ve Fütüvvetnameler, Kültür Bakanlığı Halk Kültürünü Araştırma Dairesi Yayınları: 150, Gelenek Görenek ve İnançlar Dizisi: 10, Ankara, 1991, s.34.
Cemal Anadol’un, Hace Abdullah Ensari’nin “Menazil ül-Sairin” adlı risalesinden aktarmış olduğu “Fütüvvet” tanımını aşağıya aktarmakta fayda görüyoruz:
“Fütüvvet, nefis sıfatlarından arınmış kalbin makamına verilen addır. Bu temizlik, imandan sonra hidayetteki fazlalık ve ilerleyiştir… Fütüvvet kendinde bir fazilet ve hak görmemektir. Bu da üç derecedir. Birincisi, düşmanlığı terk etmek, kusuru görmezlikten gelmek, eziyeti unutmaktır. İkinci derecesi, sana isyan edene yaklaşman, eziyet edene ihsan etmen, kötülükte bulunana karşı özürler dilemen ve bunları, kızgınlığı yenerek değil; sabrederek, lütfeyleyerek seve seve ve af ede ede yapmandır. Üçüncü derecesi, seyrinde ve sühudunda hiçbir şeyin seni durdurmamasıdır. Şunu bil ki; düşmanını şefaate başvurmaya muhtaç eden ve onun özür dilemesinden utanmayan fütüvvet kokusunu alamaz . Delilden sonuç çıkarma yoluyla hakikat nurunu dileyen kişiye fütüvvet davasında bulunmak ebediyyen helal olmaz."