Bir gün Nil nehri kenarında geziniyordum.
Birden bire önümde bir akrebin yürüdüğünü gördüm.
Yerden bir taş alıp onu öldürmek maksadıyla üzerine fırlattım.
Akrep, can kaygısı ile kendini suya attı.
Tam boğulacağı sırada ansızın peyda olan bir kurbağa gördü, sırtına atladı.
Tuhafıma giden bu hadiseyi yakından takip etmeğe başladım.
Kurbağa, sırtında taşıdığı mahlûkun tehlikeli oluşuna bakmadan onu karşı sahile çıkardı.
Akrep karaya geldiğini anlayınca yere atladı.
Biraz ötede uyuyan bir adama doğru yürüdü ve onun boynuna sarılmak üzere olan bir yılanı sokup öldürdü.
Buna hayret ederek adamın kurtulduğundan dolayı Cenab-ı Hakk'a (Celle Celalühü) şükrettim.
Sonra uyuyan adamın yanına giderek onu uyandırdım.
Birden bire gözlerini açtı. Yerde duran yılanı görünce korktu.
Kaçmak istedi. Onu teselli ederek:
"Korkma! Allah (Celle Celalühü) seni bunun şerrinden korudu" dedim ve şahit olduğum hadiseyi anlattım.
Sarhoş adam, başını önüne eğerek bir müddet düşündü.
Sonra başını havaya kaldırarak şöyle dedi:
"Allah'ım!" dedi. "Sana isyan eden kuluna böyle yaparsan, kim bilir sana itaat edene neler yapmazsın!"
Ve yüzüme bakarak ilave etti:
"Önünde Allah'ın (Celle Celalühü) izzet ve celaliyle kasem ediyorum.
Bundan sonra hiçbir suretle doğru yoldan ayrılmayacağım."
Ve hakikaten bu adam o günden sonra tevbekâr olmuştur.