Gözlerin için yaşıyorken ben,
Sen bir cenaze töreni gibi bakıyorsun kaç zamandır.
Ben o buğunu arkasında neler vara veriyorum kendimi,
Sense dişlerini sıkıyorsun düşlerime.
Denizleri, dağları
Yani yaşamın tanrı yüzüne ait ne varsa doğada her şeyi sana adıyorum. Sen denizle göğün arasındaki keskin sınırın farkında bile değilsin. Benim ömrümde her saatin bile başka bir adı varken sen hale "bugün günlerden ne?" diyebiliyorsun. Dünyada ki herkesin başka bir ses başka bir yoğunluk olduğuna aslında her insanın birer roman kahramanı olabileceğine inanmıyorsun; su kadar akışkan görünen zamanda bentlerle dolu, engelli, sıra dışı yaşamların çokluğuna gözlerini yumuyorsun.
Yalnızca senin yaşadıkların farklı ve acı dolu sanıyorsun. Ben en büyük kaybolmuşluğu doğduğum gün yaşamışken daha kendine bile sarılmadığın halde yavaş yavaş yitip gittiğini söylüyorsun. zenginliği sadece parayla bağdaştırdığından ruhundaki tükenmişlik duygusu kaplıyor gecelerini. işte bı yüzden ben her cümlemi bir şiirde görebileceğimi düşünürken sen kendi sesini bile dinlemeden konuşuyorsun. Düşlerini un ufak ediyor. hayal gücünü hiçe sayıyorsun. Bana bu büyük aşkına rağmen hayatın mucize yüzünü göremiyorsun, yalanlıyorsun çevrene saçtığın o güzel doğaüstü ışığı, Kısacası yaşamı benim gibi, yaşamı yaşamak gibi görmüyorsun, Ne dersin belki de şarkıda dediği gibi "BİRLİKTE AMA YALNIZ, İKİ YABANCIYIZ"... hoşçakal desem kazanır mıyız?....