Yüreğini baharda beklerken;
Sen, rüzgarı koynuna alarak gitmiştin.
Ben bir ömre sığdırmazken aşkı;
Yeminlerini ıslak yağmurda kurutup
Anılarımızı kibritsiz yakarak gitmiştin.
Giderken söyleyemediğim ,
Tek bir cümle için yollara düştüm.
Hep seni aradım ıssız köşelerde.
Yağan yağmura kafa tutacak,
Yalnızlığımı nefesimde yakacak,
Cüretkâr bir yangın aradım durdum içimde...
Son cümlemi söylemek için,
Uçurumlara düştüm sisli gecelerde.
Umutlarımı duvarlara çarpacak ,
Seni seven kalbimi yakacak oldum.
Ama. Ateşi saklayan dağ gibi sustum.
Karanlığı besleyen bir çığ gibi,
Yutkundum içimde kanayan çığlıkları.
Çünkü, ömür boyu susacak kadar
Seviyordum seni.
Rüzgar ince ince okşardı terli sırtımı.
Fırtınalar ise usul usul ovardı kanayan yaramı.
Sabrımı sınıyordu kanlı pusular.
Belki de bu sabrım yetmeyecekti
Sana kavuşmama...
Pes etmedim yalnızlığına.
Ve kaybolsam bir an yollarında;
Tanıdık bir ayaz aradım durdum.
Güneşe mevzilenmiş sabahın koynunda.
Dizlerimin feri kalmadı karanlıklarında.
Tükettim yollarında çocuksu düşlerimi.
Son nefesimde söylüyorum artık.
Sana ıslanmış birkaç cümleyi.....
Gökkuşağında yaşamak için,
İliklerine kadar ıslanmak gerekirmiş.
Seni yaşamak,
Her nefesine ölümü sığdırıp
İki gülüşünle hayata bakabilmekmiş...