"Himalayalar'da yer alan Kyrat, sevincin, hüznün, büyülerin ve başkaldırının bütünleştiği bir yer. Sahip olduğu fantastik çekicilik oyuncuyu olduğu kadar ana karakteri de büyülemeyi başarıyor. Tüm bu ihtişamla ve kutsal görev aşkıyla birlikte yollara düşüyoruz."
Far Cry 4'ün önce hikayesinden başlamak gerek sanırım. Bana Yaşar Kemal romanlarını hatırlatan bir hikayeye sahip yeni oyun. İnce Memed'de gördüğümüz eşkıyalığın yanı sıra tüm Yaşar Kemal romanlarında yer alan o epik hikayeyle romanı birleştirme çabası -bilinçli midir bilinmez- Far Cry 4'te de yer alıyor. Bizlere bir yol hikayesi temelinde iyi bir amaca ulaşma sevdası sunuluyor. Bu konuyu daha da uzatabilecek olmama rağmen çokta derine inmeden asıl hikayeye geçiyorum.
Ana karakterimiz Ajay, annesinin son nefesinde vasiyet ettiği o güzelim görevi gerçekleştirmek için memleketine dönüyor. Annesi hem çocuğunun Kyrat'ı görmesi hem de küllerini buraya serpmesini istiyor karakterimizden. Bu amaçla yola koyulan Ajay, Himalayalar'a iner inmez daha pasaport kontrolünde çatışmanın göbeğine düşüyor. Gerçekleşen kargaşanın ardından Pagan Min ile karşı karşıya geliyoruz. Edindiği askeri gücün ardından bu bölgede bir dikta rejimi kurmayı amaçlayan Pagan Min, bize tüm o kırıklığını ve psikopatlığını sergiliyor.
Zamanın her aralığında olduğu gibi bu diktatöre karşı direnen de bir örgüt var. Golden Path isimli bu örgüte katılmamızın ardından aslında bu topluluğu babamızın kurduğunu öğreniyoruz. Bunu öğrendikten sonra her delikanlı Himalayalar çocuğunun yapması gerektiği gibi direnişe katılıyoruz. John Steinbeck'in de dediği gibi; "Diktatör; aslında yönettiklerinden korkandır. Halkının manevi duygularını sömürürler, en temel hak ve özgürlüklerle ilgili kısıtlama getirmeye çalışırlar, eleştiriye ve protestoya hiç tahammülleri yoktur." Pagan Min de haliyle kendine karşı kurulan bu örgütü bitirmek için elinden geleni yapıyor ve bize oldukça zor dakikalar yaşatıyor.
Hızlı gelişen bu olaylar sırasında memleketine el öpüp toprak serpmeye gelen Ajay, bir anda tam profesyonel bir askere dönüşüp oraya buraya saldırmaya başlıyor. Far Cry 3'ün başlangıcında tatilleri zehir olan gençlerden birinin kaldığı o zor durumda zoraki şekilde savaşmayı öğrenmesinin yanında bu biraz yavan bir giriş olmuş desek yalan olmaz. Bu girişten sonra da çok dallanıp budaklanan ve Far Cry 3'te gördüğümüz o vurucu hikayeye pek rastlamıyoruz. Direnmeye başladıktan sonra Amita ya da Sabal'dan aldığımız görevleri yerine getirirken ufak da olsa seçimler yapıyor oluşumuz ise hikayenin güzel yanlarından bir tanesi.
"Bu dünün aynısı!"
Oynanış olarak aslında çok bir şey anlatmaya gerek yok diye düşünmekteyim. Far Cry 4 dünün aynısı olmuş. Far Cry 3'te yaptıklarımızın neredeyse aynılarını yapıyoruz diyebilirim. Ancak daha az sıkıcı ve daha eğlenceli. Oyun Far Cry 3 olarak 2012 yılında çıkmış olsaydı tadından yenmezdi ama bu yılda böyle bir halef-selef durumu olmasından ötürü puan kaybetmekte. Önümüze aynı yemeğin ısıtılıp üstüne de biraz baharat katılmış halini buluyoruz. Açık dünyada yapabildiklerimiz neredeyse aynı. Telsiz kuleleri hala yerlerini korumakta ve aynı öneme sahip şekilde devam etmekte. Çevremizde bulunan kamplar da isim değiştirerek hayatlarını sürdürmekteler.
Far Cry 3'te var olan doğal yaşam bu sefer de peşimizde. Çok daha geliştirilmiş hayvan yapay zekaları ile birlikte yaşayan bir çevrede olduğunuzu hissediyorsunuz. Çeşitlenen hayvan kadrosu bazı zamanlarda sizi gerçekten sıkıntıya sokabiliyorlar. Özellikle büyük hayvanlara karşı teçhizatınız tam değilse kaçmanız mümkün değil. Sürüler halinde geldiklerinde ise iyi kurgulanmış yapay zekalarıyla ter dökmenize sebep olabiliyorlar. Bunun yanı sıra derilerini kullanmaya devam ediyoruz. Çeşitli geliştirmelerin yanı sıra çantalar yapmak için hala onların derilerine ihtiyaç duyuyoruz.
Hayvanlara dair en ilginç kısım ise filler. Yetenek ağacımızda "Fil Binme"yi etkinleştirdiğimiz zaman bu koca hayvanlarla oraya burayı yıkmamız mümkün oluyor. Bir diğer konu ise diğer hayvanlardan aldığımız etleri silah olarak kullanmamız. Bir kampı ele geçirmeye gittiğimizde bu et parçasını düşmanlarımızın ortasına attığımızda vahşi hayvanlar bunu kapmak için hemen olay yerine geliyorlar. Bizde çıkan bu karışıklık sırasında ortalığı temizleyebiliyoruz.
Hayvanların özellikle yapay zekalarında yapılan bu değişiklere yaptığımız iltifatları düşmanlara karşı yapmamız ise pek mümkün olmuyor. Far Cry 3'teki hantallıkları hala devam ediyor. Hızlı karar almada sıkıntılar yaşadıkları gibi beklenmedik bir kombinasyon yaşandığında çuvallayabiliyorlar. Çok kötü diyemeyiz ancak daha geliştirilmiş bir yapay zekaya karşı oynamayı bekliyordum yeni oyunda. Yapay zeka faktörü kişisel olarak Far Cry 3'te en çok şikayet ettiğim durumlardan bir tanesiydi.
Oyuna eklenen yeni araçlar ise oynanışa dair bir başka önemli nokta. Hava araçları büyükçe haritamızda seyahat için önemli bir unsur olarak hemen yanı başımızda duruyorlar. Çeşitli motorlu araçlar ise yardımımıza koşmak için hala oyunda yerlerini almış durumdalar. Tabii bunlar daha dağ koşullarına uygun cihazlar. Bundan daha önemli nokta ise değişen araç kontrol sistemi. Aracı otomatik pilotta kullanabildiğiniz gibi manuel olarak da idare etmeniz mümkün. Ancak bu manuel idare sistemine alışmanız biraz aman alabilir. Bu oyunla birlikte eklenen hem araba kullanıp hem ateş etme aksiyonu sebebiyle çok farklı bir kullanış mekaniği sunulmuş durumda. Oyuna ilk başladığınızda bu yüzden çok bocalayabiliyorsunuz.
Yapacağımız saldırıları çok farklı yollarla gerçekleştiriyor olmamız ise beğendiğim bir başka güzel nokta. Ele geçirmek istediğiniz yer ya da gerçekleştirmeniz gereken bir görevde farklı yollar oyuncunun kararına sunulmuş. Böylece her oyuncu farklı bir oynanış deneyimi yaşama fırsatı yakalamış oluyor.
"Kopmasa güzel aslında"
Far Cry 4'e eklenen en önemli yeniliklerden bir tanesi "kahveden adam çağırma" modu. Belli başlı görevlerde listenizde bulunan arkadaşınızı oyununuza davet edebiliyorsunuz. Bu sırada bir çok problemle karşı karşıya gelmeniz mümkün. Bağlantısal bu problemleri yaşamadığınız da ise oldukça eğlenceli ve farklı bir tat veren deneyim şansı sunuyor size oyun. Gerçekten anlaşabildiğiniz bir arkadaşınızı oyuna aldığınızda eğlencenin ve aksiyonun doruk noktalarına çıkılabiliyor. Yapay zeka ise burada biraz sıkıntı çıkartıyor. Aslında sıkıntı olarak görmemek lazım ki durumun işinizi kolaylaştırdığı da bir gerçek. İki kişi olduğunuz sıralarda hanginizin daha önemli olduğuna karar veremeyip hiç olmadık hareketlerde ve manevralarda bulunabiliyorlar. Buna dikkat ettiğiniz zaman gerçekten can sıkıcı bir durum olabilir fakat eğlenmeye baktığınız zaman önemli de bir ayrıntı değil. Bu co-op kısımlar birçok taktiksel avantajı da beraberinde getiriyor. Bir oyuncunun düşmanı oyalaması ve diğerinin arkadan saldırması gibi.
Multiplayer'da da yaşanan kopmalar oyunu ilk açtığımızda çok büyük sorunlar yaşatabiliyordu. Ancak gelen güncellemeler durumu çokça çözmüş gibi. Daha iyi bir deneyim sunduğu şu an için söylenebilir. Bunun yanı sıra oyunun multiplayer kısmı oldukça güzel tasarlanmış. Özellikle PvP kısmında gerçekten hoş dakikalar geçirdim. Buralarda oyuncular Golden Path ve The Rakshasa olmak üzere ikiye ayrılıyor. Golden Path üyeleri daha modern silahlar kullanırken Rakshasa tarafı ok gibi ilkel kabul edebileceğimiz aletleri kullanmaktalar. Ancak kullandıkları bu okların görünme olma gibi bir çok süper gücü bulunuyor. Yaratılan bu çeşitlilikle birlikte her oyunda başka bir oynanışı görebiliyorsunuz. Kale saldırısı ve bayrak kapmaca türevi modlarla birlikte bu eğlence daha da üst seviyeye çıkıyor. Kısaca oyunu edindiğinizde multiplayer kısmına göz atmadan asla geçmeyin. Var olan çeşitliliğiyle beraber oyunun büyük bir kısmını oluşturuyor.
"Sergi mi geziyoruz?"
Oyunun grafikleri ise üst seviye sıfatını hak edecek cinsten. Karakter modellemeleri üzerinde yine çok uğraşılmış durumda. Yan karakterler de bunları görmek çok mümkün olmasa da hikayeye dahil olan karakterler gerçek göze hoş geliyor. Hayvanların modellemeleri ise tek kelimeyle muazzam. Göze hoş gelmelerinin yanı sıra animasyonlarında da üst seviye bir çalışma var. Üzerinize doğru koşan bir fili ya da gergedanı gerçek sanma ihtimaliniz bile mevcut.
Bunun dışında çevre tasarımları beni en etkileyen kısım oldu. Çoğu zaman bir yerde arabanızı durdurup manzarayı izleme hissiyatı yaşayabiliyorsunuz. Harika tasarlanmış çevre için oyun tasarımcılarının tek tek ellerinin sıkılması gerekiyor.
Grafik ve tasarım kısmında tek eksik yan ise tekrar eden o animasyonlar. Ot kesme sekansları ve kurşun isabet ettiğinde karakterin elini sallayarak yarasını temizlemesi gibi karşılaştığımız animasyonlar bir yerden sonra can sıkmaya başlayabiliyor.
"Karar"
Ubisoft hala aynı şeyleri önümüze ısıtıp ısıtıp sunmakta kararlı. Oyuncuların bu duruma teamülleri bir yere kadar olacaktır. Far Cry 4'te bu tekrarın dik alasını görsek de bizlere sunulan daha iyi oyun deneyimi bunun üstünü örtmüş durumda. Ancak neredeyse her seride bunu görmeye başlamamız şirketin hanesindeki eksi puanları çoğaltıyor. Oyun sürecinde ele geçirdiğim her telsiz kulesinden sonra Far Cry 3'te yeterince kule ele geçirmemiş miydim diye sordum kendi kendime. Benim gibi oyuncuların sayısının da oldukça fazla olduğunu düşünmekteyim.
Bunu bir kenara bırakırsak oyundan aldığım yüksek zevkin sonunda gönül rahatlığıyla almanızı tavsiye edebilirim. Açık dünyada sunulan yenilikler, güzel grafikler ve güçlü multiplayer kısmıyla senenin en iyi oyunlarından bir tanesi duruyor karşımızda. Yumulalım!