Ben de bir cumhuriyet savcısının bizzat itiraflarını söyleyim:
biraz muhabbetten sonra neden şeriat istemediğini mert bir şekilde açıkladı:
kardeşim bizim insanlar alışmış zina yapmaya,alışmışız içki içmeye,alışmısız faiz yeme yani biz islamiyeti yaşamamaya alışmısız her türlü haltı istediğimiz gibi yapıyoruz.Ama biliyoriz ki şeriat gelse bize bunları yaptırmayacak işte biz sırf nefsimizin isteklerini yapmaya alıştığımız için istemiyoruz ve " şeriat kelle kesmek ,el koparmaktır" diyoruz cahil halk da bilmeden biklinçsizce bizim gibi okumuş kesimin arkasında "şeriat istemiyoruz" diye bizi destekliyorlar.
İşte en net ifade ile insanların şeriati neden istemedikleri anlaşılıyor.
Şeriat kurallarını koyan Allah olduğuna göre ben bu şeriat kurallarına göre yönetilmek istemem diyen de iman kalır mi hiç konu çok iyi açıklayıcı idi diline sağlık hanım kardeşim ALLAH sana mükafatını versin.
kardeşim bizim insanlar alışmış zina yapmaya,alışmışız içki içmeye,alışmısız faiz yeme yani biz islamiyeti yaşamamaya alışmısız her türlü haltı istediğimiz gibi yapıyoruz.Ama biliyoriz ki şeriat gelse bize bunları yaptırmayacak işte biz sırf nefsimizin isteklerini yapmaya alıştığımız için istemiyoruz ve " şeriat kelle kesmek ,el koparmaktır" diyoruz cahil halk da bilmeden biklinçsizce bizim gibi okumuş kesimin arkasında
"Herkim tağutu inkar edip Allah’a inanırsa, kopmayan sağlam bir kulpa yapışmış olur. Allah işitendir, bilendir. Allah inananların velisidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfredenlere gelince onların dostları da tağuttur. Onları aydınlıktan çıkarıp karanlığa götürür. İşte onlar cehennem ashabıdır, orada ebediyen kalırlar.”(Bakara Suresi-256, 257)
“Kendilerine Kitap’tan nasip verilenleri görmedin mi? Onlar cibte (sihire) ve tağuta iman ediyorlar ve kafirler için: ‘Bunlar (Allah’a) iman edenlerden daha doğru yoldadır.’ diyorlar.”(Nisa Suresi-51)
“Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmedin mi? Kendilerine tağutu inkar etmeleri emrolunduğu halde hakem olarak tağuta başvurmak istiyorlar.”(Nisa Suresi-60)
“İman edenler Allah yolunda savaşırlar, küfredenler ise tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın! Şüphe yok ki şeytanın tuzağı zayıftır.”(Nisa Suresi-76)
“De ki: Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi? Allah’ın lanetlediği ve gazap ettiği, aralarından maymunlar, domuzlar ve tağuta tapanlar çıkardığı kimseler, yeri daha kötü ve doğru yoldan daha fazla sapmış olanların ta kendileridir.”(Maide Suresi-60)
“Andolsun ki biz ‘Allah’a kulluk edin ve tağuttan sakının.’ diye her ümmete bir rasul gönderdik…”(Nahl Suresi-36)
“Dinleyip de sözün en güzeline uyan, tağuta kulluktan sakınıp Allah’a yönelen kullarımı müjdele! Onlara müjde vardır. İşte, Allah’ın doğru yola ilettiği kimseler de, gerçek akıl sahipleri de onlardır.”(Zümer Suresi- 17, 18)
Bu ayetlerden anlaşıldığı gibi tağutlar çoktur. Önde gelenleri ise şunlardır:
1) İnsanoğlunu saptırıp Allah’tan başkasına kulluğa çağıran şeytan ki o, tağutun başıdır.
2) İsmi ve cismi ne olursa olsun Allah’tan başka ibadet edilen ve kendisi de buna razı olan her şey,
3) Allah’ın hükümlerini değiştiren ve Allah’ın indirdiğinin gayrisiyle hüküm veren zalim idareci,
4) İslam şeriatına uymayan bütün metot, düşünce ve pozisyonlar,
5) Kahin, müneccim, falcı, sihirbazlar ile gayb ilmini bildiğini iddia ederek onların yaptığını yapanlar.
Şu iyi bilinmelidir ki; tağut hakkında ne denirse densin bunlara inanmak ve tapınmak küfürdür. Kişi ayette geldiği gibi tağutu inkar etmedikçe Allah’a inanmış ve O’nu birlemiş olmaz.
Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabı, yolların dosdoğru olanı Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetidir. Azgınlık ise Ebu Cehil’in dinidir. Kopmayan sağlam kulp ‘La ilahe illallah’ sözüne şahitlik etmek ve onu yaşamaktır.
Bu yüce söz, hem nefyi yok saymayı, hem de ispatı içine alır: ‘La ilahe’ Allah’ın dışında kendisine kulluk yapılan her türlü tağutu inkar ederek yok saymayı içine alır. ‘İllallah’ ise kendisine kulluk yapılmaya en layık olan tek ilahın Allah olduğunun kabul edilmesini içine alır.
Geniş ve teferruatlı bilgi için ilgili ayetlerin tefsirlerine ve bu hususta yazılmış kitaplara başvurulmalıdır.
DEMOKRASİ VE LAİKLİĞİN TÂĞUT OLDUĞUNU İTİRAF ETMEYENLER MÜNAFIKLARDIR.ÇÜNKÜ BU MÜNAFIKLAR ZATEN DEMOKRASİ VE LAİKLİKTEN HOŞNUT OLDUKLARI İÇİN "TÂĞUT" KELİMESİNİ AĞIZLARINA BİLE ALMAZLAR.İŞTE BUNLAR KORKAK, PISIRIK KİMSELERDİR.BUNLAR İSLAM'I YÜCELTEMEZLER.SADECE KAPALI BİR KUTU OLUP ZİNCİRE VURULMUŞ, ELİ KOLU BAĞLANMIŞ, HÜCREYE TIKANMIŞ KİMSELER GİBİDİRLER.OYSA BU ZİNCİRLER KIRILIP PATLATILMALI VE ARTIK İSLAM'I CAMİİYE HAPSETMEKTEN ÇIKARILMALIDIR.
Bakınız biz açıkça ve net olarak demokrasi ve laikliğin tâğut olduğunu itiraf ediyoruz...
Evet bunlardan sadece ubudiyet olan yani ibadet, itikadi konularda fetva içeren meselelerdir.Bunlar genellikle şahısların Kur'an, sünnet ve müctehid imamların fetvalarına göre yapılan ameliyyelerdir.Bunları yapmamakla şeriat yasalarına göre ceza-i müeyyide uygulanmaz.Bu, Allah ile kul arasında ki münasebetler olup uhrevi mevzulardır.Yani senin anlayacağın her türlü ibadetle ilgili konulardır.
Muamelat iseözlükte "bir kimse ile bir işi pazarlaşmak, alışveriş etmek" anlamlarına gelen muâmele kelimesinin çoğulu olan muâmelât, bir fıkıh terimi olarak, alışveriş, kira, şirketler, evlilik, miras, vasiyet gibi insanlar arası ilişkileri düzenleyen kuralların tamamını ifade eder. İlk dönemlerde fıkıh, ibâdât, muâmelât ve ukûbât şeklinde bir tasnife tabi tutulmuştur. Namaz, oruç, zekat, hac, cihat gibi konular ibâdetler bölümünde ele alınmıştır.
Muâmelât kısmında ise, alışveriş, kira, şirketler, hibe, vekalet, kefalet gibi hukukî ilişkiler; aile hukukunu ihtiva eden nikâh, talak; devletler hukukundan bahseden siyer, cihat; muhakeme usulünü içeren kazâ, vasiyet ve miras bölümleri incelenmiştir. Ukûbât kısmında ise, ceza hukukundan bahseden hudud, kısas, cinayât gibi konular işlenmiştir. Ancak gerek modern hukuk dallarındaki gelişmeler ve gerekse fıkıh çalışmaları sonucunda, ibâdât, muâmelât ve ukûbât şeklindeki klasik ayrımda değişiklikler olmuştur. Bunun yerine, ibâdât, ahvâl-i şahsiyye, muâmelât, ahkam-ı sultaniyye ve siyâset-i şer'iyye, ukubât ve siyer şeklinde detaylı bir tasnif benimsenmiştir. Bu son kabule göre, muâmelât daha çok günümüzdeki borçlar hukukunu içermektedir.
Ukubat ise "cezâlar" anlamına gelmektedir. Genel olarak furû-ı fıkıh, ibadet, muâmelât ve ukûbât şeklinde üç ana bölüme ayrılmış olup, ukûbât bölümünde sadece ceza hukuku işlenmiştir.
Arapça ukûbet ceza demektir. Çoğulu "ukûbât"tır. İslâm'ın getirdiği emir ve yasaklara veya İslâm'ın verdiği yetki sınırları içinde yöneticilerin belirlediği kurallarâ uymayanlara uygulanacak müeyyide ve yaptırımlardır.Şahıslar asla ferdi olarak ceza-i müeyyide uygulamalarına izin verilmemiştir.Eğer bu ceza-i müeyyideler münferid olarak uygulanmaya kalkışırsa tolumda husumet, cinayet ve intikam alma gibi toplumu derinden sarsan vakıalara rastlması kaınılmazdır.İşte bunun içindir ki bu ukubat kısmı yani ceza-i müeyyide olan meselelerde ancak şeriat mahkemelerinin tatbiki zorunluluğu vardır ki bu da Kur'an'ın emridir.Yani, şeriat devleti kurulmadan bu ameliyyeler işlenemez.Laik ve demokratik yasalarla bu şeriatın uygulanması düşünülemez.
Şeriat bazı imanı zayıf olanların çok zoruna gidiyor.Merak etmesinler bu müslümanlar birbirini yedikçe bu ülkeye şeriatın gelmesi muhaldir.Oysa şeriat gelmeden önce müslümanlararası diyaloglar, biat etmeler ve sonrasında içlerinden buna ehil bir halife seçmeleriyle bu mümkündür.
Siyonist kafirler var gücüyle çalışıp müslümanların arasına fitne ve fesat sokarak onları paramparça yapıp bir daha bir araya gelmemeleri için aralarına kin, nefret sokarak nice fırka, cemaat, grup, hizplere ayırmışlardır.Halbuki bu müslümanlar alelacele bir araya gelip derhal hilafet devletinin kurulmasına başlamalıdırlar.Ne yazıktır ki bazı cemaatler sekülerleşip buna engel olmuşlardır.Cemaatlerde sekülerleşmek kadar İslam'a ihanet etmek yoktur.Zira İslam fedakarlık dinidir.Ceplerini,kasalarını doldurmakla kimse bu ülkede hilafet devletinin gelmesini beklemesin.Siyonistlerle işbirliği yapanlar bunun en büyük vebalini taşımaktadırlar.Yeryüzünde ne kadar İslami grup, fırka, hizp, cemaat varsa derhal kendi aralarında kavgaları bırakıp hep beraber bir olup yek vücud olmalıdırlar.Aksi takdirde küffar ordularına karşı her zaman zelil, rüsvay ve uşak olmaya kıyamete kadar devam ederler.
ŞERİATI KİMLER İSTEMEZ?
Açık açık söylemek gerekirse;
içki üretenler,içki satanlar,meyhaneciler,kumarbazlar ve kumarhaneler,zengin fuhuşçular,zengin ve gününü gün eden işadamları,
Uçkurcular,faiz ile beslenen patronlar,devleti dolandıranlar,rüşvetçiler,rüşvet ile beslenenler,büyük hırsızlar(yani malı büyük götüren patronlar),yalancılar,
Kadın tüccarları,vücudunu satılığa çıkaran süslü kokonalar,kafirler,mason ve yahudiler,her türlü dış güçler vs.. bunlardan bazıları...