Alparslan Türkeş

Son güncelleme: 31.10.2010 17:41
  • noimage

    Alparslan Türkeş 1917 Lefkoşe'de doğdu, 4 Nisan 1997'de Ankara'da vefat etti. Türk asker ve siyaset adamı.

    Ülkücülerin başbuğu olarak adlandırılan Türkeş, aynı dönem Türk siyaset yaşamını etkileyen liderlerden biriydi. Türkeş Kuleli Askeri Lisesi ve Harp Okulu'nu bitirdikten sonra 1944'te yüzbaşı rütbesindeyken "Turancılık" davasından yargılandı. Dava sonunda aldığı ceza 1 yıldan az olduğu için orduya tekrar dönebildi. 1948'de Harp Akademisi'ni bitirdi. 1959'da albaylığa yükseldi. 27 Mayıs 1960 harekatının bildirisini radyodan okuduktan sonra adı sıkça duyulmaya başlandı. Bu dönemde Milli Birlik Komitesi içindeki görüş ayrılığı sonucu 14 üye ile birlikte emekliye ayrıldı. Bir süre sonra Hindistan'a büyükelçi müşaviri olarak gönderilen Türkeş, 1963'te yurda dönerek Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne (CKMP) girdi.

    1965'te bu partinin başkanı oldu ve aynı yıl milletvekili seçildi. CKMP programını ünlü kitabı 9 Işık'taki görüşler doğrultusunda değiştirdi ve 1969'da partinin adını Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) yaptı. 1975'ten sonra koalisyon hükümetlerinde başbakan yardımcılığı görevinde bulunan Türkeş 12 Eylül darbesi'nden sonra 4,5 yıl tutuklu kaldı. 1987'de siyaset yasağının kalkmasıyla birlikte Milliyetçi Çalışma Partisi'ne (MÇP) girdi ve aynı yıl yapılan olağanüstü kongrede genel başkanlığa seçildi. 1991 genel seçimlerinde RP ile seçim ittifakı yapan MÇP lideri Türkeş yeniden parlamentoya girdi. Ancak, daha sonra MHP adını alan partisi 1995 genel seçimlerinde Türkiye barajını aşamadığı için Türkeş de parlamento dışında kaldı.

    Alparslan Türkeş 4 Nisan 1997'de geçirdiği kalp krizi sonucu Ankara'da vefat etti.


    Eserleri
    Milli Doktirin 9 Işık; Alparslan TürkeşKamer Yayınları; İstanbul , 1997;
    Dokuz Işık; Berikan Elektronik Basım Yayım;
    9 Işık; Hamle Yayınevi; İstanbul;
    Dokuz Işık ve Türkiye;Hamle Yayınevi; İstanbul;
    Ülkücülük; Hamle Yayınevi; İstanbul, 1995;
    12 Eylül Adaleti (!) : Savunma; Hamle Yayınevi; İstanbul, 1994;
    1944 Milliyetçilik Olayı; Hamle Yayınevi;
    Modern Türkiye ; İstanbul,
    Milliyetçilik Olayları; Berikan Elektronik Basım Yayım;
    27 Mayıs ve Gerçekler; Berikan Elektronik Basım Yayım;
    27 Mayıs, 13 Kasım, 21 Mayıs ve Gerçekler; İstanbul, 1996;
    Ahlakçılık; Berikan Elektronik Basım Yayım;
    Etik (Ahlak Felsefesi), Etik.; Bunalımdan Çıkış Yolu; Kamer Yayınları;
    Türk Edebiyatında Anılar, İncelemeler, Tenkidler, Anı-Günce-Mektup;
    İstanbul, 1994;
    Bunalımdan Çıkış Yolu; Hamle Yayınevi; İstanbul, 1996;
    Dış Meselemiz; Berikan Elektronik Basım Yayım;
    İlimcilik; Berikan Elektronik Basım Yayım;
    Kahramanlık Ruhu; İstanbul, 1996;
    Temel Görüşler; Kamer Yayınları;
    Sistemler ve Öğretiler; İstanbul, 1994;
    Türkiye'nin Meseleleri; Hamle Yayınevi; İstanbul, 1996;
    Yeni Ufuklara Doğru; Kamer Yayınları;
    Sistemler ve Öğretiler; İstanbul, 1995.



    (Aşağıdaki bilgiler MHP resmi sitesinden alınmıştır.)

    Milletimizin yetiştirdiği son Başbuğ'un hayat hikayesinin başlangıcında da göç var.




    Yıl 1860 Orta Anadolu'da, Kayseri'nin, Pınarbaşı ilçesi'nin Yukarı Köşkerli Köyünde meskun Avşar Obalarından Koyunoğlu ailesi bir toprak meselesi yüzünden kavgaya girişince Sultan Abdülaziz'in fermanıyla Kıbrıs'a sürgün edilir.


    Yıl 1917 ve Kasımın 25'i, öğle vakti.. yer, Lefkoşe. Haydarpaşa Mahallesi Kirlizade sokağı 13 numaralı mütevazi evde, Kıbrıs'a yerleşen Koyunoğlu soyuna mensup Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey ve esi Fatma Zehra Hanimin Ali Arslan adini verdikleri oğulları dünyaya gelir.


    Yıl 1921 ve 4 yıl 4 ay 4 günlük Ali Arslan, annesi tarafından yıkanır, yeni elbiseler giydirilir ve devrin âdetince fesi mücevherler ile süslenerek Sarayönü ilkokul'una (Sıbyan Mektebi) gönderilir. Sarıklı ve mübarek bir Osmanlı Uleması olan Hoca Efendi'nin dizi dibine çöken Ali Arslan'ın ağzından çıkan ilk söz bir euzü besmeledir. Ey Rahman ve Rahim olan Allah'ım, annem beni yetiştirdi bu mektebe yolladı, okuyup yetişip, milletime hizmet etmek istiyorum dermişçesine bir besmeledir, Ali Arslan'ın ağzından dökülen..


    Birbirinin ardısıra gelen ilkokul ve Rüştiye yılları ve her biri birbirinden daha değerli Hüsnü Bey, Selahattin Bey, Mehmet Asim Bey, Ragıp Tüzün Bey, Turgut Bey, Osman Zeki Bey ve Faiz Kaymak gibi Türklük ve Türkçülük şuuruyla bilenmiş birer hançer olan hocalarından feyz alır. Onlar Ona müfredatın yanısıra Kıbrıs Türklerinin yalnız olmadığını Devlet-i âli Osman bakiyesi hür ve müstakil Türkiye'nin yanısıra yeryüzünde kendileri gibi bahtsız esaret altında milyonlarca Türk olduğunu da öğretirler. Dahası Osman Zeki Bey Ali Arslan'ın adini adeta senin adin "Alparslan olsun" ve Sultan Alpaslan'a denk bir yiğit Türk ol, diyerek değiştirir.


    Küçük Alparslanın doğup, yetiştiği o yıllarda, Piyale Pasa yadigârı Kıbrıs, sevgili Yeşilada'mızın tamamı İngiliz işgali altındadır ve Türk'ün istiklâlini kaybetmesinin ne demek olduğu Onun ruhunun derinliklerine şuurunun uyanmağa başladığı günden, çocukluk yıllarının başlangıcından başlayarak siner. O her gece Türkiye'ye gidip asker olmayı ve gelip ata-baba ocağını kurtarmanın düşüyle uyur, uyanır.


    Yıl 1933 ve Alparslanın artik işgal altında, esaret altında yasamaya dayanacak gücü kalmamıştır. Babası Ahmet Hamdi Bey'i ve Annesi Fatma Zehra Hanımı ikna eder, aile mallarını satıp savar yanlarında oğulları Alparslan ve kızları Dervişe olduğu halde, ak toprakların, hür toprakların, Türk'ün Türk olduğundan utanmadığı, boynunun eğik olmadığı toprakların, anavatanın, Türkiye'nin yoluna düşerler; Viyana vapuru ve.. ver elini İstanbul...


    Ailesi İstanbula yerleşince Alparslanın ilk isi Kuleli Askeri Lisesi'ne kayıt olmak olur. Artık O yüreğinin Onu çağırdığı yerde ve düşlerinin peşindedir. O düşlerini düşleyen başkaları da vardır İstanbulda... Derlenip toparlanmışlar, Türklük, Türkçülük ülküsünün O bir daha hiç inmeyecek olan bayrağını açmışlardır. O Yüce Dilek, O aziz Ülkü, O muhteşem düşler, özellikle, bir Ülkü devi olan Atsız Hocanın can evinde, ocağında pişer ve sohbetlerle, şiirlerle, dergilerle, romanlarla mektuplarla Türk aydınlarının gönlüne cemre cemre düşmekte ve yayılmaktadır. Onlarla tanışır, buluşur, Alparslan Türkeş.


    Yıl 1936 Kuleli Askeri Lisesi'ni pekiyi derece ile asteğmen olarak bitirince Ankara ve Harp Akademisi yılları baslar. 1938'de Harbiye'den mezun olur, artik O Türk Ordusu'nun genç bir teğmenidir ve Türk Milleti'nin emrindedir.


    Yıl 1940 Isparta'da gönlünü Muzaffer Ana'ya kaptırır ve evlenirler. Ayzit, Umay, Selcen, Sevenbige (Çağrı) ve Yıldırım Tuğrul adli çocuklarla çiçeklenir bu evlilik ve bozkurtların Muzaffer Anasının 1974 yılında elim kaybından sonra 1976 yılında, Sevâl Hanım;la yaptığı ikinci evliliğinde de Tanrı Onu Ayyüce ve Ahmet Kutalmış adli iki evlât daha vererek sevindirecektir.


    Yıl 1944 3 Mayıs.. Ankara'da eski tabirle bir nümayiş yani gösteri veya yürüyüş vardır. Türk'ün, Türklüğün ölmediğini, ölmeyeceğini ve yükselen Türkçülük bayrağının bir daha hiçbir şekilde inmeyeceğini gösteriyorlar. Hem dosta hem düşmana... hem devlet hizmetindeki gafillere hem de yurda sızmaya çalışan hainlere, Asya bozkırlarında yaratılan bozkurt soyluların bozkurt torunlarının, bir kaç çakalın günü birlik menfaatleri için göz yumdukları kızıl yılanın farkında ve onun başını ezme azminde olduklarını gösterirler.


    Şâirin öz yurdunda garipsin, özyurdunda parya dediğince tutuklanır Türkçüler... Devrin dalkavuk iktidarının uyduruk nedenlerle açtığı Türkçülük-Turancılık Davası baslar. Türkçüler tabutluklara atılırlar, işkencelere uğrarlar. Türkiye'de Türk Milliyetçisi olmanın bedelidir bu... Genç Üsteğmen Alparslan Türkeşte bunlar arasındadır. 20 Ekim 1944'te kendisini "vatan hainliği" suçlamasıyla sorgulayan mesnetsiz Savcıya "Diğer sanıklar gibi bana da vatan hainliği isnat edilmiştir. Bunu şiddetle redderim. Ben yeryüzünde her şeyden çok milletimi ve vatanimi severim." diye haykırır. Ancak mahkeme tarafından, 9 ay 10 gün hapis cezasına çarptırılır ve bir yıldır hücre hapsi yattığı için tahliye edilir. Kendisine verilen cezada daha sonra Askeri Yargıtay tarafından bozulur ve 2. numaralı mahkemede beraat eder. Bu onun Türk Milliyetçisi olduğu için zindanlara ilk atilisidir ve son olmayacaktır. Ülkücü olmak çileye talip olmaktır, nimete, ikbale değil. O da Türklük Ülküsü için zaman zaman şiddeti artan çileyi bir ömür boyu bir an bile tereddüt etmeksizin ve yakınmaksızın, çekmiş ve çile çekmeyi şeref bilmiştir.


    Yıl 1947 Alparslan Türkeş ve 15 diğer Türk subayı, A.B.D. Kara Harp Akademisi ve Piyade Okulunda iki yıllık bir süre eğitim görürler. Bu arada ülkemizden Kars ve Ardahan civarıyla Boğazlardan üs talep eden Sovyetler Birliği;nin Komünizm maskesi ardına saklanmış, o eski ve değişmez "Moskofluğu" ayan beyan ortaya çıkar. Bu atmosferde yurda dönen Alparslan Türkeş Gelibolu ve Çankırıdaki görevlerinden sonra 1951 yılında Kurmaylık sınavını kazanır ve 1955 yılında Harp Akademisi'nden Kurmay Binbaşı olarak mezun olur.


    Yıl 1955 dış görev için açılan sınavı kazanarak A.B.D. Pentagon'da NATO Türk Temsil Heyeti üyeliğine atanır. Bu arada ... Üniversitesinde Uluslararası Ekonomi eğitimi görür. 1957 yılında Türkiye'ye döner.


    1959 yılında Almanya'ya Atom ve Nükleer Okulu'na gönderilir ve bu okulu basarıyla bitirir. O artik bir Kurmay Albaydır.


    Yıl 1960, tarih 27 Mayıs öteden beri örgütlenen ve memlekette kardeş kavgasını önleyerek bazı reformlar yapmayı hedefleyen Milli Birlik Komitesi'nin ülke yönetimine el koyduğunu açıklayan bildiriyi radyodan okuyan kişi ve "ihtilâl'in kudretli Albayıdır. Kurmay Albay Alparslan Türkeş ihtilâl hükümetinde Başbakanlık Müsteşarlığı görevini üstlenir. Bu vazifesi esnasında Devlet Planlama Teşkilatı, Devlet istatistik Enstitüsü ve Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü gibi kurum ve kuruluşları kurar.


    Ancak Milli Birlik Komitesi arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle, 13Kasim 1960'ta Kurmay Albay Alparslan Türkeş ve "ondörtler" olarak bilinen arkadaşları Komite'nin diğer üyelerince emekliye sevk edilerek tasfiye edilirler ve zorla evlerinden alınıp yurtdışında görevlendirilmek suretiyle sürgün edilirler. O da 19 Kasımda Türkiye'nin Hindistan Büyükelçiliği müşaviri sıfatıyla sürgüne gönderilir.


    1961-62 1963 yılına kadar 2,5 yıl, yönetimi elinde bulunduranlarca Alparslan Türkeş'in Türkiye'ye dönmesine müsaade edilmez.


    Yıl 1963 tarih 23 Mart Alparslan Türkeş sürgünden yurda döner.


    Dava arkadaşlarıyla birlikte kadro oluşturup partileşmek amacıyla "Huzur ve Yükseliş Derneği" adli bir dernek kurar.


    Kısa bir süre sonra Talat Aydemir'in giriştiği darbe teşebbüsüne karıştığı iddiası ile tutuklanır ve Mamak Askeri Cezaevinde dört ay hücre hapsinde yatar, yargılanır ve beraat eder.


    Tarih 31 Mart 1965 saat 11.00 de Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne katılır.


    Tarih 1 Ağustos 1965 Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Büyük Kurultayında Genel Başkanlığına seçilir. Aynı yıl yapılan genel seçimlerde Ankara milletvekili seçilir.


    Yıl 1969 Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin adi Milliyetçi Hareket Partisi amblemi de Üç Hilâl olarak değiştirilir. O yıl yapılan genel seçimlerde Adana milletvekili olarak seçilir.


    İlki, 31 Mart 1975 -13 Haziran 1977 yılları arasında ve ikincisi de 1 Ağustos - 31 Aralık 1977 tarihleri arasında Süleyman Demirel başkanlığında kurulan koalisyon hükümetlerinde MHP Genel Başkanı olarak, Başbakan Yardımcılığı ve Devlet Bakanlığı yapar.


    Ülkü Ocakları, Büyük Ülkü Derneği ve diğer mesleki örgütlenmeler baslar.


    1968 Yılından itibaren Marksist ve bölücü gençlik hareketleri üniversitelerde yuvalanır ve üniversite özerkliğinden istifade ederek buraları silah, cephane deposu haline getirerek "Komünist Devrim" için üs haline koyarlar. Üniversiteler işgal altındadır. Her yer Lenin'in Stalin'in Mao'nun resimleri ve komünist sloganlarla doludur. Komünist yeraltı örgütleri "şehir gerillası" mı "kır gerillası" mi tartışmaları yapmakta okullara kendilerine tabi olanlardan başka hiç kimseye hayat hakkı tanımamaktadırlar. Bunun üzerine Başbuğ Alpaslan Türkeş toplanan çok az sayıdaki gence verdiği seminerlerle onları komünizm konusunda aydınlatmaya ve alternatif olarak da Türk Toplumculuğunu, Türk Milliyetçiliğini anlatır. Kısa zamanda çoğalan gençler örgütlenmeye başlarlar. Doktriner Türk Milliyetçiliği safhası başlamıştır. Türk Milliyetçileri Dokuz Işık, dokuz prensip etrafında toplanırlar.


    Bu gelişmelerden rahatsız olan Türklük ve Türkçülük düşmanları özellikle de Komünist örgütler kendilerine okulda, fabrikada, köyde, kentte, dağda her yerde ama her yerde karşı çıkıp mücadele eden Ülkücü Hareket'e karşı savaş ilan ederler ve 12 Eylül 1980'e kadar 5000 civarında Ülkücüyü şehit ederler. Devlet'in zaaf içinde olduğu düşünülen "zinde güçlerdi bir şeylerin yani ihtilâlin şartlarının "olgunlaşması" için daha fazla kanın akmasını beklemektedirler.


    Başbuğ için 1978, 1979, 1980 yılları bir çoğunu bizzat kendisinin yetiştirdiği binlerce ülküdaşının Komünist çetelerce katledildiğini gördüğü, kan ağlayan bir yürekle her şeye rağmen kaybetmediği soğukkanlılığıyla bir iç savaşı önlediği ızdırap dolu yıllardır.


    12 Eylül 1980 sabahı pusudakiler yeterince olgunlaşan şartların neticesi ihtilâllerini yaparlar. Başbuğ Alparslan Türkeş ve Türkiye'nin komünist bir ihtilâle kurban olmasını engelleyen Ülkücü Hareket sanık sandalyesinde, idam sehpalarındadır. Mamaklar ve C5'ler bu sürecin şekillendiği mekanlardır.


    Başbuğ 12 Eylül'den üç gün sonra teslim olur. Cunta tarafından tutuklanan Başbuğ, önce 1 ay Uzunada'da daha sonrada Ankara Askeri Dil Okulu'nda ve hastalandığı dönemde de Mevki Hastahanesinde 4,5 yıl hapis yatar. O ve 218 Ülkücünün idamı istenir, 9 Nisan 1985'de tahliye olur ve beraat eder.


    Tarih 6 Eylül 1987.. Yapılan referandum neticesi diğer siyasilerle birlikte Başbuğ'a da konulan siyaset yapma yasağı kalkar ve Başbuğ Milli Ülküyü iktidar yapmak davayı kitlelere anlatmak için yine meydanlardadır.


    Tarih 4 Ekim 1987.. Milliyetçi Çalışma Partisi olağanüstü kongresinde Genel Başkanlığa seçilir.


    Tarih 20 Ekim 1991.. Genel seçimlerde MÇP'nin RP ve IDP ile yaptığı seçim ittifakı neticesi Yozgat milletvekili seçilir. Başbuğ, son kez T.B.M.M.dedir. Bu dönemde ülkemizi kasıp kavuran bölücü teröre karşı en etkili mücadeleyi O gerçekleştirir.


    Tarih 27 Aralık 1992.. Oniks Eylül'ün kapattığı partilerin tekrar açılabilmesini sağlayan değişiklikler neticesi toplanan MHP'nin son kurultay delegeleri, MHP'nin isim ve amblemini MÇP'nin kullanabilmesine karar verirler.


    Tarih 24 Ocak 1992 MÇP'nin 4. Olağanüstü kurultayı toplanır ve partinin adini MHP amblemini Üç Hilal olarak değiştirir.


    Yıl 1997... tarih 4 Nisan...
#19.06.2007 08:20 0 0 0
  • tanimam ama ALLAH rahmet eylesin
#09.07.2007 17:45 0 0 0
  • süper biriside çok hemde Mekani cennet olsun..
#16.10.2007 22:23 0 0 0
  • noimage



    Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Türk Milliyetçiliği fikrini ve Türk-İslam ülküsünü savunan milliyetçi muhafazakar parti.

    Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP) ve Köylü Partisi'nin birleşmesiyle, 16 Ekim 1958'de kurulmuştur.

    Kuruluş Tarihi CMP Genel Başkanı Osman Bölükbaşı yeni partinin de başkanı seçildi. Bir süre sonra Osman Bölükbaşı ve onu destekleyen 29 milletvekili partiden ayrıldılar; ikinci kez Haziran 1962'de Millet Partisi'ni kurdular. Bunun üzerine CKMP genel başkanlığına önce Ahmet Tahtakılıç (1962), sonra da Ahmet Oğuz getirildi.

    14'ler diye bilinen gruptan Ahmet Er, Muzaffer Özdağ, Dündar Taşer, Rıfat Baykal, Mustafa Kaplan, Numan Esin, Fazıl Akkoyunlu, Şefik Soyuyüce CKMP'ye girdi ve Alparslan Türkeş, 31 Mart 1965'te CKMP'ye katıldı. 1 Ağustos 1965'te genel başkan seçildi. Yöneticiler listesi ise şu şekildeydı:

    Alparslan Türkeş, genel başkan
    Necati Gültekin
    Dündar Taşer
    Mehmet Irmak
    Agah Oktay Güner
    Mustafa Kemal Erkovanlı
    Yaşar Okuyan
    8-9 Şubat 1969 günlerinde Adana'da yapılan genel kongrede CKMP adını Milliyetçi Hareket Partisi, terazi olan amblemini de kırmızı zemin içerisinde üç hilal olarak değiştirdi.Dokuz Işık öğretisini yazdı. Antikapitalist, antikomünist, milliyetçi, laik ve dindar bir siyaseti savundu. Dokuz Işık şöyleydi: Milliyetçilik, ülkücülük, ahlakçılık, ilimcilik, toplumculuk, köycülük, hürriyetçilik, gelişmecilik, endüstricilik.


    1980 Öncesi Dönem Suat Hayri Ürgüplü kabinesinde "Türkeşçi" olarak tanımlanan üç bakan vardı: Mehmet Altınsoy, Hazım Dağlı, Mustafa Kepir.

    1965 seçimlerinde parti %2,2 oy aldı. Milli Bakiye sistemiyle 11 milletvekili çıkardı. 1 senatörü vardı. 1968'de 14'lerden dört kişi partiden istifa etti. 1969 seçiminde Alparslan Türkeş Adana'dan milletvekili seçildi, 1973'e kadar MHP mecliste bir kişiyle temsil edildi. 1973 seçiminde 3 milletvekiliyle meclise girdi. 1977'de 16 milletvekiliyle grup haline geldi, senatoda bir üyesi vardı. Milliyetçi Cephe hükümetlerinde koalisyon ortağı olan MHP 1975'den 12 Eylül 1980 askeri müdahalesine kadar bütün yurtta yaşanan terör olaylarında, Ülkü Ocakları'nın partiyle ilişkilendirilip suçlanmasıyla karşılaştı. MHP 1 Nisan 1975'de 1. MC (Milliyetçi Cephe) Hükümetine girdi. Alparslan Türkeş ve Mustafa Kemal Erkovan kabinede yer aldı. 22 Temmuz 1977'deki 2. MC Hükümetinde ise 5 bakanla temsil edildi. Alparslan Türkeş, Agah Oktay Güner, Cengiz Gökçek, Gün Sazak, Sadi Somuncuoğlu..

    Bozkurtlar veya komando olarak nitelenen gençlerin sol militanlarla çatışması birçok kaynakta ülkenin bir iç savaşa sürüklendiği şeklinde yorumlandı ve askerler darbeden sonraki bildirilerinde en çok buna vurgu yaptılar. Bozkurtların baş sloganı Tanrı Türk'ü Korusun şeklindeydi. Parti nasyonal sosyalistlikle suçlandı, sol tarafından faşistlikle itham edildi. MHP içindeki çalkantılarda ırkçı olarak tanımlananlar zamanla ayrılırlarken parti İslâmi yöne kaydı, 1977'de MSP (Milli Selamet Partisi)'den umudunu kestiğini açıklayan Necip Fazıl Kısakürek'in desteğini kazanmasıyla Türkçü-İslamcılığa ağırlık verdi. MHP'nin resmi günlük gazetesi Hergün gazetesiydi. Daha akademik olan Ortadoğu gazetesinde milliyetçi mukaddesatçı profesörler yazıyordu. Bayrak, Millet gazeteleri ve AP'nin yayın organları da partiye destek veriyordu. Töre (dergi)si partinin görüşlerini bilimsel tabanda araştırıyordu.

    Milliyetçi Hareket Partisi MSP ile aynı seçmen tabanına seslendi. Tarikatlarla yakınlaştı. MSP ile farklılığı milliyetçilik ve laiklik üzerindeydi. MSP daha çok ümmetçi ve şeriatçı ilkelere yaslanırken, MHP Türklük vurgusunu öne çıkarıyor, İslam'ı dindarlık bağlamında sunuyordu. Alparslan Türkeş başbuğ olarak niteleniyordu. ÜGD, MİSK, Pol-Bir kuruluşlarıyla toplumsal örgütlenmeye gitti. Bir fark da MHP'nin şiddet konusunda tavizsiz oluşu, komünistlere karşı örgütlenmesiydi. Birçok MHP'li 1970'lerdeki çatışmalarda öldü. Gazeteci, yazar ve milletvekili İlhan Darendelioğlu, milletvekili ve bakan Gün Sazak, MHP İstanbul İl Başkanı Recep Haşatlı ve oğlu suikastlerde öldürüldüler.


    1980 Sonrası Dönem Dokuz Işık
    Milliyetçilik
    Ülkücülük
    Ahlakçılık
    Toplumculuk
    İlimcilik
    Köycülük
    Hürriyetçilik ve şahsiyetçilik
    Gelişmecilik ve halkçılık
    Endüstricilik ve teknikçilik

    12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra 16 Ekim 1981'de MHP kapatıldı, mallarına el konuldu. Partiye yakın insanlar 7 Temmuz 1983'de Muhafazakâr Parti'yi (MP) kurdular. Bu parti, 1985 Kasım'ında Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) adını aldı. Kısa bir sürede teşkilatlanmasını tamamlayan MÇP, 1987 yılı içerisinde iki olağanüstü kongre yaptı. Birinci kongrede, Genel Baskan Ali Koç'un istifası ile, Genel Sekreter Yardımcısı Naci Kanburoğlu vekaleten Genel Başkanlığa getirilmiştir. İkincisinde ise 19 Nisan 1987 günü, MÇP Naci Kanburoğlu'nun başkanlığında, Ankara Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu'nda olağanüstü kongreye giderek Abdülkerim Doğru'yu Genel Baskan seçmiştir. Bu kongrede Devlet Bahçeli Genel Sekreterlige, Ali Güngör, Hüseyin Abbas, Abdülhadi Toplu, Muzaffer Eriş, Mehmet Refet Eke, Şevket Bülent Yahnici ve Tuğrul Türkeş de Genel Başkan yardımcılıklarına getirilmişlerdir.

    Alpaslan Türkeş'in siyaset yasağı 6 Eylül 1987'de kalkar kalkmaz 4 Ekim 1987'de MÇP Olağanüstü Kongreye giderek, Alpaslan Türkeş'i, MÇP Genel Başkanlığına seçmiştir. 27 Aralık 1992'de, 1979 yılındaki delegeleriyle toplanan MHP Kurultayı, Sadi Somuncuoğlu'nun tüm çabalarına karşın MHP'nin feshine karar vermiş, 24 Ocak 1993'te yapılan Olağanüstü Kongre'yle ise MÇP, MHP adına dönmüştür.

    Yine 1965 yılında milletvekili de seçilen Türkeş, 1969'da CMKP'nin adını ve programını değiştirerek Milliyetçi Hareket Partisi'ni (MHP) kurdu. Hazırlanan yeni tüzükle MHP'nin amblemi kırmızı zemin üzerine üç hilal, gençlik kollarının amblemi ise hilalli bozkurt olarak belirlendi. Partinin yeni programı Türkeş'in yazdığı "9 Işık" kitabındaki görüşler doğrultusunda değiştirildi. MHP'nin dogmaları haline getirilen 9 Işık arasında milliyetçilik en önemli yere sahipti. Tüm propagandalarında Türk milliyetçiliğini temel alan MHP ideolojisi anti-kapitalist ve anti-komünist bir söylem kullandı.


    Seçimler ve Koalisyonlar Seçim Sonuçları
    1969 %3,02 274,225
    1973 %3,38 362,208
    1977 %6,42 951,544
    1995 %8,18 2,301,343
    1999 %17,98 5,606,583
    2002 %8,35 2,629,808
    1965'ten, 1973'e kadar katıldığı genel seçimlerde büyük başarılar sağlayamayan MHP, 1977 yılında seçimlerinde oy oranı %3.4'ten, % 6.4'e çıkartarak mecliste 16 sandalye kazandı. 22 Temmuz 1977'de oluşturulan 2. Milli Cephe hükümetinde biri başbakan yardımcılığı olmak üzere beş bakanlık alarak büyük bir atılımda bulundu. 12 Eylül 1980 sonrasında diğer tüm partiler gibi MHP'nin de faaliyetleri yasaklandı. Darbe sonrası 4,5 yıl tutuklu kalan Alparslan Türkeş 1987'de kendisine getirilmiş olan siyaset yasağının bitmesiyle Milliyetçi Çalışma Partisi'ne (MÇP) girdi ve genel başkanlık koltuğuna oturdu. Türkeş'in liderliğinde Ekim 1991 genel seçimlerinde Refah Partisi (RP) ve Islahatçı Demokrasi Partisi (IDP) ile ittifak yapan MÇP'nin adının, 24 Ocak 1993 günü MHP olarak değiştirilmesine karar verildi. Aralık 1995 genel seçimlerinde % 8.2 oy alan MHP, % 10'luk seçim barajını aşamadığı için milletvekili çıkaramadı. . 18 Nisan 1999 genel seçimleri: 5 milyon 594 bin 375 oy ve 17.98 ile ikinci parti oldu. 129 milletvekili ile TBMM'ye girdi. Eylül 2002 'de TBMM'de 125 milletvekili bulunuyordu. 2003 seçiminde MHP parlamentoya giremedi.

    Belirlenen iki aday, Alparslan Türkeş'in oğlu Tuğrul Türkeş ile Devlet Bahçeli ar sandalyeler havada uçtu. Yarışı Devlet Bahçeli kazandı ve 6 Temmuz 1997'de yapılan olağanüstü kurultayda genel başkanlığa seçildi. MHP, 18 Nisan 1999 milletvekili seçimlerinde % 17. 98 oy alarak DSP'nin ardından en çok oy alan ikinci parti oldu. Kurulan DSP-ANAP-MHP koalisyonunda, biri başbakan yardımcılığı olmak üzere 12 Bakanlık alarak, ikinci büyük koalisyon ortağı oldu.

    Ecevit hükümetine girerken Rahşan Ecevit'le sorun yaşayan MHP koalisyonda uyumla çalıştı, ancak ekonominin çökmesi üzerine dışarıdan getirilen Kemal Derviş ile uyuşamadı. Daha sonra iktidarda iken Genel Başkan Devlet Bahçeli'nin aldığı 3 Kasım seçim kararı ile seçime gidildi. 3 Kasım seçimleri MHP için büyük bir yıkım oldu. Yüzde 18 olan oy oranı birden yüzde 9.7 düştü Ancak Genel Merkez'in, MKYK'nin ve tabanın MKYK kendisini yeniden aday gösterdi ve Bahçeli, tekrardan Genel Başkanlık koltuğuna oturdu

    Genel Başkanları
    Genel Başkan: Alparslan Türkeş
    Genel Başkan: Muhittin Çolak (vekâleten)
    Genel Başkan: Tuğrul Türkeş (vekâleten)
    Genel Başkan: Devlet Bahçeli

    Bu Dönem Seçimlere iddiali Şekilde girecekler umarım MHP de seçimlerde istedigi yere gelir.
    bu bölümde MHP resimlerini elimizden geldigi kadar yayınlamaya çalisacaz
    Kaynka: wikipedia


    Türk siyasî hayatında "Başbuğ" olarak bilinen, Milliyetçi Hareket Partisi'nin efsanevî lideri Başbuğ Alparslan Türkeş, 4 Nisan 1997 tarihinde geçirdiği bir kalp spazmı sonucu vefat etti. Başbuğ Türkeş'in ölüm haberi, Türkiye ve Türk dünyasında büyük tesirler meydana getirmiş ve özellikle ülkemizi yasa boğmuştur.

    Alparslan Türkeş, 4 Nisan tarihinde Ankara Hilton Oteli'nde katıldığı bir nişan merasimi dönüşü özel aracında saat 22.30 sıralarında fenalaştı. Araba ile hastahaneye götürülürken yanında bulunanlara "Arabanın camını açın, daraldım" diyen Türkeş'in bu sıralarda yüzü sarardı ve nefesi sıkıştı. Bunun üzerine evine en yakın yerde bulunan Fatih Üniversitesi Çankaya Tıp Merkezi'ne götürülen Türkeş'e burada kalbi güçlendirici iğneler yapıldı. Alparslan Türkeş'e burada ilk müdahaleyi yapan Dr. Hüseyin Aka olayı şöyle anlatmıştır:

    "Sayın Türkeş'in rahatsızlanarak hastanemize getirildiği söylenince apar topar geldim. Saat 22.45 civarındaydı. Bize gelir gelmez baktım durumu iyi değil. Hemen müdahaleye aldık. Müdahale 10 dakika kadar sürdü. Bu arada Bayındır Tıp Merkezi'ni ara***** hazırlık yapmalarını haber verdik. Prof. Dr. Arif Özdemir'le birlikte 5 dakika içinde Bayındır Tıp Merkezi'ne götürdük. Bu arada ambulans içinde sun'i teneffüse devam ettik. Gayet güzel müdahaleler yapıldı. Ama bize geldiğinde de kalbi çalışmıyordu ."

    Çankaya Tıp Merkezi'nde yapılan bu müdahaleler sonuç vermeyince, Alparslan Türkeş korumaları tarafından acil olarak Bayındır Tıp Merkezi'ne saat 23.15 sıralarında getirildi. Nöbetçi Doktor Sertaç Yıldırım'ın yaptığı açıklamaya göre Alparslan Türkeş'in hastaneye getirildiğinde kalbi tamamen durmuştu. Kendisine masaj ve şok tedavisi uygulandı. Yoğun bakımı sırasında bir ara kalbi yeniden çalışır gibi olduysa da alınan bütün tıbbî tedbirlere rağmen Başbuğ Türkeş'in vefatına engel olunamadı.

    Başbuğ Türkeş'in vefat haberi uzun süre doğrulanamadı. Haberin çeşitli televizyon kanallarında duyurulmaya başlamasından itibaren ülkücüler hastane önünde toplanmaya başladı. "Türkeş öldü" haberini kabullenmek istemeyen ülkücüler, hastane önünde dua edip ağladı ve tekbir getirdi. Nihayet Bayındır Tıp Merkezi'nin yetkilileri Alparslan Türkeş ile ilgili acı haberi saat 03.15 civarında resmen açıkladı.

    ...Ve son Başbuğ artık yoktu. Seksen yıllık ömrü sona ermiş, ardında gözü yaşlı milyonlar bırakarak göçüp gitmişti.

    O gece ülkücüler uyumadı. Başbuğlarının ölüm haberini duyan talebeleri ve dava arkadaşları sabaha kadar gözlerini kırpmadan beklediler.

    Alparslan Türkeş'in Tıbbî Ölüm Raporu

    Türkeş'in tıbbî ölüm raporu, Ankara Bayındır Tıp Merkezi'nde hazırlandı. Türkeş'in ölüm raporu şu şekildedir;

    " Sayın Alparslan Türkeş, 4 Nisan 1997 Cuma gecesi saat 23.15'te kalp ve solunum durmasıyla hastanemiz acil servisine getirilmiştir. Derhâl yoğun bakıma alınarak resusitasyona devam edilmiştir. 3.5 saat süreyle yapılan resusitasyona yanıt alınamamıştır. Yapılan nörolojik, kardiyolojik anestezi ve reanimasyon, göğüs hastalıkları muayeneleri, ERA ve EKG tetkikleri ile hastanın ex olduğuna karar verilmiştir.(Karar saati:02.30)

    Doç. Dr. Yaman Zorlutuna (Bayındır Tıp Merkezi Başhekimi), Prof. Dr. Ferhan Özmen (Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Öğretim Üyesi), Doç. Dr. Nuri Özgirgin (Bayındır Tıp Merkezi KBB Uzmanı), Prof. Dr. Arif Özdemir (Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Öğretim Üyesi), Doç. Dr. Nadir Banudak (GATA Kornea Yoğun Bakım Şefi), Prof. Dr. İrfan Sabah(Acil Yardım Hastanesi Kardiyoloji Bölümü), Dr. Murat Sümer(Bayındır Tıp Merkezi Nöroloji Uzmanı), Dr. Serap Bilen Hızek (Bayındır Tıp Merkezi Göğüs Hastalıkları Uzmanı), Dr. Funda Yağcı (Bayındır Tıp Merkezi Anastezi Uzmanı), Dr. Hüseyin Aka (Fatih Üniversitesi Çankaya Tıp Merkezi)."



    Cenaze Merasimi

    MHP Genel Merkezi'nce yapılan açıklamada cenaze merasiminin 8 Nisan 1997 tarihinde yapılacağı duyurmuş ve törenle ilgili programı şu şekilde tespit edilmiştir;

    "Alparslan Türkeş'in cenazesi bugün (8.4.1997) saat 8.30 'da Bayındır Tıp Merkezi'nden alınarak Eskişehir Yolu üzerinden TBMM'ye getirilecek. TBMM'de düzenlenecek törenden sonra Türkeş'in cenazesi MHP Genel Merkezi'nin bulunduğu Karanfil Sokağına götürülecek. Kocatepe Camii'nde kılınacak cenaze namazından sonra Türkeş'in naaşı Meşrutiyet Caddesi, Kızılay, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, Tandoğan ve Beşevler üzerinden toprağa verileceği yer olan Atatürk Orman Çiftliğindeki Anıt Mezar alanına götürülecek"



    Son Yolculuk

    Alparslan Türkeş için 8 Nisan 1997 Salı günü düzenlenen cenaze törenine on binlerce kişi katıldı. Onu son yolculuğunda yalnız bırakmak istemeyen MHP'liler, gerek yurt içinden gerekse yurt dışından Ankara'ya akın ettiler. Ankara, Alparslan Türkeş'e son görevini yapmak ve ebedî yolculuğuna uğurlamak üzere, o tarihî gün için hazırlık yaptı.

    Türkeş'in cenazesine katılmak için gelenlerin çokluğu ve nisan ayı olmasına rağmen, anî olarak bastıran kar yağışı nedeniyle 8 Nisan günü sabaha karşı Eskişehir, Samsun, Konya ve İstanbul yolları tıkandı. Tören için başkente yaklaşık 4 bin civarında araç geldi.

    Türkeş için üç ayrı cenaze töreni düzenlendi. Cenaze töreni için ilk toplanma Türkeş'in naaşının bulunduğu Bayındır Tıp Merkezi önünde oldu. MHP yetkilileri, binlerce partili, Türkeş'in naaşını almak için bildirilen saatten çok önce Bayındır Tıp Merkezi'nde toplanmaya başladı.

    Ankara dışından gelen araçlar, 8 Nisan sabahı saat 03.00'ten itibaren Bayındır Tıp Merkezi önünde ve çevresinde toplandılar. Bayındır Tıp Merkezi'nin Eskişehir yolu üzerinde bulunmasından dolayı, kente bu istikametten gelen yollar saat 05.15'te tamamen trafiğe kapandı.

    Türkeş'in Türk bayrağına sarılı naaşı, saat 8.30'da Bayındır Tıp Merkezi morgundan alındı. Kırmızı-beyaz karanfillerle Türk bayrağı motifi şeklinde süslenmiş bir cenaze arabasına kondu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde düzenlenecek törene götürülmek üzere yola çıkarıldı

    Saat 08.45'te yola çıkan Türkeş'in cenaze arabası, yoğun izdiham nedeniyle, 100 metre ilerideki Eskişehir yoluna ancak 25 dakika sonra saat 09.10'da çıkabildi. Cenaze kortejinin önünde bir partili tarafından taşınan "Türkeş''in posteri yer almaktaydı.

    Bu arada taşınan pankartlarda,



    "Ruhun Şad Olsun Türkün Gerçek Başbuğu"

    "Türkeş Gibi Lider Yüzyılda Zor Çıkar"

    "Başbuğlar Ölmez Yüreklerde Yaşar"

    "Mekânın Cennet Olsun Bilge Başbuğ"

    "Yüce Başbuğ Ülkün İle Yaşayacaksın"

    "Türk Eşsiz, Türk Emsalsiz,Türk Ne Yapar Türkeşsiz"

    "Türk İslâm Âleminin Başı Sağ Olsun"

    "Tanrı Dağı Kadar Türk, Hira Dağı Kadar Müslümanız"

    Yoğun izdiham nedeniyle doğabilecek sağlık sorunlarının giderilebilmesi amacıyla cenaze kortejinin önünde Sağlık Bakanlığı ve Kızılay'a ait 3 ambülans hazır bulundu. Ülkü Ocaklarına ait bir araç da kortejin en önünde polis araçlarıyla birlikte yürüyüş yolunun önünün açılmasına çalıştı.

    Cenaze korteji İnönü Bulvarı boyunca yolun her iki tarafındaki Ülkü Ocaklı gençlerin oluşturduğu güvenlik çemberi arasında ilerlerken, Bursa İl Başkanlığı'na ait bir araçtan da sürekli olarak, "Provakasyonlara karşı dikkatli olunması" yönünde uyarı anonsları yapıldı.

    Tekbir sesleri ve gözyaşları arasında ilerleyen cenaze korteji, Bayındır Tıp Merkezi ile Meclis arasındaki yaklaşık 4 kilometre mesafeyi, 20 dakikalık gecikmeyle 2 saatte alabildi

    Alparslan Türkeş için ilk tören Türkiye Büyük Millet Meclisinde düzenlendi. Buradaki törene, Türkeş'in eşi Seval Türkeş, büyük oğlu Tuğrul Türkeş ile diğer çocukları katıldı.

    Meclisteki törene dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu Çiller, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, DSP Lideri Bülent Ecevit ve diğer partilerin üst düzey yetkilileri de katıldı. Törende Türkeş'in öz geçmişi okunduktan sonra bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.

    Türkeş'in cenazesini taşıyan araç, Meclisteki tören sonrasında saat 11.15'te Çankaya kapısından çıkış yaparak, kortejin önüne alındı ve MHP Genel Merkezi'ne yöneldi. Meclisten parti merkezine doğru yürüyüş sırasında kortejdekiler tarafından tekbir getirildi, "Başbuğ ölmedi, kalbimizde yaşıyor" sloganları atıldı.

    Cenazenin MHP Genel Merkezi'ne getirilmesinden önce görevliler tarafından vatandaşlara, Türkeş kokartları ve üzerinde "Başbuğ Ölmez" yazılı Türkeş posterleri dağıtıldı .

    Kortej saat 11.45 sıralarında MHP Genel Merkezi'nin önüne ulaştı. Cenaze burada yolun her iki tarafında toplanan partililerce tekbir sesleriyle karşılandı.



    Binanın pencerelerinden ve yolda bekleyenler tarafından cenazenin üzerine karanfiller atıldı.

    Cenazenin gelişi sırasında "Başbuğ ölmedi, kalbimizde yaşıyor" sloganları atılarak, tekbir ve salâvat getirildi. Parti genel merkezi pencerelerinden de cenazeyi taşıyan araç üzerine kırmızı karanfiller atıldı, spreylerle gül suları sıkıldı.

    Devlet Bahçeli'nin de bulunduğu Genel Merkez önündeki törende bir konuşma yapan MHP Genel Sekreteri Koray Aydın, herkesin anasını, babasını, yakınını kaybetmenin acısını yaşadığını belirterek, bugün acıların en büyüğünü tattıklarını, "Başbuğlarını kaybettiklerini" söyledi.

    Türkeş'in kendilerine verdiği ülkücü kimliğinin hakkını ödemeye çalışacaklarını bildiren Koray Aydın, "Başbuğum, bugün genel merkez önünde ebedî istirahatgâhınıza uğurlamak için toplandık. Seni başbakan olarak uğurlayamadık. Bizi affet. Sana söz veriyoruz. Hepimiz birlik ve dayanışma içinde olacağız. Türk milleti ve Türk dünyasının başı sağ olsun" şeklinde konuştu.

    Cenaze töreni sırasında kalabalıkta ve parti genel merkezinde çok sayıda kişinin gözyaşlarını tutama***** ağladıkları görüldü. Alparslan Türkeş'in ruhu için Kur'anıkerim okunarak dua edildi. Türkeş'in cenazesi, saat 12.00'de Kocatepe Camii'ne götürülmek üzere Genel Merkez önünden hareket etti

    Cenaze namazının kılınacağı Kocatepe Camii, saat 11.00'den itibaren törene katılmak için gelenlerle dolmaya başladı. Cami avlusunda bekleyenler, Türk ve MHP bayrağı taşıdılar. Camide sürekli olarak Kur'an okundu ve dışarıya da hoparlörle yayın yapıldı.

    Cenaze töreni dolayısıyla cami çevresinde yoğun güvenlik önlemleri alındı. Tören için camiye gelenler, üstleri aranarak içeri alındı ve ambülanslar hazır bekletildi.

    Cami avlusunda birikenlerin musalla taşı çevresine yaklaşmasına izin verilmedi. Önlem alan polis, protokol için katafalk çevresinde boş bir alan kalmasını sağladı. Partili görevliler de polisin bu yöndeki çabalarına destek verdiler .

    MHP Genel Merkezi'ndeki törenin ardından saat 12.00'de Kocatepe Camii'ne yönelen kortej, yaklaşık 10 dakikalık yürüyüşün ardından camiye ulaştı. Cenaze burada yaşanan izdiham nedeniyle bir süre protokol kapısı önünde bekletildi. Daha sonra cenaze arabasından alınan Türkeş'in naaşı, eller üzerinde Kocatepe Camii'ne taşındı ve musalla taşına konuldu.

    Caminin ana kapısı protokol girişleri için saat 11.30'dan itibaren kapatıldı. Dinî tören için çok sayıda bakan, milletvekili, bürokrat ve vatandaşın camiye geldiği görüldü. Cami avlusuna sığmayan vatandaşlar, çevre alan ve sokakları da doldurdular.

    MHP Genel Başkanı Türkeş'in cenaze namazını Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz kıldırdı. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Necmettin Erbakan ve diğer devlet ricalinin camiye gelişleri sırasında çevredeki kalabalık nedeniyle sıkışıklıklar yaşandı.

    Cumhurbaşkanı, başbakan ve diğer protokol mensupları ana kapıdan itibaren oluşturulan polis kordonu arasında tören alanına alındılar. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, saat 12.55'te Başbakan Necmettin Erbakan saat 12.50'de, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller saat 12.58 'de Kocatepe Camii'ne geldiler.

    Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Türkeş'in eşi Seval Türkeş, oğlu Tuğrul Türkeş ve diğer çocuklarına baş sağlığı diledi. Başbakan Necmettin Erbakan da Tuğrul Türkeş'e taziyelerini ilettikten sonra camiye girerek, öğle namazını kıldı. Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller ise, camiye geldikten sonra doğruca Türkeş ailesinin bulunduğu yere gitti. Çiller, Seval Türkeş'e taziyelerini bildirdi.

    Alparslan Türkeş'in naaşının öğle namazından sonra yoğun kar yağışı nedeniyle bir süre için konulduğu katafalktan alınarak, musalla taşına yerleştirilmesi sırasında çok büyük bir izdiham yaşandı.

    Cenaze namazını kıldıracak olan Mehmet Nuri Yılmaz, beraberindeki Fethullah Gülen ile musalla taşının yer aldığı bölüme geçebilmek için büyük çaba sarf etti. Diyanet İşleri Başkanı'nın ardından Cumhurbaşkanı Demirel ile diğer protokol da büyük güçlükle musalla taşının bulunduğu bölgeye ulaşabildiler.

    İzdiham nedeniyle cenaze namazı için güçlükle saf tutulabildi. Cenaze namazı, düzenin sağlanmasının ardından, musalla taşının önünde yüksekçe bir yere çıkan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz tarafından kıldırıldı.

    Tuğrul Türkeş, cenaze namazından sonra babasının naaşı önünde yaptığı konuşmada, Alparslan Türkeş'in Türk neslinin yetiştirdiği büyük devlet adamlarından, bilge liderlerden biri olduğunu ifade etti.

    Türkeş'in cenazesi daha sonra polisler tarafından eller üzerinde taşınarak, tekbir sesleri arasında saat 14.00'te cenaze arabasına konuldu. Cenaze, karanfil yağmuru arasında toprağa verilmek üzere, Atatürk Orman Çiftliği- Emek kavşağına doğru yola çıkarıldı. Cenaze namazı sırasında avluya giremeyen kalabalık bir grubun anıt mezara doğru yürüyüşe geçtiği görüldü .

    Ebedî İstirahatgâha Doğru

    Türkeş'in naaşı polis kordonu eşliğinde Meşrutiyet Caddesi-Atatürk Bulvarı-Kızılay-Gazi Mustafa Kemal Bulvarı güzergâhını takip ederek, Atatürk Orman Çiftliği -Emek kavşağındaki mezar yerine getirildi.

    Yoğun kar yağışı altında yürüyen kortejdekiler, yaklaşık 7 kilometrelik mesafe boyunca tekbir getirerek,"Başbuğ Türkeş" şeklinde slogan attılar. Bu sırada bir araçtan sürekli olarak Kur'anıkerim okundu.

    Bulvar boyunca bazı binalara Türk bayrağının asıldığı görüldü. Bulvar üzerinde bulunan MHP Çankaya İlçe Başkanlığı binasından Türkeş'in cenazesini taşıyan aracın üzerine karanfiller atıldı. Kortejin yürüyüşü devam ederken, anıt mezar yerinde de son hazırlıklar yapılmaktaydı.

    Kortejin arkasından tören boyunca hiç ayrılmayan Devlet Bahçeli ve ülkücüler, kortej ile birlikte saat 15.45'te anıt mezar alanına geldi.

    Aynı zamanda Başbakan Yardımcısı Çiller, İçişleri Bakanı Meral Akşener, eski politikacılardan, Osman Bölükbaşı da Türkeş'in kabrine geldiler.

    Cenaze bulunduğu araçtan partililerce alınarak, mezar yerine taşındı. Cenazenin anıt mezar alanının girişinden kabre getirilmesi 20 dakika sürdü.

    Türkeş'in naaşını defin için tabuttan küçük oğlu ve damadı çıkardılar. Tuğrul Türkeş, naaş mezara indirilirken kabre girerek, babasının cenazesini kendisi yerleştirdi. Türkeş'in eşi ve diğer çocukları da defin sırasında mezarın başında bulundular.

    Türkeş'in naaşı saat 16.03'te defnedildi. Granit mermerden hazırlanan mezar taşında Türkeş'in doğum tarihi 1917 olarak yazılırken, ölüm tarihi boş bırakıldı. Türkiye'nin tüm illerinden, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden, Kırım'dan ve Türkistan'daki Hoca Ahmet Yesevi'nin türbesinden getirilen topraklar Türkeş'in mezarına konuldu .

    Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek'in bir süre önce Türkistan'a gittiğinde, Ahmet Yesevi'nin türbesinde "lâzım olur" diye bir çuval toprak getirdiği ve bu toprağın da Türkeş'e nasip olduğu dile getirildi. Buradaki törene Türkeş'in ailesi, Tansu Çiller, İçişleri Bakanı Meral Akşener, Devlet Bakanları Namık Kemal Zeybek ve Bekir Aksoy, siyasî parti temsilcileri, milletvekilleri, Osman Bölükbaşı ile çok sayıda vatandaş katıldı.

    Görülmemiş bir kalabalığın katıldığı Alparslan Türkeş'in cenaze töreninde güvenliğin sağlanması için 7 bir polis görevlendirildi. Bunun yanı sıra MHP Genel Merkezi ve Ülkü Ocakları Derneği, cenazede düzenin sağlanması için 10 bin ülkücü genci görevlendirdi . Kortejin geçeceği yerlerde 3 ayrı bomba ekibi seyyar olarak görev yaparken, 2 helikopter de havadan kontrolü sağladı.

    Türkeş'in cenazesi Bayındır Tıp Merkezi'nden taşınırken, 4 kilometrelik bir kortej oluştu. Meclis önünde bekleyen büyük bir grup da buradaki törenden sonra korteje katıldı. MHP Genel Merkezi önünde bekleyen grupların da eklenmesiyle, cenazenin Kocatepe Camii'ne götürülüşü sırasında kortej birkaç kilometre daha uzadı. Kortejin geçişi sırasında Türkeş'in naaşı etrafında 5 ayrı polis kordonu oluşturuldu. Türkeş'in cenaze törenini 8 televizyon kanalı canlı yayın yaparak izleyicilerine yansıttı.

    MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde 10 Nisan Perşembe günü gıyabî cenaze namazı kılındı.

    Gıyabî cenaze namazı Türkeş'in doğduğu evin yakınında bulunan Selimiye Camii'ndeki öğle namazının ardından kılındı.

    Ayrıca Londra'da Türk-İslâm Ocağı tarafından da gıyabî cenaze namazı kılındığı öğrenildi.

    Türkeş için Kosova'nın başkenti Priştine'de de bir tören düzenlendi. Kosova Türk Demokratik Birliği (KTDB) tarafından düzenlenen törene çok sayıda kişi katıldı. Törende bir konuşma yapan KTDB Genel Başkanı Erhan Köroğlu, Türkeş'in "Türk birliği" ülküsünün Kosova Türkleri tarafından ebediyete kadar sürdürüleceğini belirtti. Kosova Türk Demokratik Partisi Genel Başkanı Orhan Sait de, " Türk dünyasının en büyük çınarını kaybettiğini" ifade etti. Törenin ardından Priştine Merkez Camii'nde Türkeş için mevlit okutuldu.

    Azerbaycan basını MHP lideri Türkeş'in ölümüyle ilgili haberler, makale ve mesajlara birinci sayfalarda geniş yer ayırdı. Musavat Partisi'nin yayın organı Yeni Musavat gazetesi; "Türkçülüğün yücelen bayrağının inmesine izin vermeyin" başlığıyla bir yazı yayımladı. Yazıda, "Türkeş, dünyasını değiştirdi, ancak O'nun adı Türk milletinin tarihine yazıldı" denildi. Halk Cephesi Partisi'ne yakınlığı ile bilinen Azatlık gazetesi'nde de Azerbaycan'ın Millî Şairi Bahtiyar Vahabzade imzasıyla, "Büyük Türkçü" başlıklı bir yazı yer aldı. Bahtiyar Vahabzade yazısında; " 6 Türk Cumhuriyetinin bağımsızlığını, Türkeş'in şaheseri " olarak niteledi. İktidara yakınlığı ile bilinen Panorama gazetesi ise " Türkeş Allah'ın huzuruna şerefli gitti" başlığı altında Türkeş'in hayatı ve siyasî çalışmalarına yer verdi.

    İngiliz The Guardian gazetesinin Türkeş ile ilgili haberinde de, "Türkiye'nin dalgalı politik yaşamında kitlesini sakinleştirebilen bir sesti " görüşüne yer verildi.

    Alparslan Türkeş'in Son Beyanatı

    Alparslan Türkeş son konuşmasını Almanya'dan döndükten sonra katıldığı partisinin Amasya İl Kongresinde 4 Nisan 1997 tarihinde yaptı. Türkeş konuşmasında; Hollânda ve Almanya'daki ırkçı saldırıları kınadı ve son günlerde yaşanan gerilimlere değindi. Çözüm olarak erken seçimin şart olduğunu ifade den Türkeş şu şekilde konuştu; " Biz lâikliği savunduğumuz için erken seçim diyoruz. Demokratik, hür parlâmenter sistemi savunduğumuz için erken seçim diyoruz. Ayrıca bu ülkede millet, memleket, cumhuriyet, millî hâkimiyet, hukukun üstünlüğü ve seçim sözlerinin kimseyi rencide etmeyeceğini, aksine demokrasinin teminatı olacağına inanıyoruz. Eğer bu olmazsa devletin rejimi ayakta tutması fevkalâde güç olacaktır. Ben yüksek huzurlarınızda tarihten gelen sorumluluğum ile hükûmeti ve parlâmentoyu bir defa daha uyarıyorum. Erken seçim demokrasimizin teminatıdır" .

    Alparslan Türkeş'in Vasiyeti

    "Türk Devletinin yükselişini ve ihtişamını sağlamak. Bunun için de bütün milletle barış içinde yaşamak, herkesi ayrımsız sevmek, İslâmiyet'in ipine ihlâsla bağlanmak" .

    Ülkücü Gençliğin Başbuğuna Cevabı

    "Ey Ulu Kişi,

    Sana söz veriyoruz. Açtığın yoldan bıraktığın Ülkü'de, bize gösterdiğin doğrultuda izinden bir an bile şaşmayacak, ahlâklı, faziletli, kalbi hak ve vatan aşkıyla çarpan ve bu uğurda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan insanlar olacağız.

    Böylece emanet ettiğin ülküyü gergefte nakış işler gibi tüm neslimize işleyeceğiz.

    Dün ATA'ya söz verdiğimiz gibi şimdi sana söz veriyoruz."
#24.10.2007 18:45 0 0 0
  • Allah rahmet eylesin...Paylasimin icin tesekkurle.r.
#25.10.2007 12:33 0 0 0
  • aLpaSLan Türke$ 'e Ait KonuLar BirLe$tiriLdi...
#25.10.2007 15:11 0 0 0
  • ALLAH RAZI OLSUN ARKADAŞIM PAYLAŞIM İÇİN...!ALLAH GANİ GANİ RAHMET EYLESİN...!
#19.11.2007 22:41 0 0 0
  • Başbuğ'uma Allah Gani Gani Rahmet Eylesin.
#15.05.2008 12:45 0 0 0
  • CIA ile isbirligi yapmistir. Dolayisiyla her seyiyle oldugu gibi taninmasini saglayan milliyetci dusunceleri de yalandir.
#13.06.2008 20:45 0 0 0
  • noimage

    İnsanlar vardır ki bulundukları yerde şereftir, İnsanlar vardır ki bulundukları yerleri şereflendirir
#14.04.2009 08:53 0 0 0
  • Hepiniz birer Türk Bayrağısınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin yere düşürmeyin.

    Bölünme kabul etmez, kutsal bir bütün halinde Büyük Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz...

    Emirlere mutlak itaat lâzımdır. Laubali, gevşek, disiplinsiz, metotsuz kimselerle dâvamız yürümez. Her şeyde örnek olmak lâzımdır.

    Millî kalkınmamızı gerçekleştirmek, her Türk ferdini hür yapabilmek için Türk Milletini yeniden kurmak zorundayız. Vatandaşlarımız arasında parti, mezhep, ırk ve bölge farkı gözetmeksizin karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan bağlar dokuyacağız.

    Başarı için muntazam plânlı çalışma yapmak lâzımdır. Son nefesimizi verinceye kadar çalışacağız.

    Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dâva başarıya ulaşamaz.

    Alınan görevleri yapmak ve yapıldığını takip etmek lâzımdır. Millet hayatında başarı devamlılığa bağlıdır.

    Kendinizi küçük görmeyiniz. Sizler büyük kuvvetsiniz. Vazifenizi hiçbir zaman unutmayınız. Kuvvet birliktir. Dâvamızın geleceği birliktedir. Birlik, beraberlik içinde olmaktır.

    Komünist sistemlerde halkın esaret altında oluşunun sebebi bir mülk sahibi olamamasıdır. Hürriyetin tek garantisi mülkiyettir.

    Bizim savunduğumuz Dokuz Işık'çı sistemin hedefi Türk Milletinin her ferdini mülk sahibi yapmaktır.

    İnsanlık âleminin en şerefli bir ailesi Türk Milletidir. Dokuz Işık demek, Türk Ülküsü demektir.

    Türk töresi, Türk ülküsünün ayrılmaz parçasıdır.

    Ülküsüz insan çamurdan farkı olmayan bir varlıktır.

    İslamiyet'i ele alıp Türklüğü inkâr etmek ihanettir. Bunun tersi de aynı derecede gaflet ve ihanettir.

    Türkün en önemli vasfı teşkilâtçılığıdır.

    İnsanlar; yoksulluğa, açlığa, susuzluğa tahammül ederler. Fakat adaletsizliğe, hor görülmeye, aşağılanmaya ASLA müsaade, müsamaha etmezler.

    Ahlâkçılık anlayışımız, Türk Ahlâkı ve Müslümanlık inancından meydana gelmiştir.

    Türk töresinin bir diğer şartı da haddini bilmektir. Haddim bilmek... Ne kendinizi dev aynasında göreceksiniz. Herkese yukarıdan bakacaksınız, ne de kendinizi aşağıdan göreceksiniz, aşağıdan bakacaksınız.

    Türk Töresinin bir şartı da yüksek vazife duygusudur. Vazifeyi her ne pahasına olursa olsun yapmaktır. Diğer bir şart, toplum uğrunda her çeşit fedakârlığı yapmaktır. Millete hizmet yolunda şahsi menfaatlerden, şahsi zevklerden feragattir. Vazgeçmektir. Kişiler kendilerini millet için feda ederler. Türk Milleti'nin büyüklüğü böyle yükselecektir. Onu sizler yaşatacak, sizler yükselteceksiniz. Türk Töresinin en önemli bir gereği de sır saklamaktır. Sır saklamak...

    Bir fikre, bir ideolojiye, kendisinden daha üstün bir fikirle karşı çıkılır. Karşı fikir kaba kuvvetle ezilemez

    TÜRKLÜK bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur.

    Fikir, iman, ülkü aşkı ... İnsanları güçlü yapan bunlardır.

    Türkçüler Günü olan 3 Mayıs (1944) büsbütün ayrı bir düşüncenin sonucudur. İç düşman olan, kılık değiştirerek milletin içine giren ve hükümetin gafletinden yararlanan komünizme karşı Türkçü gençlerin bir uyarma yürüyüşüdür.

    Milletler yabancı kuvvetlerin orduları ve diğer maddi güçleri tarafından yok edilmeden önce, manevi ve fikir güçleri tarafından esaret atına alınırlar. Böyle bir toplumun esir ve yok olması kesin hale gelir.

    Türk Devletinin yenilmez, zinde hayat gücü ve Türk Milletinin teminatı ve istikbali gençliktir.

    Türk aydınları için Batı'nın sığınması olmak bir ideal olarak benimsenmiştir. Milletimiz için bundan korkunç felaket düşünülemez."

    Davalarımızın çözümü kendimize dönmek, sarsılmaz bir birlik halinde el ele vermek ve geceli gündüzlü çalışmaya girişmekle mümkündür.

    Gençliğimizi büyük bir savaş beklemektedir. Bozgunculuğa, tembelliğe, ahlaksızlığa, cehalete, yalancılığa karşı büyük bir savaş.

    Ülkücüler, insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır
#14.04.2009 09:02 0 0 0
  • RAHMETLE ANIYORUM ALLAHIM YATTIĞI YERİ CENNET MEKAN EYLESİN RUHU ŞAD OLSUN.
#31.10.2010 17:41 0 0 0