iğreti bir gülümseme halinde
geldi oturdu dudaklarımızın kıyısına yine yalnızlık
çıkmaz sokaklarında şehrin
küllerden bir heykel olup
yükseldi kentli acılar
nasırlı ellerde yangın artığıydı zaman
sam yelleri esti günden ve geceden
kendini unuttu zifiri bir unutuş
gül oymalı sandığını sırtlanıp
dağlara vurdu kendini bir sahaf dükkanı
sandıktaki parşömenlerde kaldı
o acı acı usul usul kırmızı kokulu sevdalar
-büyüdük, 'adam olduk'
bize sevdasızlık kaldı_
geceleri
semaha durmuş dağ yollarında
yönünü şaşırmış çocuklar şimdi
her sabah
bir sahaf dükkanında açarlar
göz kapaklarını dünyaya
susarlar susarlar susarlar
sam yelleri eser tüm zamanlardan