Yüzüm kayıptır gözlerinde.
Gözlerimde, ışığı karartılmış bir şehir
ve toprağa düşen yağmur damlası günahkar,
doğan güneş suçlu.
Saçı rüzgarda dağılmış bir gökyüzü veriyorum sana.
Tut, karart ve yıldız as karanlığına.
Asmak için karanlığına, yağmursuz bulutlar gelecek sana.
Ve zulüm, tekrardan
cesaretini topla ve kat ömrünü şafaklara.
Bir bağırsan, bir toplasan, bir toplasam...
Toplayamıyoruz!
O, sana rehin yüreğimde,
tüm erken uyanan insanlar da bilir.
Bilirler ki; bozgunum,
her şafak yorgunum.
Lanetli insanlar öksürdü uykularıma.
Bilmem ki
ismim hafızanda durur mu hala?
Şu sıra saati bozuk bir zamandayım.
İliklerimde mevsiminş şaşırmış güller açar.
Ayrıca
süpürülmüş kuş leşleri ayaklarımda...
Düşünürdüm, gözyaşı neden saydam,
kan niye kırmızı,
insanlar niye gece yatardı,
gece niye sessiz, sensizlik niye karanlık?
Bilsem...
...bilsem iyi olurdu işte.
Nefessiz yaşadım bir süre,
yaşanılabildiği kadar.
Aşksız yaşamaya çalıştım,
yaşanılmıyor hiç, boğazın kilitlenir durur her an.
O gülüşünü cenazeme sakla.
Tut bu elleri dipsiz mezarlara,
gözyaşlarımı gözlerine,
gurbetimi vatanına göm....