1896'daki Etiyopya'da koloni kurmak isterken yarı çıplak yerli kabilelere yenilip ardına bakmadan kaçıp komik duruma düşen yeni kurulmuş İtalyan Krallığı çok geç devlet olmanın verdiği dezavantaj ile sömürge yarışına girmek istiyordu. Fransa'nın Tunus ve Cezayir'i, Birleşik Krallığın Mısır ve Kıbrıs'ı Osmanlı İmparatorluğu'ndan alması üzerinde henüz 30 yıl bile geçmemişken, Fas'ta ki imtiyaz hakları da Almanya'nın aleyhine Fransa'ya giderken İtalya çepeçevre sarıldığını hissediyordu. Bunda pek haksız sayılmazdı, çünkü kendisi gibi yeni devlet olmuş Almanya ve Habsburgların hüküm sürdüğü Avusturya-Macaristan İtalya'nın çıkar sahalarına cirit atıyorlardı. Tüm bu Akdeniz çukurunda ele geçirilebilir sadece Tripolitania ve Cyrenica olarak adlandırılan Osmanlı eyaletleri kalmıştı.
İtalya, 1887'de Almanya ve Avusturya-Macaristan, 1890'da Birleşik Krallı, 1900'de Fransa ve 1909'da Rusya ile yaptığı anlaşmalarla ileride yapacağı bir işgal harekatı için izin almıştı, 1911 Agadir Krizi sonucunda Fransa Fas'ın güney kıyılarındaki Agadir koyuna karşılık, Almaya'ya Kongo'da 200.000 km² toprak verince İtalya zamanın geldiğini düşündü.
Osmanlı İmparatorluğu yaklaşık 200 yıldır toprak kaybederek devasa mirasını yok ediyordu, ancak bu köklü imparatorluğun aniden ortadan yok olması batılı devletleri ürkütüyordu, hemen hepsi kendi çıkarlarına olacak ileri bir zamana kadar bu çöküşü erteleme çabası içindelerdi. Oluşabilecek yönetsel boşlukların yanı sıra sonsuz kapitülasyonlarla sömürdükleri devasa bir pazarı da kontrol dışı bırakmak istemiyorlardı.
Yaşlı Osmanlı devleti ise kendi iç ekonomik, siyasi ve kültürel karmaşası içinde batılılaşmaya çalışırken Selanik merkezli İttihat Terakki hareketi, Arnavutluk ve Yemen'deki isyanlar, zaten fiilen işgal edilmiş olan Bosna-Hersek'in Avusturya-Macaristan tarafından, yarı özerk Girit'in Yunanistan tarafından ilhaklarını önleyememişti.
İtalya ise sahil şeridi hariç sıradan bir çöl ülkesi olan Libya için çok istekliydi. Banco di Roma aracılığı ile büyük miktarlarda toprak alarak, buradaki vatandaşlarının haklarının savunulmasını bahane etmeye çalışıyordu.
Osmanlı devleti ise bir görev yerine getirmekten uzak filosunu güçlendirmeye çalışıyordu, 1914'te tamamlanması beklenen 10 adet 342mm topu ile dünyanın en güçlü savaş gemisi olacak Sultan Mehmet Reşat 5 dretnotu 1911'de denize indirilmiş ve bir ya da iki daha yeni savaş gemisi alım planı İtalyanlarca bilinmekteydi.
26 Eylül'de İtalya Bab-ı Ali'ye bir ültimatom vererek Trablusgarp eyaleyindeki İtalyan mülklerine karşı girişilen saldırılar ve bölgedeki huzursuzluklar yüzünden Osmanlı devletini suçluyordu, 28 Eylül'de Bab-ı Ali'den ültimatoma yanıt sert bir şekilde "İtalyan art niyetlerinden bahsedilerek" veriliyordu. Bunun üzerine yangından mal kaçırırcasına, 29 Eylul 1911'de, İtalyan parlamentosu tatildeyken Osmanlı devletine savaş ilan edilir, çünkü Trablusgarp garnizonu geride 3400 asker bırakıp Yemen ve Asır'daki isyanları bastırmaya gitmiştir. Tamamıyla şans eseri olarak buharlı Derne gemisi 20000 Mavzer tüfeği ve 2.000.000 adet tüfek mermisini 25 Eylül'de Trablus'a indirmişti. Ancak bu sadece yerli Berberilere yarayacaktı, çünkü çok geçti. 11 Kasım'da ilk İtalyan birlikleri Trablus'a çıktı.
Deniz güçlerinde üstünlük İtalya'dan yana idi, değişik kaynaklardan edindiği gemileriyle Osmanlı Donanması Beyrut'a yaptığı bir yıllık geziden yeni geri dönmüş, Çanakkale Boğazındaydı. Gemilerin kötü durumu ve yaptıkları gezi sonucu bakıma ve tamirata ihtiyaç duymaları yüzünden donanma İtalyanlarla savaşmak üzere Libya'ya gönderilmek yerine Çanakkale Boğazı'nı ve dolayısıyla Başkenti koruması için atıl kalmıştır.
Savaştan önce ayaklanan İmam Yahya ve İmam İdris'i baskı altında tutmak için Süveyş'e gönderilen Peyk-i Şevket torpido kruvazörü ile 10 adet gambottan, Peyk Süveyş'te İngilizler tarafından enterne edilmiş ve ancak Balkan Savaşı'ndan sonra yurda dönebilmiştir. Gambotlar ile Trablusgarp Savaşı çıktıktan sonra nakliye işleri için kullanılmışlardır.
Serbest kalan İtalyan donanması Akdeniz, Kızıldeniz'de cirit atmış, Preveze, Igoumenitsa, Beyrut ve Konfide limanlarındaki gemilerimize saldırmış, gemilerin bazıları kendi personelince kinistin valfleri açılarak, bazıları ise İtalyan deniz topçusu ateşi ile batırılmıştır.
29 Eylül'de Preveze limanı bir İtalyan filotillası tarafından basılmış, ancak Avusturya-Macaristan'ın İtalyan gemilerinin bu sularda bulunmasından duyduğu memnuniyetsizliği bildirmesi üzerine İtalyan filotillası bu sulardan çekilmişti.
1 Ekim'de Reşadiye(Igoumenitsa)'de Hamidiye ve Alpagot torpidobotları İtalyan deniz topçusunun ateşi ile batırıldı.
2 Ekim'de Kızıldeniz'deki Hüdeyde limanında 4 numaralı motorbot İtalyan muhriplerinin top ateşi ile batırıldı.
5 Aralık'ta Kızıldeniz'e İngilizlerin gözyumması ile geçen Piemonte, Puglia ve Calabria kruvazörüleri ile Artigliere ve Garibaldino muhripleri Akabe'de Haliç gambotunu yaraladılar, gemi sonra personelince batırıldı.
7 Ocak'ta Piemonte, Artigliere ve Garibaldino Konfide limanındaki Kastamonu, Antep, Ordu, Bafra, Refahiye ve Gökçedağ gambotları ile Muha silahlı romorkörünü top ateşi ile batırdılar.
24 Şubat 1912'de Beyrut limanında yatmakta olan Avnillah korveti Garibaldi adındaki İtalyan kruvazörü, Ankara torpidobotu ise kendi personeli tarafından batrıldı, Osmanlı güçleri bu çarpışmada 51 şehit, 19 yaralı vermişlerdir.
17 Nisan 1912'de Paris'teki Rıfat Paşa'nın raporunu doğrular şekilde 12 İtalyan Savaş gemisinden oluşan bir filonun Skiros adası açıklarında görüldüğü istihbaratı İstanbul'u harekete geçirir, eğer gemiler Midilli adasının güneyine yönelirlerse en muhtemel hedef İzmir limanı görünmekteydi, eğer rotayı Midilli'nin kuzeyine çevirirlerse o zaman da hedef Çanakkale olacaktı. 18 Nisan'da İtalyan donanması Çanakkale önlerinde göründü, fakat alarm durumundaki kıyı bataryaları ile karşılıklı top atışlarından sonra esas görevi olan boğaz içinde Nara'da yatmakta olan Osmanlı donanmasına herhangi bir zarar veremeden geri döndü, İtalyan hükümeti bu geri çekilmenin "diğer görevlerin tamamlanması için" olduğunu resmen açıkladı.
Bunun ne demek olduğu sonradan anlaşıldı, 23 Nisan'da Astipalea(Stampalia) adasında bir deniz üssü kurup 5 gün sonra da burayı işgal eden İtalyan kuvvetleri, 4 Mayıs'ta Rodos'u ve Mayıs 1912 ayı içinde de 12 adalar (güney Sporadlar olarak ta bilinir) ele geçirdiler.
Eylül 1912'de batılı devletlerin 1896 Ermeni olaylarından oluşan zararlarını tazmin etmek için Amerika'da inşa edilen Mecidiye ve İngiltere'de inşa edilen Hamidiye kruvazörlerinin kardeş gemisi İtalya'da Ansaldo tezgahlarında inşa edilen Drama kruvazörüne İtalyan hükümetince el kondu ve 1937 yılına dek Libia adı ile İtalyan donanmasında görev yaptı.
18 Ekim 1912'de İsviçre'nin Uşi kentinde imzalanan barış anlaşmasının 2.maddesi Osmanlı imparatorluğu'nun Tripolitania ve Cyrenica'daki, İtalya krallığının da 12 Adalar'daki haklarından vazgeçtiğini ve Libya'daki Osmanlı güçleri çekilir çekilmez 12 Ada'daki İtalyan güçlerinin de çekileceği yazılı olsa da İtalyanlar hiç bir zaman bu adaları iade etmediler ve 2.Dünya Savaşı sonrası 1947'de savaş tazminatı olarak Yunanistan'a devrettiler.
Bu savaşın ilginç hususlarından biri de dünya tarihinde ilk kez İtalyan'ların savaşta uçak kullanmaları ve Osmanlı kuvvetlerinin ilk düşman uçağı düşüren kuvvet ünvanını almalarıdır.