Kaç kez uyandım uykulardan
Ömrümün en güzel dizelerini yazarken rüyalarımda
Avuçlarımda binlerce balık çırpınıp can verirken
Dışarıda çocukluğum gibi yağıyordu kar
Hiçbir zaman hiçbir dizesini hatırlayamadım oysa o dizelerin
Artık çocuk değilim diyorum
Ama susarak ta anlatamıyorum hiçbir şeyi
Ufacık şeyler bile mutlu etmeye yeterdi beni
Şimdi avutmuyor en sevdiğim şarkılar bile,
Soru sormak aklıma bile gelmiyor
Kahramanlık denilmezdi belki adına
Ama yine de sorgulamak çamurlara bulanmış ömürlerimizi,
Sade ve anlaşılır bir Türkçe’yle
Anlatabilirdim nasıl sevdiğimi
Bir dinleyen olsaydı eğer
Söyleyebilirdim en sevdiğim türküleri bağıra çağıra.
Bir söyleyen olsaydı benimle birlikte
Kar yağınca nasıl güzel olur bu şehir bilir misin?
Ve bilir misin ne kadar acımasızdır
Kar tanelerine benzetiyorum kaybettiğim her şeyi
Sıcak rüzgarlarla eriyorum her gün
Sanki hiç yokmuşum gibi davranıyor bu şehir bana
Oysa ben onu sevip de sevilmediğim herkes kadar seviyorum.
Kaç kez uyandım da derin uykulardan
Kağıt, kalem bulamadım yanı başımda
Oysa en güzel dizelerini yazacaktım belki de ömrümün.
Yalnız gözlerini görmedim rüyalarımda
Bir de ellerini tutmadım nicedir,
Oysa sendin bu öldüren zehri salan beynimin ıssız yerine
Sendin imkansızlığı bile bana ölürcesine sevdiren.
Annem bilmez neler geçer aklımdan ikinci kadehimin ardından
Hangi türküleri okurum yollarda çığlık çığlığa
Şimdi anlıyorum ki
Gözlerini düşünmeden de şiir yazabiliyorum artık
Hayal etmeden de bir gün ellerini tutabileceğimi
Yeter ki düşmeye görsün içine o ateş...