15 Kasım 1942 tarihinde, Birleşik Devletler ordusunun üniformasıyla yanımda duran genç adama Evet dedim. Nikahımızdan tam sekiz ay gibi kısa bir süre sonra II. Dünya Savaşına katılmak üzere askere çağrıldı. Bilinmeyen bir süre için, Pasifikin bilinmeyen bir yerine gidiyordu.
Genç kocam giderken, her gün birbirimize yazacağımıza söz verdik. Birbirimize yazacağımız her mektuba bir sayı verecektik, böylelikle kaybolan bir mektup olursa, bilecektik. Her gün birbirimize yazdığımız için, Seni Seviyorumdan başka bir şeyler bulmanın pek de kolay olmadığını anlamıştık.
Fakat her mektupta Seni Seviyorum sözcükleri muhakkak yer alıyordu.
Orduda diş doktoru olarak çalışan genç kocam savaşın ön saflarındaydı. Fakat, ister Aleut adalarında olsun, ister Okinawada ya da Filipinlerde, bana yazacak zamanı muhakkak yaratıyordu. Bazen sadece yazmaya değil, bulabildiği malzemelerle bana değişik armağanlar hazırlamaya bile zaman yaratıyordu.
Filipinlerdeki savaşta ateşkes zamanlarından birinde, sapının bir tarafına adımı, diğer tarafına da Filipinler 1944 kazıdığı maun ağacından kendi elleriyle bir mektup açacağı yapmıştı. Mektubunda da, gönderdiği mektupları o açacakla daha kolay açabileceğimi yazmıştı. 50 yıldın daha uzun bir süre geçmesine karşın, o mektup açacağı hala masamın üzerinde durur ve onu hala mektuplarımı açmak için kullanırım, her ne kadar şimdiki mektuplarım o yıllardaki kadar önemli olmasa da.
Bazen mektup almadığım günler, hatta haftalar bile oldu. O zamanlar, hiç şüphesiz kocamın sağlığından endişeleniyordum. Birliğindeki askerlerin çoğu ölmüştü. Fakat çok geçmeden mektuplar birikmiş halde yine elime geçiyordu. O zaman ben mektupları tarih sırasına göre düzenledikten sonra okumaya başlıyordum. Fakat, maalesef her mektup Ordu tarafından sansür ediliyor ve karalanmış bölümleri tahmin etmeye çalışıyordum.
Kocam Hawaaideyken yazdığı mektupların birinde benden ölçülerimi istedi. Adada yaşayan ünlü Çinli terzilere benim için ipek pijama diktirecekmiş. Ona 34-24-36 olarak ölçülerimi (Ah! Ne günlermiş...) gönderdim. Mektup kocamın eline geçmişti, ama ölçülerim sansüre uğramıştı. Sanırım kocama gizli bir şifre gönderdiğimi düşünmüşlerdi. Yine de, pijamalar üstüme tam uydu.
1945 Kasımında savaş sona erdi ve kocam eve döndü. Birbirimizi iki yol dört aydır görmemiştik. Bütün bu süre içinde sadece bir kez telefonda konuşabilmiştik. Fakat birbirimize her gün yazacağımıza dair verdiğimiz sözü tutmuş ve her birimiz 858 mektup yazmıştık bu da savaş süresince tam 1.716 mektup etmişti. Kocam savaştan döndükten sonra, San Franciscoda çok küçük bir apartman dairesi bulabildik. Bu kutu gibi eve sığmamız çok zordu ve üzülerek bütün mektuplarımızı attık. Savaş sona erdikten sonra bir-iki gün dışında hiç birbirimizden ayrı kalmadık ve bir daha birbirimize yazma şansımız olmadı.
Fakat koca, evliliğimizin ilk yıllarında bana göstermiş olduğu tüm sevgiyi ve şefkati ömrü boyunca çocuklarımıza ve torunlarımıza gösterdi. Evliliğimizin 53uncu yılını kutladık. Her ne kadar evliliğimizin ilk yıllarında birbirimize yazdığımız o mektupları koruyamadıysak da, aramızdaki sevgi yüreklerimize kazılı olarak sonsuza dek sürecek.