Endise, korku, güvensizlik yasiyor mu? "Ya giderse?" diye titriyor mu içleri? Yollara daliyor mu gözleri? Iç çekerken çok aglamis bir çocuk gibi titriyor mu gögüsleri? Aldiriyorlar mi karsilarindakinin suskunluguna? Affediyorlar mi? Susuyorlar mi? Bekliyorlar mi? Yalnizliga inat, inen aksam sonrasi elektrik dügmesine uzanan elleri, tanir mi sabretmenin kederini? Konusamamak canlarini sikar mi onlarin da? Sormak isterken soramamak, kosmak isterken kosamamak bogar mi onlari da? Dün sabah birden bunlar geldi aklima. Sevdigim birkaç adam vardir. Akillarini severim. Kalplerini severim. Dünyaya baktiklari kapilari severim. Kalem tutan ellerini severim. Güzel gülen gözlerini severim. Geçtim karsilarina, her birine sordum bu sorulari... Biri dedi ki "Ne diyorsun sen, erkek incinmez mi?" Öbürü "Ahhh!" dedi, "Ah acir elbette kalbi erkegin". Digeri ise "Olur mu hiç? Insan degildir kalbi incinmeyen." O zaman neden anlasamiyoruz peki? Nedir yani bu kadar benzer kederler yasarken paylasamadigimiz? Biri "Bilsem..." diye sustu. Öbürü "Erkekler de yasiyor ama kadinlar sürdürüyor" dedi. Digeri "Birbirimizi tanimiyoruz. Sir haline geliyoruz, getiriyoruz kendimizi. Hem bu ülkede kadin erkek birbirini taniyali 150 yil oldu. Insanlik tarihini düsünürsek çok kisa bir zaman bu. Biliyor musun kendimi inciterek sorunlari halletmeye çalisiyorum galiba" Yani... Aslinda... Benim çok sevdigim bu üç adam da ayni içtenlikle "ah" etse de neden birbirimizden ayri düstügümüze üç ayri yanit verdiler. "Neredesin? Kiminlesin? Ne yapiyorsun?" Sormasalar su sorulari kadinlar... "Erkekler de merak eder evet. Ama bir yasama biçimi haline getirmezler bunu. Yani kadinlar o kadar çok soruyor ki ayni sorulari, bir bagimlilik haline geliyor bu onlarda. Sonunda erkek nerede oldugunu söylemekten bikiyor ve durmadan sevildigini duymak isteyen kadinin içtenliginden süpheye düsüyor. Kendini sakliyor belki de... Velhasil akil sir ermiyor bu islere. Yorulmusum ben artik." Böyle dedi içlerinden biri... Sonra yazimi yazmadan en uzaktakini aradim. "Sen" dedim "Tanidigim incinme esigi en yüksek erkeklerden biri gibi durursun... Anlat bana, neden uzaktayiz bu kadar?" Anlatti... "Kavaklar" sarkisini dinlerken aglayan bir erkek gördügümde anladim, bir erkekle ayni ateste yaniyordu kadin kalplerimiz. Biz atesin gücünü ölçerken unuttuk atesin devami için ugrasmayi... "Beni ne kadar seviyor? Tas kalbi hiç mi acimiyor? Kim daha çok özlüyor?..." Suskunluktan belki de incinmektendi... Bu yazinin sonuna gelmistim ki Can Dündar'i okudum. Her hafta yazdigi dergide. "Suskun" yazisinin basligi... Bugün yazimin sonu baska bir sayfada bitiyor. Can Dündar'in Ada'sinda... Iclal Aydin