Kendi kendinizi yönetebilmenin genel sarti hata yapmamak, hataya yol açacak sekilde ilerlemektir.
Önce kararli yürümelisiniz. Kararsiz bir yolcu herkes kendi yönünde götürmek ister. Baskalarini size katacak bir kararlilik içinden olmazsaniz siz baskalarina katilirsiniz. Ilk büyük hata budur: Kararsizlik! Sürekli çalisma içinde olmamak bir baska büyük hatadir. Bos birakacaginiz her olan, baskalari için müdahale olani olacaktir.
Insan iliskilerindeki rotalar kendi üzerimizdeki hakimiyetimizi tehdit eden en ciddi hatalardandir. En basta suna karar vermeli: Insanlarla iliskilerimizde nasil bir yol takip edecegiz? Böyle bir karar aldiktan sonra tavizsiz uygulanmalidir. Bizim bu konuda söyleyecegimiz sadece sudur. Insan iliskilerinde sevgi, sabir hosgörü vazgeçmeyecegimiz üslup olmalidir.
Okul çagi çocugun ailesinden çikip dis dünyaya açildigi; toplumsal çevreye iyice karistigi bir dönemdir. Bu dönem ergenligin baslangici sayilan 11-12 yaslarinda sona erer. Bu dönemde çocukta cinsel kimlik belirlenmistir. Kizlar kiz olma erkekler erkek olma özelliklerini almislardir. Çocukta iyi ile kötüyü birbirinden ayirma söz konusudur. Çocugun bagimliligi azalmis, artik anne yavas yavas eksen olmaktan çikmistir. Bu dönemde oyunlar devam eder. Çocuklar oldukça canli ve hareketlidirler. Birbirleri ile sürekli yaris içindedirler. Filmlerden özenip kendi baslarina çeteler kurarlar, oyun diye kavgalara girisirler. Kisaca bu dönem beceri duygusunun gelistigi dönemdir. Pul biriktirme, oyuncaklari bozma ve tamir etmeye çalisma, evdeki aletlere ilgi duyma.... gibi davranislar görülür.
Çocuklar basarma zevkini tattiklari zaman kendisini ise yarar bir varlik olarak görür. Övülmek, kabul edilmek ve begenilmek çocuklara mutluluk verir. Eger çocuk basarisizsa ve basarisizligi sürekli yüzüne vurulmussa çocukta asagilik duygulari olusur. Kendisini yetersiz, degersiz bir birey olarak algilar. Arkadaslari içinde de bu duygular belirir ve çocuk içe kapanir.
AILE
Aile çocuga ne saglar?
TEMEL GEREKSINIMLARI: Beslenme, barinma, korunma, sevilme, egitilme. Temel gereksinimleri karsilanan çocuk saglikli çocuktur.(gerek fiziksel, gerek ruhsal yönden)
Çocuk keskin bir gözlemcidir. Anne baba iliskilerini, kardesleri ile olan
iliskilerini tüm yönleri ile gözden geçirir. Bunlardan sonuçlar çikarir ve duruma iliskin tepkilerde bulunur. Bu nedenle esler arasindaki uyumlu sicak iliskiler çocuk üzerinde çok etkilidir. Gergin ve sürtüsmeli iliskiler çocugun saglikli bir kisilik gelistirmesini engeller. Esler arasindaki geçim ya da geçimsizligin çocuga yansimasi oldukça etkilidir. Tabii aile içindeki olumsuz yasantilar çocukta olumsuz kisilik olusumuna ya da olumsuz davranislara neden olacaktir. Özellikle çocuklarin kisilik gelisiminde önemli bir nokta da anne baba tutumlaridir. Buna geçmeden önce evdeki iliskilerdeki düzensizlik, esler arasindaki kavga ya da tartismalarin asiri durumu çocugu zedeler. Bu nedenle mümkün oldugunca evdeki tartismalarin çocuga yansitilmamasi gerekir ya da yapici tartismalar yapilmalidir.
AILENIN KISILIK GELISIMINDE ETKILERI
Olumlu olumsuz anne baba tutumlari ve çocuga etkisi:
1) Baskici ve kabul edici tutum:
Bu tür anne ve babalar çocugun sosyal yasantisini kontrol altina alirlar. Oyun arkadaslarina ve seçimlerine hep müdahale ederler. Bu tür çocuklarda:
-Gelisim geriligi
-Uyumsuzluk
-Anne babaya asiri bagimlilik
-Asagilik duygusu
-Korkular olusur.
Kimi hirsli anne ve babalar çocuklarin yetersizliklerini hos görmezler. Yeteneklerini ve kapasitelerini zorlamaya çalisirlar. Yetenek ve kapasitelerinin üzerinde basari beklerler. Bu durumda çocuklar asiri gayretli ve hirsli olurlar. Küçük basarisizliklar altinda ezilirler. Bu durumda yine asagilik duygulari ve basarisizlik korkulari olusur.
2) Baskici ve reddedici tutum:
Bu tür anne ve babalar ilgisiz sevgisiz, dayak atma suretiyle reddedici tutum içine girerler. Çocuga bagimsizlik vermezler. Asiri yasaklar koyarlar, asiri koruyucu davranislarda bulunurlar. Buna karsilik çocuklarda:
-Hirsizlik
-Yalancilik
-Utangaçlik gibi durumlar görülebilir.
3) Reddedici tutum:
Bu tür anne ve babalar çocuklarina karsi ilgisiz ve ihmalcidirler. Gevsek ve tutarsiz disiplin uygularlar. Çocuklarini kendi hallerinde birakirlar. Bu durumda çocuklarda :
-Otoriteye karsi gelmek
-Kötü, olumsuz davranislarda bulunma gibi dikkât çekmeye yönelik davranislar görülür.
4) Tabii ve kabul edici tutum:
Bu tür davranislarda bulunan anne ve babalar çocuklarinin olmayacak isteklerini kabul ederler. Çocuklarinin kusurlarini görmezden gelirler. Basarilarini sürekli överler. Kisacasi çocuklarini simartirlar. Simartilmis çocuklarda:
-Sinirlilik
-Uykusuzluk
-Tirnak yeme
-Yatagini islatma
-Duygusal açidan gelisememe sonucu bebeksi davranislar görülür.
-Paylasmaktan hoslanmazlar, öfke nöbetleri, aglama, hastalik numaralari görülür.
-Iste bu yollarla istediklerini elde etme çabasina girerler.
5) Demokratik tutum:
Çocuklara sartsiz sevgi gösterilmelidir. Onlarin kisiliklerine ve bagimsizliklarina saygi göstermek gerekir. Normal basari beklemek sureti ile çocuklari kabul etmek gerekir. Demokratik anne ve babalar çocuklari ile dürüst iliski içindedir. Onlara sorumluluk verirler. Sefkatli ve tutarli bir disiplin anlayislari vardir. Bu durumda çocuklarin kendilerine güveni artar ve daha gerçekçi olurlar. Burada disiplindeki amaç çocuga davranislarinin düzenlenmesini saglayarak kendi kendisini yönetme yetenegini kazandirmak olmalidir. Bir baska degisle çocuk dogru olanla olmayani ayirdetmesini ögrenmelidir. Çocuk egitiminde hiçbir zaman ceza korku araci olarak kullanilmamalidir. Etkili ceza yöntemleri uygulanabilir. Ödülle dengeli olmalidir. Anne baba çocuk arasinda güven anlayis olmalidir.
Temelinde sevgi olan hiçbir egitim basarisizliga ugramaz.
Pestallozi
ARKADASLIK
Arkadas iliskileri çocugun evde karsilanmayan en önemli gereksinimlerinden birisidir. Arkadas edinmek, bu iliskiyi sürdürmek büyük bir olgunluk istiyor. Bu nedenle bir kimsenin ruhsal olgunlugu arkadaslarina bakarak saptanabilir. Gerçekten çocuklugun en agir ruhsal bozukluk diyebilecegimiz içe-kapaniklikta en önemli faktör çocugun arkadas ortamina karismamasi, arkadassiz olmasidir. Kimi aileler çocuklarinin yasitlari ile oynamasini istemez, bunu engeller. Çocuguna ham ana hem baba hem arkadas olma düsüncesine girerler. Çocugunu gezdirir, onunla oynar. Bu yanlistir. Çünkü çocuk gerek okul ortaminda gerek diger sosyal çevrelerde arkadasliklar kuramaz yine eve döner ve içe kapanir. Böyle ana babalar çocugunun disarida çocugunun kötü seyler ögreneceginden, düsüp yaralanacaklarindan korkarlar ve sürekli çocuklarina müdahale ederler.
Kimi ana babalar da çocuklarinin arkadas iliskilerini engellemezler. Ancak her adim basi karisir. Kiminle oynayip oynamayacaklarina karisir. Bu tür çocuklarda daha sonraki dönemlerde arkadaslik kurmada güçlük çekerler. Bu çocuklar hep baskalarina göre hareket ederler, pasif ve kendilerine güvensiz olurlar. Saldirgan egilimli çocuklar da sürekli arkadaslari ile çekisme içine girerler. Bencil olurlar.
Cinsel kimligini kazanmakta güçlük çeken bir erkek çocuk ya hep kiz çocuklari ile ya da kendi yasindan küçüklerle oynamayi tercih eder. Dolayisiyla ana babaya düsen görev eger gerçekten çocuklarini iyi egitmislerse çocugunun kötü arkadaslarla birlikte olacagindan endise duymamalidirlar. Bir bakima arkadassizlik kötü arkadas edinmekten daha kötüdür. Eger çocugun arkadasliginda aksamalar görülüyorsa arkadaslarin asiri bagimliysa problem ev içindeki bir eksiklikten kaynaklaniyor demektir. Sonuçta çocugun arkadas seçimi yine anne baba denetiminde olmalidir. Ancak bu durum çocuga sezdirilmemelidir. Zaten basarili, iyi egitim almis çocuklar daha kendine güvenli, daha disa dönük ve arkadas iliskilerini dengelemis olur.
ETKILI ÇALISMA DAVRANISININ KAZANDIRILMASI
BASRISIZLIK NEDENLERI:-Nasil çalisacagini bilememe:
Çocuk derse motive olamamistir. Kitaplarini defterlerini kullanmasini
bilmiyordur ya da ödevlerini yapamiyordur. Ev ödevleri çocuklarin en önemli
sorumluluklaridir. Çocuga bagimsiz olma becerisini kazandirir.
-Ögrenme sorunlari:
Kimi çocuk daha agir daha geç ve güç ögrenir.
-Psikolojik problemler:
Nasil önlenir:
-Uygun çalisma ortamini saglamak
*Çalisma odasi ya da kösesi
*Düzenli bir ortam
*Sessiz bir ortam
*Isik düzeni
*Programli çalisma ( kimi çocuklar günün belli saatlerinde daha verimli olurlar. Bu zaman saptanarak çalisma saatleri belirlenmelidir. Bu çalisma saatleri arasinda mutlaka 10-15 dakikalik dinlenme araliklari konmalidir. Ayrica mevsimlere göre de ders basarisinda düsmeler görülebiliyor.
-Öne çikarilmis üstün olma duygusu:
Beceri duygusunun kazanildigi dönemdir. Hiçbir ögrenci basarisiz degildir. Her ögrencinin belli yetenekleri var. Öncelikle bu yetenekleri kesfetmek gerekiyor. En küçük basarilar bile desteklenmeli, yüceltilmelidir. Çocuk beceri duygusunu hissetmelidir.
-Ögrenmeye ve çalismaya karsi olumlu bir tutum sergileme:
*Çocuklara karsi olumsuz ve suçlayici ifadelerden kaçinilmalidir.
*Bos laflarla sen çalismazsin.
*Bunlari kafana nasil sokacagiz?
*Anlamiyorsun, aptalsin!.....
gibi sözler yanlistir. Bunlarin yerine:
Çok çalisman gerektigi anlasiliyor ya da Yapacak çok seyin olmasi çalisma azmini kirabilir.gibi olumlu cümlelerin kurulmasi etkili olabilir.
Ev ödevleri çocuklar için çok önemli bir sorumluluktur. Bu nedenle ev ödevi yaparken çocuklara yapilan asiri yardim iyi degildir. Sadece yönlendirici olmakta fayda vardir. Çocuklara ev ödevlerini yapmalari için sürekli hatirlatma, azarlama yapilmamalidir. Çocuklar ev ödevlerinin çok olmasindan yakinabilirler. Bu sikayet kabul edilmeli, dinlenmeli ancak tartisilmamalidir. Bu sikayetlere anliyorum senin için gerçekten zor geliyor.denilebilir bu tür ifadeler çocugu anladigimizi gösterir.
Çocuklar mutlaka okumalidir. Mutlaka basucunda kitaplar bulundurulmalidir ve okumak çocuklara özendirilmelidir. Buradaki amaç çocuklarin duygu ve düsüncelerinin kolaylikla ifadesini saglamaktir.
Ailenin kullandigi olumsuz ifadeler çocugun çalisma azmini kirar.
Kesinlikle çocugun basarisi diger çocuklarla kiyaslanmamalidir.
Ders çalisma aliskanliginin kazandirilmasinda ödül yöntemi kullanilabilir. Ancak ödüller maddi olmaktan çok manevi olmalidir.
Her zaman yapici ifadeler kullanilmalidir. yapamayacagim yerine yapacagim basaramayacagim yerine basaracagim... gibi
Bir profesör sosyoloji sinifindaki ögrencilerini Baltimore sehrinin kenar mahallelerine göndermis ve o bölgede yasayan 200 erkek çocugunun durumlarini arastirmalari ve her bir çocugun gelecegi hakkinda bir degerlendirme yapmalarini istemisti.
Ögrenciler hemen hepsi bu çocuklarin gelecekte hiçbir sanslarinin olmadigini dile getirmislerdir.
Bundan tam yirmi bes yil sonra bir baska sosyoloji profesörü tesadüfen bu çalismayi buldu ve ögrencilerden bu projeyi sürdürmeleri ve ayni çocuklara ne oldugunu arastirmalari istedi. Ögrenciler o bölgeden tasinan ya da ölen 20 çocuk disindaki 180 çocuktan 176’sinin olaganüstü bir basari gösterip avukat doktor ya da is adami olduklarini ortaya çikardilar.
Profesör çok etkilenmisti ve bu konuyu izlemeye karar verdi. Birer yetiskin olan o çocuklarin hepsi o bölgede yasadiklari için her biriyle bulusma sansi oldu “o kosullarda nasil bu kadar basarili oldunuz?” sorusuna verdigi cevap hep ayniydi : mahalle okulunda bir ögretmenimiz vardi onun sayesinde
Profesör bu ögretmen i çok merak etmisti hala hayatta oldugunu ögrendigi yasli ögretmenin izini bulmasi zor olmadi kendisini ziyaret etmek için evine kadar gitti. Karsisinda yillarin yüzüne ekledigi kirisiklara ragmen hala dinç duran bir yasli kadin buldu. Merakla yasli kadina bu çocuklari kenar mahallelerden kurtarip basarili birer yetiskin olmalarini saglamak için kullandigi sihirli formülün ne oldugunu sordu. Yasli ögretmenin gözleri parladi ve dudaklarinin kenarinda bir gülümseme belirdi:” çok basit” dedi, “ BEN O ÇOCUKLARI ÇOK SEVDIM”
Karen Horney, günümüzün insanini böyle tanimliyor: “Kaygilari nedeniyle davranislari, kisiligi nevrotik özellikler kazanmis kisi!”
Insanin günümüzdeki kaygilari için öyle çok neden var ki…
Kendimize iliskin kaygilar, çevremize iliskin kaygilar, kimi zaman dünyanin gidisine iliskin kaygilar yakamizi hiç birakmaz.
Son birkaç ay içinde hepimizi saran “deprem kaygisi” neredeyse gerçek bir ruh sagligi sorununa dönüstü. Hepimiz birer deprembilimci kesildik, fay hatti nerelerden geçiyor, deprem nerelere yakin, kaç siddetinde deprem nasil etkiler gibi sorular açik kaygilara dönüsüyor.
Deprem olayini asarsak eskisiyle yenisiyle kaygilar gene pesimizde, gene içimizde.
Iyi de, hep kaygiyla yasanmaz. Aslinda kaygiyla yasamak dünyanin en zor islerinden. Onun için de insanlar “kaygidan kurtulmanin” yollarini ariyor.
Kaygidan kurtulmak, bilissel düzeyde buna uygun bilgi, bilinç, duygu donanimiyla olabilir. Hem akademik zekânin hem de duygusal zekânin bu anlamda egitilmis olmasi “kaygiyi pozitif yasamaya” dönüstürebilir.
Bunun için “dört adimli bir strateji” uygulamak gerekiyor:
1. Adim: Kaygiyi tanimak, varligini bilmek.
2. Adim: Kaygiyi olusturan olgular, kosullar, kisilerle ilgili olarak degisik seçenekler olusturmak.
3. Adim: Bu seçenekleri tartarak yapilmasi gereken is konusunda karar vermek.
4. Adim: Verilen karar dogrultusunda harekete geçmek ve sorumluluk almak.
Bir deprem tehlikesinden girilecek sinava, çocugumuzla ilgili sorundan isimizle ilgili kaygilara kadar uygulamamiz gereken yol budur. Ancak her duruma özgü “yapilacak isler programi” elbette farkli olacaktir.
Ama pek çok insan için “kaygidan kurtulmak” kolay degildir. Bu durumda insanlar kendileri için “kayginin verecegi sikinti ve acilardan kurtulma yollari” olarak dört temel yol seçerler. Karen Horney’in üzerinde durdugu dört temel yol sunlardir :
1. Kaygi uyandiran olguyu ussallastirma:
Çocugumuzun atesi çiktigi zaman “kaygilaniriz.” Bir yandan da çocuklarin atesinin çabuk çiktigini, hemen telaslanacak bir sey olmadigini biliriz, ama “kaygilanmaktan kendimizi alamayiz.” Bu kaygiyi ussallastirarak (akla uygun duruma getirerek), çocugumuzun atesinin yükselmesinin çok kötü bir hastaligin isareti olabilecegini söyler, telasimiza hakli bir gerekçe buluruz.
Pek çok kaygimizi bu biçimde ussallastirarak “kaygimizin bizde yaratacagi sikintiyi hakli kilmaya” çalisiriz.
2. Kayginin varligini inkâr etmek :
Insanlar kendilerinde kaygi uyandiran herhangi bir seyi “inkâr ederek” bu kaygidan kurtulmaya çalisirlar. Isyerinde herkes için var olan bir “isten çikarilma” riskinin uyandirdigi kaygiyi, kisi “benim için hiçbir sey yok” diye inkâr ederek uzaklastirir. Bu biçimde “inkâr ederek kurtulmaya çalistigimiz” pek çok kaygimiz vardir. Insanlar kimi zaman çok yakinlarindaki bir tehlikeyi bile “görmeyi inkâr ederek” kurtulmaya çalisirlar. Alman demokratlari da “fasizm tehlikesini görmezden gelerek” kendilerini rahatlatmak istemisler, ancak fasizm gelince kendilerini kurtaramamislardir.
Burada dikkati çeken bir nokta da, tehlikenin yarattigi kaygi ne denli yüksekse inkâr da o denli siddetli olmaktadir.
3. Kaygiyi uyusturma yollari :
Bu yollarin basinda en çok bilinen “alkol kullanma”, “uyusturucu kullanma” gelir. Dünyada giderek artan alkol ve uyusturucu kullanimi “kaygiyi uyusturma” ile dogrudan baglantilidir. Ancak uyusturma yollari sadece bunlar degildir.
“Ise asiri düskünlük” de kaygiyi uyusturmanin çok uygulanan bir yoludur. Cumartesi pazar günleri de çalismak, yaz tatili yapmamak, ise asiri düskünlük, kaygiyi uyusturmanin hem de yüksek ödüllü bir yoludur.
Normal disi uyku uyumak da kaygiyi uyusturmanin bir yoludur. Burada dikkati çeken, çok uyudugu halde kisinin kendisini dinlenmis hissetmemesidir.
Cinsel edimler de kaygiyi uyusturmanin bir yolu olarak kullanilir. Asiri cinsellige düskünlük, ratsgele cinsel iliskiler, buna karsin doyumsuzlugu engelleyememek, sinirlilik, bu tutumun kaygidan kurtulmayla ilgili oldugunu ortaya koyar.
4. Kaygi uyandiran her seyden kaçinmak :
Toplumda bu konunun sik görülen örnekleri “bende bir sey bulurlar” kaygisiyla gerektigi halde doktora gidememek, dis hekiminden kaçinmaktir. Pek çok insan yapmasi gereken isleri, duydugu kaygi nedeniyle yapamaz duruma gelmektedir.
- Kaç yildir benim yanimdasin?
- 20 yildir efendim
- Bu zaman süresince benden ne ögrendin?
- Hiçbir seyle degismeyecegim yedi gerçek ögrendim.
- Ömrüm seninle geçtigi halde topu topu 7 gerçek mi ögrendin?
- Evet.
- Söyle bakalim öyleyse neler ögrendin?
- Baktim ki herkes bir seyi dost ediniyor, ona gönül verip baglaniyor. Ancak, bunlarin hemen hepsi insani yari yolda birakiyor. Ben ise, beni hiç birakmayacak, ölümden sonra bile benimle gelecek seyleri aradim. Ve dost olarak iyilikleri seçtim kendime. Ki, onlar sonsuz bir yükselme yolculuguna çikmis insanoglunun hiç tükenmeyecek azigi ve en gerçek dostlaridir.
- Çok güzel, ikincisi ne bakalim?
- Baktim ki, insanlarin bir çogu geçici dünya degerlerine dört elle sarilmis onlari koruyor, kasalarda sakliyor, kaybolmamasi için her çareye basvuruyor. Kimi zenginligine, kimi güzelligine, kimi ününe tutunmus simsiki, onlari elden çikarmamak için
çirpinip duruyor. Oysa ben varligimi ve bütün isteklerimi O"na satip, gönlümü yalniz O"nun sevgisine açtim.
- Devam et!
- Insanlarin üstün olmak için birbirleriyle yaristiklarini gördüm. Ancak bir çogu üstünlügü yanlis yerlerde ariyor ve birbirinin üstüne basarak yükselmek istiyordu. Bunun üzerine üstünlügü geçici dünya degerlerinde degil, akil ve ahlâkça yükselmekte, kötülüklerin her çesidinden el etek çekip, iyiliklere vasita olmakta aradim.
- Güzel.
- Yine baktim ki, insanlar sabahtan aksama birbirleriyle ugrasiyor, bos yere hayati zehir ediyorlar kendilerine. Bütün bunlarin
benlik, bencillik ve çekememezlikten ileri geldigini gördüm. Ve gönlümü bu kirlerden aritarak, herkesle dost olup, huzur ve güven içinde yasamanin yolunu buldum.
- Sonra?
- Nedense herkes hatasinin sebebini hep dista ariyor ve baskalarini suçlamak yoluna sapiyordu. Böylece suçlarinin örtüsü altina saklaniyordu. Oysa insanin basina ne geliyorsa kendi yüzünden ve kendi eliyle geliyordu. Bunu bilip yalniz kendimle cenge girerek, nefsimin iradesine uymamaya ve vesvese verenin agina düsmemeye çalistim.
- Dogru. . .
- Baktim ki insanlar su bir lokma ekmek ve dünya geçimi için helal haram demeden, her türlü hakki çignemekten çekinmiyorlar. Hem baskalarinin hakkini alip onlari yoksul birakmakla, hem de bu haksizligin azabini agir bir yük gibi vicdanlarinda tasimakla iki kere kötülük etmis oluyorlar. Oysa dogru yasanildiginda ve hakça bölüsüldügünde dünya nimetleri insanlara yeter de artardi bile.
- Ve yedinci?
- Yedinci olarak sunu gördüm ki, insanlar bir seye dayanmak ve güvenmek ihtiyacindadirlar. Kimi zenginligine, kimi güzelligine. . .
Bunlarin hepsi de bir süre sonra yikilacak egreti desteklerdir. Ben ise yalniz O"na siginip yalniz O"ndan yardim diledim.
Ve bunun karsiligi sonsuz bir güven oldu.
- Seni tebrik ederim evladim. Ben de yillar yili bütün din kitaplarini inceledim.
Hepsinin bu yedi gerçek etrafinda döndügünü tespit ettim .
1. Seni sen oldugun için degil, seninle birlikte oldugumda ben oldugum için seviyorum.
2. Hiç kimse gözyaslarini hak etmez, onlara layik olan kisi ise seni aglatmaz.
3. Sen istediginde sana asik olmamasi, sana asik olmadigi anlamina gelmez.
4. Gerçek arkadas, elini tutan, kalbine dokunandir.
5. Birisine yabancilasmanin en kotu biçimi yaninda oturuyor olup ona hiç bir zaman ulasamayacagini bilmektir.
6. Hiç bir zaman gülümsemekten vazgeçme, üzgün oldugunda bile! Gülümsemene kimin, ne zaman asik olacagini bilemezsin..
7. Tüm dünya için sadece bir kisi olabilirsin fakat bazilari için sen bir dünyasin.
8. Zamani onu seninle birlikte geçirmeye hazir olmayan biriyle geçirme.
9. Belki de Tanri uygun kisiyi tanimandan önce yanlis kisilerle tanismani, onu tanidiginda minnettar olman için istedi.
10. "Bitti" diye üzülme, "yasandi" diye sevin.
11. Her zaman seni üzecek birileri olacaktir, yapman gereken insanlara güvenmeye devam etmek, kime iki defa güvenecegine daha fazla dikkat etmektir.
12. Birini daha iyi tanimadan ve bu kisinin senin kim oldugunu bilmesinden önce kendini daha iyi bir kisiye dönüstür ve kim oldugunu bilerek kendine güven.
13. Kendini çok zorlama, en güzel seyler onlari en az beklediginde olur.
Çogu insan yaptiklari hamlelerde basarisiz olunca ve hedeflerine yürürken düstüklerinde amaçlarindan vazgeçme egilimindedir. Genelde bu egilimde olan insanlarin hamleleri de tereddütler içinde gerçeklesmistir. Kendine güven ve basari inanci gelismemis, ham kalmistir. Oysa ki, basarisizlik bir son degil belki de basarinin baslangicidir.
Yürümeye yeni baslayan bir bebegi hemen herkes gözlemistir. Ayaklarinin üzerinde durmaya çalisir, düser. Bir daha dener, bir adim atar ve düser. Yine dener, birkaç adim daha atar ve yine düser. Bu böylece devam eder, ta ki, düsmeden yürümeyi basarana dek. Ilk adimi atip da düstügümüzde vazgeçseydik acaba ne olurdu! Herhalde yürümeyi ögrenemezdik!... Vince Lombardininin dedigi gibi;
Önemli olan yere düsüp düsmemen degil, tekrar ayaga kalkip kalkmamandir.
Basarisizlik ve Tutumlarimiz
Ben Sweetland Basari bir yolculuktur. Diyor. Belki de basarisizlik bu yolculugun ilk adsimidir. Bu nedenledir ki, basarisizliga korkuyla ve bir son gözüyle bakilmamalidir. Olumlu tutumlar gelistirerek bir ögretmen gözüyle bakilmalidir. Zira en iyi ögrenme yöntemi, yasami okumak ve basarisizliklardan tecrübe edinmektir. Aldous Huxleyin dedigi gibi;
Bir insanin tecrübesini basindan ne geçtigi degil, basindan geçenlerden nasil yararlandigi gösterir.
Basarisizliklarinizi degistiremezsiniz, fakat basarisizliklariniza karsi tutumlarinizi degistirebilirsiniz. Tohomas Edison, yaptigi yüzlerce hatta binlerce deneyden sonra bir kez daha basarisiz olunca Ampulün bulunamadigi bir yol daha kesfettim demisti. demisti. Bu son olsun deseydi, süphesiz ampulü bulan kisi o olmayacakti ve bulan kisi son demeyecekti.
Yanlis yapma hakkinizdan vazgeçmeyin. Yapilan yanlisliklar ve/veya basarisizliklar birer tecrübedir. Her basari, irili ufakli tecrübeler yumagindan olusur. Basarilarin çok azina yanlis yapilmadan ulasilmistir. Basarisizliklar ve/veya tecrübeler aci olabilir ama çogunlukla meyveleri tatlidir. Kim bilir belki de basarisizliklar, basarinin bedelidirler!...
Basarisizlik ve Korkularimiz
Fethedip yenmeniz gereken ve aklinizda bulunan üç düsman; endise, süphe ve korkudur. George Shinn
Basarisizliklarinizdan korkmayin. Basarisizliklarinizi degerlendirin ve eyleme geçin. Korkunun panzehiri, eylemdir. Endise ise en iyi arkadasidir. Sizi hareketsiz birakmak için iyi bir ortaklik kurabilirler. (Korku ve endise)
Kendinize güven alistirmalari yapin ve korkularinizi yenin. Bunun için oturusunuz, yürüyüsünüz, konusmaniz, ses tonunuz, davranislariniz ve daha sayabilecegimiz her sey Kendime güveniyorum desin. Basarisizligi son olarak görmek, korkunuzu arttirir ve hareketinizi kisitlar. Artik böyle düsünmüyorsunuz. Çünkü basarisizlik bir son degil, basari yolunun duragidir. Belki de cavlilik ve hiz kazanmak için bir dinlenme ve gölgelenme yeridir.
Basarisizliklariniz Üzerinde Düsünün
Basarisizliklarinizdan sonra kendinize mutlaka asagidaki sorulari sorun ve cevaplarinizi yazin. Yazdiklarinizi tekrar okuyun ve üzerlerinde düsünün. Yazarken renkli kalem ve birtakim grafiklerle sekiller kullanmaniz sag beyninizi(Yaratici beyin-yaraticilik ve yeni fikirler üretme-) de aktif hale getirecektir.
? Ulasilmak istenen neydi? Ne oldu, nereye geldim?
? Ters giden neydi? Basarisizliga yol açan uygulamalar neler olabilir?
? Eksiklerim var miydi? Varsa neler?
? Bu basarisizlikla ilgili nasil bir olumlu bakis açisi gelistirebilirim?
? Basarisizligimi nasil kullanabilir ve tecrübe haline getirebilirim?
? Basa dönebilseydim neleri yapmazdim? Neden?
? Basa dönebilseydim neleri yapardim? Neden?
? Bir daha ki sefere neleri yapmamaliyim? Neden?
? Bir daha ki sefere neleri yapmaliyim? Neden?
Fransa’da, agir isçilerin isleri hakkinda ne düsündüklerini incelemek üzere
arastirmayi yürüten bir görevli, bir insaat alanina gönderilir.
Görevli, ilk isçiye yaklasir ve sorar :
“Ne yapiyorsun?” “Nesin sen, kör mü?” diye öfkeyle bagirir isçi.
“ Bu parçalanmasi imkansiz kayalari ilkel aletlerle kiriyor ve patronun
emrettigi gibi bir araya yigiyorum.Cehennem sicaginda kan ter içinde
kaliyorum.Bu çok agir bir is, ölümden beter.”
Görevli hizla oradan uzaklasir ve çekinerek ikinci isçiye yaklasir.Ayni
soruyu sorar :
“Ne yapiyorsun?”
Isçi cevap verir : “ Kayalari mimari plana uygun sekilde
yerlestirilebilmeleri için, kullanilabilir sekle getirmeye çalisiyorum.Bu
agir ve bazen de monoton bir is, ama karim ve çocuklarim için para gerekli.
Sonuçta bir isim var. Daha kötü de olabilirdi.”
Biraz cesaretlenen görevli üçüncü isçiye dogru ilerler.
“ Ya sen ne yapiyorsun?” diye sorar.
“Görmüyor musun?” der isçi kollarini gökyüzüne kaldirarak.
“ Bir katedral yapiyorum.”
...
Bu hikayenin enterasan tarafi her üç isçinin de ayni isi yapiyor
olmalari....
Görmeyi seçtiginiz yol sizin tutumunuza baglidir.
Bugün hava biraz bulutlu mu yoksa biraz günesli mi?
Güllerin dikeni mi vardir, dikenli dallarin gülleri mi?
Bardagin yarisi bos mudur, yarisi dolu mu?
Yoksa bardak olmasi gerekenin iki kati büyüklükte midir?
Seçim size ait...
Yazar : Allen Klein
Arkadaşımın ismi ORHAN GUTAN'dır...İlkokuldan beridir sıkı dostluğumuz sürmektedir...Kendisi tanıdığım insanların arasında bu güne dek gördüğüm en hassas, kırılgan ve nazil bir ruha sahiptir...Yaz tatiline gittiğimizde, akşamları şortları çeker, sahilde kız tavlamaya çıkarız...Adab-ı muaşeret kaidelerine sımsıkı bağlıdır...Epeyce bir zamandır, romantik restaurantlarda elleri yerine çatal, bıçak, ve kaşık gibi materyaller kullanmak suretiyle, yemeğini eda etmektedir...Hobileri arasında, bale çalışmaları, eskrim, aerobik gibi extreme spor dalları olduğu gibi, nakış, gergef ve kanaviçe gibi ev işlerine yatkındır...Aşağıda resmini gördüğünüz çok muhterem arkadaşıma bir kısmet aramaktayız...
Eeeeehm...Yanlış anlamayın ama ORHAN GUTAN'ını minik bir kusuru bulunur...Yani ımmmm...Eeeee...Şeyyy..! Tamam tamam..!