DarkAngel

DarkAngel

Üye
04.03.2006
Uzman Çavuş
5.810
Hakkında

#27.03.2008 18:36 0 0 0
  • İlahiyatçı yazar Mehmet Paksu "Kıyamet alametlerinin yüzde kaçı çıktı?" sorusunun yanıtını aramış.
    Kuran'a göre alametler büyük ve küçük olmak üzere ikiye ayrılıyor. Ve küçük alametlerin de neredeyse hepsi çıkmış.
    Paksu "buna göre dünyanın fazla bir ömrünün kalmadığı kanaatine varırız" diyor.

    İŞTE KIYAMET ALAMETLERİ

    noimage

    İlim ortadan kalkacak, cehalet yerleşecek.

    noimage

    Sarhoşluk veren içkiler yaygınlaşacak.

    noimage

    Çobanlar zenginleşerek bina yapımında yarışacaklar. Yüksek binalar artacak.


    noimage

    Adam öldürme olayları ve fitne artacak.

    noimage


    Elli kadına bir erkek düşecek derecede kadın nüfusu çoğalacak.

    noimage

    Kadınlar sosyal konum açısından ön plana çıkarılacak.


    noimage

    Kadınlar erkeklere benzemeye çalışacak.

    noimage


    Erkekler erkeklerle, kadınlar da kadınlarla yetinecekler.

    noimage


    Zina açıkça işlenir hale gelecek.

    noimage

    Kötülük ve fuhuş yayılacak.

    noimage


    Açıklık yayılacak, hayâsızlık çoğalacak.

    noimage

    İnsanlar hayatlarından bıkarak ölülere imrenecek.


    noimage


    Allah allah diyecek kimse kalmayacak.

    noimage

    Geceyle gündüz birbirine eşit hale gelerek kıyametin kopuş zamanı yaklaşacak


    noimage


    Camiler süslenecek, ama ibadete önem verilmeyecek

    noimage

    Cihad ve irşad faaliyetleri terk edilecek.

    noimage

    Sadece din dışı ilimler öğrenilecek.


    noimage

    Kur'ân'ın önemi insanlar tarafından unutulacak.


    noimage

    Namaz kılınmayacak.

    noimage

    Emanete riayet edilmeyecek.


    noimage


    Ebeveyne isyan edilip beyler hanımlarının emrine girecek.

    noimage


    Toplumlar geçmişlerine lanet okuyacak.

    noimage

    Seviyesiz ve şahsiyetsiz kişiler yönetici olacak.

    noimage


    Yöneticiler insanlara zulmedecek.

    noimage

    Liderliğe elverişli kimseler azalacak.

    noimage

    Şerrinden korkulan kimselere itibar edilecek.

    noimage

    Fâsıklar toplumun efendisi haline gelecek.

    noimage

    Ahmak ve alçak insanlar dünyanın en mutlu insanları olacak

    noimage

    Ticareti dürüst olmayan kişilerin ele geçirecek.

    noimage

    Yalancılar tasdik edilip doğru konuşanlara itibar edilmeyecek.

    noimage


    Yıldız falına inanılacak.

    noimage

    Ani ölümler çoğalacak.


    noimage

    Cahiller ve dürüst olmayan sûfiler türeyecek.

    noimage

    Akrabalık bağı kesilecek.

    noimage

    Kitapların sayısı artacak

    noimage

    Gasp olayları çoğalacak...

    noimage
#26.03.2008 15:29 0 0 0
  • Hayatı yaşayıp giderken birçok gerçeği kaçırıyoruz. İşte fotomontajla gerçek olan kareler...

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage
#26.03.2008 14:54 0 0 0
  • Doğa kendi heykelini kendi yapıyor. Ancak bu yukarıda gördüğünüz fotoğrafa biraz photoshop yardımı olmuş.
    Bilgisayar ve doğa el ele verince bakın ortaya neler çıkmış:

    noimage



    SUNULDU
    noimage

    SUNULDU

    noimage

    SUNULDU

    noimage

    noimage

    BUNLAR DA DOĞANIN YARDIM ALMADAN YARATTIĞI HEYKELLER:

    noimage

    noimage

    noimage

    noimage
#26.03.2008 14:46 0 0 0
#24.03.2008 15:32 0 0 0
#24.03.2008 15:28 0 0 0
#24.03.2008 14:22 0 0 0
#23.03.2008 18:56 0 0 0
  • noimage

    Tarih 19 Mart 2003... Bundan tam 5 yıl öncesi... ABD, Bush'un deyimi ile Irak'a özgürlük getirmek için bombalarını ateşledi.

    noimage

    Sözüm ona özgürlük, işkence, baskı ve ölümle geldi. Iraklılar öyle bir 5 yıl yaşadı ki Saddam Hüseyin'i bile arar oldu...

    noimage

    Evleri gece yarılarında basıldı... ABD askerleri karılarına, kızlarına gözleri önünde topluca tecavüz ettiler.

    noimage

    Ölüm artık her yerdeydi... Issız bir ovada ya da Bağdat'ın göbeğinde; hiç farketmiyordu...

    noimage

    Sorgusuz sualsiz bir katliam başlatıldı. O kadar değersizdi ki Irak halkının hayatı, cesetleri çöplüklere atılır oldu.

    noimage

    Ne sağlık, ne eğitim, ne hayat kaldı Irak'da... İşte bir hastaneden en çarpıcı kare...

    noimage

    Bu fotoğraftaki şanslı Iraklılardan... Çünkü en azından hayatta... Çünkü en azından tedavi olabiliyor... Çünkü en azından nefes almasına izin veriliyor... Her ne kadar bir bacağını kaybetmiş olsa da...

    noimage

    Her özgürlüğün bir bedeli vardır. Bu Iraklı çocuğun payına düşen de bir göz ve dağılmış bir kafa...

    noimage

    Tam 500 milyar dolar harcamış Bush, Irak savaşı için... İşte bu adamın yüzündeki yaralar o 500 milyar dolarlık savaşın sonucu...

    noimage

    Ölüm nedir ki Irak'da... Belki en kolay kurtuluş yolu... Hayatta kalmak en büyük ızdırap olmuşsa bir ülkede...

    noimage


    Savaşın asla galibi olmaz bilirsiniz... ABD askerleri için de durum öyle... Savaştan sonra sönen hayatları görmek ister misiniz?

    noimage

    İllionisli genç bir delikanlıydı. Bağdat'a bir yüzbaşı olarak gitti, geriye döndüğünde işte bu haldeydi. Bu fotoğraf da düğününden...

    noimage


    Sam Ross, 21 yaşında... Bacağını Bağdat'daki bir patlamada bırakıp ülkesine döndü.

    noimage

    Robert Acoste, 20 yaşında... Bush'un savaşında kolunu diyet olarak bıraktı...

    noimage


    Ve Joseph Mosner... 35 yaşında... Savaşın galibi olmadığının canlı tanığı...

    noimage

    Tarih 2003... Saddam'ın büstünü yıkarken ne kadar mutluydu ABD'li askerler... Büyüklerin savaşında, ne kadar "küçüleceklerinden" habersiz.

    noimage

    5 yılın bilançosunu da verelim;
    Ölen sivil Iraklı sayısı tahmini; 1 milyon
    Ölen ABD askeri sayısı : 3 bin 965
    Açlık içinde yaşayan Iraklı sayısı: 4 milyon
    İçme suyu olmayan Iraklı sayısı: 14 milyon
    Savaşın maliyeti : 500 milyar dolar

    noimage

    Son sözü Bush'a verelim. İşgalin 5. yılında şunu dedi; "Irak'ta düşmanı yenilgiye uğratmak, düşmanla ülkemiz topraklarında mücadele etmek zorunda kalma ihtimalini azaltıyor. Irak artık daha güvenlik bir yer."
#23.03.2008 18:48 0 0 0
  • noimage


    Her ülkenin toplumsal ve kültürel yapısı ile inançlarına göre evlilik gelenekleri, ilginç özellikler taşıyor. Bosna-Hersek'te sade kahve, damat adayının reddedildiği anlamını taşırken, Pakistan'da damat adayı küfür ve hakaretlerle dolu zorlu bir sınavdan geçmek zorunda kalıyor.

    noimage

    Bosna-Hersek'te evlenme çağına gelmiş gelin adayını isteyen damat adayı, kız evine yemeğe davet ediliyor ve ailenin büyükleri ile söz konusu evlilik hakkında tartışıyorlar. Kızın aile büyükleri damat adayı hakkında bir karara vardıktan sonra kahve ikramına geçiliyor. Şekerli kahve damat adayının evlilik için uygun görüldüğü, sade olması ise damat adayının reddedildiği anlamını taşıyor.

    noimage

    Pakistan'da damat adayı kızın aile büyükleri tarafından zorlu bir sınavdan geçiriliyor. Bu sınav, aile büyüklerinin damat adayına akla gelebilecek tüm hakaret ve küfürleri etmeleri, damat adayının ise tüm bunlara katlanabilecek kadar soğukkanlı olmasına dayanıyor. Sınavdan başarıyla geçen genç evlilik iznini almış oluyor.


    noimage

    İskoçya'da ise gelin, düğünden bir gece önce aile büyüklerinin ortasına oturarak, onlara ayaklarını yıkatıyor. Bu gelenek, çiftin mutluluk yolunda yürümelerini sembolize ediyor. Düğünde ise gelin iki ayakkabısına da bozuk para koyuyor.

    noimage

    Çin'de de damadın ailesi astroloji uzmanına başvurarak evlenmeyi düşünen çift hakkında yorum istiyor. Eğer astroloji uzmanının hazırladığı horoskopu damadın ailesi uygun bulursa, çocuklarının doğum saatini ve tarihini kızın ailesine göndererek aynı işlemi onların da yapmasını istiyor. Çin'deki evlilik geleneklerine göre, düğünden önce damat evlilik yatağını hazırlayarak üzerine çeşitli meyve ve kuruyemişlerden koyuyor. Ailenin küçük çocukları yatağın üzerine oturtuluyor ve meyvelerle oynamalarına izin veriliyor. Yatağın üzerinde ne kadar çok çocuk olursa o kadar çok doğurganlığı sembolize edeceğine inanılıyor. Nedimelik yapacak bayanlar ise gelinin horoskopuyla uyumlu doğum yılına sahip kişilerden seçiliyor. Ayrıca Ay takviminin 7. ayının son 15 gününde evlenmenin uğursuz olduğuna, çünkü o dönemde cehennemin kapısının açılıp kayıp ruhların serbest kaldığına inanılıyor.

    noimage

    İsrail'de ise Musevi inancına göre, düğünlerde Kudüs'teki kutsal tapınağın yok oluşunu sembolize eden içi cam parçalarıyla dolu bir beze basma geleneği bulunuyor. Törende cam kırmak ise hayattaki mutluluğu ve üzüntüyü sembolize ediyor. Hindistan'da da damat gelinin kıyafetinden sorumlu oluyor. Gelin, beyaz gelinlik yerine, "sari" denilen özel bir giysi giyiyor. Törene gündelik kıyafetlerle gelen gelin, daha sonra kocasının kendisine sunduğu kıyafeti giyiyor.


    noimage

    Kore'de evlilik geleneklerinde ördek ve kaz önemli bir yer tutuyor. Eski geleneklerde damatlar arkalarında kaz taşıyarak beyaz bir atın üstünde gelinin evine giderlerken günümüzde sembolik olarak tahta kaz kullanılıyor. Bir başka geleneğe göre de düğünden sonra bir çift tahta ördek yeni çiftin evine yerleştiriliyor. Eğer ördekler karşılıklı konursa çiftin iyi geçineceğine, ters konulursa kavga edeceklerine inanılıyor


    noimage

    Afrika'nın bazı bölgelerinde damat adayı kızı ailesinden istedikten sonra kızın ailesi teklifi kabul ederse kızlarına para ve fıstık veriyor. Gelin adayı, fıstığı damatla bölüşürken, çiftin birleşmesine yardımcı olan aracıya da bir parça veriliyor. Bu, komşulara ve akrabalara düğün daveti anlamına geliyor.

    noimage


    Belçika'da ise en önemli gelenekler arasında mendile isim işlemek geliyor. Gelinin ailesi, kızlarının adının işlenmiş olduğu mendili düğüne götürerek davetlilere gösteriyor. Bu mendil düğünden sonra kızın ailesinin evine geri getiriliyor ve gelinin kız kardeşi varsa onun adı işlenerek yine evde sergileniyor.

    noimage

    İngiliz geleneklerinin en başında kilisede çan çalmak geliyor. Bu şekilde kötü ruhların kovulduğuna inanılıyor. Gelin ve damat kiliseye girerken ve çıkarken çanlar çalınarak yeni evli çifte çiçek atılıyor. Finlandiyalı gelinler ise düğünde el yapımı altın bir taç takıyorlar. Törenden sonra bekar genç kızlar gelinin etrafında toplanıyor ve gelin genç kızlar arasından seçtiği birine altın tacını veriyor. Seçilen kızın, en kısa zamanda evleneceğine inanılıyor. Öte yandan Vikingler zamanında ise evlilikler açık arttırma şeklinde yapılıyordu. Damat adayı, gelin adayı için kızın babasına fiyat teklif ediyor, bu fiyat üzerinden pazarlık yapılıyor ve belirlenen para miktarı çeyiz için kullanılıyordu. Ayrıca çiftin evlilik hayatları boyunca altın ve gümüş sıkıntısı çekmemeleri için babası gelinin sağ ayağına gümüş, annesi ise sol ayağına altın takıyordu.

    noimage

    Fransa'da ise evlenecek çiftlerin törende yer alacak çiçeklerini davetliler getiriyor. Gelin ve damadın, evlilik günlerinde kullanılan ve nesilden nesile aktarılan evlilik kabından şarap içmesi de bu ülkedeki evlilik gelenekleri arasında yer alıyor.

    noimage

    Bulgaristan'da da erkek, sevdiği kızı ailesinden istemek için en yakın arkadaşıyla kızın evine giderken, yanında mutluluk, sağlık ve zenginliği temsil eden "rakia" denilen özel bir ev viskisi ve "zdravet" adı verilen yeşil çiçeklerden küçük bir buket götürüyor. Bunun yanı sıra kıza ve babasına ufak hediyeler veriyor. Baba, evin reisi olduğundan içki ikramında bulunuyor. Damat adayını beğenir ve evliliği onaylarsa kızına dönüp 3 kez evliliğe hazır olup olmadığını soruyor ve kız (evet) derse kızın ailesi de erkeğin ailesine hediyeler yolluyor. Düğünden önceki Perşembe günü hamur ve mayanın karıştırılmasıyla özel bir ekmek yapılıyor ve bu ekmek yeni ailenin oluşumunu sembolize ediyor. Düğünde ise gelin, içinde bozuk para, çiğ yumurta ve buğday bulunan bir tabağı arkasına bakmadan başının üzerinden geriye doğru atıyor. Tabak ne kadar küçük parçalara ayrılırsa o kadar iyi olacağı düşünülüyor. Ayrıca gelin ile damada somun ekmeği veriliyor. Hangisi bu ekmekten daha büyük parça koparırsa evde onun sözünün geçeceğine inanılıyor.
#23.03.2008 18:34 0 0 0
  • noimage


    Ani hava değişimini dikkate alın. Baş dönmesi bu mevsimde artıyor. Uzmanlar vatandaşları uyarıyor.

    Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çağatay Akçalı, ''çeşitli hastalıkların belirtisi olan vertigonun (baş dönmesi), bahar sendromu ile birleştiğinde kişiyi yatağa mahkum bırakabileceğini'' bildirdi.

    Akçalı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Latince ''dönmek'' anlamına gelen vertigo hastalığıyla ilgili şikayetlerin, bahar mevsiminin kendini hissettirmeye başladığı bugünlerde artış gösterdiğini, çok sayıda kişinin bu hastalığın belirtileriyle kliniklere başvurduğunu söyledi.

    Vertigonun, bahar sendromuna neden olan ani hava değişimleri, göz hastalıkları, ilaç zehirlenmesi, düşük tansiyon, damar sertliği, beyindeki herhangi bir hastalık, araç tutması, bazı kalp rahatsızlıkları, kansızlık ve kan hastalıklarında da görülebileceğini ifade eden Akçalı, ancak, en sık olarak, iç kulak iltihaplanmasının buna yol açtığını bildirdi.

    Akçalı, iç kulaktaki enfeksiyona bağlı vertigonun genelde tansiyon düşmesine ya da başka hastalıklara bağlı baş dönmesiyle karıştırıldığına dikkati çekerek, ''vertigo, iç kulaktaki enfeksiyondan kaynaklandığında, kişi, kendini ve çevresindeki her şeyi boşlukta dönüyor hissine kapılır. Bu durumda akla gelen ilk şüphe açlık ya da yorgunluktur. Kişi, karnını doyurduğunda ya da dinlendiğinde baş dönmesinin geçeceğini düşünür. Oysa bu gibi durumlarda vertigoya neden olan hastalık mutlaka uzman hekim kontrolüyle tespit edilmeli'' dedi.

    Önemsenmeyen baş dönmesinin kronik hale geleceğini, kişinin yaşam kalitesinin düşeceğini belirten Akçalı, son günlerde baharla birlikte yoğunlaşan bu şikayetlerin dikkate alınması önerisinde bulunarak, şöyle devam etti:

    ''Bahar aylarında virütik enfeksiyonlar mevsim dönüşümü ve ani hava değişimlerine bağlı olarak daha sık görülür. Doğal olarak bu enfeksiyonlardan iç kulak da etkilenir. Vertigo, çoğu insanda rastlanan bahar sendromuyla birleştiğinde kişiyi yatağa mahkum bırakabilir. Çünkü, bahar yorgunluğunda, kişi kendini halsiz, bitkin, yorgun ve mutsuz hisseder. Bu duruma bir de baş dönmesi eklendiğinde hastalığın şiddeti de o denli fazla olur.''

    Akçalı, vertigonun ilaçlı tedavisi mümkünken, belirtilerin bir süre sonra geçeceği düşüncesiyle ihmal edilmesinin yaşam kalitesini olumsuz etkilediğine dikkati çekerek, ''kişi eğer yoğun dikkat gerektiren işlerde çalışıyorsa tedavi edilmeyen vertigo, telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir'' dedi.
#23.03.2008 18:24 0 0 0
#23.03.2008 18:09 0 0 0
#23.03.2008 18:00 0 0 0
#22.03.2008 14:38 0 0 0
#22.03.2008 14:32 0 0 0
#22.03.2008 14:06 0 0 0
#22.03.2008 14:03 0 0 0
#22.03.2008 14:02 0 0 0