Nesir - Nesir Ne Demek - Nesir Türleri - Nesir Özellikleri - Türk Edebiyatında Nesir
Nesir, bir diğer adıyla düz yazı, hiçbir ölçüye bağlı kalmaksızın duygu ve düşüncelerin, dil bilgisi kuralları çerçevesinde oluşturulan cümleler ile yazıya aktarılmasıdır.
Nesir, nazım ile beraber edebiyatta yer alan iki temel anlatım biçiminden biridir. Nazımda nesirden farklı olarak duygu ve düşünceler belirli bir ölçüye ve kafiyeye uyularak yazılır ve cümle yerine dize kullanılır.
Türk edebiyatının en eski nesir örneği Göktürk Kitabeleri olarak kabul edilir. Oğuzname ve Dede Korkut Hikayeleri de Türk edebiyatının ilk nesir örnekleri arasındadır.
Nesir, Türk edebiyatında eski ve yeni olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Eski nesir daha çok Divan edebiyatı eserlerinde görülür. Eski nesir, kendi arasında iki gruba ayrılır:
♥ Sade Nesir
♥ Sanatlı (süslü) Nesir
Sade nesir, konuşma dilinde yazılan ve adından da anlaşılacağı gibi sade bir anlatıma sahip olan bir eski nesir türüdür. Sade nesir ile dini kitaplar, halk hikayeleri kaleme alınmıştır.
Sanatlı (süslü) nesir ise başta Arapça ve Farsça olmak üzere yabancı kelimelerle süslenmiş, söz sanatlarının bolca kullandıldığı bir eski nesir türüdür. Aydın kişilere hitap eden eserler bu eski nesir türü ile yazılmıştır.
Yeni nesir ise konuşma ve yazı dilini bir araya getirmeyi amaçlayarak yola çıkmıştır. Günümüzdeki yazı dilinin temellerinin atıldığı bu hareket "Genç Kalemler" dergisi aracılığıyla ortaya atılmıştır. Bu dergide ise dikkat çeken isimler Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp olmuştur.
Günümüz edebiyatında nesir, kendi içinde pek çok türe ayrılmıştır. Masal, hikaye, roman, deneme, fıkra, makale, eleştiri, günlük, biyografi, otobiyografi, mektup, anı, röportaj ve gezi yazısı başlıkları altında sınıflandırılan düz yazı yani nesir, kişinin duygu ve düşüncelerini rahatlıkla anlatabildiği bir yazı türü olarak birçok alanda kullanılmaktadır.
Söyleşi - Söyleşi Nedir - Söyleşi Özellikleri - Söyleşi Nasıl Yazılır
Söyleşi, yazarların güncel konulardan, edebiyat, siyaset gibi alanlardan aldığı bir konuyu, kendi görüş ve düşüncelerini ortaya koyarak sanki karşısında biri varmış gibi yani sohbet ediyormuş gibi yazdığı yazı türüdür. Söyleşi yazıları öznel bir anlatıma sahip olması ve güncel konulara değinmesi yönüyle fıkra türüne benzese de söyleşi yazılarında konu kısıtlaması yokken fıkra yazılarında güncel konulardan bahsedilir. Söyleşi yazı türünde yazar kişisel görüşlerini içtenlikle ve öznellikle aktarmakla birlikte düşüncelerini kanıtlamak zorunda değildir.
Söyleşi yazılarında yazarlar konuşma havası yaratmak için genellikle yazılarına bir soru ile başlar. Yazar yazılarında inandırıcılığını artırmak adına diğer yazarların düşüncelerine ya da işledikleri konu ile ilgili özdeyişlere yer verir. Söyleşi yazılarında ifadeler okuyucuyu sıkmamak için kısa tutulur. İşlenen konuların günlük hayattan olması ya da güncel konulardan olması daha çok ilgi çeker. Yazarlar söyleşide anlattıkları konu ile ilgili görüşlerini yazının sonunda özet olarak aktarır. Her yazı türünde olduğu gibi söyleşi türünde de yazar yazısını yazmaya başlamadan önce inceleme, gözlem ya da araştırma gibi hazırlıklar yapar. Yazarlar gereksiz ifadelere yer vermeden, daha çok konuşma diline yakın bir dil ve nesnel bir üslupla söyleşilerini yazarlar. Söyleşi yazıları bu nesnelliği ile makale yazılarına benzeyebilir. Fakat söyleşi yazıları yine konuşma havasında yazıldığı için makale yazısında ayrılır. O halde yazar söyleşi yazılarında güncel konuşma dilinden yararlandığı için ciddi bir tutum sergilemez. Yazarlar söyleşi yazılarında daldan dala atlarlar. O yüzden sık sık konuları toparlamak ya da özetlemek durumunda kalır. Söyleşi yazıları genellikle gazete ve dergilerde yayınlanır. Daha sonra yazarlar tarafından derlenip kitaplaştırılabilirler. Söyleşi yazıları her ne kadar sohbet havasında yazılsa da yazarlar söyleşilerini her yazı türünde olduğu gibi giriş, gelişme ve sonuç sıralamasına göre planlar.
Söyleşi yazıları Türk edebiyatında çok eski bir yazı türü değildir. Söyleşi yazı türünün ilk örnekleri Tevfik Fikret’te Servet-i Fünun dergisinde yazı dizisi olarak düzenlediği Musahabe-i Edebiyye sütunlarında görülmektedir. Ahmet Rasim (Ramazan Sohbetleri), Ercüment Ekrem, Suut Kemal Yetkin, Peyami Safa, Nurullah Ataç, Şevket Rado, Sait Faik Abasıyanık da bu yazı türünün diğer değerli sanatçılarındandır.
Folklor - Folklor Ne Demek - Folklor'ün Özellikleri - Folklor Tarihi - Folklor Hakkında
Bağımsız bir bilim disiplini olarak tanımlayabileceğimiz folklor on dokuzuncu yüzyılın başlarında ortaya çıkmıştır. Folklor terimini ise ilk olarak İngiliz William Thoms kullanmıştır. Halkın kültürünü oluşturan her şeyi içine alan folklor halk edebiyatıyla da iç içedir.
Folklor, bir ülkede yaşayan insanların geleneklerini, göreneklerini, edebiyatını, müziğini, oyunlarını, giyim-kuşam ürünlerini, mimarlığını, inançlarını, mutfağını, hekimliğini inceleyen ve bunların birbirleriyle ilişkilerini değerlendiren bağımsız bilim disiplinidir. Halka ait her şey folklorun inceleme alanına girer. Ülkemizde folklor Jön Türkler'in ilgisiyle Osmanlı döneminde başlamıştır. Folklor kelimesinin karşılığı olarak halkiyat terimini Halka Doğru Dergisi'nde ortaya koyan ve bu alanda ilk çalışmaları yapan isim ise Ziya Gökalp'tir. Fuad Köprülü de halkiyat terimine ek olarak "hikmet-i avam" terimini kullanmıştır.Ülkemizde kaleme alınmış ilk eserleri Kaşgarlı Mahmut'un Divanü Lügat-it-Türk'ünü ve Evliya Çelebi'nin Seyehatname'sini alabiliriz. Bu iki eser de döneminin halkına ait birçok özelliklik barındırmaktadır. Folklor eğitimi, ülkemizde üniversitelerin Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde Halk bilimi dersi altında verilmektedir. Ayrıca bazı üniversitelerin halk bilimi toplulukları da vardır. Folklor araştırmaları ülkemizde daha çok halk edebiyatı alanında yoğunlaşmıştır.
Halk edebiyatı ise folklorun alt bilimidir. Halkın meydana getirdiği edebi ürünlerin tamamıdır. Bu ürünler genellikle sözlü edebiyat ürünleridir. Halk ozanlarının söylediği türküler,maniler örnek olarak verilebilir. Halk edebiyatı ürünlerinin incelenmesiyle bir milletin kültürel kimliğinin ve mirasının nasıl meydana geldiğini ve gelişimlerini anlamak ve bir bütünlük dahilinde gelişimini ve geçmişini açıklamak mümkündür. Halkiyatçıların alana inip derleme yaparak hala devam eden ve gelişen kültürün ürünlerini ortaya koyması halk biliminin malzemesinin hiç tükenmeyeceğinin bir göstergesidir.
Folklor da bir milletin dili gibidir, sürekli gelişir. Toplumun bütününe ait olan folklorün sınırları, kesin belirlenmiş bir coğrafyası yoktur. Halka ait geçmişten gelen tüm birikimleri yansıtır. Bu birikimler acılar ve duygular olabileceği gibi, sağduyu ve topluma ait bilgiler de olabilir. İlk insan topluluklarından bu yana varlığını gösteren folklor, genellikle halk oyunu terimiyle karıştırılır ama bu yanlıştır. Folklor toplumun sadece dansını değil; müziğini,sözlü edebiyatını, gelenek göreneklerini, yani kültürlerine ait her şeyi kapsar.
Doğru Duruş - Doğru Duruşun Faydaları - Doğru Duruşun Sağlığa Faydaları - Doğru Duruşun Ne Gibi Faydası Var
Otururken ya da ayaktayken kamburlaşmadan ya da yığılmış gibi durmadan dik durmak tavsiye edilen duruş şeklidir. Bunu yapabilmek için irade ve çalışmak gerekir, özellikle hali hazırda kötü bir duruşunuz varsa. Ancak, iyi bir duruş için sarf edeceğiniz çaba sonuçlarına değer.
Görünümü Geliştirir: İyi duruş güvenli ve kendinden emin olduğunuzu belirtir ve kambur durmaktan çok daha iyi gösterir. Bunun yanında omuzlarınız geride dik durmak daha ince görünmenizi sağlar.
Ortopedik Sağlığınız İçin İyidir: İyi bir duruşa sahip olmak boyun ve omurganız için son derece önemlidir. Kambur durmak, boyun ve sırtınızda gereksiz baskı oluşturarak, boyun ve sırt ağrılarına ve hatta karpal tünel sendromuna neden olabilir.
Organ Sağlığını Geliştirir: İyi bir duruştan tüm bedeniniz yararlanır. Kendinizi doğanın da öngördüğü şekilde, omuzlarınız geride omurganız dik bir şekilde taşırsanız, iç organlarınızda uygun yerlerde konumlanır.
Doğru Nefes - Nefes Almak - Doğru Nefes Almak - Doğru Nefes Almanın Yolları - Doğru Nefes Nasıl Alınmalı
Doğru nefes almak en az nefes alabilmek kadar önemlidir. Bu lütfu gerçekleştirmek doğal bir harekettir fakat tekniklerini öğrendikten sonra doğru nefes almak vücuda gerekli oksijenin yayılmasını sağlar ve vücuttaki atık ve toksinlerden kurtulmaya olanak verir. Kısacası, yanlış nefes almak vücuda gereken pek çok şeyi verememektir. Nefes alıp vermeyi, doğru teknikle öğrenmek kolaydır ve vücuda, organlara, çalışma performasına, sağlığa önemli etkileri olur. Peki, doğru nefes nasıl alınır?
Doğru nefes alıp almadığınızı anlamak için sayacağımız durumlardan biri sizde varsa, doğru nefes alma tekniğini öğrenmelisiniz demektir:
Panik atak
Yoğun stres
Ciltte kırışıklık
Hamile kalamamak
Uyku problemleri
Mutsuzluk
Dik durmakta zorluk çekme
Çabuk tıkanmak
Nefes almakta zorluk çekme
Reflü rahatsızlığı
Doğru nefes almanın yöntemi diyaframdan nefes almayı gerektirir. Diğer bir deyişle, doğru nefes almanın diğer bir adı diafram nefesidir. Bunu yapmak için nefes kesinlikle burundan alınıp ağızdan üflenerek verilmelidir. Nefes alırken sık, çabuk, pürüzsüz, derin, düzenli ve gürültüsüz nefes almayı öğrenmelisiniz. Diafram nefesinin amacı ciğerleri büyütmektir. Normal nefes alırken ciğerimizin belli bir kısmını kullanırız ve vücudumuza giren oksijen miktarı yetersiz kalır. Nefes almak yerine nefesi içimize çekip bırakırız. Diafram nefesinde ise nefesi içte tutup vücutta dolaşmasına olanak vermek ve vücuttaki toksinlerden ve atıklardan kurtulmayı sağlamak amaçtır. Bu nedenle, doğru nefes almak çok önemlidir.
Basit ama kısa sürede alışabileceğiniz doğru nefes alma tekniği şu sıra ile yapılabilir.
Burnunuzdan yavaş yavaş ama alabildiğiniz kadar derin bir nefes alın.
Ağzınızdan yavaşça nefesi verin.
Tekrar burnunuzdan derin nefes alıp ağınızdan verin.
Bu sefer, burundan nefes alışınızda içinizden 3'e kadar sayın ve 3 olana kadar nefes alın.
Aldığınız nefesi 3'e kadar sayarak içinizde tutun.
Nefesinizi 5'e kadar sayarak tekrar ağzınızdan verin.
Her defasında aldığınız nefesin verdiğiniz nefesten kısa olduğunu unutmayın.
Nefes verirken, kaslarınızda rahatlama, gevşeme hissediyorsanız doğru nefes almaya başladınız demektir.
Günde en az 40 kez bu alıştırmayı yaparak doğru nefes alma tekniğini tekrarlayın.
Dental İmplant - Dental İmplant Ne Demek - Dental İmplant Hakkında
Dental implant diş kökünün görevini üstlenen bir metal parçadır.
Bu metal parçayı titanyumdan elde ediyoruz ve çene kemiğinin içerisine yerleştiriyoruz. Aslında dental implantı çene kemiğinin içerisine yerleştirilmiş bir dübel gibi düşünebiliriz.
Eksik olan kök bölgesine bu dübel yerleştirilmektedir. Yerleştirildikten ve kemiğin kaynaması için gereken süre geçtikten sonra, dübelin içerisine başka bir vida yerleştiriliyor. Bu da kesik diş görevini görüyor.
Dental implant çene kemiğinin içinde kök görevini üstlenen, eksik dişin yerine geçen, titanyumdan oluşan dübel ve vida karışımıdır.
Yirmilik Diş - Yirmilik Diş Nasıl Çıkar - Yirmilik Diş Neden Çıkar - Yirmilik Dişin Çıkma Zamanı - Yirmilik Diş Ne Zaman Çıkıyor
Her insanın ağzındaki diş yapısı aksi bir sağlık durumu söz konusu değilse aynıdır ve yirmilik dişleri ile karşılaşacağı bir gün vardır. Bu zaman dilimi aslında tam olarak adının yirmilik dişi olmasıyla alakalı değildir. Hatta çoğunlukla değişik zaman dilimlerinde çıkabilmektedir.
Bu zaman dilimi genelde 18 yaş ile 30’lu yaşlar arsında gerçekleşmektedir. Bazen 30 yaşından sonra da çıktığı görülse de bu durumlar ile nadir karşılaşılmaktadır. Bunun için endişelenmenize gerek yok. Yirmilik dişleri çıkma süreci de kişinin ağız yapısına bağlıdır. Zamanla arka çenede azı dişlerinin arkasında kendine yer bulan yirmilik dişler, bu yerin kısıtlı olması ile çıkış süresini geciktirebilir hatta durdurabilir.
Yirmilik dişleriniz alt çene ve üst çenede ayrı ayrı zaman dilimlerinde çıkabildikleri gibi aynı zaman diliminde de çıktıklarını gözlemleyebilirsiniz. Diş yapısındaki bir değişiklikle tekrar kendine yer bulan yirmilik dişler, çıkma sürecini tamamlayacaktır. Bu süreç esnasında bazen kişi yoğun ağrılar çekebilir. Bu ağrılara karşı yapılacak tıbbi bir operasyonla dişin çıkışı için damakta yarılma veya diş çekilebilir. Genelde kişi yirmilik dişinin çıktığını hissetmeyebilir ve bu zaman zarfını hiç hatırlamayabilir. Yirmilik dişleri çıkarken bazen kişide ciddi rahatsızlıklara sebep verebilir. Dişte iltihaplanma, yaralanma aşırı derecede çürüme kişiye kalitesiz bir yaşam sunma gibi rahatsızlıklarda muhakkak doktorunuza başvurmanız gerekmektedir. Yirmilik dişlerinin çıktığı zaman, yapmanız gerekenler de aynı diş sağlığınızı koruduğunuz şekilde davranmaktır. Çıkan dişin uç kısımlarını diş etine zarar vermeyecek şekilde narince fırçalamanız ve o bölgeyi yediğiniz yemeklerin artıkları patlayan diş eti ile diş arasına kaçma ihtimali ve burada mikrop birikimi ile karşılaşmamak için yoğun bir şekilde ağız gargaraları ile gargara yapmanız gerekmektedir.
Bu süreçte dikkatli davranılmalı çünkü çıkamayan bir yirmilik dişi çene yapınıza ciddi zararları olabilir. Dişleriniz çıkarken bu süreci kontrol altında tutmalısınız ve gerekirse muhakkak bir diş hekimi gözetiminde müdahale etmelisiniz. İnsanlar size yirmilik dişlerin korkutucu, ağrılı, gereksiz ve hemen çekilmesi gerektiğini söyleseler de kesinlikle aldırış etmeyin. Yirmilik dişleriniz hangi yaşınızda çıkarsa çıksın eğer ağız yapısını bozmuyor, sağlık sorunlarına sebep olmuyor ve diş temizliği sırasında size problem çıkarmıyorsa kesinlikle ağzınızda dişlerinizin arasında kalmalıdır.
Çocuklarda Şaşılık - Çocuklarda Şaşılık Nedenleri - Çocuklarda Şaşılık Tedavisi - Çocuklarda Şaşılık Tedavisi Nasıl Yapılır
Genelde doğuştan gelen bir hastalık olarak bilinse de küçük yaşlarda düşme ya da darbe almaya bağlı gözde oluşan hasarla oluşan şaşılık, erken teşhis edildiğinde tedavisi mümkün olan bir rahatsızlıktır.
Erken teşhisle birlikte uygulanan tedavi, çocuğun kendini tam olarak bilmeye başladığı zamanlara kadar faydasını gösterecek ve yetişkinliğe doğru gidilirken şaşılık ortadan kalkacaktır. Şaşılık tedavisinde rahatsızlığın boyutu da çok önemlidir. Ailesinde bu rahatsızlık bulunan çocukların şaşılığa yakalanma riski daha çok olsa da hiçbir aile ferdinde rastlanmayan çocuklarda bile şaşılık çeşitli derecelerde olabilir.
Gözlükle tedavi
Şaşılık tedavisinde çocuk okula başlamadan önce gözlükle tedavi en uygun yöntem olarak uzmanlar tarafından öneriliyor. Görme bozukluğu nedeniyle küçük yaşlarda başlayan şaşılığa gözlükle tedavi uygulanır ve görme bozukluğu geçtikçe şaşılık da yavaş yavaş ortadan kalkar.
Egzersizler önemli
Bir diğer tedavi yöntemi ortoptik tedavi de denilen egzersiz hareketleridir. Doktor gözetiminde onun direktiflerine uyarak yapılan basit egzersizler gözlerin düzelmesini sağlar. Burada doktorun vereceği egzersizlere dikkat etmek gerekir. Çünkü şaşılığın farklı çeşitleri vardır ve farklı çeşitler için değişik hareketler uygulanması istenir.
Botoks da uygulanabiliyor
Daha çok terlemeye önlem ve vücudun bazı bölümlerini gerdirmek için kullanılan botoks yöntemi de şaşılık tedavisinde kullanılır. Botoks yapılırken yine uzman kişiler tarafından yapılmasına dikkat edilmelidir. Göz, hassas bir organ olduğundan ona dikkatli yaklaşmak gerekiyor. Bu tedavi yöntemi çok uygulanmayan, uygulandığında da etkisi kısa süren bir yöntemdir. O yüzden hem çok fazla uygulanmaz hem de çocuklar için pek tercih edilen bir tedavi yöntemi değildir.
Ameliyat (Cerrahi müdehale)
Çok kolay bir ameliyat olan şaşılık ameliyatında göze yapılan cerrahi müdehaleyle kaslar arasındaki dengesizlikler çözüme kavuşur ve şaşılığın önüne geçilir. Kolay bir ameliyat olan şaşılık ameliyatında hastalar, müdehaleden kısa süre sonra normal hayatına devam edebilir. Yine de ameliyat son çarelerden biri olarak görülüyor. Hastanın yaşı ilerlediyse ya da şaşılık derecesi yüksekse, diğer tedavilerin işe yaramadığı noktada ameliyata başvurulur. Küçük yaşta ilk olarak gözlükle tedavi ve uzman eşliğinde göz egzersizleri önerilir. Çare bulunamadıysa, ameliyat kesin çözüm olarak uygulanır.
Kedi Kumu - Kedi Kumunun Değiştirilmesi - Kedi Kumu Nasıl Değiştirilir - Kedi Kumu Ne Zaman Değiştirilmeli
Kedi kumu, kedinin tuvaletini kumun altına gömmemeye başladığı ve kokunun eve yayılmaya başladığı gibi durumlarda değiştirilmelidir.
Eğer kum eleği yardımıyla kumun içerisindeki dışkıları ve idrarlı kum topaklarını alarak attığınız halde koku yoğun halde devam ediyorsa veya kum kabı içerisinde dışkıyı gömecek miktarda kuru kum bulunmuyorsa, kirli kumun tamamını atmanız gerekiyor.
Kirli kumun tamamını koyabileceğiniz, uygun büyüklükte bir poşete ihtiyacınız var. Daha sonra yapmanız gereken şey ise poşeti kum kabının bir ucundan, dışarıya kum taşırmayacak şekilde iyice geçirmektir. Ardından kum kabını yavaşça dikleştirerek içerisindeki kirli kumun poşete dökülmesini sağlayabilirsiniz.
Genel olarak kum kabının altında, kenarlara ya da tabana yapışık halde duran idrar topakları kalır. Bunları da kum eleğiyle kazıyarak ardından poşetin içine dökebilirsiniz.
İşte bu aşamalardan sonra önemli olan kum kabını boşalttıktan hemen sonra içerisine yeni kumu doğrudan doldurmamaktır. Kabı bu aşamadan önce su ile temizlemeniz gerekir. Çünkü her ne kadar kirli kumu atmış da olsanız, artık kum kabı da kirlendiğinden, diğer durumda yeterli temizliği sağlayamazsınız. Hatta yeni kum doldurmanıza rağmen, kum kokusu almaya devam edebilirsiniz.
Kum kabını yıkarken, lavabo veya klozet temizliğinde kullanılan fırçalardan temiz bir tane edinerek bu iş için ayrı kullanıma ayırabilirsiniz. Kabın içerisine biraz su koyduktan sonra ilk fırçalamayı yapın ve ardından kirli suyu klozete boşaltın. Ancak kap içerisinde çok fazla kum biriktiyse elek yardımıyla alarak bu kumu da, kirli kumu attığınız poşete dökün. Diğer türlü giderinizin tıkanmasına sebep olabilirsiniz. Az miktar duru su ile akıttığınız kabın içerisinde hiç kum kalmadıysa, bir kez de temizleyici sıvı bir ürünle yıkayarak güzelce durulayın. Daha sonra kabın içinde kalan suyun akabilmesi için ters çevirip bir süre kurumaya bırakın.
Ardından yeni kumu getirerek temizleyip kuruttuğunuz kum kabının içine doldurabilir ve hayvan dostunuzun kullanımına açabilirsiniz.
Tek kedili evlerde kedi kumu tamamen daha nadir değiştirilebilirken çok kedili evlerde bu uygulama sıkça tekrarlanmak durumundadır. Ancak genel hatlarıyla düzenli elediğiniz kedi kumunuzu sık sık tamamen değiştirmeniz gerekmez. Kum çok fazla topaklanmaya ve kokmaya başladığı zaman artık eleme işlemi gereken temizliği sağlamayacağından, kumun tamamen temiz olanıyla değiştirilmesi gerekir.
beyaz saray - beyaz saray nerede - beyaz saray tarihi - beyaz saray konumu - beyaz saray hakkında
Amerika başkanlarının Washington'da ikamet ettikleri saraya verilen addır. İnşaatına 1792'de başlanmış, 1800'de cumhurbaşkanı John Adams tarafından açılmıştır. Amerika devlet başkanlarının resmi ikametgahı. Amerika Birleşik Devleti 50 eyaletten meydana gelmiştir. Bu eyaletlerin federal başkanti Washington’dur. Şehirdeki çok sayıdaki resmi binanın en mühimi "Beyaz Saray"dır. Amerika Birleşik Devletlerinin ilk Cumhurbaşkanı George Washington, başkentin yerini tespit edip planlarını çizdirdi. Yalnız yeni kurulan başkentte hiç oturmadan 1779 yılında öldü.
Ölümünden bir sene sonra başkanlık binasının açılışı yapıldı. Bina baştan başa beyazlara boyandıbeyaz saray John Adams’den beri bütün ABD başkanları burada oturmuşlardır. Geniş bir park içinde yaklaşık altı hektar büyüklüğünde bir arazide bulunmaktadır. Binanın merkezi ve orijinal kısmı Virgina kum taşından inşa edilmiş olup, birçok yeni değişikliğe rağmen 18. asırdaki Georgian stilini muhafaza etmektedir. Washington’daki resmi binalardan biri olup, 52.5 m uzunluğunda ve 25.5 m genişliğinde 2.5 katlı bir binadır.
1814’te İngiliz kuvvetleri tarafından Washington’daki bütün amme binaları yakılmıştı. Beyaz Sarayda yakılan binalar arasındaydı. James Hoban’ın nezareti altında Beyaz Saray yeniden inşa edildi ve 1817 senesinde oturmaya hazır hale geldi. Başkan James Monreo tarafından Fransa’dan ithal edilen mobilya ve mefruşatla imparatorluk stilinde yeniden döşendi. Binanın yanık dış duvarları beyaza boyandı. Bundan dolayı binaya "Beyaz Saray" dendiği yanlış bir zan olarak yayıldı.
Hakikatte bina ilk inşa edildiği andan itibaren bu isim ile anılmıştır. İlk banyo teşkilatı Beyaz Saray’a 1877’de ilave edildi. 1949’da Truman’ın idaresinde Beyaz Saray ikamet için emniyetsiz bulundu. Tekrar inşa için bir plan hazırlandı. Dış duvarlar bırakılarak binanın bütün iç dekoru çıkarıldı. çelik ve beton bir çerçeve üzerinde yeniden inşa edildi. Orijinal ahşap, mermer ve dekoratif alçı işleri gibi kısımların muhafazasına büyük ehemmiyet verildi. Orijinal kat planı muhafaza edilmekle beraber modern tesisat ve imkanlar ilave edildi.
Executive Residence (Başkan Konutu)
Ortadaki ana bina, George Washington’ın kendisinden sonra gelen başkanlar otursun diye inşa ettirdiği orijinal Beyaz Ev’dir. Washington öldükten sonra açılışı yapılmış ve ikinci başkan John Adams ilk sakini olmuştur. Beyaz Ev için her ne kadar 6 kat deniyorsa da genel kullanım açısından ve orijinal olarak 3 kattır. Zemin katı, birinci kat ve ikinci kat binanın asıl katlarıdır.
Başkan Harry Truman döneminde(1948-1952) bu binanın altına, içinde depo, elektrik-su sistemleri yönetim üniteleri, klima cihazları ve çamaşırhane, sığınak gibi bazı ünitelerin olduğu iki bodrum katı ilave edilmiştir. Beyaz Ev’e ‘altı kat’ diyenler bu iki bodrum katı da ilave ediyor. Zemin katta, diplomatik kabul odası, kütüphane, harita odası, First Lady’nin misafir first lady’leri ağırladığı ‘Çin odası’ vardır.
‘Devlet katı’ da denen birinci katta, resmi devlet yemeklerinin verildiği devlet yemek odası, başkan ve ailesinin günlük özel yemek odası, konser ve resepsiyonlarda kullanılan ve binanın en büyük odası olan Doğu Odası ile Kırmızı Oda vardır. İkinci kat ise, Başkan ve ailesinin özel yaşam dairesidir. Bir küçük aile mutfağı da içerir. Başkan ve ailesi bu katta yaşar, devlet protokolü ve resmi işlerle ilgisi olmayan bütün kişisel misafirlerini burada ağırlar.
Kendisinin, ailesinin ve bütün misafirlerinin masraflarını başkan öder. 214 yıllık tarihinde bir çok kraliyet ailesi misafir edildiği için Queen’s Room denen oda ile, Abraham Lincoln bir süre kişisel çalışma odası olarak kullandığı için Lincoln Room denen oda da bu kattadır. Üçüncü kat, orijinal binada yoktu. 1927 yılında ilave edilmiştir. Ekstra misafir ağırlama odaları, egzersiz odası, dinlenme odaları vardır. Bir kısmı ise terastır.
edebiyat çalışmak - edebiyat nasıl çalışılmalı - edebiyat çalışma teknikleri - edebiyat çalışma önerileri
Bir milletin dili, tarihi ve edebiyatı son derece önemlidir ve eğitim süreci içerisinde öğrencilere bu üç alanda iyi bir eğitim verilmelidir.
Öğrenciler Türk Dili ve Edebiyatı dersleriyle ortaöğretimde tanışmaktadır. Dokuzuncu sınıfta başlayan Edebiyat dersleri on ikinci sınıfa kadar devam etmekte ve üniversiteye giriş sınavlarında da ayrı bir sınav olarak öğrencilerin karşısına çıkmaktadır.
Bazı öğrencilere edebiyat, çok geniş konuları içeren zor bir ders gibi görünebilmektedir. Oysa edebiyat, doğru öğrenme teknikleri ve çalışma yöntemleri sayesinde son derece eğlenceli bir ders haline getirilebilir.
Edebiyat Konularını Dönemlere Ayırın
Edebiyat nasıl çalışılır sorusuna cevap arayan öğrenciye yardım edebilecek ilk kişi yine kendisidir. Çalışmaya önyargılarından sıyrılarak başlaması gereken öğrencinin edebiyat konularının zor ve karmaşık olduğu yönündeki yanılgısını bir kenara bırakması gerekmektedir.
Edebiyata çalışırken sonraki aşama konuları parçalara bölmektir. Türk edebiyatı 'Eski Türk Edebiyatı, Yeni Türk Edebiyatı, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı' bölümlerine ayrılır. Edebiyat çalışmaya başlarken bu bölümlerden yalnız biri ele alınmalıdır. Her bölüm de kendi içinde alt bölümlere ayrılmaktadır. Örneğin Eski Türk Edebiyatı 13. ve 14. yüzyıllarda Türk edebiyatı, 15. yüzyıl Türk edebiyatı 16. yüzyıl Türk edebiyatı, 17. yüzyıl Türk edebiyatı, 18. yüzyıl Türk edebiyatı, 19. yüzyıl Türk edebiyatı ve Divan edebiyatı bölümlerine ayrılmalıdır.
Edebiyatı Parçadan Bütüne Şeklinde Çalışın
Edebiyat dersini çalışırken konu alanını daha da daraltmak için ele alınan dönemdeki edebi şahsiyetler de listelenmeli ve içlerinden en önemli olanlardan çalışmaya başlanmalıdır. Örneğin 13. - 14. yüzyıl Türk edebiyatında karşımıza Yunus Emre, Mevlana ve Gülşehri gibi önemli isimler çıkacaktır. Parçadan bütüne doğru bir çalışma sistemi Edebiyat konularının daha verimli şekilde anlaşılmasını sağlayacaktır.
Not Alarak İlerleyin
Edebiyat, konu ne olursa olsun not alarak çalışılması gereken bir derstir. Konular okunurken önemli yerler mutlaka işaretlenmeli ve ayrı bir kağıda önemli bilgiler not edilmelidir. Edebiyat dönemlerini veya edebi şahsiyetleri çalışırken o konuların en önemli kısımları birkaç maddeyle listelenirse bu daha akılda kalıcı bir yöntem olacaktır.
Kitap Okumayı İhmal Etmeyin
Bol soru çözümü de edebiyat çalışmalarında kalıcı bilgiyi sağlayacak önemli bir faktördür. Çalışılan her konunun hemen ardından konuyla ilgili soru çözümü yapılmalıdır. Yanlış cevaplandırılan sorunun işaret ettiği konuya tekrar dönülerek doğru bilgi zihnimizde güncellenmelidir.
Edebiyatta başarılı olmak çokça çalışmayı, tekrarı ve soru çözmeyi gerektirdiği gibi unutulmaması gereken önemli bir detaysa bol kitap okumaktır. Ders çalışırken okuduğumuz bilgileri daha iyi anlamanın, soru kökünde bizden istenileni daha iyi kavramanın ve beynimizi güçlendirmenin yolu kitap okumaktan geçmektedir.
Şiir - Şiir Okumak - Şiir Nasıl Okunmalı - Nasıl Şiir Okunur
Şiirler, birçok kelimenin bir araya gelerek, harmonik ve estetik bir biçimde uyumuyla doğar, ancak bir şiirin yaşaması ya da yitip gitmesi, şiirin nasıl okunduğuna, yorumlandığına bağlıdır. Bu yüzden okumanın şiir üzerindeki etkisi oldukça büyüktür.
Genel olarak şiir anlık okunmamalıdır. Günler öncesinden çalışılmalı, pratik yapılmalı ya da bilen birinin önünde sunum yapılmalıdır.
Şiirler yavaş okunmalıdır. Birçok insan, şiiri hızlı okur ve gergin bir okuyucu şiiri çabucak okuyup bitirmek ister. Şiiri yavaşça okumak ise, şiirin, dinleyiciler tarafından açıkça kavranması ve anlaşılmasının en önemli yoludur. Yavaş okumak, şiirin kolay duyulmasını sağlamakla kalmaz, her kelimede önemini de belirtir. Şiir aynı zamanda çok yavaş da okunmaz ve başlık, ilk satırda ara ara durulabilir.
Sakin, normal bir tonda şiir okunmalıdır. Dramatik, heyecanlı ya da diğer uç duygular şiirin okunuşuna karıştırılmamalıdır. Unutulmamalıdır ki, yazan şairler de süslü de olsa günlük konuşma dilinin normalliğinden faydalanmıştır. Şiirin kelimelerinin, duygu yükünü almasına izin verin. Açıkça ve yavaşça okuyun. Fark yaratarak şiir okumanın temel prensipleri bunlardır.
Şiirler, doğal olarak satırlarla yazılmıştır. Ancak her satırın sonunda durmak, okumada tutarsızlık oluşturur ve şiirin mantığına ters düşer. Okuyucular, yalnızca ama yalnızca noktalama işaretlerinin olduğu yerlerde durmalı, adeta düz yazı okuyor gibi okumalıdır. Tek farkı, düz yazıyı yavaş okuduklarını düşünmekten geçer.
Kesinlikle sözlüğün gücü hafife alınmamalıdır. Tanıdık olmayan ya da oldukça zor telaffuz edilen sözcükler için sözlük kullanın. Daha ikna edici okumak için, okuyucu en azından şiirin kelimelerinin ne anlama geldiğini bilmek zorundadır. Bunun için daha önceden pratik yapılmalıdır. Akılda kalmayacak, anlaşılması zor kelimelerin üzerinde çalışılmalıdır. Şiiri nasıl okuyacağınızı bilmek, şiiri tamamen anlamanızdan geçer.
Şiiri tam olarak anlamamak da normaldir. Bazen, düzinelerce okuma yapmak gerekir. Bazen de şiirin ne anlama geldiği anlaşılamayabilir ancak merak ve pratik yapmakla bunun önüne kolaylıkla geçilebilir. En basitinden ses kaydı yapılarak ya da ayna karşısında bile de olsa, kolayca pratik yapılarak, mükemmel seviyeye çıkabilirsiniz.
Türksat 4A, Yapımında Türk teknik elemanlarının da yer aldığı 14 Şubat 2014 tarihinde saat 23.09'da fırlatılan haberleşme uydusu. Uydu, Japon Mitsubishi Electric firmasının geliştirdiği DS2000 platformu üzerinde inşa edildi. Türksat 4A, Kazakistan'da bulunan Baykonur Uzay Üssü'nden Proton taşıyıcı roketiyle fırlatılmıştır. Yaklaşık 4 ay boyunca 50° doğu yörüngesinde test işlemleri yapılmıştır. 9 Haziran 2014 tarihinde test yörüngesinden ayrılıp görev yapması planlanan 42° doğu yörüngesine yerleşmiştir. Haziran 2014 sonu itibariyle hizmet vermeye başlamıştır. 15 Temmuz 2014 tarihinde yapılması planlanan kanal geçişleri yayıncı kuruluşlar ve Ramazan ayı nedeni ile izleyicilerden gelen yoğun talep üzerine ileri bir tarihe ertelenmiştir. Uyduya ait kapsama alanları 9 Ekim'de yayınlanmıştır.
Google Kamera Güncellendi, Artık Video Kayıt Esnasında Fotoğraf Çekiliyor.
Google bir süre önce Android cihazlar için yeniden tasarlanmış bir kamera uygulamasını Google Play’de yayınladı. Güzel bir görünüme kavuşan kamera uygulamasında stok Android cihazlarda yer alan bazı özellikler ise henüz mevcut değildi. Bunlardan biri de video kayıt esnasında fotoğraf çekim özelliğiydi. Neyse ki Google yeni kamera uygulaması için ilk güncellemeyi yayınladı ve video kayıt esnasında fotoğraf çekme özelliği Google Kamera’nın 2.1.042 numaralı sürümünde yer aldı. Güncelleme içeriğinde bunun dışında bir yenilik yer almadı, fark ettiğiniz bir yenilik olursa yorumlar bölümünden lütfen bildirin. Google’ın kamera uygulamasında en dikkat çeken özellik Lens Bulanıklığı çekim modu olmuştu. Son dönemlerde moda haline gelen arka planı bulanıklaştırma özelliği Lens Bulanıklığı çekim moduyla gerçekleştiriliyor. Bu sayede yakın planda olan nesne ön plana çıkarılabiliyor. Lens Bulanıklığının yanı sıra Kamera, Video, Photo Sphere ve Panorama uygulamada yer alan diğer çekim modları şeklinde sıralanıyor.
Google Kamera uygulaması için güncelleme dağıtımı kademeli olarak gerçekleştiriliyor. Güncelleme henüz size ulaşmadıysa alt bölümde yer alan herhangi bir linkte APK dosyasını yükleyerek son sürüm Google Kamera uygulamasına sahip olabilirsiniz.
sen benim herşeyimdin
sen benim yarım elmamdın
ama gittin hiç birşeyim oldun
yarım elmam gitti bende yarım kaldım
çürüdüm yarım yarım yaşaya yaşaya
çünkü dayanamaz oldu yokluğun
çünkü dayanılmaz çünkü seviyorum seni
o yüzden dayanamam sensizliğe
sürekli acı var içimde
sürekli sancı var yüreğimde
sürekli yaş var gözlerimde
sürekli sürekli hüzün var yüzümde
sürekli sesin var kulaklarımda
sürekli hayalin var rüyalarımda hayallerimde
sürekli her şeyde sen varsın sevgilim
işte işte bu yüzden dayanamam yokluğuna
birde birde neye dayanamıyorum biliyormusun ?
sensizlikten daha büyük bir acı bu
hep düşünüyorum ya ona bir şey olursa
ya ölürse diye düşünüyorum
çünkü senden bir haber alamıyorum
çünkü çünkü senle senle ayrıldık
bitti herşey gitti herşey
sürekli yanında olsaydım bari sevgilim
en azından daha az dayanırdım sensizliğe
daha az acı çekerdim sensizliğimde
gözümün yaşı daha az akardı
gözlerimin nemi biraz daha az olurdu
en azından haber alırdım senden
en azından o iyi, o mutlu, sapa sağlam yaşıyor
diyerek öutlu olmayıda bilirdim sevgilim ben
elimi tutmasanda olur, gözlerime bakmasanda olurdu
yokluğuna daha az dayanırdım
ama sen yoksun işte yoksun
işte bu yüzden dayanılmaz oluyor sensizlik