Ayrılığın gözleri sel, dağları duman
bir çoban kavalıdır yüreğimde her gece ağlayan
sesimde fasılasız figanlar
göğsümde kırık karanfil feryadı
korlar akarken dilimden
sözcükler ölüyor dudağımda sessizce
yağmur iniltileri sarıyor her yerimi
kefensiz kalıyor şiirler
yabani otlar fışkırıyor bahçemde
ateşler yakıyor gülümü, gülşenimi
küsüyor dalında bülbül
sesinde bin ah-ı figan
gönlünde gam-ı hazan
sonbahar olmasada
yaprağını döküyor hayat
gel ey yüreğimin bahar goncası
gelinciklerle gel gönül bahçeme
kan rengi karanfillerle gel
kor düşmüş özlemlerimle yalnızım işte
yürek yangınlarındayım anla
gel
say ki, hiç ayrılmadık seninle,
kavuşmadık hiç
dizinde uyuduğumu düşün
saçını okşadığımı
gökyüzünü sevginle boyadığımı
dudağından öpmeye kıyamadığımı
yüzüne bakmaya doyamadığımı düşün
kayan bir yıldızın gözyaşıyla,
hüzünlü bir ay ışığıyla gel
vefalı bir ses gibi
serin bir nefes gibi ömrüme dol
bir dağ rüzgarı ol es saçlarıma
say ki,
hiç ayrılmadık seninle, kavuşmadık
yaşlanmadık hiç
kır vurmuş saçlarınla gel
yakalım içimizde ayrı geçen onca yılı
bütün ırmaklara sevgimiz dökülsün
çözülsün prangalı hasretim
bil ki,
sensiz kül rengi kimsesizliğidir
yaslandığım yıkık duvarlar
hayalet bir kentin ortasında
nereye baksam hayalin vuruyor camlara
gözlerin su yeşili
gözlerin ıslak
gözlerin uzaklarda gecelere küskün ay..
gel,
biz seninle birlikte sevmedik mi bu dağlarda herşeyi
baharı, kışı, ovayı, dağı
yokluğun buz gibi soğuk şimdi, üşüyorum
zemheriden daha soğuk yokluğun
ruhuma güneş ol ışıt beni
ölüyorum, damarlarıma kan,
bedenime can ol,
yaşat beni
gel, zifir gecelerle gel,
şarkılarla, şiirlerle gel
nasıl istersen öyle gel,
giden ömürle gel,
son gelen trenle gel
ecel gelmeden gel ,...
gel
nazlı bir çiçek ol,sarıl bitkin bedenime
tılsımlı fısıltılar aksın yine ağzından
kan yerine sevgi dolaşsın damarlarımda
yorgun ezgilerime süreyim kokunu
gel
unutmadan suretini
uzak bir vadide buluşsun gözlerimiz
ipek tülü hayaller aksın içimize
avuçlarımızda atsın aşk her dem
yine titresin gönlümüz sevinçten
gel
çekip al beni buralardan
gelmezsen kopar hayatın ipi
kırılır dal, dağ yıkılır
rüya biter
gel,
gelmezsen ölürüm
çöl ortasında sahipsiz kalır ömrüm
Yüzümüzü sulara bıraktık
hayallerimizi sıvası dökülmüş duvarlara
sardıkça yangınlar içimizi
yoksul bir yaşamın cenderesinde
yaralarımız üşüdü...
Önce miydi, sonra mıydı,
kar mıydı?
yağmur muydu?
bilemedik?
üşüdükçe içimize çöktü sis...
Hep sancısını çektik kahreden hayatın
ne giysek yakışmıyor hüzünden başka
eğilip bakmaya korktuğumuz,
sahipsiz mezarlara döndü içimiz.
her akşam tanımadığımız bir hicran
görmediğimiz bir ıstırap çaldı kapımızı...
Kalbimizi bir vefasız,
ömrümüzü bir hayırsız aldı
hayatın çıkmazında hep teselli aradık
buruk gülümsemeler dindirebilir mi hüznü ah! Can?
kime ne verebiliriz ki,
gönül mü?
ömür mü?
can mı?
mal mı?
yok, yok yüreğimizden başka servetimiz
Her baktığımız göz yuttu gönlümüzü
hançerini sapladı her tuttuğumuz el
hangi adaya sığınsak ihanet kokuyor.
nereye gidebiliriz ki ah! Can,
yüreğimizden başka
sokaklar çıkmaz sokak ömrümüzde,
kahretsin...
Çıktığımız her yolculukta
düştüğümüz her kalabalıkta
ıssız bir kıyıda üşüdü ömrümüz
yetim ruhumuz, nemli gözlerimizle
her gece sarılıp bir hayale,
yalnızlığımızı alıp bastık bağrımıza...
Yetimdik mevsimlerin koynunda, yaralıydık
acılarla yattık, acılarla kalktık,
bir ömür acılara acılar kattık.
kurudu gözpınarlarımız,
karanlığı siper edip gözlerimize
yüreğimizle ağladık.
Kimsesiz bir çocuğun yüreğine çizip resimlerimizi
kayıp mezarlara gömdük,
yüzümüze siper ettiğimiz gülüşleri
ve yükleyip sevdalı bir kuşun kanadına kaygılarımızı
ardında el açıp aşka ve acıya ağladık...
Hep yüreğimizde saklı tuttuk sevgimizi,
gözlerimizde, yüzümüzün hüznünde saklı tuttuk...
gökyüzünü doldurup soluğumuza
isyanımızı kilometrelere zincirleyip
kayıp bir vadide idam ettik geçmişimizi...
Gidenler dönmedi ah! Can
solgun bir güz bahçesi renginde,
boynu bükülü gelincikler gibi kaldık
yaralı uçurumları birer birer koşarak
boş yere yollara baktık, türküler yaktık
kurudu gözpınarlarımız, yüreğimizle ağladık.
Yaralı bir ülkeyiz şimdi, terkedilmiş bir şehir
nehir nehir acılar damlıyor bedenimize
önümüzde dağ dağ uçurumlar
ardımızda ölümün ayak sesleri
nasılda acıyor hayatımız ahh!
Gurbet ki, kahreden yanımız
acılara gömdüğümüz isyanımız
derdimizi kime nasıl anlatırız,
kimimiz var ki, ah! Can
lime lime yüreğimiz,
ilmik ilmik gözyaşlarımızdan başka
Hasret ki, göçmen kuşların kanadında taşıdığı
gamdan bir dağ gibi oturmuş gözlerimize...
buruk gülümsemeler dindire bilir mi hüznü ah! Can?
kime ne anlatabiliriz ki,
ağızdan çıkan her söz yaralıyor yüreğimizi.... .
Yüreğime gözlerinden başka muska takmadım.
Göğsümü bin yerinden dağlayan bakışlarındayım.
Ve ben şimdi burdayım...
Yüreğini uzat sana sırrımı anlatayım:
Ne zaman gözlerinle çaıkşsam;
Kalbim kamaşır.