ESLEM

ESLEM

Üye
17.08.2004
Er
161
Hakkında

#05.03.2006 12:42 0 0 0
  • Allah razi olsun!

    Hadis-i Serif:
    ''Kisinin sahip olduklarinin en hayirlisi; Allah'i zikreden bir dil ,ona sükreden bir kalp ve iman dogrultusunda yasamasina yardimci olacak bir esdir.''
#05.03.2006 01:30 0 0 0
#02.03.2006 12:57 0 0 0
#01.03.2006 12:12 0 0 0
#01.03.2006 12:06 0 0 0
  • Konu: Yüze İndir
    İki abartıcı söyleşiyorlarmış. "Dün akşam bir şimşek çaktı..." diye söze başlamış birincisi. Ortalık gündüz gibi oldu. Dağın eteğinde tam beş bin çakal saydım.
    ikincisi, "Şimşek çakınca ben de dağın tepesinde bir deve gördüm" demiş. "Başını uzattı, ovadaki dereden su içti." Birincisi dayanamamış:
    "Hadi hadi, deveyi düze indir!" Öteki de hemen atılmış,"Sen de çakalı yüze indir!"
#27.02.2006 12:25 0 0 0
#27.02.2006 12:08 0 0 0
  • ''Ben modern Ebu Cehillerin yaptığından daha çok, ona ümmet olduğunu söyleyenlerin yaptıklarının onu üzdüğünü düşünüyorum. Onun mirasına sahip çıkması gerekenler, sadece sakalına ve hırkasına sahip çıkıp onun öğretisini çağın dışına atmakla onu daha fazla üzüyor olsalar gerek. ''


    Allah c.c senden ve cümlemizden razi olsun,cok güzel bir yaziydi ve icindekilere özellikle yukaridaki paragrafa katilmamak mümkün degil.Selam ve dua ile
#26.02.2006 10:07 0 0 0
#25.02.2006 23:51 0 0 0
  • Tembelin Duası...


    Hz. Davut zamanında bir adam vardı. Her yerde ve herkesin yanında durmadan:

    "Yarabbi bana zahmetsiz ve eziyetsiz bol rızık ve servet ver, beni tembel, hor, hakir ve miskin yaratan sensin. Yarabbi madem ki beni böyle yarattın, rızkımı da bana çalışmadan zahmetsizce ver," diye dua ederdi.

    Adam gece gündüz her yerde bu duayı ededursun, herkes bu hâlinden dolayı ona güler, onunla alay ederdi:

    "Rızık çalışarak elde edilir, bu adam deli mi, yoksa sarhoş mu ki böyle dua edip duruyor. Bu devrin Allah elçisi Hz. Davut bile bunca hünerine, sesinin bunca güzelliğine rağmen çalışıp çabalıyor, rızkını elde etmek için, bu adam şaşırmış olmalı," diye düşünürlerdi.

    Halkın alay etmesi, hakkında böyle düşünmesine kınamasına, aldırmadan durmadan duasına devam ediyordu.

    Adam böylelikle halk arasında: "Boş ambarda peynir ekmek arıyor," diye şöhret buldu.

    Günlerden bir gün bir seher vakti yine böyle dua edip dururken bir öküz geldi, adamın kilitli olan kapısını boy-nuzlarıyla zorlayıp kırarak içeriye girdi. Adam kalkıp öküzü kesti, başını gövdesinden ayırdı. Gövdesinin derisini yüzmek için alıp kasaba götürdü.

    Bir müddet sonra öküzün sahibi çıkıp geldi, bağırıp çağırmaya başladı:

    "Bre ahmak, bre tembel, bre kötü insan senin olmayan bir öküzü nasıl kesip yersin!..," dedi.
    Adamı alarak Hz. Davut'un yanına götürdü. Meseleyi Hz. Davut'a anlattı.

    "Bu adamdan davacıyım öküzümü, haksız yere kesip yedi hakkımı ondan al!" dedi.

    Hazreti Davut bu işte-bir başkalık olduğunu anladı:

    "Bu dava hakkındaki hükmü benden hemen istemeyin, kararımı yarın vereceğim," dedi.

    Bunun üzerine davacı ve halk dağılıp gitti. Hz. Davut bir kenara çekilerek, bu işin hakikatini, kendisine bildirmesi için Allah'a (c.c.) yalvardı.


    * * *


    Ertesi gün öküzün sahibi şikâyetçi olduğu adamı da alarak Hz. Davut'un huzuruna geldi, kalabalık bir grup halk da işin sonunu merak ettiği için oraya toplanmıştı.

    Hazreti Davut öküzün sahibine:

    "Gel sen bu öküzü, bu müslüman kardeşine bağışla," dedi.

    Bunu duyan adam feryat etmeye başladı:

    "Ya Davut bu nasıl bir adalettir, benim hakkımı gasp etmek sana yakışır mı? Ey ahali şahit olun Hz. Davut bile bile benim hakkımı kayıp ediyor," dedi.

    Bunun üzerine Hz. Davut:

    "Buna razı olman senin için daha hayırlıdır. Sızlanmayı bırak da gel buna razı ol," dedi.

    Adam sesini daha da yükseltmeye daha çok bağırıp feryat etmeye başlayınca:

    Hz. Davut:

    "Malının yarısını da senin öküzünü kesip yiyene bağışlaman lazım," dedi.

    Bunu duyan adam deliye döndü, halk da söylenmeye başlamıştı:

    Hz. Davut:

    "Eğer razı olsaydın bu senin için çok hayırlı olurdu," dedi.

    Sonra halka döndü öküzün sahibini göstererek: "Bu adamı yakalayın çünkü bu bir katildir. Ve suçlu diye karşıma getirdiği şu adamın babasını falan zamanda felan yerde, filan ağacın altında öldürdü, başını keserek bıçakla birlikte şehir dışında felan yerdeki ağacın altına gömdü yürüyün oraya gidelim," dedi.

    Hz. Davut'un bahsettiği ağacın altına geldiklerinde Hz. Davut:

    "Şurayı kazın," diye işaret etti.

    Gösterilen yeri kazınca adamın başını ve yanında bıçağı buldular, bıçağın üstünde katilin ismi vardı.
    Hz. Davut öküzün sahibinin, öküzü kesen adamın babasının kölesi olduğunu efendisini öldürüp bütün mallarını aldığını söyleyerek katili cezalandırdı. Böylece adalet yerini bulmuş oldu.
#24.02.2006 13:41 0 0 0
#24.02.2006 13:29 0 0 0
#24.02.2006 13:07 0 0 0
#24.02.2006 10:18 0 0 0
  • Konu: BEKTASI
    Yaşları 20 ile 25 arasında değişen gençler, ite-kaka bindikleri halk otobüsünün arka tarafında kalabalık bir grup oluşturmuşlardı. Yaptıkları hararetli konuşmalara bakılırsa, biraz önceki toplantıları son derece başarılı geçmiş ve istikballeri için önemli bir merhale daha kat etmişlerdi. Gençlerden en uzun boylu olanı diğerlerinin tepesinden sağa sola bakınırken, otobüsün ortalarında oturan bir dedeyi görüp arkadaşlarının kulaklarına bir şeyler fısıldadı. Gürültü bir anda kesilmiş, yolcular da bu durum karşısında meraka kapılmıştı.

    Dedeyi ilk gören genç, kalabalığı yararak ona doğru yaklaştı ve ceketini saygıyla ilikleyip:

    - Müsaade ederseniz elinizi öpmek istiyorum hacı amca, dedi. içimden geldi de...

    Yaşlı adam, İstanbuldaki yakınlarını eşiyle birlikte ziyaret eden bir Bektaşî dedesiydi. Başındaki beyaz sarık, büyük bir kısmı kapkara olan sakallarının aklaşan yan kısımlarıyla uyum sağlıyor, sırtındaki beyaz cübbesi ise, ayağındaki mest lastiklerle kontrast teşkil ediyordu.

    Delikanlı, ihtiyarın şaşkın şaşkın uzattığı elini öptükten sonra sakalını da sıvazlamayı ihmal etmedi. Diğer gençler de aynı şeyi yapmak için bir anda dedenin çevresini sarıverdiler.

    Yaşlı adam, olup bitenleri anlayamamasına rağmen yanındaki hanımına dönüp:

    - Yahu hatun, diye söylenmeye başladı. Bir de bu gençleri beğenmiyordun. Ne kadar efendi ve saygılı olduklarını, dönünce konu komşuya anlatırsın.

    Gerçekten de otobüs bir anda ulvi bir havaya bürünmüş ve ilk önceki "sakal sıvazlamalarının yerini "Sakal Öpmeler" almıştı. Bu arada otobüsteki kadın - erkek diğer yolcuların da işin ciddiyetini fark ettiği gözleniyordu. Herkes, hayatta bir kere görebilecekleri böyle bir "mübarek" karşısında içinden adaklar adamış ve kendilerinden geçerek yaşlı adamın sakalına doğru yönelmişti. Hatta yer yer ilahi sesleri bile duyuluyordu.

    Çok uyanık biri olan şoför de, dikiz aynasından vaziyeti kavramakta gecikmedi ve otobüsü ilk gelen durağa çekildikten sonra, geçiş üstünlüğünden faydalanıp sakal ziyaretini hallediverdi.
    Yaşlı adam, kısa sürede bu işe alışmış ve gösterilen hürmetten ötürü tek kelimeyle "mesrur" olmuştu. Biraz sonra ineceği durağa geldiğinde hanımıyla birlikte kapıya doğru yöneldi ve araba durduğunda:

    - iki cihanda da aziz olun evlatlarım, diye bağırdı. Ama merak ettim doğrusu, siz de mi Bektaşisiniz?

    Otobüsteki gençlerden en iri kıyım olanı hemen lafa karışıp:

    -Acayip yaklaştın be beybaba, diye cevap verdi. Bektaşi değil ama evelallah Beşiktaşı'yız. Yani anlayacağın Beşiktaşlı'yız. Siyah-beyaz sakalın ve o renklerdeki kıyafetin güneşle parıl parıl parlayınca, takımımıza karşı her zamanki görevimizi yapalım demiştik de...
#24.02.2006 10:09 0 0 0
  • Ben bu boykot meselesine tamamen katiliyorum ve devam etmemiz gerektigine inaniyorum.Pek tabiiki Danimarka'da yasayan müslüman kardeslerimiz icin zorluklar cikacaktir, pek tabii siyasi baskida yapmamiz gerekiyor ama her yönden baski yapmaliyizki amacimiza ulasabilelim üstelik unutmayalimki hakaret edilen sahis sen ya da ben degil üzerine basarak söylüyorum iki cihan serveri,islamiyetin günesi PEYGAMBER EFENDIMIZ MUHAMMED MUSTAFA (S.A.V)'dir.Ve yine unutmayalim ki bu din bu güne gelebilmek icin o hakaret edilen Peygamber bu din bizlere ulassin diye ne iskenceler ,ne zorluklar ,ne badireler atlatmistir.Arkadaslar benim sahsi fikrimce bu günümüzün cihadidir ve bu cihadda zorlugun büyük kismini belki Danimarka'da yasayan kardeslerimiz cekecekler ama mükafatini illede alacaklar.Lütfen tekrar ediyorum hakaret edilen bizim Peygamberimiz,ahirette O'nun yüzüne bakabilmek icin O'ndan sefaat dileyebilmek icin bu konuya duyarsiz kalmayalim.
#22.02.2006 20:25 0 0 0
  • Hayvanlar bu mahluklarin yaninda,( insan demiyorum zira bunlar insanliktan nasiplerini almamislar), daha serefli ve yüceler benim gözümde.Rabbim bunlari kahr-u perisan etsin insaallh,kurban oldugum Allah cezalarini tipki firavuna yaptigi gibi,Nuh(a.s)'in kavmine yaptigi gibi.......insaallah dünyada tüm insanliga ibret olacak sekilde verirde hepsinin akli basina gelir.
    Bu arada arkadaslar bu ülkelerin ürünlerini almamaya davet ediyorum sizleri lütfen bunlara dikkat edelim,aman birtek benim almamamla ne olur demeyelim,unutmayalim ki büyük daglar kücük taslardan olusmustur
#22.02.2006 19:49 0 0 0
  • Konu: INCILI CAVUS
    INCILI CAVUS
    İncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralına gönderildiğinde, elbiseleri yamalı imiş. Kral:
    - Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı? deyince İncili Çavuş:
    - Osmanlılar adamına göre elçi gönderirler! cevabını vermiştir.
#22.02.2006 18:32 0 0 0
  • İBRAHİM B. EDHEM (k.s)
    İbrahim b. Edhem bir gece vakti tahtında otururken sarayın damında ayak sesleri, gezinmeler duydu. Sarayın damında bir sürü insan sert adımlarla yürüyorlar, oradan oraya geziniyorlardı.
    İbrahim b. Edhem başını pencereden çıkardı: "Kim o? Sarayın damında ne işiniz var, neden oraya çıktınız?" diye seslendi.
    Sarayın damındakiler cevap verdiler: "Develerimizi kaybettik, onları arıyoruz" dediler, ibrahim b. Edhem hayretler içinde kalarak sordu:
    "Gecenin bu vaktinde sarayın damında deve aranır mı, sarayın damında deve arandığını kim görmüş?'
    Damdakiler cevap verdi: "Peki, sen tahta oturmuş padişahlık ederken Allah'ı (c.c) arıyorsun, bulmayı umuyorsun da, bizim burada deve aramamıza mı şaşırıyorsun?"
    Bunun üzerine İbrahim b. Edhem tahtı tacı bırakarak dervişlik yolunu seçti.
#19.02.2006 22:31 0 0 0
  • Izlenilmeyecek bir film degil ama daha cok gülmek istiyorsaniz Hababam Sinifi 3,5'a gideceksiniz arkadaslar.Tabii ki bu benim sahsi fikrim
#18.01.2006 14:47 0 0 0