Temel nisanlisi Fadime'yi gezdirmek için arabasina bindirir.. Vitese atarken,
eli hafif yollu nisanlisinin bacagina deger.. Fadime kipkirmizi kesilir..
Bir süre sonra evlenirler ve balayina çikarlar.. Bodrum'da otelin önüne gelince
Temel kontagi kapatir.. El frenini çekerken, eli yine Fadime'nin bacagina
deger.. Fadime yine kizarir ve Temel'e ;
"Ula artuk evlenduk, daha ileri gidebilursun" der..
Temel arabayi çalistirir ve Marmaris'e dogru yola koyulurlar...
----------------
Forsaların çektiği küreklerle mavi akdenizde süzülerek yol alan o zamanın savaş gemisi kadırganın forsa başı öğle yemeğinden önce elindeki kırbaçı şaklatarak forsalara; "
-Bana bakın...Size bir iyi haberim birde kötü haberim var." demiş. "
-Önce iyi haberimle başlıyorum: Bügün öğle yemeğinde bol tatlı var." "
-Kötü haberim gelince: Kaptan öğleden sonra su kayağı yapacak!!!"
-----------------------
Bir adamla karısı Mısır'da eski bir çarşıda geziyorlarmış. Ayakkabı satılan bir dükkânın önünden geçerlerken satıcı içerden seslenmiş, buyur etmiş, girmişler.
- Satıcı "çok özel büyülü sandaletlerim var beyefendi, sizi sex te çok vahşi ve kuvvetli yapacak sandaletler..." Adam tabi ki erkekliğe leke sürdürmemek için pek önemsememiş ama eski günleri özleyen karısının ısrarlarına dayanamayıp sandaletleri denemeye karar vermiş. Adam sandaletleri giyer giymez gözleri parlamış, kalbi hızlı hızlı atmış, fiziksel değişimler başlamış, nefesi serileşmiş gözleri büyümüş ve etrafına seri bir şekilde bakınmaya başlamış. Karısı bir adım geri kaçmış "Aman allahım dur dur..." derken adam koşmuş, satıcıyı yakaladığı gibi tezgaha yatırmış, pantolonunu parçalayarak çıkarmaya başlamış, bu arada satıcı bir yandan kurtulmaya çalışırken bağırıyormuş,
-"Sandaletleri ters giydin lan!..."
----------------------
Köyü basan bir gurup terörist bütün köy halkını sıraya dizer... Grubun başı köy halkına derki...
- Hayatta kalabilmeniz için bir şansınız var. Köyün erkekleri tek sıra dizilecekler. Hepiniz mallarınızı çıkartacaksınız. Karıların gözünü bağlayacağım. Gözü bağlı olarak kadınlar hepsine elleyecek. Kim kocasınınkini elleyerek tanırsa o karı kocanın hayatını bağışlayacağım... Derken kadınlar birer birer gözleri bağlanıp getirilir.
- Birinci kadın başlar. " Bu değil, bu değil, bu değil BU!! " kocasını ve kendini ölümden kurtarır.
- İkinci kadın gelir. "Bu değil, bu değil, bu değil, bu değil, bu değil, bu değil, BU!".. onlarda kurtulurlar. Üçüncü kadınıda getirdiklerinde terörist dayanamayıp adamların arasına geçer. Kadın başlar kocasını aramak için ellemeye.
- Bu değil, bu değil, bu değil, bu değil, Bu Bizim Köyden Değil, bu değil, bu değil, Bu....
-----------------------
Alkolik bir adam bir marketin önünden geçerken viskilere bakıp, ahbe şöyle işedik mi viski olsa ne olur sanki diye hayal kurmuş. Bunun üzerine dileği kabul olmuş. Akşam eve gelip karısına hanım iki bardak getir de viski içelim diyince karısı da ne oldu paramı buldun demiş. Adam olanları anlatmış, karısıda görmek için hadi yap ta içelim demiş. Adam gerçekten viski işiyormuş. Gel zaman git zaman adam bir gün yine akşam olmuş evine gelmiş karısına hanım bir bardak getir kafayı çekeceğim demiş. Karısı da bey bugün bensiz mi içeceksin diyince adamda hayır sen bugün şişeden içeceksin demiş.
--------------------
John sabah kalktığında vakit çok geçtir. Ve acele ile giyinip hemen bir taksiye atlayıp işe gider. Fakat işe geldiğinde patronu onu her zaman geç kaldığı için isten kovar. İşten kovulan John üzgün bir şekilde eve döner. Eve geldiğinde yatak odasında Karısını bir Zenci ile yatarken bulur. Ve kadın artık kendisini sevmediğini, evini ve arabasını aldığını söyleyip John'u evden kovar. İyice çaresiz kalan John sokaklarda dolaşırken kendini köprüden atıp ölmeyi düşünür. Tam köprüden atlarken bir Noel Baba gelir. Noel Baba niçin ölmek istediğini sorar. John başından geçenleri anlatır.
- Noel Baba " Şöyle 20 yaşında sarışın bir kadının olsun ister mi sin?
-John " Elbette"
-Noel Baba " Şöyle kendi işin, Porche ve muhteşem bir villan olmasını ister mi sin?"
-John tereddütsüz "Tabi elbette isterim."
-Noel Baba "Ama bir şartım var."
-John " Nedir şartın?"
-Noel Baba " Bir kere yapacağım!!!!" John düşünür, biraz sabredeceğim ve muhteşem şeyler kazanacağım der. Tamam der. John soyunmaya başlar ve bu işi yaparken
-Noel Baba sorar. " John kaç yaşındansın?"
-John "41"
-Noel Baba "John 41 yaşındasın ama hala Noel Baba'lara inanıyorsun!!!!!"
temel sinirli sinirli dursun un yanına gelmiş
_ya yolda gelirken bir adamla karşılaştım beni durdurup "çok sempatiksiniz"dedi
_aaa temel ne güzel peki sen ne yaptın
_ben ne bileyim her ihtimale karşı onu vurdum
Temel bir gün dursun 'a
_dursun adapazarından gelirken trene bindim ama ters koltuğa oturmuşum gelene kadar midemde birşey kalmadı durmadan kustum....
_Temelciğim karşındakinden rica etseydin de yer değiştirseydiniz eminim seni anlayışla karşılardı..
_bunu ben de düşündüm ama karşımda kimse yoktu ki ....
Temel, Dursun'a arabasının öyküsünü anlatıyordu :
-"Bir gün otostop yapıyordum ki önümde, bu arabayla, mini etekli güzel bir bayan durdu ve beni arabasına aldı. Bir süre gittikten sonra kadın arabayı kuytu bir köşeye çekti. Mini eteğini iyice yukarı çekip, dudaklarını ıslattı ve
-"Benden ne istersen alabilirsin" dedi,
ben de arabasını aldım.
-" Dursun : -"iyi etmişsin Temel, zaten mini etek sana hiç yakışmazdı!."
iki çocuğuu olan köy delikanlısı askerliğini yapıp da evine döndüğünde
bakmış karısı Fadime üç çocukla bir masanın etrafındalar.
Bİrden öfkelenip bağırmaya başlamış ;Abovv.. ula kal..k,
bu üçüncü çocuk nerden çıktı !
askere giderken iki çocuğumuz vardı..
bu sonuncusu benden olamaz..
Fadime ona gayet sakin cevap verir
Ne bağrıyorsun..
sana baba mı diyor..
oturmuş yoğurdunu yiyor...!
Temel kamyon söförüymüs.
Bir gün kamyonu ile yokus asagi inerken freninin patladigini farketmis.
Ileriye dogru baktiginda da yolun ikiye ayrildigini görmüs.
Bir tarafta pazar kuruluymus ve yüzlerce insanin alisveris yapiyormus.
Diger tarafta ise küçük bir çocuk yolun ortasinda oyun oynamaktaymis.
Temel çok hizli bir sekilde düsünerek pazar yerune çirersem pi sürü insan ölür en eyisu çocigu ezeyum demis.
Ertesi gün gazetelerde söyle bir baslik; pazara giren kamyon dehset saçti. 150 ölü...
Temel e sormuslar : - Sende hiç kafa yokmu? Bu kadar insani ezecegine bari çocugu ezseydin.
Temel cevap vermis : - Ula siz benu salak mi sandunuz? Bunu bende düsündüm...
Tabii ki çocugu ezecektim ama cocuk pazara dogri kosunca ben ne yapayim...?
Temel'in babasi vefat eder... Cenazeye gelen bir aile dostu Temel'e sorar: Nasil oldu?
Cevap: 30.kattan asagiya düstü...
Adam: Vah vah desene çok feci ölmüs...
Temel: Yok yok öyle ölmedi... Tam yere düsecekken manavin tentesine çarpip tekrar yükseldi...
Adam: Vah Vaah! Daha siddetli çakildi o zaman.
Temel: Yok! Karsidaki kasabin tenteden zipladi bu sefer karsi binanin çatisina...
Adam: Demek çatiya çarpip öldü.
Temel: Yok ya! Çatidan yuvarlanip elektrik tellerine gitti..
Adam: Deme ya! Çarpildi o zaman...
Temel: Yok canim teller yaylandi babami 200 metre yukari firlatti.
Adam: 200 metreden yere çakildi öyle mi? Yazik...
Temel: Yok ya yine en bastaki bakkalin tenteye...
Adam: Orda mi öldü?
Temel: Yooo... Ordanda yine kasaba...
En sonunda bunalan adam Temel'e bagirarak sordu: Ulan nasil öldü bu adam?
Temel: "Baktik durmuyor.. Vurduk!"
Süper bir sonu olan bir hikaye. Mutlaka okumalısınız. Önceden hatırlıyor olabilirsiniz ama gene de paylaşmak istedim...
İstanbul'da üniversitede okuyan genç kız Ankara'daki babasına telefon etmiş:
— Baba, merhaba. Ben Lale.
— Güzel kızım benim. Ne yapıyorsun bakalım?
— Hiç sorma babacığım. Hiç keyfim yok valla.
— Hayırdır? Bi sorun mu var?
Kız ağlamaya başlayınca babası da üzüntü ve meraktan kafayı yemeye başlar.
— Ne oldu kızım? Anlatsana.
— Murat evi terk etti. Boşanmak istiyormuş.
— Ne evi lan? Ne boşanması? Sen ne zaman evlendin de boşanıyorsun?
— Hani senin hiç hoşlanmadığın esrarkeş çocuk vardı ya. Ben onunla evlendim baba.
— İyi halt ettin, zilli. Neyse artık yapacak bir şey yok. Verirsin mahkemeye, boşanırsın.
— Boşanalım ama benden on milyar istiyor. Eğer vermezsem, iyi zamanlarımızda çektiği çıplak fotoğraflarımı internetten herkese gösterecekmiş.
— Tüh, rezil. Çıplak fotoğraf çektirdin, öyle mi?
— Ama babacığım. O benim kocamdı. Ne biliyim böyle bir şey yapacağını.
— Her neyse, olan olmuş artık. Yarın havale ederim parayı. Öğleden sonra bankaya gidip alırsın. Sonra da alıp yakarsın o kahrolası fotoğrafları.
— Sağol baba. Şey, bir de kürtaj için iki milyara ihtiyacım var baba.
Adam artık iyice fenalaşır ve sesi bir değişik şekilde gelmeye başlar.
— Kürtaj mı? Bir de hamile mi kaldın o şerefsizden?
— Aslında ondan değil, zenci birisinden. Zaten o yüzden ayrılıyoruz.
Adam bayılmak üzeredir. Nabzı yükselir, tansiyonu düşer ve inleyerek konuşmaya başlar.
— Biz seni oraya okumaya yollamıştık. Sen ne haltlar çevirmişsin. Allah'ım, nedir bu başımıza gelenler. Okulu bitirir bitirmez Ankara'ya dönüyorsun. Yoksa kırarım bacaklarını.
— İstersen hemen dönebilirim babacığım. Zaten geçen sene okuldan atılmıştım.
Adam masanın üzerindeki soğuk su dolu sürahiyi başından aşağıya devirir ve ancak bu şekilde konuşmasını sürdürebilir:
— Okuldan mı atıldın? Hani birlikte avukatlık yapacaktık, zilli? Eh ulan, sen hele bir gel buraya ben sana yapacağımı bilirim. Evden dışarıya adım attırmayacağım sana. İlk isteyenle de evlendireceğim.
— O iş zor be baba. Artık evlenmeden önce eşler birbirlerinden sağlık raporu istiyorlar. Benim de raporumu görenler evlenmekten vazgeçerler.
— Allah'ım, çıldıracağım. Bir de cinsel hastalıklar ha. Kesin o zenciden kapmışsındır.
— Çok pis arkadaşları vardı. Bilmem artık hangisinden kapmışımdır.
Güm diye bir ses duyulur. Adam kısa bir süre için kendinden geçmiştir ancak hemen kendisini toparlar ve tekrar telefonu alır.
— Hemen bu akşam dayını yolluyorum oraya. Seni alıp gelecek. Adresini ver bakayım.
— Mahmut Paşa Karakolu'ndayım baba. Gelirken kefalet için de biraz para getirsin dayım.
— Karakol mu? Bir de karakola mı düştün lan? Ne yaptın da düştün karakola?
— Dün kafam çok bozuktu, çok içmişim. Araba kiralayıp dolaşmaya çıktım. O kafayla Arnavut Köy'deki boş bir kokoreççi dükkânına girmişim. Dükkân sahibi ve kiralık araba firması zararlarının karşılanması için epey bir para istiyor.
Adam artık iyice fenalaşmış hatta kahrolmuştur. Kısa bir sessizlikten sonra kız tekrar konuşmaya başlar:
— Babacığım, sakın üzülme. Bütün bunlar bir şakaydı. Ben sadece sınıfta kaldığımı söylemek için aradım." Bunun üzerine adam sevinçle ve mutlulukla haykırır:
— Senin tatlı canın sağolsun be güzel kızım, boş ver. Okul da neymiş? Hiç mühim değil.