ABDli bilim insanları ülkenin kuzeyinde Michigan Gölünde ilaç yapımında kullanılabilecek yeni mantar türleri arıyor.
Milwaukee - ABDnin en büyük göllerinden Michigandaki mantarlardan elde edilecek kimyasallar, kanser ilacı ve antibiyotik yapımında işe yarayabilir. University of Wisconsin-Milwaukee biyoloğu Dr. Yi-Qiang Cheng ve doktora öğrencisi Melissa Barman, Michigan Gölünün mantarlarla zengin bir ecza deposu olduğuna dikkat çekiyor. Bilim insanları, şimdiye dek tıbbi kullanımı olabilecek yeni bakteri ve mantar tipleri bulduklarını belirtiyor.
Dr. Cheng ve Barman, gölde oluşturdukları doğal mikrobiyolojik ortamda metagenomics adı verilen bir teknik kullanıyor. Metagenomics, her bir numunedeki DNA parçalarının sıralamalarını çıkarıyor. Araştırmacılar gölde oluşturdukları doğal laboratuvar sayesinde de normal şartlarda yapay laboratuvarda ölecek olan ufak mikroorganizmaları canlı tutabiliyor.
ANTİBİYOTİK SEKTÖRÜ DÜŞÜŞTE
Araştırma bulgularının işlendiği bilgisayarın, kimi zaman gerçek gözlemlerle uyuşmayan simülasyonlar yaparak biyo-çeşitliliği abarttığı da oluyor. Ancak uzmanlar gölün yüksek biyo-çeşitliliğinin kullanışlı mantarlar vereceğinden emin. Göldeki mantarların tespit edilmesinden sonra sıra, ilaç şirketlerinin ikna edilmesine gelecek. Zira, antibiyotik ilaçlar araştırmalarında son yıllarda genel bir yavaşlama söz konusu. İstatistiklere göre, 2004 yılında ArGe aşamasında bulunan 290 yeni ilacın sadece 4ü antibiyotikti. Uzmanlar, antibiyotiklerin geliştirilmesinde en büyük engelin yeni doğal hammaddelerin keşfedilmesi olduğunu vurguluyor.
MİLYONLARCA BAKTERİ TÜRÜ VAR
Bilim insanları yeryüzünde milyonlarca bakteri türü olduğunu ve bunların her birinin kimyasal yapısının teker teker tespitinin pratik olarak mümkün olmadığını vurguluyor. Öte yandan, çevre kirlenmesi ve doğal ortamların tahribi de, bu mikroorganik canlıların yeryüzünden tamamen yok olmasına neden oluyor. Kimi uzmanlar insanların henüz yeterince araştırma yapmadığını, zamanla yeni organizmaların tıbbın hizmetine gireceğini savunuyor.
Mısırbilimciler, çocuk firavun Tutankhamunu mezarından çıkararak yüzünü bilgisayarda canlandırdı. Tutankhamun mumyasının öyküsü National Geographic Türkiye Haziran sayısında.
National Geographic Türkiye - Kral Tutankhamun, Krallar Vadisi olarak bilinen eski Mısır kraliyet mezarlığındaki istirahatgâhından çıkarılırken, öfkeli bir rüzgâr, hayaleti andıran toz bulutları kaldırdı. Gün boyu çöl semalarında koşuşturan koyu bulutlar, o anda gri bir perdeyle yıldızları örtüyordu. Mısırın çocuk kralı, mezarının 1922de keşfedilmesinden bu yana ilgi odağı olmayı sürdürüyor. Ve bugün CT (Computerized Tomography) taramaları aracılığıyla firavunun yaşam ve ölümündeki sırlar açığa çıkıyor.
Tarih 5 Ocak 2005, saat 18.00. Dünyanın en ünlü mumyası, birkaç saniye içinde, 3 bin 300 yılı aşkın bir süre önce yaşamını yitirmiş bu genç kralın ölümüne ilişkin sırların çözülmesi için bilgisayarlı tomografi (CT) cihazına girecekti.
Dünyanın dört bir yanından gelen turistler öğle sonrasında kuyruklar oluşturmuş, yerin yaklaşık 8 metre altındaki kayaya oyma mezara inmiş ve mezar odasındaki duvar resimleri ile mumya biçimli dış sanduka kapağının en çarpıcı yanını, kralın yaldızlı yüzünü, incelemişti.
SOL YANAKTA YARA İZİ
Akşam karanlığı çöküp vadi ziyarete kapandığında ise Mısırbilimciler işçilerle birlikte çalışmaya başladı. Mezara temiz hava pompalanırken çıkan gürültüyü bastırmak amacıyla bağırarak verilen talimatlar eşliğinde sanduka kapağının baş ve ayak uçlarına hızla ipler bağladılar ve çocuk kralı lahdin içinden çıkardılar.
İplerin yeniden sabitlenmesi için verilen kısa aranın ardından ahşaptan yapılmış sade görünümlü bir kutuyu yavaş yavaş yukarı çektiler. İçinde, pamuk tabakaları ve yılların soldurduğu muslinden oluşan bir yatağın üzerinde, Kral Tutankhamunun kalıntıları yatıyordu: sol yanak bölgesinde bir yara izi taşıyan huzurlu bir yüz, kalın bir göğüs kafesi, kol ve bacak kemikleri, gömü ritüelinde üzerine dökülen reçineden kararmış durumdaydı.
BRONZ USTURA, KETEN İÇ ÇAMAŞIR VE ŞARAP
Mısır Eski Eserler Yüksek Kurulu Genel Sekreteri Zahi Hawass, ilk kez mumyanın üzerine doğru eğilirken, 1920lerde Carterın yaptıkları nedeniyle çok kötü durumda dedi. Howard Carter, 1922de, uzun arayışlardan sonra Tutankhamunun mezarını keşfeden İngiliz arkeologdu. Eski dönemlerde yağma edilmiş olmasına karşın mezarın içindekiler şaşılacak derecede eksiksizdi; keşfedilmiş en zengin kraliyet toplu buluntuları olma özelliğini koruyor.
Altından yapılmış olan ve sonsuz parıltılarıyla yeniden doğuşu garanti altına almaları beklenen göz alıcı eserler mezar ilk keşfedildiğinde büyük sansasyona yol açmıştı. Bugün de en büyük ilgiyi yine onlar çekiyor. Ancak Tutankhamun ile birlikte gömülenler arasında masa oyunları, bronz bir ustura, ketenden yapılma iç çamaşırları ve kasalarca yiyecek ve şarap gibi öte dünyada yanında isteyebileceği günlük eşyalar da vardı.
MUMYA BAHAR AYLARINDA GÖMÜLMÜŞ
Carter, firavunun mezar hazinelerinin büyük bir özenle aylar süren kaydının tutulmasının ardından, iç içe yerleştirilmiş üç sandukasını incelemeye başladı. İlkini açtığında söğüt, zeytin ve lotus çiçeği yaprakları ile peygamberçiçeklerinden çelenklerle bezenmiş bir kefen çıktı ortaya. Ve tüm bu sayılanlar, Mart ya da Nisan ayında gömülmüş olduğunun solmuş kanıtlarıydı.
Sonunda mumyaya ulaştığındaysa, bir sorunla karşılaştı. Ritüelde kullanılan reçine sertleşmiş, Tutankhamunu som altından yapılmış tabutun zeminine yapıştırmıştı.
NBA Doğu Konferansı final serisinde karşılaşan konferansın en güçlü 2 takımının mücadelesinde Miami Heat, deplasmanda geçen yılın şampiyonu Detroit Pistonsı 113-104 yenerek, seride durumu 2-1 yaptı.
New York - Çeyrek final ve yarı final maçlarını 4-0la geçerek finale kadar hiç maç kaybetmeden gelen ve final serisinin ilk maçında sürpriz bir şekilde sahasında Pistonsa yenilen Heat, sonrasında çıktığı 2 maçta da galip gelmeyi başardı.
Heatte Dwyane Wadein 36 sayı ve 7 ribauntla karşılaşmanın en skoreri olduğu mücadelede dev pivot Shaquille ONeal, 24 sayı, 6 ribaunt ve 5 asistle maçı tamamladı. Eddie Jones ise rakip potaya attığı 19 sayıyla takımının galibiyetine katkı sağladı.
HAMILTON'IN 33 SAYISI YETMEDİ
Geçen yılın NBA şampiyonu Detroit Pistonsta ilk 5te forma giyen oyunculardan dördü çift haneli rakamlara ulaşmasına karşın yenilgiyi engelleyemediler.
Pistonsta 46 dakika sahada kalarak 33 sayı atan Richard Hamilton,takımının en skoreri oldu. Heat potasına 18er sayı gönderen Tayshaun Prince ve Chauncey Billupsın çabaları galibiyet için yeterli olmadı.
4. MAÇ ÇARŞAMBA GÜNÜ
Konferans final serisinin 4. maçı 1 Haziran Çarşamba günü TSİ sabaha karşı yine Pistonsın sahasında yapılacak.
Phoenix Sunsı 102-92 yenen San Antonio Spurs, Batı Konferansı final serisinde 3-0 öne geçti.
San Antonio - Konferans liderliğine bir adım daha yaklaşan Spurs, 1999da New York Knicks ve 2003de New Jersey Netsi finalde yenerek lig şampiyonu olmuştu.
Spursde, 33 sayı ve 15 ribauntla double-double yapan Tim Duncan, galibiyeti getiren en önemli isim oldu.
Bu sezon evinde yaptığı 48 maçtan 44ünü galibiyetle sonuçlandıran Spursde ayrıca, Manu Ginobili 18 sayı ve 9 ribaunt, Tony Parker da 18sayı ve 7 asistlik performans sergiledi.
Phoenix Sunsda ise double-double yapan Amare Stoudemirenin 34 sayı ve 11 ribauntluk göz dolduran performansı ile Steve Nashin 20 sayısı, yenilgiyi engellemek için yeterli olmadı.
Spurs ve Suns arasında diğer seri maçı, 31 Mayıs Salı günü TSİ sabaha karşı yapılacak. Ligde ise yarın TSİ sabaha karşı Doğu Konferası final serisinde Miami Heat ile Detroit Pistons karşılaşacak.
Bilim adamları, bitkilerin genetik yapısını değiştirmek için artık insan geni kullanmaya başladı
Bu tür değişimin ilk örneği Japon araştırmacıların insan karaciğerinden aldıkları genleri pirince aşılamaları sonucu oluştu. Pirincin böcek ilacı ve endüstriyel kimyasalları sindirebilir hale gelmesi amacıyla yapılan aşılamada kullanılan gen, kod adı CPY2B6 olan ve vücuttaki zararlı kimyasal maddeleri sindirmeye yarayan bir tür enzim üretiyor.
Mevcut genetik değişim teknolojisiyle üretilen bitkilerde bakterilerden alınan ve bitkileri ilaçlamaya dayanıklı hale getiren bir gen kullanılıyor. Ancak bu bitkilerin çoğu sadece tek bir kimyasal ilaç türüne karşı dayanıklı hale geldiği için aynı bitkinin defalarca farklı genler kullanılarak aşılanması gerekiyor. Bu süre içinde ayrık otları ilaca karşı bağışıklık kazandıkları için ilaçlama da etkisini yitiriyor.
Tokyo'nun kuzeyinde Tsukuba şehrindeki Ulusal Ziraibiyoloji Bilimleri Enstitüsü'ndeki araştırmacılar, insan geni eklenen pirinçlerin 13 değişik kimyasal ilaca karşı bağışıklık kazandığını keşfetti. Bu sayede değişik türde ilaçlar kullanılarak yapılan ilaçlamalarla ayrık otlarının büyümesi engellenebiliyor.
Habere büyük tepki gösteren çevreler, bilim adamlarını ''Frankeştayn gıda'' üretmekle suçladı.
Çevreciler konuyla ilgili bir açıklama yaparak, hiç kimsenin kısmen insan özelliği taşıyan gıdaları tüketmek istemeyeceğini, bunun yamyamlıkla eşdeğer olduğunu öne sürerken, genetik değişimi destekleyenler yeni varılan noktanın etik açıdan problem oluşturmayacağını ve çevresel yararlar getireceğini savundu.
Bilim adamları ayrıca, insan geninin doğadaki kirlilikle savaşmaya da yardım edeceğini ileri sürdü. Daha önce tavşanlardan alınan benzer bir genin bitkilere aşılanması üzerinde çalışan Purdue Üniversitesi profesörlerinden Richard Meilan, bu tür bir aşılamaya tabi tutulan bitkilerin kirli topraktaki toksinleri temizlemeye faydalı olabileceğini iddia etti.
Bu genin pirincin yabani türlerine geçmesi durumunda ilaçlamalara karşı süper dayanıklı bir ayrık otu türünün oluşabileceği ihtimalinden de bahseden Meilan, bitkilere insan geni aşılanmasında etik olarak bir sakınca görmediğini, Frankeştayn gıda ifadesini ise saçma bulduğunu dile getirdi.
Bu gelişmeden önce aralarında Prens Charles'ın da bulunduğu pek çok kişi canlılar üzerinde doğal olmayan düzenlemeler yapıldığı gerekçesiyle genetik değişim teknolojisine karşı çıkıyordu.
Koyun Dolly'nin kopyalanması için çalışmalar yürüten bilim adamı grubundan Prof. Dr. Alisan Murdong, 'Yakın gelecekte kalbimizi bile baştan yaratacağız' dedi.
Koyun Dolly'nin kopyalanması için çalışmalar yürüten bilim adamı grubundan Prof. Dr. Alisan Murdong, 'insan hücresinin kopyalanması' konusunun devrim olduğunu söyledi. Murdong, 'Artık kök hücresinden embriyo üretilecek. Yakın gelecekte kalbimizi bile baştan yaratacağız' dedi.
Organlar yeniden oluşturulacak
Murdong, 'insan hücresinin kopyalanması' ile ilgili, İngiltere Başkanı Tony Blair'in kendilerine destek verdiğini söyleyerek, 'Bu çok önemli bir gelişme insanlığa faydalı olacağına inanıyorum. İngiltere'de kanunları değiştirebildik. Politikacılar yanımızda oldu. Tedavi edici klonlamaya izin verildi' diye konuştu. Murdong, yakın gelecekte kök hücreleri iyi bir şekilde geliştirilirse, organları bile yeniden yapabileceklerini söyledi.
Şeker hastalığı tarihe karışacak
Murdong şöyle devam etti: 'İnsanlara cilt hücreleri yapıp, yanık tedavisinde kullanacağız. Karaciğer yetmezliği olan hastanın bu problemi önlenecek. Kronik şeker hastalığı tarihe karışacak. İnsülin yapan hücreleri ortadan kaldıracağız. Kalp gibi organları yeniden yapacağız. Bunlar 10 yıl içinde mümkün olabilecek.'
"Türkiye ile bilgilerimizi paylaşabiliriz"
Türkiye ile beraber de çalışmayı düşündüklerini söyleyen Murdong, burada önemli olanın bilim adamlarının bir arada çalışması olduğunu belirtti ve ekledi: 'Kısırlık tedavisi verirken kök hücre tedavilerinde bir ilerme kaydedeceğiz. Bize göre yani bilim adamlarına göre bütün ülkelerde birlikte çalışılması gerektiğine inanıyorum. Türkiye'yle bilgilerimizi paylaşmaya hazırız' dedi.
Prof. Dr. Cankat Tulunay, ağrı kesici almayı alışkanlık haline getirmenin, kansere ve ölüme varan çok büyük tehlikeleri bulunduğunu belirtti.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Başağrısı Derneği Başkanı Prof. Dr. Tulunay, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü ile Klinik Farmakoloji Derneği'nce ortaklaşa düzenlenen "Ağrı Tedavisi Toplantısı"nda, ağrı ve ağrı kesicileri anlattı.
İlk keşfedilen ilaç
İnsanoğlunun ağrı ile yaratıldığını ve ağrı ile yaşadığını belirten Prof. Dr. Tulunay, ilk keşfedilen ilacın da ağrı kesici olduğunu kaydetti.
Sürekli hale gelen ağrıların sağlık sorunlarının yanı sıra maddi kayıplara da neden olduğunu anlatan Prof. Dr. Tulunay, bugün Türkiye'de sadece kadınların migrenine bağlı olarak her yıl yaklaşık 300 milyon dolarlık ekonomik kaybın meydana geldiğini söyledi.
Bilinçsiz ağrı kesici kullanımı
Türkiye'de ağrı kesici ilaçların çok bilinçsiz kullanıldığını, bunun da hem ilaç israfına hem de hastalıkların tedavisinin gecikmesine neden olduğuna işaret eden Prof. Dr. Cankat Tulunay, şunları kaydetti:
"Tanısı konulmayan ağrı, tedavi edilemez. Çok basit, ayda yılda bir gelen ağılarda basit bir ağrı kesici almanın mahsuru yok. Ama ağrı kesici alma gündelik hale geldiyse, 3-4 günde bir alınıyorsa, bunun çok büyük zararları var. (Ne olacak basit bir ağrı kesici) dediğimiz ilaçlar, karaciğer harabetine sebep olmakta, kanser yapmakta, kromozom anomelleri ve zehirlenmelere neden olmaktadır".
Az kullanmak gerekiyor
Ayda, yılda 1-2 basit ağrı kesici almanın sakıncası olmadığını ancak 3-5 günde bir ortaya çıkan ağrılarda ağrı kesicilere müsaade etmediklerini bildiren Prof. Dr. Tulunay, "3-5 günde bir ağrınız oluyorsa, ağrı kesici almakla idare etmeyin. Tekrarlayan bir ağrınız varsa mutlaka ve mutlaka doktora gidin" dedi.
"Doktorlar ve halk kandırılıyor"
Türkiye'de bazı ilaçların, firmalar tarafından olmayan endikasyonlar eklenerek satıldığını iddia eden Prof. Dr. Tulunay, bu şekilde doktorların ve halkın kandırıldığını söyledi. Karaciğer için çok toksit olan ve dünyada 20, 30'uncu sıralarda satılan bazı ilaçların Türkiye'de ilk sıralarda satıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Tulunay, bu konuda doktorları ve hastaları uyardı.
Kanser ağrıları
Türkiye'de kanser ağrısı tedavisinin de yetersiz olduğunu ifade eden Prof. Dr. Cankat Tulunay, bu nedenle kanserli hastaların kanserin derdini çekmenin yanı sıra çok büyük ağrılar da çektiğine işaret etti. Kanserde ağrı oranının yüzde 90 oranında azaltılabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Tulunay, Dünya Sağlık Örgütü'nün kanser ağrısında tavsiye ettiği üç basamaklı tedavi yönteminin sadece birinci basamağındaki ilaçlarının Türkiye'de bulunabildiğini kaydetti.
Prof. Dr. Tulunay, şöyle dedi: "Daha şiddetli ağrıları kesmek için kullanılan ilaçların bulunduğu 2. ve 3. basamakta eksikliklerimiz var. Bunların bir kısmı bürokratik engellerden bir kısmı da yanlış bilgilerden kaynaklanıyor. Bu sorunun da mutlaka çözülmesi gerekiyor".
"Opioid" denilen morfin ve türevlerinden oluşan ağrı kesicilerden korkmamak gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Tulunay, bunların sentetik ağrı kesicilere göre çok daha faydalı olabileceğini de sözlerine ekledi.
Her sabah düzenli kahvaltı yapın, gazlı içeceklerden uzak durun... Uzmanlar, bu ve bunlar gibi beyni geliştirecek, hafıza ve zekâ gerilemesini önleyecek bir liste hazırladı.
Uzmanlar, hafıza ve zekâ körelmesinin önüne geçerek beyin gücünü artıracak 11 maddelik bir öneri listesi hazırladı. İşte beyin gücünü artıracak yöntemler:
1- Akıllı ilaçlar: 'Modafinil' gibi ilaçlar, beyni 90 saat boyunca uyanık tutuyor. Beynin bir bölgesinden diğerine veri akışını sağlayan kimyasalları artırıyor.
2- Yiyecekler: Protein açısından zengin besinler yarar sağlıyor. Düzenli kahvaltı yapmak da zihinsel performansı artırıyor; gazlı içecekler tam tersi etki yapıyor.
3- Müzik: Özellikle Mozart dinlemenin matematiksel zekâyı artırdığı ve müzik derslerinin, çocukların IQ'sunu yükselttiği belirlendi. Ancak pop müziğin böyle bir etkisi görülmedi.
4- Biyonik beyin: Elektrotlarla beyne az miktarda elektrik akımı vermenin, beynin gücünü artırdığı belirtiliyor.
5- Zihinsel egzersizler: Zor matematik soruları zekâyı keskinleştiriyor. 5 hafta boyunca zihinsel egzersiz yaptırılan çocukların IQ'su 8 puan yükseldi.
6- Hafıza oyunları: İskambil destesindeki her kartı bir karakterle özdeşleştirip tüm karakterlerin yer aldığı bir hikâye yaratarak, 52 kartı sırasıyla hatırlayabilirsiniz.
7- Uyku: 21 saat boyunca uyumamak, beyin üzerinde sarhoşluk gibi bir etki yaratır. 2 saatlik çalışmadan sonra iyi bir gece uykusu uyumak, öğrenmeyi kolaylaştırır.
8- Yürüyüş: Haftada 3 kez yarımşar saat yürüyüş yapmak; öğrenme, konsantrasyon ve mantık gücünü yüzde 15 artırır.
9- Hobiler: Örgü ören, bulmaca çözen yaşlıların Alzheimer gibi hastalıklara yakalanma riskinin daha az olduğu tespit edildi.
10- Konsantrasyon: Bu da beyin için önemli bir egzersiz! Bir iş üzerindeyken, kısa süreli bir dikkat dağılması sonrasında yeniden konsantrasyon sağlamak yaklaşık 15 dakika sürer.
11- Nörolojik tarama: Beyin içindeki hareketliliği gösteren tarayıcılar, beynin aktivitelerini kontrol etmekte de kullanılabilir.