karakaya26

karakaya26

Üye
21.11.2010
Uzman Onbaşı
4.952
Hakkında

#18.05.2011 19:48 0 0 0
#18.05.2011 19:48 0 0 0
#18.05.2011 18:02 0 0 0
#18.05.2011 17:34 0 0 0
#18.05.2011 15:39 0 0 0
#18.05.2011 15:35 0 0 0
#18.05.2011 15:12 0 0 0
#18.05.2011 15:05 0 0 0
  • KULAK TEMİZLİĞİ-KULAĞIMIZI NASIL TEMİZLEYEBİLİRİZ...

    Hani çoğumuz banyodan çıkar çıkmaz kulak temizleme çubuklarına (Q-tips-kütips) saldırırız ya! Bunların nasıl icat edildiğini biliyor musunuz ?

    Q-tips, Polonya asıllı bir Amerikalı olan Leo Gerstenzang tarafından 1920 de icat edilmiş. Leo nun güzel ve titiz karısı her banyodan sonra bebeğinin kulaklarını kürdana sardığı ufak bir pamuk parçasıyla temizlermiş, fakat en büyük problem kürdanın kırılıp veya pamuğun çıkıp kulak içinde kalmasıymış.

    Hele hele bir gün annenin yanlış bir hareketi sonucu bebeğin kulağında zedelenme ve kanama olunca, Leo daha az riskli bir temizleyici yaratmayı aklına koymuş. Derken bildiğimiz pamuklu çubuğu bulmuş. icat ettiği bu nesneye de ingilizce deki Quality (Kalite) kelimesinin baş harfini koyarak "Q-tips" (Kaliteli Uçlar) adını vermiş. Gel gelelim, Leo Bey böyle bir icatla iyi mi yapmış, kötü mü, biraz bunu tartışalım. önce halk arasında kulak kiri olarak bilinen salgının ne olduğundan bahsetmek gerekir. Kulak üç kısımdan oluşur: Deriyle kaplı olan ve yağ bezleri içeren dış kulak yolu, işitmemizde önemli bir basamağı oluşturan çekiç, örs, üzengi kemikçiklerini içeren orta kulak ve sesin algılanıp beyne elektrik sinyalleri olarak iletilmesini sağlayan salyangozun yer aldığı iç kulak. Dış kulak yolundaki yağ bezleri tarafından üretilen ve deri döküntülerini de içeren kulak kiri, dış kulak yolu derisini sudan ve iltihaptan koruyan, dış ortamdan gelen tozun ve diğer partiküllerin kulağın daha iç kısımlarına gitmesini önleyen bir tabaka oluşturan faydalı bir salgıdır; asla çocuğumuzun sandığı gibi utanılacak, pis, iğrenç bir materyal değildir. Seümen veya wax (mum) da denilen kulak kirinin içeriği ve miktarı kişiden kişiye değişir.

    Genellikle iki tip kulak kiri vardır: Islak ve kuru. Kuru tip genellikle Asya kıtasında yaşayanlarda görülmekteyken, ıslak (yani yağ oranı fazla) tip ise özellikle Batı Avrupa dakilere özgüdür. Kulak kirinin az üretilmesi enfeksiyon riskini artırır, fazla üretilmesi de tıkaç oluşumu ve buna bağlı işitme kaybı, tıkaç arkasında biriken materyalin enfekte olması gibi riskler taşır. Normalde kulak kiri, dış kulak yolu derisinde yer alan kıllar tarafından içeriden dışarıya doğru taşınarak vücut dışına atılır. Ancak dış kulak yolu doğuştan dar olan veya geçirilen herhangi bir kaza veya ameliyat sonrasında daralmış olan kişilerde bu işlem yavaşlar.

    Q-tips vb. cisimlerle kulak temizleme alışkanlığı olanlarda ise bu mekanizma bozulup kiri dışarı yönlendiremez ve tıkaç oluşumuna yol açar. Tıkaç oluştuğunda işitme kaybı, kulakta ağrı, anormal ses veya çınlama,yabancı cisim hissi ve bizlere en sık başvurma nedeni olan yüzme veya banyo sonrası kulakta tıkanıklık şikayetleri ortaya çıkar. KBB doktorlarının hastalarına söyledikleri ünlü bir söz vardır: "Kulağınıza dirseğinizden daha küçük bir şeyi asla sokmayınız!"

    Her gün poliklinik ve muayenehanelerimizde Q-tips, saç tokası, örgü şişi,tığ, araba anahtarı veya kendi icat ettikleri herhangi bir cisimle (bir keresinde izmir de çalıştığım üniversite hastanesi polikliniğinde mıh denebilecek büyüklükte bir çivinin başını biraz değiştirerek ederek bu amaçla kullanan bir hastayla karşılaşmıştım) kulak kirlerini temizlediklerini ifade eden fazla titiz (!) hastalarla karşılaşmaktayız.

    Bizler de bu kişilerin kiri içeri itip biriktirerek tıkaç oluşumuna yol açtıklarını, dış kulak yolu derisini yırtıp kanattıklarını görmekte; bu yırtık bölgesinden giren bakteri ve mantarların yarattığı,çok şiddetli ağrıyla giden dış kulak yolu enfeksiyonlarını, temizleme işlemi sırasında fazla çaba veya kazayla birisinin çarpmasına bağlı oluşan kulak zarı yırtıklarını ve bunun yol açtığı kronik orta kulak enfeksiyonlarını tedavi etmekteyiz. Bilimsel makalelerde kuru kulak kiri tipine sahip Japon halkının, bizimkinden farklı olan pamuksuz ve ucu ufak bir kaşık gibi olan çubuklarla kulak kirlerini temizlemeye çalışırken çok sık olarak kulak zarını yırtmakla kalmayıp, çekiç- örs-üzengi kemikçiklerini de kırıp dışarı çıkardıklarını (!) okumaktayız.

    Nasıl temizlenmeli?

    Peki öyleyse kulağımızı nasıl temizleyeceğiz diye sorabilirsiniz. Kulak kiri, kulağı korumakla görevli normal bir salgı olarak kabul edilmeli ve temizlik işi kulağa bırakılmalıdır. Tozlu ortamlarda çalışanlar kulak tıpaları kullanarak, dış kulak yoluna toz kaçmasını önleyip kulağın işini hafifletebilirler. öoezerine deri döküntüleri, toz ve partiküller yapışmış olan kir, zamanla dışarı atılacak, siz de dış kulak yolu girişine gelen bu materyali havlu kenarı veya işaret parmağınızla doladığınız bir parça pamukla oradan alabileceksiniz. Eğer kulak zarınızın yırtık veya delik olmadığından eminseniz, haftada bir kez banyo öncesi birkaç damla gliserin veya bebe yağını kulağınıza damlatmak da uygulanabilecek metotlardan biridir. Sonrasında o kulak üstte olacak şekilde bir süre yan yatıp,ardından altına havlu koyarak diğer tarafa yatarsanız, yumuşayan kulak kirinizin kendiliğinden dışarı aktığını göreceksiniz

    Diğer yöntem:

    Başka bir metot ise 6 ay-l yıllık aralarla düzenli olarak bir Kulak-Burun-Boğaz doktoruna başvurarak kulaklarınızı temizletmektir. Halk arasındaki yanlış bir inanışa göre "Kulak bir kez temizlendi mi,alışkanlık yapar, devamlı temizlenmesi gerekir".

    Sık kulak temizletenlere sorulsa, mutlaka hepsi Q-tips vb. kullanan ve tıkaç oluşumuna kendileri yol açan kişilerdir. Yani kulak temizletmek bir alışkanlığa yol açmaz, tam tersi yanlış bir alışkanlık sık kulak temizletme ihtiyacını doğurur!

    Ancak yukarıda belirtilen şikayetler ortaya çıktıysa, bir kulak tıkacınız var demektir. Q-tips vb. Cisimleri kullanarak bunu çıkarmaya asla çalışmamalı, temiz (!) olacağım diye kulağınıza hasar verebileceğinizi unutmamalı ve en kısa sürede bir bilene başvurmalısınız. Evet, şimdi tekrar düşünürsek, sizce Leo Bey iyi bir şey mi icat etmiş, yoksa kötü bir şey mi?

    Kaynak: Dr. Seçil Totan (KBB Uzmanı)
#18.05.2011 15:01 0 0 0
  • DÜZENLİYORUM KONU İSMİNİ DEĞİŞTİRİCEM ÖNCEDEN SUNULMUŞ HEMEN DEĞİŞTİRİYORUM
#18.05.2011 14:58 0 0 0
  • Dalış sırasında Kulak Tıkanmaması İçin Ne Yapmalı?

    Denize dalan dalgıçlar ve dalmayı sevenler için kulak tıkanıklığı sorununa karşı alınabilecek basit önlemlerden bahsetmek istedik. Dalış için her şeyin normal olması gerekir. Daha önce uygun bir muayene yapılmışsa, dalış için sertifika alınmışsa, dalışa engel bir hal yoksa kişi dalabilir.



    Ancak kişi nezleliyken asla dalmaması gerekir. Çünkü dalışta bir süre sonra varsalva ile östaki borusu açılıp eşitlenmesi gerekir orta kulak havasını. Kişi nezleli iken bunu uygulaması mümkün değildir. Dolayısıyla dışarıdan çok kolay basınç alacaktır. Ve bu orta kulak ve dış kulak yolunda, özellikle kulak zarında problemler yaratır. Ve kulak zarının delinmesine sebep olacaktır. Öncelikle burnun açık olması gerekir. Mekanik olarak burunda tıkanıklığa sebep olan şeyler varsa bunlar ortadan kaldırılmalıdır. Yani alerji varsa alerji tedavi edilmeli, burun kıkırdağında eğrilik varsa o düzeltilmeli, kronik sinizüte bağlı kolipler varsa onlar düzeltilmeli, onlar tedavi edilmedilir. Burun ve geniz kısmının tamamen açık olması gerekir. Nezle varsa ve kişi mutlaka dalmak istiyorsa bir kaç saat önceden alınacak nezle ilaçları, uygun burun damlası, bir de çok zorlamadan dalış gerçekleştirilebilinir. Kişi daldı, eşitlenme için hamlesini yaptı ve kulağını eşitleyemiyor ise asla zorlamamalıdır. Çünkü bu orta ve dış kulakta ciddi bir basınç yaratacaktır ve geri dönüşü olmayan bir takım problemler ortaya çıkaracaktır. Kural olarak açamıyorsa, nezlesi varsa, daldığında kulağını açamıyorsa ve kulak tıkanıklığı başlıyorsa dalışa son vermeli yavaş yavaş yukarı çıkmalı şartlar uygun hale getirildikten sonra dalış denemesi yapılmalıdır
#18.05.2011 14:49 0 0 0
  • [DAILYMOTION]video/xbsbvd_kul-tem-kulak-temizleme-mumu_people#from=embed[/DAILYMOTION]

    Zahmetsiz, Doğal Kulak Bakımı ve Temizliği!


    Kul-Tem Kulak Mumları, ısınma ile oluşan vakum etkisiyle kulaklarınızda biriken kiri çok kolay bir şekilde herhangi bir yan etkisi olmadan acısız, zahmetsiz ve sağlıklı bir şekilde temizlemenize yardımcı olur. Nasıl mı?

    Kul-Tem Kulak Mumları günümüzde aspiratör sistemi adı verilen bir yöntemle çalışır. İçi boş bir huni şeklinde olan mumun bir ucu kulağa yaslanarak mumun dışardaki ucu yakılır. Yanma esnasında oluşan ısı ile kulak içinde birikmiş buşon ve kirler yumuşayarak buharlaşır. Oluşan vakum etkisi buşon ve kirleri dışarı çeker. İşlem sonunda kulağınızda bulunan buşon, kir ve diğer yabancı maddelerin bir kısmı buharlaşırken bir kısmı mum içinde kalır.



    Kul-Tem Kulak Mumu'nun Faydaları


    Kulak ve sinüslerdeki basınçı azaltmaya,
    İşitme duyusunu geliştirmeye,
    Doğal bir şekilde buşon çıkarmaya,
    Vücut dengesi ile ilgili sorunların etkisini azalmaya,
    Tinnitus (kulak çınlaması) durdurmaya,
    Kulak içindeki kaşıntı hissini azaltmaya,
    Kulak enfeksiyonları, iltihapları ve bunlara bağlı baş ağrısı sorunlarını azaltmaya,
    Biyoenerjik ritmi düzenlemeye,
    Kulak içinde biriken buşonları ve kirleri sağlıklı bir şekilde temizlemeye,
    Orta kulak iltihabı, baş ağrısı, migren, bademcik sorunlarını azaltmaya,
    Kulak çınlamasını azaltmaya,
    Soğuk algınlığından dolayı oluşan boğaz ağrısı ve üst solunum yollarındaki sorunları azaltmaya,
    Sinüslerdeki iltihap sorunlarının tedavisine,
    Kulaktaki kan dolaşımını rahatlatmaya,
    Saman nezlesi ve astım hastalıklarının tedavisine yardımcı olur.
    Herhangi bir yan etkisi yoktur.
#18.05.2011 14:48 0 0 0
#18.05.2011 14:28 0 0 0
#18.05.2011 11:06 0 0 0
#18.05.2011 09:10 0 0 0
#16.05.2011 17:12 0 0 0
  • OPERATÖR ABİM,SARSIN ABLAM VE TÜRKNİL ABLAM TEŞEKKÜR EDERİM KONUMA GİRDİĞİNİZ İÇİN...
#15.05.2011 11:08 0 0 0
#14.05.2011 20:42 0 0 0
  • Üç Aylar ve Faziletleri

    noimage

    Allah’a hamd u senâlar olsun ki bir kez daha üç mübarek ayı idrak etme şeref ve tevfikine nail olmuş bulunmaktayız. İbadet dua ve münâcâtın, Rahim Allah’ın rahmet-i rahimiyesinin mu’min kullarına en güzel ve en mükemmel şekliyle tecelli ettiği, kâbil ruhları ve müstait nefisleri maddenin esaretinden kurtarıp mana miracına çıkaran üç mübarek ve aziz ay!

    “Hayatınızın bazı günlerinde (ilahi) rüzgarlar eser. O rahmet rüzgarlarına kendinizi vermekten gafil olmayın.” (Hadisi Şerif)

    İşte bu rahmet rüzgarlarının estiği ve günden güne şiddetlenip kamilleştiği aylardır, Recep, Şa’bân ve Ramazân ayları. Bu rahmet-i rahimiyenin tecellisi, bu mübarek üç ayda her gün daha bir artarak devam eder. Ve bilahere “Kadir gecesinde” en doruk noktasına ulaşır. Aslında bu ayların her bir günü o ilahi sofraya oturabilmek için bir hazırlıktır. Kabiliyet ve liyakat kazanma vesilesidir.

    Habib-i İlahi Ramazân ayı hakkında okuduğu meşhur hutbesinde buyurmuyor mu: “Ey insanlar Allah’ın ayı, bereket, rahmet ve mağfiret ile size doğru gelmekte. O öyle bir aydır ki… onda Allah’ın ziyafetine davet edilmişsiniz…”

    Evet bu ilahi ziyafetin en mükemmel sofrası ise, “Kadir Gecesi”nde kurulmaktadır. İşte bu rahmet sofrasının başına oturabilmek için liyakat lazım, hazırlık lazım. İşte Recep ve Şa’bân ayı bize bu liyakatı kazandıracak, bizi “Ziyafetullah”a lebbeyk diyebilmeye layık kılacak bulunmaz fırsatlar!

    En iyisi sözü asıl söz sahiplerine bırakalım. Bırakalım ki bize, bu eşi benzeri bulunmayan aziz ayları hakkıyla tanıtsınlar.

    Recep Ayı:
    İmam Cafer-i Sâdık (a.s) ceddi Resulullah’tan (s.a.a) şöyle nakletmektedir: “Recep benim ümmetim için mağfiret dileme ayıdır. Bu ayda istiğfar edin (tevbe edip bağışlanma dileyin). Zira Hak Teâlâ, çok bağışlayan ve rahimdir. Recep ayına “Asabb” (dökülen) denir; zira bu ayda benim ümmetimin üzerine çok rahmet dökülür. O halde şu zikri çok okuyun:

    “Esteğfirullahe ve es’elut-tevbe” (Allah’tan mağfiret ve tevbe diliyorum.)

    Merhum İbn-i Babeveyh muteber senetle Salim’den şöyle rivayet etmiştir: “Ben Recep ayının sonuna bir kaç gün kala, İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) yanına gitmiştim. Beni görür-görmez şöyle buyurdu:

    “Ey Salim, bu ayda hiç oruç tuttun mu?” “Hayır vallahi dedim, ey Resulullah’ın oğlu!” İmâm (a.s) şöyle buyurdu: “O kadar sevap kaybetmişsin ki miktarını ancak Allah bilir. Bu, Allah’ın üstün kıldığı ve hürmetini yücelttiği bir aydır. Bu ayda oruç tutanları kendi ikram ve değerlendirmesine mazhar kılmayı kendisine farz kılmıştır.” Sâlim diyor ki ben: “Ey Resulullah’ın oğlu, eğer bu ayın kalan günlerini oruç tutarsam, bu ayda oruç tutanların sevabının bir kısmını elde etmiş olabilir miyim?” diye sorduğumda, şöyle buyurdu: “Ey Sâlim, kim bu ayın sonundan bir gün oruç tutarsa, ölüm anında can çekişme ve rahatsızlıklardan, ölüm sonrasının dehşetinden ve kabir azabından kurtulur. Kim bu ayın sonundan iki gün oruç tutarsa, Sırât’tan kolaylıkla geçer ve kim bu ayın sonundan üç gün oruç tutarsa, kıyamet gününün büyük korkusu, dehşet ve zorluklarından kurtulur ve kendisine cehennem ateşinden kurtuluş beratı verilir.”

    Resul-i Ekrem (s.a.a): “Recep ayındaki ilk Cuma gecesinden gaflet etmeyin. Hiç şüphesiz o geceye melekler “Ragâib Gecesi” derler. Zira gecenin üçte birisi geçtiğinde, göklerde ve yerde bulunan bütün melekler Kabe ve etrafına toplanırlar. Allah-u Teâlâ onlara hitap ederek şöyle buyurur: “Ey benim meleklerim, istediğiniz şeyi benden dileyin.” Onlar da şöyle arz ederler: “Ey Rabbimiz,bizim isteğimiz Recep ayının oruçlularını bağışlamandır.” Allah Tebâreke ve Teâlâ da “Kabul ettim” diye cevap verir.

    Şa’bân Ayı:
    Allah Resulü (s.a.a) Şa’bân ayını oruç tutar ve Ramazan ayının orucuyla birleştirir ve şöyle buyururdu: “Şa’bân benim ayımdır; kim benim ayımdan bir gün oruç tutarsa, cennet ona farz olur.”
    İmam Seccad (Zeyn-ül Abidin) (a.s) Şa’bân ayı girdiği zaman ashabını toplar ve onlara şöyle buyururdu: “Ashabım, bu ayın ne olduğunu biliyor musunuz? Bu Şa’bân ayıdır. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şa’bân benim ayımdır. Bu ayı peygamberinizin sevgisi Ve Rabbinize yaklaşmak için oruç tutun.” Canımı Elinde tutan (Allah’a) and olsun ki babam İmam Hüseyin’den (a.s) duydum ki şöyle derdi: “Emir-ül Mu’minin Ali’den (a.s) şöyle buyurduğunu duydum: “Kim Şa’bân ayını Resulullah’a olan sevgisinden dolayı ve Allah’a yakınlaşmak için oruç tutarsa, Allah onu sever, kendi ikram ve yüceliğine yakınlaştırır ve cenneti ona farz kılar.”

    Ramazan Ayı:
    Emir-ül Mu’minin Ali’den (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: “Resul-i Ekrem bir gün bize hutbe okuyarak şöyle buyurdu:
    “Ey insanlar, Allah’ın ayı, bereket, rahmet ve mağfiret ile size doğru gelmekte. Öyle bir ay ki, Allah katında en üstün aydır. Onun günleri en faziletli günler, geceleri en faziletli geceler ve saatleri en faziletli saatlerdir. Bu ayda siz Allah’ın ziyafetine davet edilmiş ve Allah’ın değer verdiği kimselerden sayılmışsınız. Nefesleriniz bu ayda tesbih (zikir) ve uykunuz ibadet sayılır. Amelleriniz kabul ve dualarınız icabet edilir. O halde doğru niyetler ve temiz kalplerle Allah’tan isteyin ki sizi bu ayın orucunu tutmaya ve kendi kitabını (Kur’ân’ı) okumaya muvaffak kılsın; zira hiç şüphesiz gerçek bedbaht (kimseler), bu yüce ayda Allah’ın mağfiretinden mahrum kalan kimselerdir.

    Bu ayda açlık ve susuzluğunuzla, kıyamet gününün açlık ve susuzluğunu hatırlayın. Fakir ve düşkünlerinize sadaka verin. Büyüklerinize karşı saygılı ve küçüklerinize şefkatli olun; yakınlarınıza sılay-ı rahim yapın. Dilinizi koruyun; gözlerinizi haram olan şeylere yumun ve kulaklarınızı haram olan şeylere tıkayın. Başkasının yetimlerine şefkatli davranın ki sizin yetimlerinize de şefkatli davranılsın.

    Günahlarınızdan Allah’a tevbe edin. Namaz vakitleri en faziletli vakitlerdir; o vakitlerde Allah kullarına rahmet gözüyle bakar; O’nunla münâcât ettiklerinde cevap verir; O’nu çağırdıklarında lebbeyk der ve O’na dua ettiklerinde icâbet eder. Ey insanlar, canlarınız amellerinizin elinde rehindir. Onları mağfiret dileyerek kurtarın. Sırtlarınız vizr u vebalinizle ağırlaşmıştır; uzun secdelerinizle onları hafifletmeğe çalışın. Şunu bilin ki hiç şüphesiz, şanı yüce Allah, namaz kılan ve secde edenleri azap etmemeğe, insanlar Rabb-ül Alemin’in huzurunda durup hesap verecekleri sırada, onları korkutmamaya dair kendi izzetine and içmiştir.

    Ey insanlar kim bu ayda mu’min bir oruçluya iftar verirse, Allah katında bir köle azat etmenin sevabını alır ve geçmiş günahlarının bağışlanmasına vesile olur. “Ya Resulallah, hepimizin buna gücü yetmiyor” denilince, Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: “Bir yarım hurmayla da olsa cehennem ateşinden korunmaya çalışın. Bir için suyla da olsa cehennem ateşinden korunmaya çalışın; zira Allah-u Teala bu azı yapan kimseye de aynı mükafatı verir, eğer ondan fazlasına gücü yetmez ise.

    Ey insanlar, içinizden kim bu ayda ahlakını güzelleştirirse, bu, ayakların kaydığı günde sırattan -rahatlıkla- geçmesini sağlar. Kim bu ayda elinin altında olanlara (hizmetçilere, çoluk, çocuklara ve…) kolaylık sağlar ve yüklerini hafifletirse, Allah da onun hesabını hafifletir.

    Kim bu ayda -başkalarına karşı yapabileceği- şer ve kötülüklerinin önünü alırsa, Allah da onu mülakat edeceği günde, ona karşı gazabının önünü alır. Kim bu ayda bir yetime değer verir ve ona ikram ederse Allah da kıyamette ona değer verir, merhamet eder. Bu ayda yakınlarına sılayı rahimde bulunan kimseyi Allah kendisini mülakat edeceği günde rahmetine kavuşturur; akrabalarıyla ilişkisini kesen kimseyi de Allah, kıyamet gününde kendi rahmetinden mahrum kılar. Bu ayda müstehap bir namaz kılanın Allah, cehennem ateşinden kurtuluşunu yazar. Kim bu ayda farz bir namazı kılarsa, diğer aylarda kıldığı yetmiş farzın sevabını almış olur. Kim bu ayda bana çok salat-u selam getirirse, terazilerin hafif olacağı günde (amel) terazisini ağırlaştırır. Bu ayda Kur’ân’dan bir âyet okuyan kimse diğer aylarda bir Kur’ân hatmetmenin sevabını alır.

    Ey insanlar, cennetin kapıları bu ayda açıktır; Rabbinizden isteyin ki onları yüzünüze kapatmasın. Cehennem kapıları ise kapalıdır; Rabbinizden dileyin ki onları sizin yüzünüze açmasın. Şeytanlar da bu ayda bağlanmışlardır; Rabbinizden dileyin ki onları size musallat kılmasın…”

    Burada önemli bir hususu hatırlatmanın da mu’min kardeşlerimize faydalı olacağını düşüncesindeyiz. O da şudur ki Resulullah (s.a.V) ve onun mutahhar Ehl-i Beyt’inden nakledilen bütün sözler gibi, onlardan nakledilen dua ve münacatlar da birer ilim, irfan ve maneviyat hazineleri olarak karşımızda durmakta, ama maalesef biz bunlardan gafletteyiz. O nur kaynaklarından nakledilen bütün dualar genel olarak ve üç mübarek aylar için nakledilen dua ve münacatların her birisi özel olarak, eşsiz manevi ve irfanî derslerle doludur. Gelin hep birlikte bu hazineleri yeniden keşfedip onlardan gereken istifadeyi ve İlahî feyzi alalım ve bundan fazla kendimizi bu nur menbaından mahrum bırakmayalım. İçtenlikle inanıyoruz ki bu İlahi eserler keşfedildiğinde mu’min kardeşlerimiz, bir taraftan bunları keşfettiklerinden dolayı büyük bir mutluluk duyacak, bir taraftan da neden bu güne kadar bunlardan uzak kaldıklarına teessüf edeceklerdir. Ama olsun, zararın neresinden dönülürse kârdır. Rabbimize sonsuz hamd u senâlar olsun ki Resulullah (s.a.V) ve Ehl-i Beyt’inden (a.s) nakledilen üç mübarek ayların fazilet, dua ve amellerini içeren önemli bir eser, Kevser Yayıncılık tarafından Türkçe’ye kazandırılmış ve istifadenize sunulmuştur. Ümid ediyoruz ki bu önemli ve değerli eserden mu’min kardeşlerimiz azami derecede istifade edeceklerdir.

    Şunu da hatırlatmamız gerekir ki bu üç ayın her birisinde bir mübarek gece vardır ki bütün gecelerden değerli ve faziletlidir: Recep ayında “Ragâip Gecesi” (Recep ayının ilk Cuma gecesi), Şa’bân ayında “Berât gecesi” (Şa’bân’ın 15. gecesi) ve Ramazân ayında “Kadir Gecesi” (Ramazan’ın 19. veya 21. Yada 23. Gecesi) ki hepsinden de faziletlisi Kadir gecesidir.

    “…Allah’ım! Ey aldanandan uzak olmayan yakın! Ey mükafatını ümit edenden esirgemeyen cömert! Kendisini çağırdığında sana icabet eden ve yardımınla amele sevk ettiğinde sana itaat eden kimseye baktığın gibi, bana bak. Mabudum! İştiyakla sana yaklaşan bir kalp, doğruluğu sana yükselen bir dil ve değeri, sana yaklaşmaya vesile olan bir bakış bana bağışla. Allah’ım! Seninle tanınan, şöhretsiz; sana sığınan, zelil ve kendisine teveccüh ettiğin kimse de başkalarına köle olmaz. Allah’ım! Senin yoluna yönelen aydınlanır ve sana sığınan korunur; Ey Mevlam, ben sana sığındım; rahmetine olan ümidimi boşa çıkarma, ra’fet -ve lütfundan- beni mahrum etme.

    Allah’ım! Beni, dostlarının arasında, rahmetinin artmasını ümit eden kimsenin ikamet ettiği yerde yerleştir. Allah’ım! Seni sürekli anma istek ve aşkını bana ilham eyle -kalbime yerleştir- ve bana, isimlerine ve kutsinin mahalline ulaşma gayret ve neşesi ver. Allah’ım! Kendi yüce zatın hürmetine beni de sana itaat edenlerin mahalline ve razı olduklarının güzel menziline kavuştur. Çünkü ben. Nefsimi savunmaya kadir değilim, ona bir yarar vermeye de gücüm yetmez. Allah’ım! Ben senin günahkar ve zayıf bir kulun ve sana yönelen kölenim. Öyleyse beni, kendilerinden yüz çevirdiğin ve gafletleri kendilerini affından alı koymuş kimselerden kılma.

    Allah’ım! Her şeyden kopup sana yönelmeyi bana bağışla. Kalp gözlerimizi, sana bakmak nuruyla aydınlar; öyle aydınlat ki kalp gözlerimiz, nur engellerini aşsın ve azamet madenine ulaşsın, ruhlarımız da kudsünün izzetine bağlansın.

    Allah’ım! Beni, çağırdığında sana icabet eden, teveccüh ettiğinde celal ve azametin için kendinden geçen ve gizlide kendisiyle münacat ettiğin, açıkta senin için amel eden kimselerden kıl. Allah’ım! Yeis ve ümitsizliği hüsn-i zannıma galip kılmadım ve ümidimi kereminin güzelliğinden kesmedim. Allah’ım! Eğer hatalarım beni, senin yanında düşürüp zelil etmişse o halde beni, sana olan hüsn-ü tevekkülümle affet. Sana gönül bağladığım için beni bağışla. Allah’ım! Eğer günahlarım beni, lütfünun güzelliklerinden uzaklaştırmışsa, şüphesiz şefkatinin güzelliğine olan yakinim beni -sana yönelmek için- uyarmıştır. Allah’ım! Eğer gaflet, sana kavuşmaya hazırlanmaktan beni uyutmuşsa, değerli nimetlerini tanımak beni uyandırmıştır. Allah’ım! Eğer büyük azabın beni ateşe çekiyorsa, büyük mükafatın da beni cennete doğru çekiyor…” (Münâcât-ı Şa’bâniye’den bir bölüm)

    Bu mübarek aylara daha bir değer kazandıran, faziletlerine fazilet katan bir diğer husus da bu aylarda vuku bulan olaylar ve münasebetlerdir. Allah Resulü’nün (s.a.a) risâlet makamına erişmesi, Hz. Ali’nin (a.s) dünyaya gelmesi gibi. Burada bu değerli münasebetlere de kısaca değinip yazımıza son vermek istiyoruz:

    Recep Ayı’nın Münasebetleri:

    1. Gün: İmâm Muhammed Bâkır’ın (a.s) mübârek doğum günü.
    2. Gün: İmâm Ali Nakî’nin (a.s) bir rivayete göre mübârek doğum günü.
    3. Gün: İmâm Ali Nakî’nin (a.s) bir rivayete göre şehâdet günü.
    10. Gün: İmâm Muhammed Takî’nin (a.s) bir rivayete göre mübârek doğum günü.
    13. Gün: Hz. Emir-ül Mu’minin Ali’nin (a.s) mübârek doğum günü.
    15. Gün: Kerbelâ kahramanı Hz. Zeyneb-i Kübrâ’nın (s.a) vefat günü.
    24. Gün: Hayber kalesinin Haydar-ı Kerrâr, Esedullah-il Gâlip, Ali İbn-i Ebi Tâlip (a.s) tarafından Hicret’in 7. yılında fethedilişi.
    25. Gün: İmâm Musa Kâzım’ın (a.s) Abbasi halifesi Harun-i Mel’un tarafından şehid edildiği gün.
    26. Gün: Bir rivâyete göre Risâlet makamının hamisi, Emir-ül Mu’minin Ali’nin (a.s) aziz babası, Hz. Ebu Tâlib’in (a.s) vefat günü.
    27. Gün: Habib-i İlahî, Server-i Kâinât, Muhammed-i Mustafâ’nın (s.a.a) risâlet makamına seçilip ilk vahyi aldığı gün. Müslümanların en büyük bayramlarından birisidir. Bugün ve gecesi (26. günü 27. güne bağlayan gece) çok fazileti amellere sahiptir ki isteyenler “Üç Mübarek Aylar” kitabının ilgili bölümüne müracaat edebilirler.
    29. Gece: Hz. Seyyid-üş Şühedâ İmâm Hüseyin’in (a.s) İlahi kıyamını başlatmak için Medine’den Mekke’ye doğru hareket ettiği gece.

    Şa’bân Ayının Münasebetleri:

    3. Gün: Hz. İmam Hüseyin’in (a.s) mübârek doğum günü.
    4. Gün: Kerbelâ’da Hüseyni ordunun sancaktarı, İmam Hüseyn’in aziz kardeşi Hz. Ebulfazl-il Abbâs’ın (a.s) mübârek doğum günü.
    5. Gün: Hz. İmâm Zeyn-ül Abidin’in (a.s) mübarek doğum günü.
    15. Gece: “Berât Gecesi”dir; Kadir gecesinden sonra en değerli ve faziletli gecedir. Günahların affı, duâların kabulü açısından çok istisnaî bir gecedir. Amelleri için “Üç Aylar” kitabına müracaat edilsin.
    15. Gün: On ikinci İmâm, Hz. Sahibuzzaman İmam Mehdi’nin (a.f) mübârek doğum günü.
    19. Gün: Bir rivayete göre Ben-il Mustalak Gazvesi’nin vuku bulduğu gün

    Ramazân Ayının Münasebetleri:

    6. Gün: Tevrat’ın Hz. Musa’ya (a.s) nazil olduğu gün.
    10. Gün: Resulullah’ın değerli zevcesi ve hamisi, Hz. Fatıma’nın aziz annesi Hz. Hatice’nin vefat günü.
    12. Gün: İncilin Hz. İsa’ya nazil olduğu gün. Yine Allah Resulünün Ashabı arasında kardeşlik akdi bağlayıp Hz. Ali’yi de kendisine kardeş seçtiği gün.
    15. Gün: Hz. İmam Hasan-ül Müctebâ’nın (a.s) mübârek doğum günü.
    17. Gün: Bedir Savaşı’nın vuku bulduğu gün.
    19. Gece: (18. günü 19. güne bağlayan gece,) Kadir Gecesi olma ihtimali bulunan ilk gece.
    19. Gün: Bu günün sabah namazında Hz. Emir-ül Mu’minin Ali (a.s), Mel’un İbn-i Mülcem Muradi tarafından Kûfe Mescidi’nde Mübarek başına aldığı zehirli kılıç darbesiyle yaralandı.
    21. Gece: (20. günü 21. güne bağlayan gece,) Kadir Gece’si olma ihtimali bulunan ikinci gece.
    20. Gün: Hicret’in 8. Yılında, Mekke’nin fethedildiği gün
    21. Gün: Hz. İmâm Emir-ül Mu’minin Ali’nin (a.s) aldığı zehirli darbenin etkisiyle şehid olduğu gün.
    23. Gece: (22. günü 23. güne bağlayan gece,) Kadir Gecesi olma ihtimali olan üçüncü gece. (En güçlü ihtimal bu gece için verilmiştir.)
    29. Gün: Hüneyn Savaşı’nın vuku bulduğu gün.

    alıntı
#14.05.2011 20:37 0 0 0