Evet neden kalmasın. Halk arasında genelde kadınlara söylenen bir söz vardır. Yani yaşı geçip hala evlenmemiş kadınlara verilen bir lakap"kız kurusu" Zaten kötü ne varsa önce kadınlara mal edilir. ? Kadınlar, evlenilecek eğlenilecek diye ikiye ayrılır, evlenilecek kadınlarda ev kadınlığı vasıfları aranır. Yani tüm olumlu olumsuz bütün oklar, kadınları hedeflerken erkekler evde kalmaz mı?
Kaldı ki evde kalmak tabiri, aslında saçma olsa bile. Nedir evde kalmak? Evde oturmak evden çıkmamak mı? Yoksa karşı cinsi kendisine layık bulmamak mı? İkili ilişkilere cesaretsizlik mi?
Peki neden "kız kurusu" denirde. Erkek kurusu denmez? Neden agresif davranışları evlenmemiş olmalarına bağlanmaz. Evet pek çoğu sayısını hatırlamayacak kadar kızla flört edip evlenirken, kimisi de üzümün sapı armut'un çöpü diyerek kız arkadaşı bile edinmekten kaçınır. Kız arkadaş edinirse, evliliğin kaçınılmaz olduğunu düşünür herhalde.
Kendini saklayan, kadınlara karşı hep temkinli davranan, onlara karşı önyargılı olan erkekler, başlarında kavak yelleri eserken, bir gün yalnız kalabileceklerini akıllarına getirmezler. Aslında erkekler hiç evlenmemiş bir kadını tercih ederken, kadınlar daha önce hiç flört etmemiş bir erkekle çıkarken tedirgin olurlar. Çünkü o tecrübesizdir. Yani bakir olanı arıyorum safsatası, aslında koca bir yalandır. Neden kadınların onunla çıkmadığı konusunda yada tam tersi onun kadınlarla çıkmadığı konusu kafalarında çeşitli sorulara neden olur. Yani bu kişi ya çok geçimsiz, ya gay, yada ana kuzusudur.
Erkeklerin evde kalma nedenlerinden biri de anneleridir. Anneler oğullarına hiçbir kızı layık görmezler. Gün gelipte yalnız kalabileceklerini ve oğullarının bir süre sonra kimse tarafından tercih edilmeyeceğini düşünmezler.Onları sonuna kadar korumakta ısrar ederler. Erkeklerde, bilinç altına yerleştirdikleri bu fikirlerle seçim yapmakta zorlanırlar.
Ve bir gün bakarlar ki genç delikanlı iken, kelli felli göbekli orta yaşlı adamlar haline gelmişler. Yani uzun lafın kısası, evde kalmış diye nitelendirilen kadınlar bile eninde sonunda evlenirken, evde kalmış erkeğin evlenmesi zordur.
Çünkü zaten bunca zaman beklemiş bir erkeğin istekleri ve kıstasları oldukça yüksektir ve bunları karşılayabilecek birini bulabileceğine inanmaz. Kadınlar evlenmese de kendilerine bakabilecek kapasitededirler. Ama erkeklerin her daim bir yardımcıya ihtiyaçları vardır. Çünkü istatistiklere bakarsak karısı öldükten sonra evlenen erkeklerin sayısı, kocası öldükten sonra evlenen kadınlardan daha fazladır.
Yani evde kalmak, lakabı yalnızca kadınlara söylenmiş bir söz değildir. Pek tabi evde kalmış erkek kuruları da vardır. Hemde meslek, ün, yakışıklılık, kariyer ve başarı tanımaksızın
Evde KaLmiş ERKEKLER
Evde kalmis erkek olur mu? Kizdan nasil oluyorsa erkekten de olur herhalde nasil mi? Evde kalmis erkekler dörde ayrilir:
1. Tür A kimse tarafindan begenilmez, istenmez, herkes tarafindan dislanir - icine kapanik ve biraz salakca olur;
2. Tür B kimseyi begenmez, gökten zembille indigini zanneder ve önüne gelen kadina kendince sinavlar uygular ve hic bir kadini kendine yakistiramaz, hepsi kusurludur ona göre. Ve bizim cok bilmi$ ideal kadinini bekler ;
3. Tür C hayatinin en güzel dönemini büyük bir ask ile gecirir ve kadin tarafindan aldatilir veya terkedilir.. bu yenilgiyi hazmedemedigiyle birlikte kadinlarin tümünü gömer ve kadinlari intikami icin kullanir (ve aslinda kadina degil kendisine yapar! Tabi bunun farkinda degildir!);
4. Tür D ise Tür C gibi büyük ask yasar ve terkedilir ona olan aski öyle büyüktür ki bir baska kadinla olamaz. Bu tür kinci türden degildir ve büyük askinin geri dönmesini bir hayat boyu bekler (harcar! Cünkü o ask geri dönmez, dönse dahi ondan hayir gelmez!)
Evde kalmis kizlar? onlar da dörde ayrilir:
1. Tür A kimse tarafindan begenilmez, istenmez, herkes tarafindan dislanir - icine kapanik ve biraz salakca olur (ama er veya gec onu isteyen bir erkek cikar, sonucta el degmemisi isteyen salakca da olsa olur)
2. Tür B kimseyi begenmez, gökten zembille indigini zanneder ve önüne gelen erkegi kendince sinar. Hic bir erkegi kendine yakistiramaz hep daha iyisi daha zekisi daha basarilisi olsun diye ideal esi bekler (ama er veya gec bir erkekte karar kilar! Ucunda büyük ihtimal annelik duygularinin psikolojik ve biolojik dürtmesi sözkonusudur)
3. Tür C hayatinin en güzel dönemini büyük bir ask ile gecirir ve erkek tarafindan aldatilir veya terkedilir bu durum ona büyük aci verir, aglar sizlar erkeklere güvenmiyorum artik moduna girer ama atlatir er veya gec yeni bir erkege asik olur, eskisi cooooktan unutulmustur!
4. Tür D ise Tür C gibi büyük ask yasar ve terkedilir ona olan aski öyle büyüktür ki bir baska erkekle olamaz ve büyük askinin geri dönecegi gün icin yasar gerekirse hayatinin sonuna kadar. (o askin geri dönme olasiligi kadinda biraz daha yüksektir...)
Özet: Evde kalmis kadin evde kalmis erkekten daha realist oldugundan evde kalmisliginin süresi daha kisa ömürlüdür
yazida katilmadigim yerler var ben Allah korkusu yerine Allah sevgisini yegleyenlerdenim...ancak genelinde anlatilmak istenen ana fikir guzeldi ...paylasim icin tesekkurler
Yüreğin nereye denk düşerse, oraya koy beni gülüm. Oraya götür nereye giderse. Ey gül, ey güller güzeli gül.
Dikenli de olsa da sevda yolları... Kanasa da yüreğin, gözyaşı olup aksa da gözlerinde damla damla hasret.Yalnızda kalsan kalabalıkların ortasında, üşüse de sesin, yüreğinin en sıcak yanına koy beni gülüm...
Özlem düğümlenirse gözlerine, bırak yeşersin sevda göğsünde... Bırak gül kokusuyla yıkansın gül tenin
Sevgiden başka silahım yok benim. Silahsızım kuşları vurulmuş bir gökyüzünde. Ben öleceğim gülüm kimse bilmesin, eski ve derin bir anıya göm beni, kimse görmesin.
Üşümesin gözlerimde umudu sokakta kalmış kimsesiz çocuklar, susuz kalmış ayışığı tomurcukları.
Yaralıyım.. karakıştayım, odam soğuk, aşım yok, suyum yok. Yaralarımı saracak kimsem yok senden başka...
Ben öleceğim gülüm kimse görmesin, bir çınar ağacının gölgesine göm beni bahçe bilmesin.
Gecelerime yağmurlar damladı, ıslandı duygularım, üşüdüm, yağmur oldum kendime, kar oldum uzak dağlara düştüm. Hangi bahara tutunduysam alıp götürdü umutlarımı kış. Ardından gozlerimi de alıp gitti zemheriler, kör kaldım.
Yüreğinin yangınında incecik yağmurlara al götür beni gülüm Sevdalara, bulutlara, rüzgarlara götür.
Ben öleceğim gülüm kimse görmesin, bir gül bahçesinin en gizli yanına göm beni, bağban bilmesin.
Bil ki, ne ağlamak için yağmuru bekliyorum artık ne de yaşamak için baharı. Sevinmek, gülmek unuttuğum eski bir şarkı şimdi, her gece dudaklarımda sızlayıp üşüyen.
Ben öleceğim gülüm kimse bilmesin, yüreğinin gül yanına koy beni, kimse görmesin
Bir zamanlar gökmavisi bir çiçekti yüzün yüzümde, ıssız dağbaşlarında bir rüzgarın sesini duyardım, bir de senin...
Şimdi aynalarda saklı bir gölge gibi, içimizde saklı kaldı o sevdanın derin izleri...
Nereye baksak gözlerimiz biraz esrik, biraz hercai, nereye gittiğimizi ne yaptığımızı bilmeden dolaşıyoruz eski anıların geçtiği yerleri.
Ben öleceğim gülüm kimse bilmesin, yüreğinin gül yanına koy beni kimse görmesin
Acılar savuruyor şimdi anılarımızı, bilmediğimiz yolculuklara çıkıyoruz her gece...
Rüzgarlara bırakıp hayallerimizi, şiirler savuruyoruz karanlığa. Umutsuzca bir uçurum kenarından kendimizi boşluğa bırakarak... Öldürüyoruz içimizde kalan ne varsa aşktan,sevgiden, yarından yana...
Tut ki, hiç yaşamadık biz, Türküler söylemedik esen rüzgarlara
Bırak ak çiğdemler düşsün saçlarımıza elem renginde, kar bilmesin...
Söylenecek son birkaç sözdür belki dilimizde düğümlenen ve duyguların çözüldüğü yerden telleri kırık bir kemanın göksünden inleyip sızarak ve sızlayarak içimize gömülen zifiri gecelerde..
Lacivertlerin üstünü siyah düşlerle örttüğü yalnızlığımızın, içimizde saklı sesleri vururken yorgunluğumuzu,
Her keman sesi biraz kederlidir gülüm inleyen tellerinden... Belki bıkmıştır bizim gibi eskimiş, esrimiş yorgun kederli sesinden....
Ben öleceğim gülüm kimse bilmesin, bir sonbahar yaprağının ürpertisine koy beni, oğlunu yitirmiş bir babanın gözlerindeki derin hüzne, yüzümdeki küskün kedere, bir kemanın acıklı iniltisine koy beni, rüzgar duymasın...
Ben öleceğim gülüm kimse bilmesin, bir dağbaşı yanlızlığının ıssızlığına göm beni, sular bilmesin.
Bir şiir'in sıcak yüregine bırak sevgimi, şair görmesin...
Sevda YoLunda Şehit Düştüm Kim OLduğumun Ne Önemi Var !!!..
Ne olduğumun kim olduğumun nereye gittiğimin ne önemi var
Aklımı gönlümü yalan bir sevdada yitireli çok oldu ondandır bu kimliksizliğim
Yolu sevda durağından geçen herkes gibi
Çoğu zaman firari bir kaçak kimliğine bürünürüm
Ve ben kendimi;
Bir damla gözyaşını emaneten bir yüreğe bırakmış meçhul bir yolun yolcusu diye tanımlarım
Yolu puslu
Azığı ızdırap
Heybesi kırık düşlerle dolu
Sağımda korku
Solumda endişe
Yürüdüğüm yol üryan
Ümitbatan bir güneş gibi
Nerde kimde kaybettiğimi bile bilmiyorum benliğimi
Peşi sıra ardımdan gelen gölgemde saklı belki yitirdiklerim
Bir benlik...bir gölge..bir yitirilmişlik
Biraz dursam
Bir nefeslik yaşam çeksem yüreğime
Gözyaşlarımdan bir yudum içip susuzluğumu gidersem
Tekrar yol alsam yarılanmış bir ömrü nihayete erdirmek için
Uğruna hesapsızca harcadığım zamanların bedeli olsun
Bu son dileğim
Sessiz bir çığlık atacağım birazdan içimdeki dehlizlere
Duyarsan ortaya çık ki sen duyarsın beni
Celladım olmana izin vereceğim sadece kısa bir mola ver içindeki iyi tarafın hatrına
Hatıralardan bir demet yap salıver usulca bir rüzgar ile üstüme
Kendimden yaşamaktan geçtimlakin;
Heybemdeki kırık düşlerin çocuksu ağlamalarına dayanamıyorum anla ne olur..
Tanrıya adak olarak sunduğun benim biliyorum
Boynum bıçağına amade
Dök kanımı
Tek bir söz edersem namerdim..
Sevda yolunda şehit düş-tü-m haberi olsun bütün sevdiklerimin
Ve başı sağ olsun bütün sevenlerimin...