GÜL YAPRAĞI Uzakdoğu'da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzdenkapıda herhangi bir tokmak, çan veya zil yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki budist, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. Budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti. Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üsünde yüzüyordu ve su taşmamıştı.İçerideki budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.
Eger size "Welcome to the matrix.pps" seklinde bir mail gelirse
sakin acmayin, hemen silin..
Bu yeni bir virustur..
Microsoft, Mcaffee, Norton ve bu sekil koruyucularin en iyisi bile
hic bir fayda etmiyor ...
Eger bu gelen maili acarsaniz 10 saniye süren bir animasyon cikiyor, ve
bu süre icinde tüm HDD'niz siliniyor, internet korsanlari IP ve mail
adresinizi de ele geciriyor.
Bu haberi siz de acilen bütün tanidiklariniza bildirin..."
SENSİZ Bİ SEVGİLİLER GÜNÜ DAHA
Bak sevgilim bu gün 14 şubat 2005 SEVGİLİLER GÜNÜ, biliyomusun bu gün insanlar diğer günlerden daha farklıydı, herkezde hediye ve buluşma telaşı vardı, yolda gördüğüm sevgililerde birbirlerine kavuşmanın mutluluğu gözlerinden okunuyordu ve ellerinde çiçekler, hediye paketleri, ah sen yanımda olcaktın ben sermezmiydim çiçek bahçelerini ayaklarına sermezmiydim bin bir çeşit hediyeyi yollarına ama yoksun...
Kafelerde tıklım tıklım dolu ne güzel bi gün değilmi, her kez için büyük anlamı olan bigün, sen yanımda olsaydın ben her günü sevgililer günü ilan etmezmiydim ve sevgililer günüymüş gibi yaşamazmıydım
Ama bu gün bile benim için acı bi gün çünki sen yoksun ve sensiz beşinci sevgililer günü bu gün, biliyormusun bıraktığında nasılsam aynıyım hiç bi değişiklik olmadı bende sadece biraz daha yaşlanmaya başladım halbuki yaşıtlarıma bakınca genç olduğumu anımsıyorum ama içim...
Evet aynı demşahım ben dilimde senin ismin yüreğimde ise sana duyduğum büyük sevdam.. neden bırakıp gittin beni neden bu sevgililer gününüde yalnız geçirttin bana neden...
Biliyomusun bu gün bende sevgililer gününü kutladım ve bende çiçekler aldım sevdiğime yani sana beyaz karanfiller aldım ve çok sevdiğin nergizlerden de aldım, bende diğer insanlar gibi sevdiğime vermek isterdim çiçekleri, sana vermek isterdim, ama ölüm acısındanda beterdi oçiçekleri sana vermek varken mezarının üzerine koymak....
Biliyorum beni görüyosun ve beni duyuyosun sevgilim SEVGİLİLER GÜNÜN KUTLU OLSUN SENİ ÇOK SEVİYORUM sakın merak etme hiç azalmadı içimdeki sana olan sevgi zaten sen biliyosun
Unutma her sevgililer gününde ellerimde nergizler ve üzerimde takım elbisemle geleceğim buraya. SENİ ÇOK ÖZLEDİM AŞKIM AŞKIM
Geçenlerde GfK Panel sirketi tarafindan yapilan bir anket, gençlerin kendi aralarinda özel bir dil yarattiklarini ortaya koydu. Arastirma için 11 kentte görüsülen 15 - 24 yas arasi 1000 genç, en çok su kelimelerikullaniyorlardi: "Kanka... sazan... kafayi yemek... kopmak... keklemek... kil olmak...abidik gubidik... aganigi naganigi..."Korkarim çogunuz anlamadiniz. Iste kösemiz, bu dil bariyerinin yaratabilecegi nesiller arasi kopukluk tehdidine karsi müteessir bir tedbir olarak, bu kelimelerin manalarini yayimliyor:
Kanka: "Kan kardes"in kasiltilmisi; yakin arkadas, dost anlaminda.
Sazan: Kolayca aldatilan, saf kimse.
Kafayi yemek: Dengesiz davranislarda bulunmak.
Kopmak: Kendinden geçmek. ("Kafadan koptum" da denir).
Keklemek: Kandirmak, aldatmak.
Kil olmak: Hoslanmamak, gicik olmak.
Abidik gubidik: Asna fisne.
Aganigi naganigi: Kus dilinde, sevisme.
* * *
Daha önceki kusaklar arasinda da dilde kopukluk yasanmisti, ama herhalde durum hiç sözlük gerektirecek kadar vahimlesmemisti.Korkarim internet yayginlastikça uçurum hepten derinlesecek. Bir "chat" sitesine girip
sohbetekatilmayi deneyin de basiniza geleni görün:
Bakalim, "Slm" diye yazilan seyin "selam" oldugunu, "nbr" yazip "n'aber" diye soruldugunu, "ii" harfleriyle "iyiyim" dendigini, "u?"nun "Ya sen?" manasina geldigini anlayabilecek misiniz? "Asl?" görürseniz, bilin ki,"age,
sex, location" soruluyordur, yani "yas, cinsiyet ve sehir"...Ve veda faslinda "bye" veya "muck"...
* * *
Bu tabloya bakip hep birlikte "Türkçe elden gidiyor" diye feryat etmemiz mümkün; ama sorunun bunu asan bir boyutu var. Ben yukaridaki çogu kelimenin karsiligini Hulki Aktunç'un "Argo Sözlügü"nden(YKY, 1998) aldim. Aktunç, sözlükte, "argo"yu söyle tanimliyor:"Kendi sosyalçevreleriyle sinirli yasayan ve toplumun geri kalan kesimlerinden ayrilmak ve/ya korunmak isteyen, yasama ortam ve biçimleri birbirine yakin kisilerce
yaratilip benimsenmis sözcük ve deyimler bütünü".
Anlasilan o ki, günümüzün gençleri argo - pop - sokak - internet reklam bulamacindan yarattiklari bu özel dil araciligiyla toplumun geri kalanindan ayrilmaya ve korunmaya çalisiyorlar. Bu tuhaf dili, birbirlerini
tanimalarini saglayan bir "parola", kaçip saklanabilecekleri bir "siginak", baskalari denetlemeden dertlesebilecekleri bir "sifre" olarak kullaniyorlar.
Koca bir isyandan arta kalan yegane "yeralti örgütü" bu...
* * *
Ayiplamayla, yasaklamayla bu örgütle basa çikamazsiniz.Yas ortalamasi 24 olan bir ülke 70'liklerce yönetiliyorsa bunun "dile düsme"sini engelleyemezsiniz.Siz onlari anlamamakta direndiniz, sinavlarda süründürdünüz, evmeyi,sevismeyi yasakladiniz, is, firsat esitligi, konusma sansi, seçme, seçilme hakki vermediniz, ülke yönetiminden kovdunuz; iste simdi onlar da sizi dilden kovuyorlar.Derinlesen uçurumu doldurmanin yolu, dillerini degil, hallerini "düzeltmek"ten geçiyor. O zamana kadar, bu dili ögrenerek, uçurumun üstünden karsi kiyiya bir köprü dösemeyi deneyebilirsiniz. Bu köseyi okumak iyi bir baslangiçti.
"Haydi kankalar devam!.. Film kopmadan, düzeltelim façayi... Bye...muck..."
Kendine iyi bak" bir "veda" degil "elveda" cümlesidir çogu zaman. O üç
kelimeden çok daha fazlasini gizler içinde...
"Kendine iyi bak. Çünkü bundan sonra ben yaninda olmayacagim. Olamayacagim.
Istesem de istemesem de. Sevdim bir zamanlar seni, hala seviyorum ve benden
sonra da mutlu olmani istiyorum. Olurda bir gün dönersem seni iyi bulmak
istiyorum."
"Kendine iyi bak. Çünkü bundan sonra kendinden baskasi olmayacak yaninda
sana bakacak. Ben olmayacagim. Kendine iyi bak ve beni düsünme. Çünkü ben de
seni düsünmeyecegim artik. Arama sakin beni, yazma, çünkü ben yazmayacagim.
Sil beni yüreginden, çünkü ben silecegim. Fakat, yasanilan, paylasilan güzel
seyler hatirina sana yürekten mutluluklar diliyorum. Ve ben bir daha
dönmemek üzere gidiyorum."
"Kendine iyi bak. Aramizda geçen herseye ragmen benden sonra iyi oldugunu
bilmeyi tercih ederim. Aslinda bilmem çok önemli degil, iyi oldugunu
varsayacagim ben. Seni bir daha asla görmemek üzere gidiyorum ben, seni
kendinle basbasa, yapayalniz birakiyorum ben. Biliyorum kendini birakacaksin
benden sonra, o yüzden iyi bak diyorum. Aslina bakarsan, çok da fazla
umursamiyorum."
Kendine iyi bak, derler ve giderler. Tutkuyla sevenler, bazen birden fazla
söylerler bunu. Çünkü onlari ayirmak, eti tirnaktan ayirmak gibidir. Kolay
kolay kopamaz onlar, süreç çok aci vericidir, yürek parçaliyicidir. Her
seferinde azalan umutlarla geri döner ve yine "Kendine Iyi Bak" gözleriyle
ayrilirlar. Ta ki umut da, sevgi de tükeninceye kadar..
*Taki son elveda mezar sessizligine bürünüceye kadar*
Tutkunun ötesinde sevenler, bir kez "Kendine Iyi Bak" derler ve giderler.
Onlar eti tirnaktan ayirmak yerine ölümü yeglerler. Onlar bu aciyi bir
kezden fazla kaldiramayacaklarini bilirler.
Kendine iyi bak, derler ve giderler. Bu sözlerin içinde ihanet yok, hiç bir
zaman olamaz derler ve giderler. En büyük ihanet degil midir aslinda seni
seveni, ihtiyaci olani yüzüstü birakip gitmek.
Kendine iyi bak, derler ve giderler. Seni suskunluga mahkum edip giderler.
Seni parçalara ayirip, en büyük parçayi yanlarina alip giderler. Seni senden
alip giderler. Daha kötüsü suçlayamazsin onlari tüm bunlar için. Kendine
iyi bak deyip gidenin geçerli bir nedeni vardir elbet. Suçlatmaz kendini.
Savasmadiklari için kizarsin ama suçlayamazsin. Savasmislarsa, yenildikleri
için kizarsin ama suçlayamazsin.
*Yenildigin için kizarsin ama suçlayamazsin*
Ayriligin kaçinilmazligina inandirir seni, kendine iyi bak, derler ve
giderler. Elinden umutlarini, düslerini, sevgilerini alip giderler. Bir tek
anilari birakirlar geride, bir de hatirladikça gözyaslarina bogulasin diye
unutulmayan nagmeler. Arkalarina bakmadan çekip giderler eger yalniz
kalmissan, çünkü insafsizliklarini görmek istemezler. Hersey o saniye orada
bitsin, kapansin bu sayfa isterler.
"Bitti" diyemedikleri için , kendine iyi bak derler.
"Kirildim ve affedemiyorum" diyemedikleri için kendine iyi bak derler.
"Seni istemiyorum artik, hayatimdan çikaracagim ama bil ki hiç
unutmayacagim" diyemedikleri için kendine iyi bak derler.
"Biliyorum çok kanayacaksin ama daha iyisini yapamiyorum" diyemedikleri için
kendine iyi bak derler.
Vicdanlarini rahatlatmak için kendine iyi bak derler, çünkü o kan uzun süre
akacaktir ve o yara asla kapanmayacaktir,
bilirler.
Kendine iyi bak bir noktadir çogu zaman. Kendine iyi bak deme bana, sadece
kötülükler noktalansin isterim ben. Oysa sen iyisin....
*Sen gözümdeki isik, dudagimdaki tebessüm, sen içimdeki sevinçssin. Sen
hayatima renk katan, sen yüregimdeki çarpinti, sen hayatimdaki nesesin. Sen
yolumu aydinlatan, sen dert ortagim, sen gönül yoldasim, sen bir tanesin.
Kendine iyi bak deme bana. Nokta koyma. Keske böyle yasanmasaydi bazi
seyler, keske affedebilsen beni, keske ben de affedebilsem.. Keske
döndürebilsek zamani geriye. Keske bugünkü aklimizla yasasak herseyi bastan.
Nafile...Ama yine de, gitmesen olmaz mi? Bitmesek olmaz mi? Sen eksikken,
ben nasil tam olurum? Senden kalan boslugu kimlerle doldururum? Savassak
aramiza giren seytanla olmaz mi? Hani büyük asklar her türlü engeli asardi,
hani gerçek dostluklar her sinavi geçerdi, hani sevgi eninde sonunda
kazanirdi? Hani hayatta hiç kirlenmeyecek degerler vardi? Hani en büyük
zaferler, en kanli savaslarin ardindan kazanilirdi? Bunlarin hepsi yalan
mi?... Sahiden..., gitmesen olmaz mi? Bitmesek olmaz mi? Peki o zaman...
Senin istedigin gibi olsun... Öyleyse...Sen de "Kendine Iyi Bak."*