@GS2004 adlı üyeden alıntı: [alinti=#5239333]XX_Lord[/alinti] var olmaaz olurmu sizler yeniden ugrarsa vakit buldukca yine mekanimiz canlanir ne dersin Orijinali Göster...
Görmüşsündür üyelik tarihimi çok severdim burayı. O zamanlar başka hiçbir mecra yoktu tabi, bu tarz mekanlarda güzel muhabbet dönüyordu. Yanlış hatırlamıyorsam o zamanlarda da moderatördün sen, isim yabancı gelmedi. Kolaylıklar diliyorum
Düşmek üzere olan uçakta;4 ünlü ve bi çoçuk varmış ama 4 tane paraşüt var.neyse carlos bana dünya futbolunun ihtiyacı var demiş almış paraşütü atlamış.sonra ceckson demişki benim hayranlarım var oda atlamış,sonra bush demişki ben DÜNYANIN EN ZEKİ LİDERİYİM demiş oda almış atlamış.sonrada papa çocuğa demişki ben yaşımı başımı aldım bi ayağım çukurda vs.sen daha gençsin sen atla demiş. çoçukta demişki merak etme amca bize yetecek paraşüt var.o dünyanın en zeki insanıyım diyen salak benim okul çantmla atladı.
Sağlık Bakanlığı, Türkiye'de akraba evlilikleri yüzünden her yıl 19 bini aşkın bebeğin hayatını kaybettiğini açıkladı
'Sağlık ve Üreme Sağlığı Ulusal Stratejiler ve Eylem Planı toplantısında konuşan Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürü Rıfat Köse, Türkiye'de 15 dakikada 1 bebeğin önlenebilir sebeplerle kaybedildiğini söyledi. Bebek ölümleri içinde akraba evliliklerinden kaynaklanan sağlık sorunlarının ilk sıralarda yer aldığını belirten Köse, "Akraba evlilikleri bebek ve çocuk ölümlerini iki kat artırıyor." dedi. Köse, akrabalar arası evliliklerin önlenmesiyle çocuk ölümlerinin yüzde 50 azaltılabileceğini kaydetti.
Türkiye'de kadınların yüzde 24'ünün 2 yıldan daha az aralıkla doğum yaptığını, yüzde 69.2'sinin "bu aşamada artık çocuk istemiyorum" dediğini kaydeden Köse, modern doğum kontrol yöntemi kullanma oranının ise yüzde 43 düzeyinde bulunduğunu dile getirdi. Genel Müdür Köse, kadınların yüzde 81'inin anne sağlığı hizmetlerinden yararlandığını, hedeflerinin de 2015 yılına kadar bütün gebeleri izlenebilir hale getirmek olduğunu bildirdi.
Ülke genelinde kadınların yüzde 17'sinin sağlık personeli yardımı almadan kendi kendine doğum yaptığına dikkati çeken Köse, "Haziran ayında, anne ölümlerinin nedenlerini tespit için bir araştırma başlattık. Bir yıl sürmesi planlanan araştırma kapsamında, ölen her anneyi bulacağız. Mezarlıkları bile bekleyeceğiz ve neden öldüklerini tespit edeceğiz." diye konuştu.
Annelerin doğum sırasında kanama ve enfeksiyonla düşükten öldüğünü ifade eden Rifat Köse, şöyle devam etti: "Bu tablonun bir başka izahı, eğer bu ana kanamadan ölmüşse, doğum öncesi bakım hizmeti almamıştır demektir. Hekimlerimiz, 'mevcut koşullarda ölümlerin yüzde 52'si önlenebilir' diyor. Akla 'peki arkadaşlar niye önlemediniz'' sorusu gelmiyor mu? Anne ölümlerini 2010 yılına kadar yüz binde 20'nin, 2015 yılına kadar da 10'un altına düşürmeyi hedefliyoruz."
Sosyal Hizmet Uzmanı ve Avukat Ahmet Köse, Türkiye'de her 100 evlilikten 15'inin boşanmayla sonuçlandığını, yapılan bir araştırmaya göre boşanmanın toplumsal bir kalıtım olduğunu söyledi
Ahmet Köse, ekonomik sıkıntı, erken yaşta yapılan aşk evlilikleri, istikrarsız iş ve düzensiz aile hayatı ile tarafların birbirini aldatmasının en çok boşanma sebepleri arasında yer aldığını ifade etti. Köse, evlenecek tarafların kendisini iyice bilmesini ve tanımasını, hayatı nasıl yaşayacağına karar verip, hayat arkadaşını denk olarak seçmesi gerektiğini vurgulayarak, "İlk 5 yılda boşanma ihtimali daha yüksek oluyor. Evli çiftler, tanıma sürecinde boşanmanın getireceği yükümlüklerin ne olacağını bilmeden boşanıyorlar. Boşanmış ailelerin çocukları boşanmaya daha çok meyilli. Boşanan tarafların yarıdan fazlası, boşanmış ailelerin çocuklarının yaptığı evliliklerden oluşuyor. Boşanmak toplumsal bir genetik olmuş" dedi.
Köse, 100 aileden 15'inin boşandığını, bununla birlikte boşanmak yerine ayrı yaşamayı tercih edenlerin sayısının da bir o kadar olduğunu ifade ederek, "Evlenmiş çiftler bu kurumu yaşatmak için çaba göstermeli. Taraflar, evliliği bir tahammül, bir mesuliyet ve anlayış olarak sürdürmek zorundalar. Nişanlılık dönemi, evliliğin provası olmadığı sürece, 10 yıl da sürse boşanmayla biter. Bazı şeyler nişanlılık döneminde paylaşılmıyor, kişiler riyakar davranıp, gerçek yüzünü göstermiyorsa, o evliliğin ayakta durmasına imkan yok. Nişanlılık dönemi dolu dolu ve dürüstçe geçmelidir. Eşi polis ya da gazeteci olan kimse, aile hayatını unutmak zorunda, öğretmen olan da zengin olmayı unutmak zorundadır. Nişanlılıkta taraflar gerçek yüzünü göstermedikçe, o evlilik ayakta durmaz" diye konuştu.
Köse, boşanma sebeplerini şöyle sıraladı:
"Ekonomik sıkıntı, erken yaşta aşk evliliği, göç edip evlendiği şehirde yakın çevresi olmayan aileler, istikrarlı bir işi olmayanlarla, çok çabuk iş değiştirenler, düzenli aile hayatına imkan tanımayan mesleklerde işi olanlar, daha kolay boşanıyor. İnançlı insanlar, inancını yaşamayanlara göre daha zor boşanıyorlar. Çocuksuz ailelerde de boşanmak kolay. Veya taraflardan birisinin sosyo ekonomik düzeyi süratli değişirse, boşanmaya daha yakın oluyor. Lotodan, at yarışından ya da borsadan para kazanıp, yaşantısı değişenler boşanmaya daha meyilli. Kültür farklılıkları, taraflardan birisinin yaşam biçimi itibariyle ideolojik kültürel tercihleri itibariyle farklı bir hayat yaşaması da sıkıntı doğuruyor. Buna karşılık, benzer kişilerin evlilikleri güzel gidiyor. Aynı mahalle, aynı ilkokul, aynı sosyal kökenden, aynı üniversiteden, aynı liselerde okumuş ve iş hayatı yakın ve benzer çevrelerden olan kişilerin evlilikleri iyi gidiyor."
Gaziler ile dul ve yetimlerin maaşları yeni yılda yüzde 10.2 oranında artış görecek.
Kurtuluş Savaşı gazileriyle Kore ve Kıbrıs gazilerinin halen 5 bin
150 olan gösterge rakamı, 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı'nda 5 bin 400 olarak belirlendi. Aynı şekilde vatani hizmet
tertibinden aylık alanların göstergeleri de kendisi için 5 bin 150'den
5 bin 400'e, dul eşleri için 4 bin 125'den 4 bin 325'e, diğer
yakınları için de 2 bin 850'den 3 bine çıkarıldı.
Gösterge ve yeni yılda uygulanacak katsayı artışlarıyla birlikte
halen 214.24 YTL olan gazi maaşları, 2006 yılı Ocak ayında 230.31
YTL'ye, Temmuz ayında da 236.14 YTL'ye yükselecek. Böylece gazi
maaşları Ocak'ta yüzde 7.5, Temmuz'da da yüzde 2.5 olmak üzere 2006
yılında toplam yüzde 10.2 zam yapılacak.
Halen 160.68 YTL aylık alan gazilerin dul eşlerine de Ocak-Haziran
döneminde 172.73 YTL, Temmuz-Aralık döneminde de 177.10 YTL ödenecek.
Vatani hizmet tertibinden aylık alanların maaşı da gazilerle aynı
oranda artacak.
Bunların dul eşlerinin halen 171.6 YTL olan maaşları da 2006 yılı
Ocak ayında 184.46 YTL, Temmuz ayında da 189.13 YTL olacak. Vatani hizmet tertibinden aylık alanların diğer yakınlarının maaşları ise
118.56 YTL'den Ocak ayında 127.95 YTL'ye, Temmuz ayında 131.19 YTL'ye çıkacak.
Londra'da yaşayan Soner Özenç, 'Sajjadah 1426' adlı pusulalı bir seccade tasarladı. Seccade Mekke yönüne döndükçe fosfor desenleri parlaklaşıyor
İngiltere'nin başkenti Londra'da yaşayan Türk tasarımcı Soner Özenç, kıbleyi gösteren ışıklı seccade tasarladı. Özenç'in 'Sajjadah 1426' adını verdiği seccade, kullanıcıların deyimiyle tasarımı ve üzerinde bulunan aydınlatılmış desenlerle namaz deneyimini zenginleştirirken, kıbleyi bulma sorunu da ortadan kalkıyor.
Dijital pusulası var
Seccadenin ilgi çekici yanlarından biri, bu tür tasarımlarda nadir kullanılan fosfor baskı teknolojisi. Bu teknolojiyle geleneksel desenler yaratan Özenç, seccadenin içine dijital bir pusula entegre etmiş. Mekke yönüne döndükçe desenlerin aydınlığı artıyor.
Özenç, "Seccadenin üzerinde bulunan desenlerle eski gelenek ve ritüelleri örnek alarak camideki atmosferi oluşturmayı amaçlıyoruz" diyor. 'Sajjadah 1426'nın ismindeki '1426' sayısı ise Hicri takvimde '2005' yılını temsil ediyor.
Üretimde
Londra'da serbest tasarımcılık yapan Özenç, halen Electro Luminescent Printing teknoloji uygulamaları üzerinde çalışıyor. 'Sajjadah 1426' projesi, haziranda Londra Lethaby Gallery'de, geçen ay da Londra'daki ünlü tasarım fuarı Designersblock'ta sergilenmiş. Uzakdoğu ülkelerinden siparişler almaya başlayan Özenç, İngiltere'de üretim için de bir firmayla anlaşmış.
Yönetmen: Jon Turteltaub
Oyuncular: Nicolas Cage, Diane Kruger, Justin Bartha, Sean Bean
Benjamin Franklin Gates, hayatını Orta Doğu Kökenli Tapınak Şovalyeleri hazinesini bulmaya adamıştır. Ailesinde kuşaklar boyunca süren bu hazine avcılığında arama sırası artık ondadır.
Eshâb-ı kirâmdan Hanzala hazretlerinin henüz yeni evlendiği günün gecesiydi. Sevgili Peygamberimiz, eshâbını toplayarak islâma saldırmak ve yok etmek için bütün savaş hazırlıklarını tamamlayan Mekkeli müşriklere karşı harp yapılması kararını vermişlerdi. Harbe katılacak sahâbiler tek tek evinden çağırıldı. Harp haberini duyuran haberci, Hanzala'nın evine uğradı. Bu karar ve resûlullah Efendimizin emri ona da ulaştı. Emri duyan Hanzala, boy abdesti alma fırsatını bulmadan Uhud'a gitmek üzere hemen sahâbenin arkasından koşmaya başladı ve eshâbının arasına katıldı.
Harp sona erince Müslümanlar Medine'ye dönmeye başladılar. Harbe iştirak edenlerin yakınları acaba bizden geriye dönen olacak mı heyecanı içerisinde yollara sıralanmışlardı. Bunların arasında henüz bir günlük evli olup, gece yarısı sevgili peygamberimizin emrine uyarak harbe giden ve şehitlik şerbeti içen hazreti Hanzala'nın dul hanımı da vardı.Herkes büyük bir heyecanla harpten dönenlere yakınlarını soruyor, fakat hiç kimse kimseye cevap vermiyordu. Ancak sorulan soruları sevgili peygamberimiz''aleyhisselâm'' cevaplıyordu. En son olarak soru sorma sırası, şehit olan Hanzala'nın hanımına gelmişti. Resûlullah Efendimize yaklaşarak:
- Ey! Allahın Resûlu! Hanzala nerede, demesi üzerine sevgili peygamberimiz cevabında:
- "Hanzala şehit oldu", buyurdu.
Bunun üzerine Hanzala'nın hanımı:
- Yâ Resûlullah, şu anda söyleceğim bir aile sırrıdır. Sizler de biliyorsunuz ki, kocamla daha henüz ilk evlendiğimiz geceydi. Kocam Hanzala, sizin mübârek emrinize uyarak boy abdestini alamadan harbe katıldı. Bildiğiniz gibi şehit oldu. Bu sebeple, emir veriniz de kocamı bulsunlar ve yıkasınlar, dedi. Bunun üzerine sevgili peygamberimiz yarı hüzünlü bir şekilde (sen Hanzala için hiç merak etme! Ben Hanzala'yı rahmet suları ile melekler tarafından yıkanırken gördüm) buyurdu.Bunun üzerine bütün sahâbiler Uhud yolunu tuttu ve herkes Hanzala'yı aramaya başladı. Daha sonra sahâbiler Hanzala'nın henüz vücûdu kurumamış ve ıslak bir şekilde buldular.
Sevgili peygamberimizin müjdesini bizzat gözleriyle gördüler. Bunun için O'na ''Gasilül- melâike'' yani (Meleklerin gusül ettirdiği Hanzala'' denir. Bu evlilikten Eshâbın büyüklerinden hazret-i Abdullah dünyaya geldi.
Bir tüccar Mutluluğun Sırrını öğrenmesi için oğlunu insanların en bilgesinin yanına yollamış. Delikanlı bir çölde kırk gün yürüdükten sonra, sonunda bir tepenin üzerinde bulunan güzel bir saraya varmış. Söz konusu bilge burada yaşıyormuş.
Bir ermişle karşılaşmayı bekleyen bizim kahraman, girdiği salonda hummalı bir manzarayla karşılaşmış: Tüccarlar girip çıkıyor, insanlar bir köşede sohbet ediyor, bir orkestra tatlı ezgiler çalıyormuş; dünyanın dört bir yanından gelmiş lezzetli yiyeceklerle dolu bir masa da varmış. Bilge sırayla bu insanlarla konuşuyormuş ve bizim delikanlı kendi sırasının gelmesi için iki saat beklemek zorunda kalmış.
Delikanlının ziyaret nedenini açıklamasını dikkatle dinlemiş bilge, ama Mutluluğun Sırrını açıklayacak zamanı olmadığını söylemiş ona. Gidip sarayda dolaşmasını, kendisini iki saat sonra görmeye gelmesini salık vermiş.
Ama sizden bir ricada bulunacağım,diye eklemiş bilge, delikanlının eline bir kaşık verip sonra bu kaşığa iki damla sıvıyağ koymuş. Sarayı dolaşırken bu kaşığı elinizde tutacak ve yağı dökmeyeceksiniz. Delikanlı sarayın merdivenlerini inip-çıkmaya başlamış, gözünü kaşıktan ayırmıyormuş. İki saat sonra bilgenin huzuruna çıkmış.
Güzel, demiş bilge, peki yemek salonumdaki Acem halılarını gördünüz mü?
Bahçıvan Başının yapmak için on yıl çalıştığı bahçeyi gördünüz mü?
Kütüphanemdeki güzel parşömenleri fark ettiniz mi?
Utanan delikanlı hiçbir şey göremediğini itiraf etmek zorunda kalmış. Çünkü bilgenin kendisine verdiği iki damla yağı dökmemeye çabalamış, başka bir şeye dikkat edememiş.
Öyleyse git, evrenimim harikalarını tanı, demiş ona bilge. Oturduğu evi tanımadan bir insana güvenemezsin. İçi rahatlayan delikanlı kaşığı alıp sarayı gezmeye çıkmış. Bu kez, duvarlara asılmış, tavanları süsleyen sanat eserlerine dikkat ediyormuş.
Bahçeleri, çevredeki dağları, çiçeklerin güzelliğini, bulundukları yerlere yakışan sanat eserlerinin zarafetini görmüş. Bilgenin yanına dönünce, gördüklerini bütün ayrıntılarıyla anlatmış.
Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede? diye sormuş bilge.
Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş.
Peki, demiş bunun üzerine bilgeler bilgesi, sana verebileceğim tek bir öğüt var:
- Mutluluğun Sırrı dünyanın bütün harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan...
Allah bizi kıssadan hisse alabilen kullarından eylesin..