Bütün cephelerde, verdik savaşı,
İzmir' de denize, döktük kalleşi,
Dünyada yoktur, Türkün bir eşi,
Böyle bir savaştan, zaferle çıktık.
Atatürk' ün ordusu, korkmaz düşmandan,
Gazi Mustafa Kemal' di, Başkumandan,
Övgüler almış bakın, bütün cihandan,
Böyle bir savaştan, zaferle çıktık.
Yurduma saldıranları, burda barındırmadık,
Cepheden cepheye, koştuk durmadık,
İngiliz, Fransız,Yunan, hiç aldırmadık,
Böyle bir savaştan, zaferle çıktık.
Kadın, erkek hep,koştuk cepheye,
Vatan için seve seve ölmeye,
Hayran oldu dünya,hep Mehmetçiğe,
Böyle bir savaştan, zaferle çıktık.
Genç,ihtiyar,kadın, savaşa girdik,
İzmir' de Yunanı denize döktük,
Bunca şehit verdik,zaferi gördük,
Böyle bir savaştan, zaferle çıktık.
Dünyaya Türkün gücünü gösterdik,
Güzel vatanı düşmanlara vermedik,
Kurtarmadan vatanı bizler ölmedik,
Böyle bir savaştan, zaferle çıktık.
Silahımız kıttı, cephane kıttı,
Vatan için herkes, kanın akıttı,
Yendi düşmanını önüne kattı,
Böyle bir savaştan, zaferle çıktık.
BAKARİ' den geçmiş olsun bizlere,
Herkes kulağını versin bu sese,
Mertliği gösterdik bakın herkese,
Böyle bir savaştan, zaferle çıktık.
Dul bir kadın, çocuğunu sanat öğrenmesi için bir bakırcıya çırak vermiş. Ancak,
çocuk ertesi gün işe gelmeyince, ustası meraklanmış ve evine niçin gelmediğini
sormaya gitmiş. Kadın, ustayı kapıda karşılamış ve oğlunun işe niye gelmediğini
anlatmış.
-Çocuğum işi öğrenmiş, onun için gelmiyor demiş.
kadın yanıtlamış:
-Bakırcılığı öğrenmiş...Demiri ateşe goyirmişsiniz, olirmiş ıssı, üstüne çekiçle
vurirmişsiniz olirmiş yassı...kenarlarını kerpetenle vırırmişsiniz, olirmiş tepsi...
Bakırcı ustası, şaşkın şaşkın başını sallamış:
-Vah canına yandığımın veledi, demiş...bakırcılığı bir günde hem kendi öğrenmiş,
hemde anasına öğretmiş...
Günlerden birgün, Nasreddin Hoca tavuklarını bir kafese doldurup, satmak üzere
Akşehir' den Sivrihisar' a doğru yola çıkmış.
Bir müddet sonra:
-Hava pek sıcak hayvancıklar bu dar kafeste helak olacaklar, bari onları serbest bırakayım, sere serpe yollarına devam etsinler, diye düşünmüş ve kafesi açmış. Ancak hayvanların hepsi de başka başka yöne doğru gider ve dağılırlar. Telaşa kapılan hoca, hemen eline değnek alır ve horozun peşinden
koşmaya başlar:
-Bre kafir gece yarısında sabah olduğunu bilirsin de öğle vakti Sivrihisar' ın
yolunu niçin bilmezsin? diye horoza çıkışır.
------------------ ------------------ ---------------
HELVACI DÜKKANINDA
Hoca Konya' ya gidip bir helvacı dükkanına girer, doğruca helva lengerinin
önüne gidip yemeye başlar. helvacı, be adam der, parasız-pulsuz-teklifsiz-
davetsiz ne diye lengeri silip süpürüyorsun?
Hoca, hiç aldırmaz, yemeye devam eder. Helvacı, çaresiz kalır, Hoca' yı rastgele yumruk-sille dövmeye başlar. Hoca, elini yüzünü sakınmaya çalışarak,
hem yemeye devam eder, hem de der ki:
-Ne iyi adam bu Konya' lılar, insana, döve döve helva yediriyorlar.
------------------- ---------------- -----------------
YOKSUL VE HIRSIZ
Yoksul bir adamın evine bir hırsız girip karanlıkta aranmaya başlamış. Evsahibi
uyanıp durumu kavrayınca gülerek şöyle seslenmiş:
-Bre adam, var bir zengin evine git. Burda benim gündüz bile bulamadığım şeyleri sen karanlıkta nasıl bulacaksın?...
Gençliğim bitti gurbet ele geleli
Bütün ömrün geçti,üzüntülü çileli
Feleğin hançeri bağrımı deldi
Ben bu gurbet ellere,geldim geleli.
Hayalimden gitmez gezdiğim yerler
Şu yaralı gönlümü viran ederler
Gurbette dert çeken,gülmezmiş derler
Ben bu gurbet ellere,geldim geleli.
Gurbetin kahrı taşdır demirdir
Eloğlunun sözü sanki emirdir
Yediğim içtiğim acı,sanki zehirdir
Ben bu gurbet ellere,geldim geleli.
Geceler uykusuz,gündüzler bitmez
Sayarım yılları saymakla bitmez
Kimleri dinlesem,benim gibi gülemez
Ben bu gurbet ellere,geldim geleli.
Çektiğim çileyi yazsam deftere
Roman olur düşer,dilden dillere
Hasret kaldım bizim güzel ellere
Ben bu gurbet ellere,geldim geleli.
Köyüme gidemem yollar taşlıdır
Anam,bacım ağlar gözü yaşlıdır
Çok güzeller gördüm,kalem kaşlıdır
Ben bu gurbet ellere,geldim geleli.
Ne mektup geliyor,ne de bir selam
Gittikçe artıyor gurbette çilem
Sağlığım bozuldu,ben nasıl gelem
Ben bu gurbet ellere,geldim geleli.
BAKARİ' nin ömrü dertle sarılmış
Duydum ki nazlı yar bana darılmış
Ağlamış yavrular kalbi kırılmış
Ben bu gurbet ellere,geldim geleli.
Yılmaz Bakar-16.04.2010-Almanya
Bu teknik direktör ve bu kaleci olduğu müddetçe şeytanın bacağını asla kıramayız.
Takımda orta saha diye bir şey yoktu. Bolluk içinde kıtlık çekiyoruz. Sayın başkan Adnan
Polat' ın sonuna kadar yanındayız. Allah Kısmet ederse yeni stadımız Aslantepe' de bütün
bu şanssızlıklara inşallah son vereceğiz.