Sabah oluyor sıyrılıyor güneş karanlıklar içerisinden.
İlk ışık huzmeleri vurmaya başlıyor odama.
Hatta masamdaki kalemler bile gölge yapmaya başladı.
O kalemlik de duran uzun zaman yazmayan.
Yazamayan, mürekkebi kurumuş kalemlere.
Duvarlara yansıyan gölgeler, resimlerdeki gizli renkleri çıkarıyor.
Sabahın ilk yakıcı ışıkları. Siyah daha siyah.
Beyaz mı? Daha silik.
Ve masada ki vazo.
Hatta içindeki kurumuş beyaz gül, Onun bile gölgesi siyah.
Dökülmeye yüz tutmuş duvarlarda yazılar beliriyor.
O an şaşırıyorum. Sabahın köründe hayal mi görüyorum.
Gerçi akşamdan içtiğim bir büyük ama.
Onun da etkisi geçmiştir artık.
Daha dikkatli bakmaya çalışıyorum.
Evet. Evet, var anlamlı anlamsız yazılar.
Okumaya çalışıyorum yazıları. Ama tersinden.
Neredesin. Seni seviyorum.
Toparladım kafamı, aklımı. Ne kadar kaldı ise.
Güneş doğmadan evvel buğulanan camdaki izler.
Parmak izlerim, geceden.
Vurunca güneş cama yansımış oradan da duvara yazılar.
Dakikalar içinde silinmeye, akmaya başladı yazılar.
Eski kasvetine büründü yaslandığım duvar.
Geceden yazdıklarım erimeye başladı.
Camdakiler. Ama içimdekiler değil.
Doğan güneşin parlaklığını, gözlerimizi yakışını.
Hissetmeliydik bunları beraber, el ele göz göze.
Yazmalıydık o buğulu camlara parmaklarımızla.
Mürekkebi doldurup, kalemlerimizle yazmalıydık yaşanılan o anı sayfalara.
Sensizim ama dargın değilim.
Sadece kızıyorum geçen yıllara zamana sensizliğime.
O güneşin doğduğu anda sana.
Doyamadan geçen zaman kızıyorum.
Bana da kalan ağladığım ve daha nice güneş doğarken ağlayacağım zamana.
Sensiz sabahlara.
Kalemimle yazamamanın ezikliğini yaşıyorum bu gece.
Fikirlerim ya da zikredemediklerimle boğuşuyorum.
Öyle bir ikilem ki.
Ateşin içinde erimeyen buz kristalleri gibi.
Sen yardımcı olmayınca erimez onlar.
Terk ettiğin gün alevlendi.
O günden beri her gün artarak çoğalan alevlerdeyim.
Gözümden düşen ilk damlayı saklıyorum hala.
Kristalleşti zamanla oda.
Tam göğsümün ortasında
Kalbime saplı bir hançer gibi. Elleyemiyorum alevlerden.
Ya da ellemek istemiyorum.
Kalsın saplandığı yerde sonsuza kadar.
İbret alsın herkes.
Bakarak alevlerin içine kendilerini görürler.
O parlayan ama erimeyen buz kristalinde de,
Beni, seni, bizleri…
Rumeli’den çıktın, doğum yerin Selanik.
Önce kendine güvendin, sonra millete.
Başta türküm dedin, güvendik bizde sana.
Layık ettin bizlere bu CUMHURİYET’İ.
Nasıl bir mantığa sahip nasıl bir yürek.
Kaldırdın ayağa sürünen milletimi.
Güç verdin ulusa, düşmana yürüyerek.
Bizlere en büyük hediyen CUMHURİYET.
Yol bilmez yordam bilmez konuşma bilmezdik.
Getirdin bizlere Latin alfabesini.
Bu millet de dedi sana büyük ATATÜRK.
Sonsuza dek yaşayacak bu CUMHURİYET.
Öldüğün tarih bellide rakam on kasım.
Belli etmemem lazım içimdeki; yasım.
Türk olmakla öğünürüm dimdiktir başım
Anadolu bağrım temeli orta Asya.
Ay yıldızlı bayrağı verdin elimize.
İstikbal medeniyet dedin yönümüze.
Ant içiyoruz hepimiz bu vatan için.
Ey ATA’M bağlıyız CUMHURİYETİMİZE.
Bir başkadır benim sevdam, sade yalın açık.
Yeni doğmuş bebek, oksijen alınca ağlayan.
Nasıl onun kordonu annesine bağlıysa.
Bende bağlıyım yürekten beyaz sevdalarima.
Şarkılarla başlar ağlama sevdam.
Cennet melekleri benle beraber.
Katmerli durur açılmış yoncalar.
Dizelerim anlatsın beyaz sevdam.
Süslü kelimeler yok lugatımda.
Duygu ve düşünce, yüreğimiz var.
Bu hayatta yapacağım tek kavgam.
Ayrılamamki senden beyaz sevdam.
Adımla bütünleştim ben seninle.
Doganın rengide bizle beraber.
Herkese bulaştıracağım bunu.
Hastayım ben, derdim sen, beyaz sevdam.
Yüzün ğözün tenin önemli değil.
Kilon boyun yaşın hiç önemli değil.
Yazılmıştı adın zaten gönlüme.
Sen benim bir tanemsin beyaz sevdam.
Yüce dağlardaki karlar altında.
Su olup akarsın benim kalbime.
Canlar verirsin damardaki kana.
Hayatımsın, şifamsın, beyaz sevdam.
Açmış kolunu bekler Garip Beyas.
Beyazlar içindeki melek için.
Bazıları imrensede renginden.
Aklımda hep sensin beyaz sevdam.
Amele sin dediler benim için.
Razıyım ben herşeye senin için.
Aşığım sallarım binlerce kürek.
Sen benim Ak gülümsün, beyaz sevdam
Mavi bir gökyüzü pırıltı yayar.
Nur gibi ışıldar içinden güneş.
Biriside başıma çorap örer.
Kardır, bunları örten beyaz sevdam.
Kıtalar dizeler siyahdır ama
Bunlara renk veren beyaz sayfalar.
Düşlerimden parlayan o güzel renk.
Bana yollar gösterir beyaz sayfamı
Beyaz bir ok vuracak. ta kalbinden.
Anlayana sevgiler, BEYAZ SEVDAM
Gidişinle başladı mahşeri yangınlarım.
Seller çare olmadı erozyonlara kaldı.
Haykırmaktan kan kustu seni arar gözlerim.
Olmadığın dünyada ne yapsın yanan tenim.
Yıllar yılı kovalar yürek çeker, azaplar.
Başkasına bakamaz yazılıyor günahlar.
Senden başka yar görmez bu kahverengi gözler.
Bak gör seven ne yapar sevgisini dizeler.
Nuru ışık idin sen başında taçlarınla.
Yüreğimin içinde dalgalı saçlarınla.
Çıkardı gözlerinden içindeki lavların
Arzu endam ederdin gururun ve havanla.
Oku nasıl okursan yorumu sana ait.
Duygularım kör ise günahı bana ait.
Hatalarım af olmaz cehennem bana ait.
İstedim hep tanrımdan mutluluk sana ait.
Senesi devriyesi hayatında cilvesi.
Eskiden sen var idin geleceğin güneşi.
Sevgilisiz dünyanın kalmadı hiç neşesi.
Karanlığa gömüldü gözlerimin minesi.
Gidenin arkasından donuk gözlerle başlar.
Sessiz çığlıklar.
Ya o kapı kapanmıştır. Ya terminaldeki otobüs kalkmıştır.
Ya da tren.
Giden meçhule doğru yol alır.
Duymaz, duyamaz ardındaki sessiz çığlıkları.
İkiye bölünmüş yaşlı çınar misali,
İçine ve dallara dağılır çığlıkları.
Sadece kendi duyar ve hisseder.
Anlatamaz bir başkasına içinden geçenleri.
Komutsuz hareket eder bedendeki çığlıklar.
Ses çıkaramadığı gibi hissizdir de.
Gördüğü hayal gibi gelen.
Bazen donmuş film sahnesi gibide duran
Siluetlerden oluşan görüntüdür.
O filmde sessizdir bedeni gibi.
Kalbi bile sessiz atar korkudan duyulmasın diye.
Aşkını sevgisini söyleyemez,
Sesli dünyada söyleyebilseydi, çığlıkları sesli atsa idi.
Söyleyemedi, atamadı.
Sessiz uzay boşluğunun derinliklerinde
Bir güneş görünene kadar sürecek
Bedendeki sessiz çığlıklar.
Ta, şuramdan yazıyorum sana.
Ya da yazmaya çalışıyorum.
Yazabilirsem tabi ki çok zor. Seni bana anlatmak gerekmez, saten seni iyi tanıyorum da.
Ben kendimi sana nasıl ifade edeceğim.
İfade etmekle de kalmıyor iş. Sana olan sevgimi, sevdamı nasıl yazacağım. Nasıl haykıracağım sana Seni Seviyorum diye.
Of be of. Başlamadan daha teklemeye başladık. Ne kadarda zormuş sevmesini söylemek.
Gecenin bir yarısında nereden bulacağım ben o güzel süslü kelimeleri. Ansiklopedi desen yok. Dil dersen bir tane. O da zor anlatıyoruz derdimizi. Güzel sözler kitabı, şiir kitabı onu alan okuyan kişi nerde. Koyarız teybe yanık bir kaset. Hani iki de tek atarsak belki o zaman dilimiz çözülür. Çekingenliğim geçer belki kim bilir?
Yazarım o zaman sensiz bir hayat düşünemediğimi. Senin olmadığın bir dünyanın kâinatta kabul görmeyeceğini. Hatta senin yaşamadığın günlerin tarih sayfalarından silinmesini isteyebilirim…
Bak iş de adını da bilemedim. Her kim bu takvimi başlattı ise. Senin adına bir de ay yapmaları lazımdı neyse, o detaylara girmeyelim. Konumuz dağılmasın.
Dedim ya yazacak şey çok. Ben daha ısınamadım. Isınınca yazacağım içimdeki alevleri.
Fışkıracak bağrımdan. Deli diye kızacaksın beklide. Olsun be. Aşkının delisi olurum…
Bak sevdim bu ismi de aşkının delisi.
Evet, aşkının delisi.
Sana bu mektubu bir şantiye odasından yazıyorum. Sen evde geceliklerle dolaşıyorsun ama biz üşümemek için gecenin bir yarısı hala giyiniğiz. Romantik bir şeyler düşünüyorum ama gelmiyor aklıma. İnşaatçı aklı ne olacak. Kaba saba bir adamız. Saçlar yerinde, ilave olarak da bir haftalık sakal.
Benim romantizm olsa, olsa sana bir ev yapmak olur. Ben kabasını yapacağım mesleğe uygun olarak. İçini döşemek çoluk çocuk sana ait.
İnşaat yaparken de bir yerlerine işaret, bir şeyler koymak lazımmış. Hani eskiler yaparmış. Köşeye bir küp altın filan. Yıkılırsa yeniden yapması kolay olsun diye. Hoş bende küp de yok, onu dolduracak altında.
Bak aklıma ne geldi. Hem sağlam olur, hem de günün birinde hesapta olmayan bir nedenle yıkılırsa. Ki temenni etmiyorum da. Yıkıntılar arasında dolaşanlar bizi bilebilir.
Kullanacağım her kum tanesine, senin adının yanına birde seni seviyorum yazacağım. Harcını da sevgimle karıştıracağım.
Bak gördün mü yine bir şey yazamadım. Sabah oldu, şişe bitti, sayfa bitti. Bana şimdilik müsaade. Sen hele bir cevap yazda. Bende bu arada düşüneyim. Sana romantik neler yazabilirim. Alnından, gözlerinden eğer izin var ise de dudaklarından öperim.
Unutma bu kaba inşaatçı seni sevecek, o inşaatı yapsa da yapamasa da..
Tarihler yeniden düzenlenince yazılacak. Şimdilik M.S herhangi bir yıl.
Yazacaktım adını yıldızlara, kabul etmediler
Neden diye sordum?
O bizden parlak, yanında sönük kalırız.
Bizimde adımızı karartma dediler.
Yazacaktım adını dağlara, kabul etmediler.
Neden diye sordum?
O bizden sıcak, erir doruklarımızdaki karlar.
Bizimde adımız karlı dağlar diye anılmaz dediler.
Yazacaktım adını sayfalara, kabul etmediler.
Neden diye sordum?
O bizden beyaz, adı lekelenir.
Bizde rezil oluruz, hep yeni sayfa açarlar dediler.
Yazacaktım adını kalbime beynime, kabul etmediler.
Neden diye sordum?
O senden akıllı, o senden çok seviyor.
Bozma yarım aklını, kalbini dediler.
Yazacağım adını hayallerime.
Neden diye sormayacağım kendime.
Gece düşlerimi sen süsleyeceksin.
Kimse görmeyecek çünkü benim hayallerimi.
Beyas adı, nete ilk başladığım dönemlerden kalan bir lakapdı.
BeyaZ ile isimleri karıştırmamak için BeyaS olarak değiştirdim.
İlginizden dolayı teşekkür ederim. Bu arada tüm okuyan ve yorum yapan arkadaşlarada teşekkürler, selam saygılar.
Gidenin arkasından donuk gözlerle başlar.
Sessiz çığlıklar.
Ya o kapı kapanmıştır. Ya terminaldeki otobüs kalkmıştır.
Ya da tren.
Giden meçhule doğru yol alır.
Duymaz, duyamaz ardındaki sessiz çığlıkları.
İkiye bölünmüş yaşlı çınar misali,
İçine ve dallara dağılır çığlıkları.
Sadece kendi duyar ve hisseder.
Anlatamaz bir başkasına içinden geçenleri.
Komutsuz hareket eder bedendeki çığlıklar.
Ses çıkaramadığı gibi hissizdir de.
Gördüğü hayal gibi gelen.
Bazen donmuş film sahnesi gibide duran
Siluetlerden oluşan görüntüdür.
O filmde sessizdir bedeni gibi.
Kalbi bile sessiz atar korkudan duyulmasın diye.
Aşkını sevgisini söyleyemez,
Sesli dünyada söyleyebilseydi, çığlıkları sesli atsa idi.
Söyleyemedi, atamadı.
Sessiz uzay boşluğunun derinliklerinde
Bir güneş görünene kadar sürecek
Bedendeki sessiz çığlıklar.
Adam gibi adamdı.
Doğduğunda öyle söylemişlerdi.
Kalem tutar gibi parmaklarla ebenin yüzünü çizmişti.
İlk şaplağı da o gün yemişti hayat okulunda.
Yıllar sonra adamdan saydılar, iş verdiler.
Adam gibi çalıştı, ya da çalışmaya gayret etti.
Çalıştı çalışmasına da adam gibi.
Parasını alamadı adam gibi.
Kapı dolaşıp sayıp yazıyordu memurlar.
Hatta oy kullansın diye kâğıt bile gönderiyorlardı.
Sadece o zaman sayılıyordu, adamdan.
Belki de adam kıtlığı vardı
Yüreği de adam gibiydi.
Güvendi, sevebilirim diye niyetlendi.
Adam gibide sevmişti sevmesine de
Adam gibi sevilememişti.
Yazarım dedi adam gibi derdimi, sevgimi.
Yazdı da adam gibi.
Öylece kaldı yazdıkları sanki vasiyet!
Olmadı ki okuyan adam gibi.
Belki de beklediler ölümünü; adam gibi okumak için.
Adam gibi sıralardı dizeleri.
İnci tanelerini andırırdı.
Sıralardı da
Adam gibi yazdıklarının altında kaldı bir gün.
İş de o gün
Aldılar onu adamlar.
Adam gibi götürdüler. Adam gibi defnettiler.
Dua ettiler ardından adam gibi.
Adamlar.
Adamına göre değil adam gibi adamdı.
Rahmetli adam.
Öyle bir zamanda bırakıp gittin ki bizi.
Arayıp sormadın bile.
Hayal meyal hatırlıyorum güzel yüzünü.
4-5 yaşlarında var yoktum. Her kez akşam olunca babasını karşılardı kapılarda.
Ablam la ben camın önünde beklerdik gelmeyen babamızı.
Anlatırdı çocuklar okulda babam bize yardım etti. Beraber ödevlerimizi yaptık hafta sonu gezmeye gideceğiz. Ya da babamız bize çok kızdı derlerdi. Yoktu ki babamız bize kızsın.
Sevemez olmuştum bayramları seyranları. Baba olmayınca bir anlamı yok ki. Sabah erken kalkmaya güzel giyinmeye hem saten bir annem vardı el öpülecek. Olsa idin birde sen. Her bayramda bir balon isterdim. Başka da hiçbir şey.
Bak baba karnemi de aldım. 5.sınıfa geçtim hem de takdirle. Öğretmenim de bir kalem hediye etti. En güzel en içten duygularını bu kalemle yazarsın diye. Senden başka kimsem yok ki duygularımı yazacağım. Anne'me ablama zaten söylüyorum.
Her gün şehitliğin önünden geçiyorum okula giderken. Bu babalar gününde bari gel hiç olmazsa rüyama. O mübarek elini öpeyim.
BABALAR GÜNÜN KUTLU OLSUN...