Son kez duyuldukaldırımlarda ayak seslerim
Bir çoçuğun ağlayışını son kez işittirdim
Sokağın sonunda gördüm mutluluğun resmini
Yağmurun adamıyım ben ismim yalnızlık benim
Az evvel düştü bir yaprak toprağa benim için
Benim için bu yer bu makber her şey benim için
Görürsen gök yüzünde bana ait bir yıldırım
Sus ve dinle ardındaki ses bilki senin için
Yetmiyor bedenime aldığım bu nefes artık
Bu gece her er benim için bir başka karanlık
Şimdi duvarlardan yankılanan sessiz bir çığlık
Gitmek vakti geldi diyor neredesin yalnızlık...
Ne denize anlat sevgini ne dalgalara, ne de bir başka fukaraya...
Çünkü her bir yaratılmış kendi yüreğince aşıktır. Ancak kendi lisanıncadır haykırışları. Hep kendi feryadından bahsetmişsin ancak, denizin dalgalarının kayalara vururken çıkartmış olduğu o seslerle sana da kendi sevgisinden bahsetmiş olduğunu, belki de senin dertlerine cevap verdiğini ve senin çilelerinle, dertlerinle ortak olduğunu anlatmak istiyordur. Bu hayatta yalnız değiliz...
Dediğin gibi ne deniz anlayabilir senin sevginin büyüklüğünü ne de sen denizinkini...
Kusura kalma geç oldu ama okudum. Gerçekten müthiş, bir ders verici yapıt inan bana son zamanlarda duyduğum en etkileyici anlatımdı bu. Çok sağol... Hani derler ya yüreğine sağlık. Eyvallah...
Bazen kelimelierin sustuğu yerde sessizlik gelir ve girer yüreklerdeki o çırpınışa. Aslında kendini anlatmak için umutla bakar vakte. Çünkü bir an önce zamanın kendisine gelip konuşmak istemektedir. Ancak, dedim ya her zaman her şeyi kelimelerle ifade edemeyiz. O yüzden ... ... ... diyorum sana ...
Kim bilir be güzelim, belki bir gün karşılaşırız
Dar bir sokağın başında bana rastlarsın
Belki, nasılsın dersin halime bakıp
Belki de tanıyamaz, hatırlayamazsın
Belki, ıslak kaldırımlarda otururuz dakikalarca
Bir bakışımı ararsın, beni sana tanıtacak
Belki bir sigara uzatırsın titreyen dudaklarıma
Bilmem ateş kaldı mı bende, sigarayı yakacak
Düşen her damlanın altında ıslanırız umutsuzca
Belki, geçmişten bahsederiz birkaç kelime
Sonra ellerinle dudaklarımı kapatırsın
Belki ilk kez bırakırsın ellerini ellerime
İstemezdim ayrılığı deyip gidişin vardı ya
Belki oydu beni sana bağlayan yıllarca
Yine gidiyorsun, farkında mısın eskisi gibi
Arkana bakmadan, karanlığın içinde ve yine suskunca
Git ve bir daha geri dönme
Uzaklaş benden
Ne yüzünü görmek istiyorum
Ne de sesini duymak
Sevmiyorum ulan sevmiyorum
Var mı ötesi, duyuyor musun?
Hasretin seni bende bitirdi
Çektiğim çileler beni kendime getirdi
Özlediğim bir gözlerin vardı
Gözlerim, gözlerini yitirdi.
Git diyorum sana
Bakma öyle ıslak, ıslak
Hadi, unuttur kendini
Serserice küfürler et
En gerçek yalanlarını söyle
Başka ellerin sıcaklığını ellerinde hisset
Konuşturma beni şimdi, kırdırma kalbini
Doğru ya, senin kalbin yoktu değil mi?
Git artık, vaktidir ayrılığın
Ne ismimi hatırla, ne de cismimi
Sana tavsiyem, önce gözlerimi unut
Sonra, bakışlarıma sıra gelsin
İnan bana, kalmadı hiçbir umut.
Git işte, sorma nedenini
Mazide bıraktım sana ait geçmişimi
Ne cefalar çektiğimi bilmeni istemem
Şimdi ne varsa senden kalan
Delikanlı gibi, mert ve sessizce
Al ve git yanımdan&
Burası mahpushane koğuşu
Soğukla, sıcağın
Siyahla, beyazın son randevusu
Koyu bir sabahın aydınlığı
Issız gecenin, sessiz haykırışı
Burası mahpushane koğuşu
Bitmeyen hikâyelerin
Çekilmemiş çilelerin
Ve nice hasretlerin
Duyulduğu,
Naraların en sarhoşu
Burada her söyleneni duyabilirsin
Kulaklarını tıkasan da
Her rengi görebilirsin
Gözlerini kapasan da
Yüreğini açsan da sevgiye
Sevilecek, sevgili bulamazsın bu mekânda
Burası mahpushane koğuşu
Soluksuz özlemlerin
Sıcak çayda kayboluşu
Burada acılar müebbet
Sevinçler anlık yaşanır
Kimi zaman toprak
Kimi zaman da taşlar
En sırdaşından arkadaşındır
Her ağlamak istediğinde
Göz yaşlarına eşlik eden
Gri renkli yağmur damlaları vardır
Hakikâtler ülkesi diyorlar buraya ancak
Ne güneş sarı, ne deniz mavi
Ne de sen varsın yanımda
Dedim ya
Burası mahpushane koğuşu
Herkesin geçeceği bir han belki ama
Yine de her haliyle başka bir dünya...
S. S. L