YILDIZYAGMURU

YILDIZYAGMURU

Üye
20.07.2016
Astsubay
8.728
Hakkında

#25.12.2016 12:31 0 0 0
#24.12.2016 05:17 0 0 0

  • Taktığımız maske, büründüğümüz kişilik, oynadığımız rol farklı olsa da sahne hep aynı.
    Dünya yalan dedik diye bizler de yalancı olup çıktık… Kendi olabilen hatta kendini aşabilen insanların sayısı azalıyor.
    Başrolü kendimiz oynayıp, çevremizdeki insanları figüran tayin ediyoruz. Hal böyle olunca,
    taktığımız etiket başrol kapma hengâmesinde ufalıyor.
    Aşina olduğumuz davranışları farklı sergilediğimizi ve anlamları üzerine felsefe yapsak mı?
    Düşünün bir kere; kahkaha atarak üzüldüğümüzü, ağlamanın sevinme, oynamanın kahrolma ifadesi olduğunu…
    Alışık olmadığımız bir durum değil mi?
    Umudunu kaybetmemeli insan. Gelecek kim bilir neler getirecek…
#21.12.2016 19:36 1 0 0
  • Gönül kırmaktansa Gönül almak en Güzeli
    Dünya hayatında en değerli şeylerden birisi, insanların gönüllerini kazanmaktır. Daralan, sıkıntı içinde olan bir insanın imdadına yetişmekten daha güzel ne olabilir ki?!.. Dertlilere derman, çaresizlere çare olmak ne büyük bir iştir! Maalesef bugün, ‘gönül kazanma’ işini biraz aksatıyoruz. Dünya işlerine o kadar dalmışız ki, büyüklerimizin üzerine titrediği gönlü kazanmak ve hoş tutmak bir yana, kolayca kırar hâle gelmişiz. Gönül almak çok zor; ama kırmak ise kolaydır ve gönlün tamiri oldukça güçtür. Gönül bir defa kırılmaya görsün, üzerinde çatlaklar oluşur, her ne kadar düzeltmeye çalışsak da.
    “Kopunca bir teli bağlansa da düğümlü kalır,
    Dokunma gönlüme şart-ı muhabbet öyle değil.”
#21.12.2016 19:32 1 0 0
  • noimage
    Söylenecek Tek Cümle Kaldı Yürek Satırımda...
    Son Diyemedim Özleyişlere!
    İsyanım Kendime...
    İsyanım Sana...
    İsyanım Deli Sevdama!
    Sızısı Hariç Kendine Sığındı Yürek, Ama Kendini Kendinde Bulamadı Hiç!
    Gönlünün Kilitli Sayfalarındayım İşte Şimdi Ben...
    Yine Söz Geçiremedim Kanayan Şu Yarama!
    Dur!
    Bırak!
    Bırak Çek Git Diyemedim İşte!
    Diyemedim Deli Gönlüme...
    Kanayan Yaram Kaldı Ruhumda...
    Çaresiz Kaldım...
    Kalbimin Her Yeri Kan Revan İçinde...
    Sözler Yine Anlamsız...
    Her Gece Gölgeme Sığınıyorum...
    Hiç Kimsesiz ve Savunmasız Hissediyorum Yüreğimi...
    Ben miyim Bu Çaresiz Kalan, Her Gece Gözyaşı Döken?
    Unutmuşum Neden Yaşadığımı...
    Ben Seni Ararken Kendimi Kaybetmişim...
    Ellerimde Kalmış Kaybettiklerim...
    Kalbim Bir Yerlerde Aşkınla Esir Olmuş...
    Zindana Girmiş Mahkum Edilmiş...
    Ruhum Parçalanmış Bir Yerlerde...
    Terkedilmiş, Bırakılmış Öylesine...
    Nedeni Yok Sevmemin...
    Bir Yok Oluş Bu Bekli de...
    Issız Çığlıklar...
    Senle Boğuk Düşler...
    Bürünmüş Aşk'ım Yalnız Sana...
    Gitmedim Ben, Gidemedim...
    Kalamadım da...
    Bu Hiçlik Duygusu İçimde Yer Etmişken, Gideceğim Yollara Karar Veremedim...
    Yarım Kalmışlığımla Eksiliyorum Hayatla Değil...
    Her Gün, Her Saat, Her Dakika İçimden Bir Parça Daha Yitiriyorum...
    Ömrüm Akıyor Gözlerimden, Her Damlada Eksiliyorum...
    Bu Eksilmeyi Durduramıyorum...!!!
    Yardım Et N'olur!
    Ben Yavaş Yavaş Kayboluyorum!
    Tutsak Bir Sevda Benimkisi Biliyorum Zincirlere Vurulmuş...
    Sürgün Bir Sevda Benimkisi Biliyorum, Yorulmuş Elden Ele Savrulmuş...
    Ben Kendi Cezaevimdeyim...
    Gönüllü Tutsak....
    Kurtulur muyum?
    Kimbilir!
    Söylenecek Tek Cümle Kaldı Yürek Satırımda...
    Ne Güle Güle Derim Ne de Hoşça Kal...
    Bir Cümle Sadece...
    Kaybolur Çığlıkların Arasında...
    Ne Sen Duyarsın, Ne de Alem...?!
#19.12.2016 07:39 1 0 0
  • noimage
    Belki derdim belkide,birgün gelip ışıkların peşinde koşacağım,koştukça uzaklaşıp kaybolacağım,acılar ile olgunlaşacak sorgular olmayacaktı,peki ya şimdi?? gökkuşağı renklerini sorgulamak varmıydı? neden beyazı yoktu?neden siyahı yoktu? tıpkı hayatımdaki gri ler gibi gökkuşağı renkleri soldu sorgularımda bitti.Doğmak ile ölmek arasında bıçak sırtında dans eden iki çift çıplak ayak,Küskünlüğüm hayatamı? Hayır... aslında zamana..Zamansız yaşanan her damla acı,her damla hüzün,bir gıdım sevgi,zamanın çarkında ezilircesine un ufak oluyorsa,isyanım zamansız gelen zaman lara.Kusursuz bir zamanlama,kusursuz bir hayat varmıydı?olacakmıydı?belkilerim keşkelerim ilemi yanyana dizilecekti?umutlarım pişmalıklara yolmu vericekti?Kavruk bir umut ile peşindeyim zamanın.Şimdi fısıldıyorum kulağıma.YAŞADIKLARIM İÇİN PİŞMAN OLMAYACAĞIM..YAŞAYAMADIKLARIM İÇİN PİŞMANLIĞIM OLACAK..ve bir gün gökkuşağı yine rengarenk doğacak...
#17.12.2016 06:01 1 0 0
  • noimage

    Ne tuhaf değil mi?
    Alışkanlıklarımız bizi öylesine yönetmeye başlıyor ki, bir an durup neye ihtiyaç duyduğumuzu düşünmeden yaşayıp gidiyoruz. Küçük sevinçler icat etmeden, aşırı ciddi kimliklerle yaşıyoruz. Gereksiz yere abarttığımız sorunlarımızla boğuşuyoruz...
    Sevdiklerimizden bir şeyler İstemeyi "ar" saymaya başlıyoruz sonra karşılığını alamıyor olmaktan usandığımız için.
    "Neden" diye sormamayı
    öğreniyoruz zamanla... Aldığımız cevaplar dürüst cevaplar olmadığı için.
    ...Ve elbette unutuyoruz... "sana ihtiyacım var" demeyi unutuyoruz. "seni özledim” demeyi, "seni seviyorum" demeyi unutuyoruz...
    İnsanın en iyi bildiği şeyleri sevdiklerinden duymaktan ne kadar mutlu olduğunu da unutuyoruz. Bildiğin şeyleri duymanın aslında bize ne kadar iyi geldiği en önce unuttuklarımızdan hatta...
    Ben hatırlamaya başladım unuttuklarımı... Ve tanıdığım herkese hatırlatıyorum artık.. Artık biliyorum ki; hayat her şeye rağmen içinde biz olduğumuz için güzel ve anlamlı... Kim, ne derse desin!..
    Kendimi seviyorum ben...
    Yaşamayı seviyorum.
#16.12.2016 06:04 1 0 0
#15.12.2016 19:17 0 0 0
  • noimage
    Adamın biri bilge bir kral olmakla ün salmış olan kralın yanına gider. Krala şunu sorar..
    - Efendim söyleyin bana hayatta özgürlük varmadır ? Elbette' der. Kaç bacağın var senin ?
    Adam soruya şaşırarak efendim der. Kral..
    - Pekala, tek bacağının üstünde durabilir misin ?
    Elbette diye cevap verir adam. Kral..
    - O halde hangi bacağın üstünde duracağına karar ver.
    Adam biraz düşünür ve sol bacağı üstünde durmaya karar verir. Tamam der kral. Şimdi de öteki bacağını kaldır. Adam şaşırır. Bu imkansız kralım der. Gördün mü ? der kral özgürlük budur. Sadece ilk kararı almakta özgürsün. Ondan sonrasında değil. Hayat gerçekten böyleydi. İlk kararı alıyordun ve gerisi o ilk karara bağlı olarak gerçekleşiyordu.
    Hayat hata kabul etmiyordu. İlk kararın doğruysa işler yolunda gidiyordu ama eğer yanlış bir karar aldıysan, her şey zincirleme yanlış gidiyordu. Hayat kararlardan ibaretti ve
    kararlar birer kibritti. Doğru yerde ateşlediğinde seni ısıtacak ateş, çorbanı kaynatacak ateş oluyordu, yanlış yerde ateşlediğin vakit ise içinde bulunduğun evle birlikte senide yakıyordu. Hayat öyle basite alınacak bir oyun değildi.
    Oyunun kurallarını bilmen ve ona göre oynaman gerekiyordu. Ama çoğu zaman oyunun kurallarını bilmek
    yetmiyordu. Çok daha önemli olan başka bir şey vardı.
    Kendini bilmek ; Ne istediğini, neyin seni mutlu edeceğini ve kim olduğunu, neler yapabileceğini bilmek zorundaydın.
    Ancak o zaman doğru kararlar veriyor ve mutlu bir hayata sahip oluyordun. Ve kararlar birer kibritti ; Ya kendini yakıyordun ya da ısıtıyordun...!
#14.12.2016 12:48 1 0 0
  • noimage

    Ortaokuldayken, sınıf arkadaşlarımdan birisiyle ciddi bir tartışmaya girmiştim.
    Sebebini şimdi hatırlamıyorum ama o gün öğrendiğim dersi hayatım boyunca unutmadım.

    Tartıştığım kişinin haksız olduğundan, kendiminse haklı olduğumdan o kadar emindim ki...Tabi karşımdaki de tam tersini düşünüyordu...

    O an öğretmenimiz bize çok önemli bir ders vermeye karar verdi.
    Bizi sınıfın önüne çıkardı ve beni masanın bir tarafına; onu da diğer tarafına yerleştirdi.

    Masanın ortasında büyük yuvarlak bir nesne vardı. Siyah olduğunu net bir şekilde görebiliyordum. Ancak öğretmen çocuğa nesnenin rengini sorduğunda "beyaz" diye cevap verdi.

    O kadar şaşırmıştım ki, çünkü nesne resmen siyahtı. Bu sefer aramızda nesnenin rengiyle ilgili bir tartışma başladı.

    Bunun üzerine öğretmen yerlerimizi değiştirdi ve şimdi de nesnenin rengini benim söylememi istedi.

    "Beyaz" demek zorundaydım; çünkü belli ki nesnenin beyaz ve siyah olmak üzere iki tarafı da farklı renkteydi.

    Öğretmenimiz o gün bana önemli bir hayat dersi verdi...

    Karşındaki kişiyi gerçekten anlamak için, kendini onun yerine koymalısın!

    Hayatta Durduğunuz Yer Değiştikçe, Gerçeğin Pek Çok Yönüyle Karşılaşırsınız.
    Bu Nedenle AZ BİLGİYLE Kendi Doğrularınızı Dayatmak Yerine, EMPATİ Yapabilmeyi ve Daha HOŞGÖRÜLÜ Olmayı Denemelisiniz.
#14.12.2016 12:39 0 0 0
  • Konu: Beklemeyin..
    noimage
    Nazik olmak için bir gülümseme beklemeyin. Sevmek için sevilmeyi beklemeyin. Bir arkadaşın değerini anlamak için, yalnız kalmayı beklemeyin. Çalışmaya başlamak için en iyi işi beklemeyin. Biraz paylaşmak için çok olmasını beklemeyin. Öğütleri hatırlamak için, düşmeyi beklemeyin. Dua ya inanmak için acıları beklemeyin. Yardım edebilmek için zamanınız olmasını beklemeyin. Özür dilemek için diğerinin acı çekmesini beklemeyin. ne de barışmak için ayrılığı Beklemeyin...
#13.12.2016 11:11 1 0 0
  • noimage
    *Kimse, bu dünyada KAPLADIĞI hacimden daha büyük değil.
    Bu dünyayı TERK EDERKEN,
    Mezarda kapladığımız ALAN kadarız hepimiz. Ve daha ÖTESİ yok.
    Kimse kendini BÜYÜK görmesin bu sebeple. Ve YARIN sıkacağı eli, bugün BÜKMEYE kalkmasın.
    Samimi tavırlara karşılık, HAVALARA girmenin bir anlamı olmadığı gibi.
    Bu yüzden DOST kaybetmenin de bir anlamı yok.
    Düşmez kalkmaz bir Allah. Dün var olan bugün yok, bugün var olan yarın yok olabilir.
    YOKLUKLA yerin menin bir anlamı olmadığı gibi,
    VARLIKLA övünmenin de bir anlamı yok.
    Yarın, güzel bir KELEBEK görmek istiyorsan, Bugün, o çirkin TIRTILI ezmeyeceksin*...
#11.12.2016 08:48 1 0 0